Eş genel başkanlardan kesintisiz mücadele çağrısı

Gasp edilen Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi önünde konuşan Tülay Hatimoğulları, "Kesintisiz mücadeleye hazırız" dedi, ortak mücadeleye çağırdı. Tuncer Bakırhan ise "Tecrit ülkeye yapılan en büyük kötülüktür" dedi.

GASPA KARŞI DİRENİŞ

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu haftaki Meclis grup toplantısını, gasp edilen Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdi. Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, TÖP Sözcüsü Juliana Sözen, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, SYKP Eş Genel Mertcan Titiz Feray Mertoğlu ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni ile EMEP Milletvekili Sevda Karaca da toplantıya katıldı.

Tülay Hatimoğulları, "Bu kayyum darbesini Mardin'den, Batman’dan, Halfeti'den, Esenyurt'tan hep birlikte geri püskürteceğiz" dedi. Tülay Hatimoğulları, 4 Kasım 2016 siyasi darbesinde HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile bazı milletvekillerinin tutuklandığını anımsatarak, "Kobanê Kumpas Davasıyla birlikte onlarca yıl hapis cezası verdiler. Bu anlayış bizlere Kenan Evren'leri, Tahsin Yalçınkaya'ları, 28 Şubat Generallerini hatırlatıyor. Kenan Evren yaşasaydı 'bu iktidar bizden daha güzel darbe yaptı' derdi. Bu iktidar, 'askeri vesayet rejimine karşı bizler iktidara geliyoruz' dedi. Ama kendileri saray vesayeti, yargı vesayeti, polis ve kolluk kuvveti vesayeti yarattılar. 12 Eylül darbecilerini 28 şubat darbecilerini asla aratmadılar" diye kaydetti.

'HALK İRADESİNİ TANIMAYAN BİR İKTİDAR VAR'

Tülay Hatimoğulları, şunları belirtti:

"Bu kayyumun amacı Kürde 'sen seçilemezsin' demektedir. Kayyum demek demokrasiye darbe vurmak demektir, anayasaya ayaklar altına almak demektir, erken dönemde elde ettiğimiz hakkımızı alan seçme ve seçilme hakkını elimizden almak demektir. Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak demektir, Kürdün iradesini tanımadığı kadar Esenyurt’ta olduğu gibi Türkün de Terekemenin de Arabın da Ermeninin de Laz'n da Çerkesin de, bu ülkede yaşayan bütün farklı halklar ve inançların iradesini tanımamak demektir.
Bizler bu rejimin faşist bir rejim olduğunu boşuna söylemedik. Bu rejim aynı zamanda seçme ve seçilme hakkımızı gasp ederek aslında yerel ölçekte belediye başkanlığı sistemini ortadan kaldırmak istiyor. Atanmış valiler, kayyumlarla, kaymakamlarla seçimi ortadan kaldırmak istiyorlar. Öyle bir rejimi yasallaştırmak istiyorlar. Bu kayyumcu anlayışın sanmayın ki sadece Kürtlere zarar veriyor. Sanmayın ki sadece DEM Parti’ye zarar veriyor. Esenyurt örneğinde de gördüğümüz gibi kayyumcu anlayış Türkiye’deki seçimleri lağvediyor, seçimleri ortadan kaldırıyor. AKP-MHP, Türkiye partisi değildir. AKP-MHP, yandaş partisidir. Kendisi dışındaki bütün partileri yok saymaktadır. Kendisi dışındaki bütün muhalefeti yok saymaktadır, Türkiyelileşmenin önündeki en büyük engel AKP-MHP ittifakının ta kendisidir.
Dün Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ile birlikte Batman’daki direnişi ziyaret ettik. Batman’da konuşmalar yaptık. Sevgili Eş Başkanımızın konuşması amacından kopartılarak yandaş, çamur medya tarafından hedef gösterilmiştir. Partimiz kriminalize edilmeye çalışılmaktadır ve Eş Genel Başkanımıza partimize bir siyasi linç uygulanmaktadır. Şu bilinsin ki ağzımızdan çıkan her lafın ağırlığını biliyoruz. Ağzınızdan çıkan her lafın tarihsel önem ve anlamını biliyoruz. Eş başkanımız yalnız değildir, partimiz hiçbir zaman yalnız olmadı, yalnız da kalmayacaktır.

