Harunca Zîlanlaşmak

Harun Fırat (Yunus Alkan), kod adını aldığı Mehmet Alkan’ı takip etti. Bir bedene iki Harun sığdırarak, Zîlan yolunda Harunca yaşama sarıldı.

Zap’a bağlı Şehîd Xursî’de üç ay boyunca büyük bir direniş sergilendi. Türk devleti, 5 Kasım 2022’de kimyasal silah kullanarak 11 gerillayı şehit etti. Şehit düşen gerillalardan Harun Fırat (Yunus Alkan) kod adını aldığı amcasının oğlu Mehmet Alkan’dan etkilenerek 2014’te gerilla saflarına katıldı. Mehmet Alkan, 2006’da esir düştü, tutulduğu Mersin’deki Türk hapishanesinde “Zîlanca bir yaşam hiçbir engeli tanımaz” diyerek fedai eylem gerçekleştirdi. 

Mehmet Alkan, Özgür Halk dergisinde çalışırken Uluslararası Komplo sonrası tutuklandı, 2001’de gerilla saflarına katıldı. Komploya karşı aktif mücadele yürütmek için Hêzên Taybet’e (Özel Kuvvetler) dahil oldu. Artık onun mücadele esası, Zîlancadır. Zîlanlaşmak üzerine birçok yazı, şiiri vardır. Son mektubunda da bu konu üzerindeki tüm yoğunlaşmasını aktarır. 

MÜCADELE YOLDAŞI ANLATIYOR

Mücadele yoldaşı Bêrîvan Suruç, şöyle anlatıyor: ‘‘Önderliğimizle en büyük bağlılıklarda gönül birlikteliğinde ve kutsal adanmışlıklarla buluşmak; tüm yakıcılığıyla hissetmek özgürlük ateşini ve kavgada kendini yaratmaktır. Fedailik ince bir bağdır, yürekler arasında. Önderliğe uzanan sıcak bir esinti, gönül birlikteliğidir fedaice yaşam. Bu birliktelikte hislerimizi büyütür, duygularda yüceltiriz kendimizi. Fedai bir insanla yaşamanın onuruna kavuştururuz birbirimizi. Amaç, Önderlik çizgisinde ilkelerde buluşmak ve yeni yaşamı yaratmak olunca her paylaşım daha da anlam kazanıyor.

Harun yoldaş da anlam zincirinin en güçlü halkalarından biriydi. Oldukça yoğun duyguları yaşadığımız bir dönemde tanımıştım Heval Harun’u. Radyoda Önderliğimize dönük haberler sunuluyordu. Önderlik ‘başında birçok şişkinliklerin olduğunu, dudaklarının yara olduğunu, geceleri bir saat bile uyumadığını, nefes almakta güçlük çektiğini dakikada bir uyandığını’ söylemişti. Hepimiz biraz öfkeli, biraz kızgındık fakat onun bakışlarında başka bir anlam vardı. Gözlerinde öfke o kadar birikmiş, duygular o kadar yoğunlaşmıştı ki, görmemek mümkün değildi. Bu gidişata dur demek ve müdahale etmek gerekiyordu. İşte yaşamış olduğu kararlaşmanın davranışlarına yansıdığını sonradan anlamıştım. 

KARARLILIK DÜZEYİNİ PAYLAŞTI

Heval Harun, bu süreçte Zîlanca bir katılım ve eylem gerekiyor, diyerek işlediğimiz derslerde kararlılık düzeyini tüm yoldaşlarla paylaştı. Umutluca çarpan yüreği ve cesaretini yansıtan sesiyle her yoldaşa sevgiyle bakıp fedai katılım sözünü ifade etti. O artık ölümsüzlüğün yolcusuydu. Önderlik düşüncesine susamışçasına, özgürlük ruhu kanatlanıp kavuşacağı hedefi buluyor ve yoldaşlık sevgisiyle besleniyordu. ‘Eylemimle size olan bağlılık köprülerini oluşturmak, yaşamınızı ve eseriniz olan tüm güzellikleri ölümsüz kılmak istiyorum’ sözüyle Önderlik ile olan ilişkilerini en sade biçimde ifadelendirdi.

MUTLU, HEYECANLI VE COŞKULUYDU

Artık ölümsüzlük yolculuğuna az zaman kalmıştı. Zîlanla buluşma efsanesi gerçekleşiyordu. Çok mutlu, heyecanlı ve coşkuluydu. Bunun yanında gözlerinde hüzün de vardı. Dağlarından, bu güzel yoldaşlarından kopuyordu. Hepsini yüreğine sığdırıp götürse de... Son kez akşam yemeğini yemişti. 27 Kasım’da et yemeyi bırakmıştı. Bunu nefsiyle savaşım olarak ele almıştı. Onun için son akşamda et yemeyen sofrada yemeğini yemişti. İçtimaya da son kez katılmıştı. ‘Bi can bi xwîn em bi terene ey Serok’ andını gerçekleştirmeye gidiyordu. Bir an olsun yerinde duramıyordu. Bütün arkadaşların resimlerini çekiyordu. Kalıcılaştırmak istediği resimler, aslında onda taşıdığı sevgisi ve bağlılığıydı. Büyük yolculuğuna çıktığını kimse bilmiyordu. Son kez yoldaşlarıyla çay içmiş, arkadaşların önündeki bardakları toplamış, bu hizmeti bile ihmal etmemişti. Gitmeden önceki son dakikalarıydı. Bakışlarında müthiş bir parıltı yoldaşlarının gözlerinde yansımasını buluyordu. Son kez kucakladığı yoldaşları şahsında bir halkın uçsuz bucaksız umutlarını kucaklamış, yolculuğuna başlamıştı. Kampın görünmeyeceği yerine yaklaştığında son kez dağlarını süzmüş, kamptaki yoldaşlarına bakmıştı. Burada yine yaşam kendi doğallığında ilerliyordu ama yüreği ve sevdası o kadar büyümüştü ki Zîlan’a, adeta koşturuyordu. 

