Güneşimizi Karartamazsınız eylemcisi Murat (Berzan Öztürk)

Bundan 25 sene önce 1 Kasım günü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik komploya karşı bedenini ateşe vermişti Murat (Berzan Öztürk). Anısı mücadelemizde her zaman yanan bir meşale olacaktır.

BERZAN ÖZTÜRK

Yıl 27 Kasım 1978. Yeni bir isyan, yeni bir yaşam doğuyordu Kürdistan’da. Bu defa eskisi gibi hazırlıksız, örgütsüz değil.

Serhat Serhat oldu olalı bekliyordu bu müjdeli haberi. Ve ilk elden tekrar çıkardılar gömdükleri silahlarını. Akın akın çıktılar dağlara. Her adım toprağını Serhat’ın kanlarıyla sulayarak, yaşamı ölümle yarattılar. Belki de hiç göremeyecekleri kurtuluş gününü henüz doğmamış çocuklar görsün diye bedel oldular. Ağrı’da, Tendürek’te, Çemçê’de, Göle’de, Şenkaya’da ve bütün Serhat’ta gerillayı tanıttılar. Özgürlüğü türkü türkü söyleyerek dilan tuttular. Digor, Tutak, Doğu Beyazıt, Diyadin, Patnos, Xınıs, Varto, Malazgirt, Iğdır ve diğerleri bu dilana ortak oldular. Ahmet Güler, Ahmet Kesip, İdris Ökmen, Suat Şahin, Tekin Kızılay, Ahmet Tosun, Sema Yüce ve daha binlerce kahraman çıkartılar. Binlerce şehit verdi Serhat.

Ağrı’nın çok güzel bir coğrafya parçası olan Tutak’da, direnişçi özünü koruyan yurtsever bir ailenin ortanca çocuğu olarak, 1975 yılında Mirza beg köyünde doğar Murat yoldaş. Ağrı ve Zilan isyanlarında aktif rol oynayan Halis Beg’in torunudur. Çevresinde yurtsever olarak sayılıp sevilen Halis beg ve çevresi yenilgiyle kapanan isyanlar sonrasında sürgünlere gönderilmiş, tutuklanarak zindanlara doldurulmuşlardı. Faşist Türk devletinin zulmünden en çok payını alanların başında yine bu aile gelmekteydi. Ama ailenin direnişçi geleneği baskı ve zora rağmen, babadan oğula, oğuldan, toruna geçerek günümüze kadar devam eder.

PKK’nin ilanı ve Serhat alanında faaliyetlerine başlaması ile, Murat yoldaşın ailesi partinin en büyük destekçisi olurlar. Hem maddi, hem manevi, hem de aktif çalışmalarla mücadeleyi beslerler. Birçok akrabası gerilla saflarına katılır, bir çoğu da cephe ve milis faaliyetlerini yürütürler. Bu yüzden de ‘90’lı yıllarda düşman aileye tekrar yönelmeye başlar. Yine sürgünler, tutuklamalar, işkenceler. Faşist rejim aileyi teslim almaya ve ulusal mücadeleden uzak tutmaya çalışır. Bunu başaramayınca da yoğun baskılara başlar. Bu baskılar sonucu çoktan kararını vermiş olan Murat yoldaş, gerilla saflarına katılır.

Kürdistan’da gerilla olmak kolay değildir. Mangal gibi bir yürek, çelik gibi bir irade ister. Murat yoldaş ise, çocukluğundan beri tanıdığı ve her zaman beraber olduğu, birlikte yaşayıp, birlikte nefes aldığı gerillaya kısa zamanda uyum sağlar. Önce kuryelik yapar. Yeni gelen gerilla adaylarını geçirir. Dikkat ve duyarlılık isteyen bu görevi başarıyla gerçekleştirir. Görev süresi boyunca partinin güvenini sarsmadığı gibi, yeni gelen adaylara da moral vermekten geri durmaz. Ancak 1993 yılında Şemdinli’de yakalanır. Zorlu geçen gözaltı süresince direnir ve asla çözülmez. Ailesinden aldığı direniş mirasını bu süreçte hep korur. Bir yıl Erzurum E Tipi Cezaevi’nde kaldıktan sonra serbest bırakılır.

Kısa bir zaman sonra da kaldığı yerden görevlerine tekrar başlar.

Önce Ağrı’da, ardından Adana, Mersin ve İstanbul’da faaliyet yürütür. Bu çalışmalar O’nu tatmin etmez. Çünkü dağlarına, dağlarda savaşan yoldaşlarına olan özlemi her geçen gün daha fazla artmaktadır. Sonunda önerisi kabul edilir ve tekrar ARGK saflarına döner. Serhat alanını iyi tanıdığı için kısa zamanda önemli görevler alır. Alanda yürütülen askeri ve siyasi birçok çalışmalara aktif olarak katılır.

Kış faaliyetleri döneminde bir grup yoldaşı ile birlikte gittikleri bir köye Türk askerleri operasyon düzenler. Her taraf tutulur ve evler aranır. Köyün etrafı sarıldığı için, çatışmaktan başka çareleri kalmamıştır. Ama bu da köy halkına zarar verebilir. Çünkü faşist Türk ordusu kadın, çocuk, yaşlı dinlemeden sivil halka ateş edebilir, birçok insanı vurabilir. Zaten birçok yerde bunun uygulamasını yapmışlardır. Onlara göre en iyi Kürt ölü Kürt’tü. Gerillayla başa çıkamadıkları için hırsını sivil, savunmasız halktan almak özel savaşın bir taktiğidir. Halkı sindirmek onların temel görevidir. Bu yüzden arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkarak, çatışmadan gizlenebilecek bir yer ararlar. En uygun yer köyün yakınından geçen bir nehirdir. Tehlikeli, ama başka çareleri de yoktur. Hiç düşünmeden hemen oraya saklanırlar. Tam iki buçuk gün buzlu su içerisinde saklanarak operasyonu atlatırlar.