'ÇETE VE ÇÖKME FAALİYETİ'

Bu bir çete ve çökme faaliyetidir. Bunlar yerel yönetimlerde kazandıkları belediye sayısı azaldıkça, oradan elde ettikleri rant azaldıkça, yandaşlarına peşkeş çektikleri para pul azalınca kayyım rejimini de bunun için de kendi dertlerine deva görüyorlar. Esenyurt Türkiye’nin en büyük ilçesi, onlarca ilimizden daha büyük bir ilçe. Oraya aynı zamanda rant amacıyla da kayyım atanmıştır. Buradan sizlere soruyorum sevgili Ahmet Özer hakkında geçmiş dönemde açılmış bir dava var mıydı? Hayır, yoktu. Kürtçe konser düzenlemektir suçu. Ailesinden birini telefonla arayarak başsağlığı dilemektir onun suçu. Yolsuzluğa hırsızlığı karşı tavır ortaya koyduğu için suçlanıyor.

'ÇÖZÜM PARLAMENTODA, HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYSUN'

Şunu bilsinler ki belediyeler bizim için sadece 4 duvar demek değildir. Belediye bizim için kentin kendisidir, halktır, sokaktır mahalledir. Halkın kenti ile bağıdır. Yüzlerce kayyım atadılar seçmenimizle bağımızı koparabildiler mi? Hayır. En son seçimde de görüldüğü gibi kayyım seçmene rağmen kayyım rejimine rağmen bizler belediye sayımızı artırarak büyük bir başarıya imza atmadık mı? İşte bu kayyıma verilecek en büyük cevaptır. Bugün kayyımı bizlerin üzerinde kılıç gibi kullananlar bilsinler ki yaptıkları ne anayasa uygun ne de uluslararası hukuka uygundur. Şu bilinmeli ki bunlar sadece sizlere değil, aynı zamanda uluslararası mahkemelere hesap verecek suçlar istemektedirler. Biz buradan Mardin’den kayyım atanmış büyükşehirden çağrımızı yineliyoruz. Meclis göreve, TBMM’ye çok çağrı yaptık. Bir kez daha çağrımızı yapıyoruz. Çözüm parlamentodadır. Parlamentoda çözüm için herkes elini taşın altına koymalıdır. Asıl samimiyet testi bu olacaktır.

'BU HAKLI DAVAYA BERABER SAHİP ÇIKALIM'

Bu haklı davaya gelin hep beraber sahip çıkalım. Dün geç kaldık. Geç kaldık diye de Esenyurt’a da kayyum atandı. Biraz daha geç kalırsak sadece DEM Parti belediyelerine değil, Türkiye’nin batısındaki diğer belediyelere de kayyım atanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Gün demokrasiye, insan haklarına, hakka, hukuka ve adalete sahip çıkma günüdür.

'KESİNTİSİZ MÜCADELE' MESAJI

Wan ruhuyla kayyuma karşı olmaya devam edeceğiz. Bu haksızlıkları, bu irade kıyımını asla tanımıyoruz ve herkesi buna karşı ses vermeye çağırıyoruz. Herkesi bu darbe karşısında demokratik mücadeleye, haklarına sahip çıkmaya, dayanışmaya ve daha çok örgütlenmeye davet ediyorum."

