Halk Savunma Merkezi(HSM) Karargah Komutanlığı, “Zap’ın Girê Amediyê Direniş Alanı’nda 12 Ocak 2024 günü gerçekleşen Şehîd Helmet Dêreluk Devrimci Operasyonu’nun tüm görüntüleri ve operasyon gücünün verdiği ayrıntılı bilgiler incelendiğinde; Serxwebûn Serhed (Sefa Altunay) yoldaşımızın fedai eylem kararlılığıyla gittiği anlaşılmıştır. Serxwebûn yoldaş, devrimci operasyon planlamasında böyle bir şey olmamasına rağmen, gizli bir şekilde operasyon içinde fedai eylem yapmayı planlamış ve bu planını arkadaşlarıyla paylaşmayarak devrimci operasyona katılmıştır. Devrimci operasyonda kendisine düşen rol ve sorumluluğu yüksek cesaret, atiklik, soğukkanlılık, sonuç alıcı fetih tarzı ve fedai ruhla gerçekleştirip yerine getirdikten sonra devrimci operasyona son noktayı koymuştur. Serxwebûn yoldaş bilincini ve ruhunu fedailikle donatmış Apocu yiğit bir militan olarak, kendi inisiyatifiyle yüce bir amaç uğruna kutlu fedai eylem gerçekleştirmiştir. Serxwebûn yoldaş, fedai eyleme gitmeden önce görüntülü bir konuşma yaparak bunu kaydetmiş ve daha sonra bu görüntü incelendiğinde nasıl bir eylem gerçekleştirdiği daha iyi anlaşılmıştır” dedi.
HSM Karargah Komutanlığı açıklamasında şu hususlar da belirtildi:
“Biz bu eyleme bir kişi olarak gitmiyoruz. Bizim şahsımızda bir tarih düşmanın üzerine yürüyor, bir millet düşmanın üzerine yürüyor. Düşmanın üzerine yürüyor ve hesap soruyor. Biz, aslında bir tarihin intikamıyız’’ diyerek düşmanın üzerine yürüyen Serxwebûn yoldaş, aynen söylediği gibi düşmana en ezici darbelerden birini vurarak tarihi eylemini gerçekleştirmiştir. Serxwebûn yoldaşın, kutlu eyleminin hakikatini ve Serxwebûn yoldaşın biz yoldaşlarına, halkımıza ve tüm Kürt gençlerine bir talimat niteliğinde bırakmış olduğu çok anlamlı mesajını yurtsever halkımız ve kamuoyu ile paylaşmayı görev olarak biliyoruz.
Serxwebûn Serhed yoldaşın fedai eyleme giderken ardında bıraktığı mesaj;
‘’2022 ve 2023 yılları çok yoğun geçti. Özellikle hem savaş hem de mücadele anlamında çok yoğun geçti. Bu yıllarda birçok değerli yoldaşımız, komutanımız ve örgütümüzün değerli savaşçıları bu uğurda mücadele etti, emek verdi, bedel ödedi ve şehadete ulaştı. O arkadaşların birçoğu ile yoldaşlık yaptık, birlikte yaşadık. Her biri bizden bir parçaydı. Her birisinin kişiliğimizin, karakterimizin oluşumunda önemli rolü vardı. Çok değerli rol, misyon ve emekleri vardı. Bugün bizi buraya getiren, mücadelemizi, direnişimizi belirleyen, fikrimizi ve zihniyetimizi değiştirmeye sebep olan bu yoldaşlarımızdı. O yoldaşların emekleriydi. Savaş Maraş, Axîn Mûş, Şervîn, Norşîn Efrîn gibi yoldaşların, Erdal ve Rojhat gibi fedai yoldaşların üzerimizde önemli bir emeği oldu. Bu noktada o yoldaşların verdiği emekler sorumluluk ve yükümlülüğümüzü de arttırdı. Çünkü her şehadette, her yoldaşımızı bu uğurda şehit verdiğimizde bizim yükümüz de artıyor. Bu yoldaşlarımız da bizim için böyleydi, onları gözbebeğimiz gibi seviyorduk. Şahin Botan, Viyan Penaber, Güven ve Doğa gibi çok kıymetli yoldaşlarımızı bu süreçte dava uğruna şehit verdik. Aynı zamanda Şehîd Savaş Maraş arkadaş adına bir hamle başlatılmış, şimdi biz de bu hamlede yer alıyoruz. Aslında bu hamlede yer almak bizim için çok büyük bir şanstır, öbür yandan da bu yoldaşlara olan borcumuzu ödemedir. Çünkü Savaş arkadaş bize çok emek verdi. Biz her zaman onun yoldaşlığından, duruşundan etkileniyor, kendimizden utanıyorduk. Derviş gibi, Pir gibi bir yoldaştı. Maneviyatına, ruhiyatına baktığınızda kendinizden utanırdınız. Onun her konuşması, her hareketi, yürüyüşü insanı düşündürüyordu. Böyle bir yoldaştı. Biz de bu yoldaşa olan borcumuzu ödemek için, Savaş Maraş arkadaş adına başlatılmış olan hamlede yer alıyoruz. Bu, bizim için çok büyük bir şanstır.
