HSM: Zap direnişi Kürt ve bölge halklarının geleceğinin direnişidir

HSM Karargah Komutanlığı: Bugün Zap’ta yürütülen direnişi ve Zap direnişi etrafında devrimimizin tüm Kürdistan’da yürüttüğü direniş ulusal ve demokratik bir direniştir. Kürt halkının ve bölge halklarının geleceğinin direnişidir.

Halk Savunma Merkezi(HSM) Karargah Komutanlığı, şehitler ayı vesilesiyle gerilla güçlerine yönelik bir mesaj yayınladı.

Komutanlık, “Mayıs ayının mücadelemizde önemli bir yeri var. Mayıs, Şehitler Ayı’dır. 18 Mayıs Şehitler Günü’dür. İlk şehidimiz Hakî Karer yoldaş şahsında Halil Çavgun, Ferhat Kurtay, Mehmet Karasungur, Şîrîn Elemhûlî, Ozan Mizgîn, Azad Sîser ile Çekdar Amed şahsında tüm Mayıs şehitlerini ve Kürdistan Devrimi şehitlerini anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onlara verdiğimiz sözü bu kutlu ay vesilesiyle bir kez daha yineliyoruz. Onların takipçisi olacağız, hayallerini hakikat haline getirme sözümüze bağlı kalacağız ve anılarını özgürlük mücadelesini büyüterek yaşatacağız” dedi.

“Mayıs ayı aynı zamanda Türkiye halkı ve Türkiye devrimcileri için de önemli bir aydır” denilen mesajda şunlar belirtildi:

“Deniz Gezmişlerin, İbrahim Kaypakkayaların şehadeti bu ayda gerçekleşmiştir. Mayıs ayı aynı zamanda Arap halkı için de önemli bir aydır. Osmanlı’nın İttihat Terakki rejimi tarafından birçok Arap aydını ve yurtseveri Şam’da katledildi ve böyle şehadete ulaştılar. Biz Arap halkının ve Türkiye halkının şehitlerini de bu vesileyle anıyoruz.

ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ ŞEHİTLERİN EMEĞİYLE YÜRÜTÜLDÜ

Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek sıradan bir şey değildir. Çünkü ülkemiz inkar edilmişti ve soykırım bıçağı altındaydı. Özgürlük mücadelesini yürütmek bir yana kalsın, insan kendi adını dahi söylemiyordu. Kürdistan adını dile getirmek bile cesaret istiyordu. Soykırım siyaseti ve inkar altındaki bir ülkede özgürlük mücadelesi yürütmeyi Önder Apo varlık ve özgürlük mücadelesi olarak tanımladı. Yani önce imhanın önünde durmak, varlığını garantilemek ve böylece özgürlük davasını yürütmek gerekiyordu. Ülkemiz böyle bir ülkeydi. Bu yüzden özgürlük mücadelesi tamamen şehitlerin emeği ve direnişi temelinde yürütüldü.

Her ülkede şehitler önemlidir ve tüm ülkelerin değerlerinde şehitlerin özel bir yeri vardır. Fakat Kürdistan’da bu daha farklıdır. Yani Kürdistan’da halkımız varlığını şehitlerin emeği ve direnişiyle garanti altına alınmıştır. Her şehidimiz yaşam ağacı olmuş, mücadele gücü olmuş ve yol açmıştır. Her şehadet halkası devrimci hamlelerin ve büyümenin temeli olmuştur.

Özellikle daha ilk başlangıçta Önder Apo öncülüğünde yoldaşlık ruhunun geliştirilmesi, arkadaşlığa bağlılık ve şehitlere bağlılık hareketimizin temeli, mayası ve güç kaynağı olmuştur. Bugün güç kaynağımız şehitlerimizdir. Şehitlere ve yoldaşlığa verilen söz ile bağlılık, en kutsal söz ve bağlılıktır. Halkımıza, Önderliğimize ve bütün insanlığa olan sözümüz ile bağlılığımız, şehitlere olan bağlılık temelinde derinlik kazanmıştır. Bu söz onurdur; insanlık onurudur.  PKK’nin gücü ve iradesi bu esaslar üzerinden oluşmuştur. Verdiğimiz söz, bizim için onurumuzdur, yaşam gerekçemizdir. Bu esas temelinde kahraman şehitlere verdiğimiz sözü hiçbir zaman yerde bırakmayacağız. Her PKK militanının en önemli özelliği budur. İnsanlık değerlerine bağlılık, özgür yarınlara bağlılık, tarihe ve kültürel derinliğe bağlılık, söze bağlılıktan geçmektedir. Şehitlere bu temelde verdiğimiz söz ve bağlılığımız irademiz, cesaretimiz ve zafer kararlılığımızdır. Şehitlere verdiğimiz sözün büyük başarı ve zafer sözü olduğunu biliyoruz.