BAKIRHAN: TECRİT ÜLKEYE YAPILAN EN BÜYÜK KÖTÜLÜK

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise "Nasıl dün 4 Kasım’daki siyasi darbenizi kabul etmediysek bugün de bu siyasi darbeniz Mardin halkı için, Batman halkı için, Halfeti halkı için, Esenyurt halkları için bir hiçtir" dedi. "Kayyum demokrasiye bir kıyımdır" diyen Bakırhan, "Bugün Türkiye’de iki hat var; bir kayyumcu bir cumhuriyet isteyenler, bir de bizim gibi Türkiye emekçileri gibi demokratik bir cumhuriyet isteyenlerdir. Onuru midesi kadar olan Saray yandaşları ve kalemşörleri diyor ki terörden dolayı kayyım atadık. Bakın bunlar bütün kötülüklerini, hukuksuzluklarını bu terör kavramının örtüsünün arkasına saklayarak yıllardır bu ülkeyi sömürdüler, ülkeyi büyük bir cezaevine çevirdiler. Bütün hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını terör maskesinin arkasına saklıyorlar. Terör arıyorsanız önce çevrenize, demokrasiyle olan mesafenize bakın. Bölücü arıyorsanız pratiklerinize bakacaksınız. İstanbul'da başta hukuk Kürt coğrafyasında başka hukuk uygulamak asıl bölücülüktür" dedi.
"Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı bir koalisyonla karşı karşıyayız" diyen Bakırhan, şunları söyledi: "Hewlêr’den Batman’a kadar, Qamişlo’dan Mardin’e kadar, Ûrmiye’den Halfeti’ye kadar nerede bir Kürt varsa düşmanlık yapıyorlar. 2015’ten beri kurdukları JİTEM ittifakıyla birlikte bizlere yapmadıkları zulüm, yapmadıkları kötülük kalmadı. Mezarlarla uğraştılar, cenazelerimizi kaldıramadık. Katledilen çocuklar günlerce buzdolaplarının soğutucularında kaldı. Bunların yaptıkları kötülükleri burada anlatmaya kalksak muhtemelen günlerce burada kalırız. Bu Kürt karşıtı koalisyona bu böyle gitmez, bu böyle olmaz, böyle barış olmaz, böyle kardeşlik olmaz, bu sorunları böyle çözemezsiniz diyorum. İçişleri Bakanlığı’nın iddia ettiği gibi ortada bir terör sorunu yoktur. Dedikleri gibi olsaydı davası olmayan, soruşturması olmayan onlarca onlarca arkadaşmız 8 yıldır tutuklu olmazdı. Selçuk Mızraklı’nın dosyası mı vardı? Bir dönem önceki Batman Belediye Başkanımız Mehmet Demir’in dosyası mı vardı? Şimdi bir bahane uydurarak, bir kılıf uydurarak terörden yargılanıyorlar, kayyum atadık diyorlar. Geçin bu safsatayı. Bu safsataya Mardin inanmaz, Kürtler inanmaz, emekçiler, ezilenler inanmaz.

İktidar bir yandan elimi uzatıyorum derken diğer eliyle yok sayıyor. Toplum artık şuna inanıyor. bir el uzatıp yamah diyorlar diğer elleriyle birlikte zulüm yapıyorlar. Bu halk size nasıl güvensin? Bu halk meclise uzattığınız elin sahici olduğuna nasıl inansın? Buyurun bunun cevabını sizler verin. Soruyoruz; dün elini uzatanlar bugün kayyum atayanlar değil mi? Peki biz bunların samimiyetine nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz. Uzatıkları ellerini tuttuk, bize uzatılan her eli tutarız. Toplumsal barış için uzatılan her el değerli ve kıymetlidir. Reddetmeyiz. Ama siz de gördünüz uzatılan el meğer kayyım atamak içinmiş. Gerçek durumlarını kayyum atayarak kendileri ifşa etti. Demek ki sahici değilmiş. Kayyum barış ve çözüme giden yolu dinamitleyen bir yoldur. Kürt sorunu nedir diye sorup duruyorlar. Kürt sorunu nedir diyenlere sesleniyoruz. Kürt sorunu sabahın 5’inde Ahmet Türk'ün, Devrim Demir’in kapısını çalarak seni belediye başkanlığından aldık demektir. Kürt sorunu Fırat Suyu akarken onun yanı başındaki kuruyan ağaçtır. Kürt sorunu bir halkın tüm mücadele araçlarını tüm değerlerini haklarını kriminalize ederek yok saymaktır, Kürtleri suçlu görmektir. Kürtler siyaset yapmasın diyorsunuz, Kürtler oy da kullanmasın diyorsunuz, Kürtler dilini de kullanmasın diyorsunuz. Kürtler ne yapsın? Be vicdansız herifler iradesine, kayyım diline kilit, iradesine cezaevi yolunun taşlarını döşüyorsun. Kürt ne yapsın? Bu soruya sizin cevap vermeniz lazım. Bizler ne istediğimizi ne yapmaya çalıştığımızı anlatıyoruz. Sayın Bahçeli, Kürtler ne yapsın, Sayın Erdoğan, Kürtler ne yapsın? Meclisteki bütün partilere soruyorum, Kürtler bu saatten sonra ne yapsın?