Bizim Şahsımızda Bir Tarih, Bir Millet Düşmanın Üzerine Yürüyor Ve Hesap Soruyor
Biz Şehîd Gelhat eylemi için gideceğiz, oraya Şehîd Ciwan arkadaşın ismi de verilmiş. Ciwan arkadaşla da birlikte yaşadık. Bu eylemin birçok yönü var. Biz bu eyleme bir kişi olarak gitmiyoruz. Bizim şahsımızda bir tarih düşmanın üzerine yürüyor, bir millet düşmanın üzerine yürüyor. Düşmanın üzerine yürüyor ve hesap soruyor. Çünkü bu düşman halkımıza, milletimize birçok acı çektirdi. Önderliğimiz şu anda düşmanın elinde esirdir. Biz de düşmanın üzerine gittiğimizde bu bilinçle, bu inançla gidiyoruz. Biz, aslında bir tarihin intikamıyız. Biz, bu ruh ve maneviyatla üzerine gidiyoruz. Bu yüzden görevimiz ağırdır. Görev ve sorumluluğumuzu en üst düzeyde yerine getirmeliyiz ki; gerçekten de Kurdistan analarının feryadına ses olalım, cevap olalım. Bu halkın çocuklarının geleceğini aydınlatmak, inşa etmek ve cevap olmak için bedel vermeliyiz.
Düşman Bu Topraklara Gelip Kalmanın Kolay Olmadığını Bilecek
Burada düşmanı yok etmek için kararlılıkla düşmanın üzerine gidiyoruz. Bu düşman orada rahat kalmamalı. Şimdiye kadar arkadaşlarımız yüzlerce darbe vurdu. Bu da vurulacak darbelerden biridir. Öyle yapacağız ki, o düşman orada ezilecek, bir daha yönünü Zap’ın batısına çevirdiğinde düşünecek, bu topraklara gelip kalmanın kolay olmadığını bilecek. Bu kararlılık ve ruhla düşmanın üzerine gideceğiz. Bizim için bir özeleştiridir. Önderliğimize, halkımıza, yoldaşlarımıza, bizi eğiten komutanlarımıza özeleştirimizdir. Bu inanç ve özeleştirisel duruşla görevimizin üzerine gideceğiz.