Serhat soğuktur. Kışın ise cehennem gibidir. Bir de buzlu su içinde kalmayı artık anlatmamak gerekir. Uzun süren operasyonu atlatmışlar, ama Murat yoldaşın böbrekleri bu soğuğa dayanamamıştır. Yine istemeyerek de olsa, tedavi için dağlarından ayrılmak zorunda kalır. Önce Metropollere, ardından da Avrupa’ya.

Avrupa’ya tedavi için gelmesine rağmen yerinde duramaz. Mücadelenin ihtiyaçları her şeyden önce gelmektedir Murat yoldaş için. Heilbronn, Basel, Stuttgart, Hollanda ve Fransa’da önemli görevler alır. Ülke ruhunu en iyi şekilde temsil ederek gerilla yaşantısının sıcaklığını bütün yoldaşlarına ve halka yansıtır. Kısa bir zaman içinde en çok sevilen ve saygı duyulan bir insan haline gelir. Bu yüzden ACM görevine getirilir. Halkla ve yoldaşlarıyla olan ilişkisi her zaman iyi bir örnekti. Sorunlar karşısında gösterdiği duyarlılık ve çözüm noktasındaki ısrarı, gittiği tüm sahada hem halka, hem de yoldaşlarına büyük bir güven veriyordu. O, doğruları yaşayan ve yaşatan, yanlışlara karşı ise kesinlikle uzlaşmayan, savaşan bir militandı. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmadı. Sevgi ve saygı ölçülerini asla aşmadı. Gereksiz yere hiç kimsenin kalbini kırmadı. Ama ülkeden kopuşun, can yoldaşlarından ayrılışın ezikliğini de hep yaşadı. Tek hedefi tekrar dönebilmekti. O görkemli dağlarda tarihi intikamını almak için hep sabırsızlıkla bekledi.

Tarih 9 Ekim 1998. Arkasına emperyalizmi ve siyonist gericiliği alan sömürgeci faşist rejim, halkımızın güneşi olan Başkan Apo’ya karşı uluslararası çapta bir komplo düzenledi. Kürt halkının haklı savaşını tarih sahnesinden silmek için önce beyine yönelmek istedi. Bu komploya karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile altmıştan fazla kadro ve yurtsever önderlerinin çevresinde bir ateş çemberi oluşturarak, kendilerini yaktılar.

Murat yoldaş gelen bu mesajı çoktan almıştı. Daha birkaç ay önce hem akrabası, hem de yoldaşı olan Sema Yüce nasıl ateş topu olmuşsa, O da güneşe daha fazla yakın olabilmek için ateş olmalıydı. Aynı zaman da Avrupa’nın rehavetini sözde demokrasi ve özgürlüğünü halkına kavratmalıydı. Bilsinler ki, nerede olursak olalım, nasıl yaşarsak yaşayalım ülkemiz olmadan hiçbir şeyimiz olamaz. Kürtlerin adını hiç kimse anmaz. Ne kadar insan ölürse ölsün herkes kendi çıkarları doğrultusunda çalışır. Kürt, mücadelesiyle var oldu, mücadelesiyle ismini duyurdu, mücadelesiyle de ülkesini kurmalıdır. Bunun dışında her şey boştur. Ve Önderlik Kürdün beynidir, yüreğidir, damarlarındaki kandır. Kürdistan halkı var oldukça, gerilla var oldukça hiç kimse Güneşimizi Karartamayacaktır.

Bu doğrultuda Mazlumlardan aldığı ateşi bedeninde tutuşturan Murat yoldaş, 4 Ocak 1999 günü Almanya’nın Koblenz kentinde bulunan askeri hastahanede şehitler kervanına katıldı.

Murat yoldaş!.. Sen, her zaman bizlerden bir adım ilerdeydin. Gerçekleştirdiğin bu büyük eyleminle bu defa aramıza daha büyük bir mesafe açtın. Öyle şeyler vardır ki, insan nasıl anlatacağını bilemez. Mutluluk gibi, sevda gibi, aşk gibi, sevilen bir yoldaşın şehadeti gibi.

Halkımız Güneşlerinin etrafında çelikten bir çember oluşturmuş. Hiçbir gücün ne silahı, ne füzeleri, ne de zoru kırabilir bu iradeyi. “Ya hep birlikte yok olacağız, ya da Güneşimizle birlikte özgür olacağız” diyorlar.

Bayrağınız asla yere düşmeyecek Murat yoldaş. Binler, on binler, milyonlar özgür bir Kürdistan yaratılana kadar bir gün bile durmayacak. Her şeyi kendimize haram edeceğiz. Ta ki, kutsal bedenleriniz özgür topraklarda kızıl birer karanfil olana dek.

Senin şahsında bütün yaşam eylemi kahramanlarını saygıyla selamlıyoruz. Anılarınız mücadelemizde her zaman yanan birer meşale olacaktır.