"Kürt sorunu Sayın Öcalan’ı İmralı’da, DEM Parti’yi siyasette tecrit etmektir. Sayın Öcalan’ı İmralı’da DEM Parti'yi siyasette tecrit etmek bu ülkeye yol aldırmaz. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Önce bu anlayışınızdan vazgeçin. Ben de çağrı yapmak istiyorum, siz de buradan sokaklara, mahallenize, evinize gittiğinizde AKP’de siyaset yapan Kürtlere lütfen bu soruyu sorun. Bu doğru mudur, bu hak mıdır? Bu yaşadıklarımızı hak ediyor muyuz? Biraz haysiyeti olan, biraz Kürtlerin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş değerlerini tatmış AKP’de ne kadar Kürt siyasetçi varsa hepsini istifaya davet ediyoruz. AKP Genel Başkanı daha geçen hafta grup toplantısında sorunun muhatabı Kürt kardeşlerimdir dedi. Hangi Kürt kardeşinden bahsediyor? Kayyım atadığı Kürtler, Erdoğan’ın kardeşi değildir. İradesine kayyım atanan Kürt, bu kardeşlik safsatalarına inanmaz. Onlar ne istiyorlar biliyor musunuz? Tarihimizde olan Bekolar'ı istiyorlar. Ama bilmiyorlar ki Mardin halkı, Dersim halkı Mem û Zîn’dir. Kürt coğrafyasında Bekolar yaratamazsınız.
Müzakereden kaçıyorlar. Niye müzakereden kaçıyorlar? Çünkü müzakere kimin sahici, kimin çözümden yana olduğunu, kimin gerçekten bu meselenin çözülmesini istediğini gösteren en önemli merhalelerden biridir. Müzakere yaparlarsa gerçeklikleri ortaya çıkacak diye müzakereden kaçıyorlar. DEM Parti olarak Kürt barışının asıl muhataplarından biri biziz, çözüme hazırız. Her zaman olduğu gibi bugün de elimizde hançer değil, barış güvercinleri var ve böyle olmaya devam edecektir. Ama sizin elinizde, bir elinizde kayyum bir elinizde zulüm var.

Kayyum atayarak bu tarihi fırsatı kaçıranlar, bu ülkeyi bu ülkede yaşayan 85 milyona en büyük kötülüğü yapıyorlar.  Buraya gelmeden Sayın Bahçeli’nin grup toplantısını izledim. Evet dünya kadar tehdit ve hoşlanmadığımız şeyler söylüyor ama önemli şeyler de söylüyor. Sayın Bahçeli bize uzattığın elini biz tuttuk, ama diğer elini ortağın baltaladı. Bize uzattığın elde sorun yok. Diğer elini baltalayan ortağında sorun var. Madem bir çözüm istiyorsun, önce bu kayyım anlayışından bahset, madem çözüm istiyorsun tecridi kaldır, madem çözüm istiyorsun hukuku uygula, madem çözüm istiyorsun o zaman çek Mardin kayyımını. Belediye eş başkanlarımızın eğer davaları varsa kesinleşmiş kararları varsa belediye meclisi kendi arasında belediye eş başkanını seçsin.

 Bu sorunların diyalog ve müzakere çözülmesi için çaba harcarken halkın çözüm beklentilerine tuzak, pusu kurdular kayyım atadılar. Bu sizin için tarihi bir fırsattır. Bizim için bu tarihi fırsattır diyorlardı ya biz de diyoruz ki bu iktidar için tarihi fırsattır. Asıl tarihi fırsat sizin içindir. Derhal kayyımları geri çekin halkın iradesine saygı duyun. Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var iç cepheyi güçlendirelim demesin. İç cepheyi güçlendirmek kayyım atamak mıdır? İç cepheyi güçlendirmek Kürt yöneticilerini tutsak alıp cezaevlerine atmak mıdır? Kürtlerin özgürlüklerini mi kısıtlamaktır? Buna siz karar verin. Kayyumcu zihniyetle, kayyum rejimi ile iç barışı sağlayamazlar. Asla boyun