Aslında PKK yaşamında dile getirilecek birçok husus var. Bazı şeyleri ne kadar tanımlasanız da tam yerini bulmuyor. Çünkü gençliğimizden şimdiye kadarki zamanımızın hepsini Parti içerisinde geçirdik. Her gün düşünmedir, her an bir oluşumdur, her dakika dolu dolu geçiyor. O maneviyatı hücrelerine kadar hissediyorsun. Nirvana deniliyor ya, Nirvana’ya ulaştırıyor. İnsanın düşünüşü, duruşu, kalkıp oturuşu, bir işin üzerine gidişi, gülüşü, konuşması, bunların hepsi insanı Nirvana’ya ulaştırıyor. Artık kendini an be an yaratıyorsun, bu yaşamın her yerine nüfuz ediyorsun. Bizim için PKK böyledir, PKK’nin yoldaşlığı, PKK’ni maneviyatı, PKK’nin ruhu böyledir. Bu yoldaşlık, bu maneviyat bizi ayakta tutuyor. Bu ideoloji, düşünce, duruş, coşkulu ve güçlü yoldaşlık bizi yürütüyor. Çünkü biz Önderliğin parçasıyız. Önderlik bizi öyle yaratmış ki; biz her şeyi hissedebiliyoruz, bir yaprağın kımıldamasından bir insanın acısına kadar her şeyi hissedebiliyoruz. Kendimizi o insanın yerine koyup, onun gibi düşünebiliyoruz. Bu yüzden de düşünce, ruhiyat, maneviyat gün geçtikçe insanın sorumluluğunu arttırıyor. Çünkü sen sadece kendin için adım atmıyorsun, sadece kendin için yürümüyorsun. Bir millet için yürüyorsun, bir milletin inancısın, o millet yüzünü düşmana döndüğünde sırtını sana dönerek ve güvenerek bunu yapıyor. ‘Gerillamız var, hesabını sorar’ diyerek bunu yapıyor. Biz hesap soran fedai bir gücüz. Bu irade, bu inanç ve bu ruhla düşmanın üzerine gidiyoruz ki, halkımızın başı daima dik olsun, mücadelesini ve direnişini büyütsün. Bu ruh ve inançla düşmanın üzerine yürüyoruz. Aslında dile getirilecek birçok husus var. Bunları belirtebilirim.
Örgüt içerisinde karakterimizi belirleyen kadın yoldaşlar var. Bize emek veren çok değerli yoldaşlar oldu. Berfin yoldaş gibi bize emek veren, hakeza tanıdığımız ve kendilerinden moral aldığımız genç arkadaşlar vardı. Egîd arkadaş gibi, Şerda arkadaş gibi, Ronahî arkadaş gibi ömürleri genç ama yürekleri çok büyük yoldaşlar vardı. Biz onlarla da yoldaşlık yaptık. Şehîd Cîger gibi arkadaşlarla yoldaşlık yaptık. Onlara minnettarız. Gerçekten de bize birçok açıdan moral veren, bizi ayakta tutanlar onlardı.
PKK içerisinde kadın arkadaşların yoldaşlığı gerçekten de çok farklıdır. İnsan öyle bir düzeye geliyor ki, zihniyetinden, erkekliğinden utanıyor. Kadın arkadaşların fedakarlığı, ruhiyatı, maneviyatı insanın kendi geri yönlerinden utanmasına yol açıyor. Bu harekette aslında onlara minnettarız. Onların bizlerle yaptığı yoldaşlığa, verdikleri değere borçluyuz. Borcumuzu en yüksek düzeyde ödeyeceğiz. Çünkü içinde şekillendiğimiz zihniyet, feodal bir zihniyetti. Serhat yöresinin hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Olumsuz yanlarını aşmamızda bize yardımcı olanlar kadın yoldaşlardı. Onların yoldaşlığına gerçekten de minnettarız. Biz nereye gitsek de Asya Gilîdax, Göksun, Didar gibi yoldaşlara borçluyuz. Omuzlarımızdaki yükle onların gülüşlerine, duruşlarına layık olup yürüyeceğiz.
Aynı zamanda tarihe de bir borcumuz var. Aile olarak Kurdistan tarihinde yeri olan, bir kültürü olan Hüseyin Paşa ailesiyiz, tarihe de borçluyuz. Düşman halkımızın üzerine gelip katlettiğinde, göçe tabi tutup sürgün ettiğinde, sonra da ihanetlerle, komplolarla ailemizin birçok ferdini de şehit ettiler. Biz onlara da borçluyuz. Biz de onların torunu olarak 1925’te, 1930’da tarihte onların savaştığı düşmana karşı şimdi de biz torunları olarak savaşıyoruz. Onların anılarına sahip çıkıyoruz. Kemikleri mezarlarda çürümesin diye onların anılarına da sahip çıkıyoruz. Bu rolün ve misyonun farkındayız.