HER FEDAİ KENDİ SIRRINI YARATIR

Kim bilebilir ki; o an yüreğinde kendisiyle konuştuklarını. İşte burada ateşteki kelebeğin sırrına erişmiş oluyor. Bunun bilgisine, erdemliliğine biz ancak o alevlerde Harun gibi yandığımızda erişeceğiz. Şimdi onun ateşe aşkını, ateşe koşuşunu, ateşte bir şeyler aradığını anlatıyoruz. Bunun için bilme anından oluşmaktan bahsedilebilir, çünkü bunu bilen yaşayandır. Her fedai, kendi sırrını kendisi yaratır ve yaşar. Tıpkı dördüncü kelebeğin alevlerde yanması gibi, bu sırra erişmek onlar gibi yaşamak savaşmaktır. Her şeye rağmen Zîlan’ın bedenini patlattığı anı hiçbirimiz ifade edemeyiz. Viyan’ın ateşle bütünleştiği anı hiçbirimiz tarif edemeyiz. Harun’un ipi boynuna gerdiği anı yine biz anlatamayız. O kutsal tarihsel an, onların yaşadığı, kendilerini oluşturdukları andır. O anı anlamak için bizim de o anda oluşmamız gerekir. Bizler halen ateşin etrafında çember çizenleriz ama onlar ateşin içinde bilincine varanlar ve yaşayanlardır.

ŞİMDİ GÜRÜL GÜRÜL AKIYOR

Her kelebek, yaşayacağı anın öncesini anlatır. Her fedai, neden ateşe atıldığını anlatır; ateşin içinde yanmayı, patlamayı, uçurumlardan süzülmeyi bilir. Bu konuda onlar karşısında bilgisizliğimizi kabul etmekle, onları yaratan aşkın fedailik sırrına erişmek olduğunun sırrına varırız. Hangi kelebek kül olduktan sonra yanmanın ne olduğunu anlatmıştır ki! Yanmak, onlar ve zaman, onlar ve an arasındaki en büyük buluşmadır. Buluşmanın en büyük sırrını ancak yaşayanlar bilir. Demek ki fedailik kendi aşkına, sırrına erişmenin eylemidir. Harun’daki öyle bir aşktı ki; düşmanın soğuk kapılarını, kelepçelerini kırıp kutsal Kurdistan topraklarına aktı. Harun şimdi, Kurdistan’da gürül gürül akıyor. Fedailik aşkı bir nehir gibi önündeki engelleri aşıp Kurdistan topraklarına kavuşuyor. Asıl özlemi ise Zîlanca ışıklanmaktı. Bu gerçekleşmemişti. Bunun için samurayların onur tarzında kendisiyle yine düşmanı vurdu.”

BİR BEDENE İKİ HARUN SIĞDIRDI

Harun Fırat (Yunus Alkan) da Mehmet Alkan’ın Zîlanca yaşamayı yoğunca işlediği mektubundan sonra yoğun bir arayışa girerek ‘doğru yaşam yanlış yaşanmaz’ diyerek gerillaya katıldı. O da gerillaya katıldıkta sonra Hêzên Taybet’e dahil oldu. Artık Zîlanca yaşamın takipçisi olarak, aldığı isimle bütünleşerek Harunca Zîlanlaşma yolunda köklü bir bağın müridi oldu. Bir bedene iki Harun sığdırarak Zîlanca yaşamın fedaisi olarak mücadelesini anlamlandırdı. Yaşama yüklediği anlamı mücadele içerisinde hep büyüttü. 

Türk devletinin son iki yıldır geliştirdiği işgal saldırılarına aktif bir şekilde cevap olmak için Zap’a geçti. Uzun bir süre hareketli timlerde öncülük yaparak birçok eylemde yer aldı. Yoğun kullanılan kimyasal vb. yasaklı silahlara karşı büyük bir direnişin parçası oldu. Bu bilinçle Zîlan yolunda Harunca yaşama sarıldı. Şehîd Xursî direniş kalesinde Türk devletine Zap sendromunu yaşattı. Türk ordusunun merkezine bağlı binbaşı ve yanındaki askerlerle cezalandırıldı. Bu binbaşı, özel olarak kimyasal silahları kullanmak ve işgal saldırılarının koordinesi olarak yer almaktaydı. 11 gerillanın direndiği Şehîd Xursî alanı özel olarak hedef alınarak birçok yasaklı silah kullanıldı. Bundan dolayı 11 gerilla kimyasal silahlarla şehadete ulaştı.