Egîd arkadaş yani Mahsum Korkmaz arkadaşla aynı aileden geliyoruz. Egîd arkadaş zaten ARGK’deki komutanlığıyla biliniyor, gerilla savaşına öncülük etmiştir. Biz de damarlarımızda aynı kanı taşıyoruz. Bu yüzden Egîd arkadaşa da layık olmalıyız. O da ailemizin bir ferdidir. Duruşu ve yoldaşlığıyla bir milletin devrimini askeri yönden yaratmıştır. Bizim de o ruh ve kararlılıkla mücadele etmemiz gerekiyor.
Aynı zamanda amcaoğullarım olan Jêhat (Erhan Serhat) ve Serxwebûn Jêhat (Sinan Serhat) yoldaşlar da ailenin fertleri olarak şehadete ulaştılar. Bizim de imkanımız oldu ve Serxwebûn arkadaşla yoldaşlık yaptık. Gerçekten de onun yoldaşlığı farklıydı, moral aldık. Hani diyorlar ya, Serhed halkının asil ve temiz özü, delikanlılığı arkadaşın karakterinde vardı. Kültürüne bağlılık arkadaşın şahsında vardı. Belki çok az bir zaman birlikte kaldık, sonra arkadaş şehit oldu, arkadaşa karşı da borçluyuz. Aslında katılımımızda belirleyici rol oynayan Jêhat yoldaştı. Şehadete ulaştığında katılım kararı aldım. Birçok sefer mezarının başına giderek kendisiyle konuşup tartışırdım. Örgüte, harekete katılım kararı vermemde belirleyiciydi. Bu arkadaşlara karşı da borçluyum. Bu arkadaşlara da layık olmam gerekiyor. Daha fazla rolümü oynamam, misyonuma sahip çıkmam gerekiyor.
Önderliğimiz uzun bir süredir tecrit altındadır. Önderlik üzerinde ve Önderlik şahsında tüm halkımız üzerinde bir tecrit var. Bu tecridi paramparça etmek için elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Çünkü bizi yaratan, bizi bugünlere getiren Önderliğimizdir. Önderliğimize uzanan elleri kırarız. Biz bu inançta ve kararlılıkta çok netiz. Son olarak zaten Erdal ve Rojhat arkadaşlar şahsında bu düşmanın kalbine bir kılıç sapladık. Yine kılıç saplarız. Önderlik üzerindeki tecridi kaldırana ve serbest kalana kadar elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bu inançta, ısrarda ve kararlılıktayız. Önderliğimize layık olacağız. Çünkü Önderliğimiz kendi şahsında bir milletin geleceğini değiştirdi. İşgalcilerin ‘artık bu halk ayağa kalkamaz, bu halk yoktur, yerin altına gömdük’ dediği bir halkı, Önderlik yeniden canlandırdı. Toprağa bir tohum atarak yeniden yarattı. Günümüzde bunun ürünlerini, sonuçlarını görüyoruz. Rojava’da, her dört parçada ve aslında tüm dünyaya yayılan değişime yol açan zihniyet, Önderlik şahsında görebiliyor. Önderlik öyle bir paradigma yarattı ki, tüm dünya şaşkınlıkla izliyor, takip ediyor. Çünkü tüm dünya, işgalci güçler, emperyal güçler ‘artık bu halklar, bu milletler, Ortadoğu halkı bir araya gelemez’ diye düşünüyordu, böyle hesap ediyordu. Ama bugün görüyoruz ki, Önderlik Ortadoğu halklarının tümünü bir araya getirmiş. Hepsi bir arada diliyle, kültürüyle mücadele ediyor. Hiçbiri bir diğerinden fazla ya da üstün değildir. Halkların paradigması, demokratik özerklik paradigması tüm zenginlikleriyle beraber ayaktadır. Rojava şahsında görülüyor. Bunu Önderliğimize borçluyuz. Biz de Önderliğin savaşçılarıyız, fedaileriyiz. Zîlan yoldaşın fedaileriyiz. Rol ve misyonumuz neredeyse, en üst düzeyde yerine getirmeliyiz. Biz de bu inanç ve kararlılıkla burada hazırız. Örgütümüz sırtını bize dayasın ve güvensin. Biz bu iddia ve kararlılıktayız.
Bu belirteceklerim dışında tüm arkadaşlara, savaş alanındaki arkadaşlara, dünyanın her yerinde çalışma yürüten arkadaşlara başarılar diliyorum.”