Şehitlerimiz mücadele tarihimizde böyle bir rol oynamışlardır. Bizim için güç kaynağı, kararlılığın ve cesaretin temeli olmuşlardır. Bugün de şehitlerimiz oluyor ve kahramanlarımız var. İşte Zap eyaletinde ve Avaşîn’de bir aydır çağın tüm tekniğine karşı, kapitalist modernitenin ve faşist Türk rejiminin vahşetine karşı tarihi bir direniş ve büyük bir savaş var. Bu savaşta çok büyük kahramanlıklar sergileniyor. Yeni Zap Destanı’nı, bu direnişin tüm kahramanlarını değerli komutan Mizgîn Ronahî, Rohat, Bahoz, Rûmet, Armanc, Rêber, Şaristan ve Viyan yoldaşlar şahsında saygıyla anıyoruz. Onlar bugüne kadar verdikleri direnişle devrimin başarısını ve düşmanın vahşi faşist rejiminin çöküşünün temelini oluşturdular. Bu geçen ayda gelişen direnişteki şehitlerin emek ve kahramanlığı büyük zaferin temelini yaratmıştır.

ZAP’TAKİ DİRENİŞ TARİHİ BİR DİRENİŞTİR

Düşmanın 14 Nisan’da teknikle ve 17 Nisan’da topyekun bir şekilde Zap eyaletine yönelik geliştirdiği saldırı, sıradan bir saldırı değildir. Şu anda Zap’taki direniş de sıradan bir direniş değildir; tarihi bir direniştir. Çok büyük ve anlamlıdır. Biz bundan önce de dedik ki; Bu savaş, varlık ve yokluk savaşıdır. Bu çerçevede yürütülen direniş, Önderliğimiz, Hareketimiz, halkımız ve bölge halkının geleceği için tarihi bir direniştir.

Niçin böyledir? Bilindiği üzere Türk devleti bundan 7 yıl önce Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddetti ve bize karşı savaş ilan etti. Ondan bir sene sonra, yani 6 yıldan bu yana da Türk devletinin tüm güçleri yeni bir konsept temelinde anlaştılar. Kürdistan’da soykırım siyasetini hakim kılmak ve Türkiye’nin sınırlarını genişletmek için Türkiye’deki tüm klikler aralarında milli ittifak kurdular. Bu temelde Önderliğimize, Hareketimize ve halkımıza karşı topyekun bir saldırı geliştirdiler. En başta Önder Apo’nun düşmanın bu saldırısına karşı İmralı’daki duruşu çok anlamlıdır. Hepimiz için önemli bir mesajdır. 24 yıldır Önder Apo büyük bir iradeyle, yüksek sabırla düşmanın İmralı’daki işkence ve baskıları karşısında geri adım atmamış ve direnmiştir. Tüm zindanlar direnmektedir. Bugün düşman zindanlara yönelik 80’li yıllardaki gibi zulüm uygulamaktadır. Buna karşı da yoldaşların direnişi vardır. Halkımıza, demokratik Kürt siyasetine ve sol-sosyalistlere karşı faşizmin siyasi soykırımı ve zulmü aralıksız sürmektedir. Bu faşizan saldırılar, işkence ve baskılar, gerillaya yönelik saldırılarla paralel her gittikçe daha da derinleşmektedir.

KUZEY DOĞU SURİYE VE ŞENGAL HALKININ DİRENİŞİ ONURLU BİR DİRENİŞTİR

Bu dönemde diğer yandan Türk sömürgeciliğinin Rojava ve Şengal’e saldırıları da devam etti. Buna karşı Kuzey-Doğu Suriye halklarının, Rojava halkımızın ve Şengal halkımızın direnişi önemli cevaplar verdi, onurlu ve uzun süreli bir direniş geliştirdiler. Düşman orada sonuca gitmek istiyordu, ama devrimin ve halkımızın duruşu düşmana gerekli cevabı verdi.

Bu temelde düşmanın 7 yılın tümünde, ama esasen soykırım konseptini geliştirdiği 6 yılda gerilla alanlarına yönelik geliştirdiği saldırılar şimdiye değin birçok aşamadan geçmiştir. Birçok büyük direniş gelişti. Şehirlerde ve dağlarda birçok kahramanlık destanı yaratıldı. Öncü şehitlerimiz oldu. O kahramanların emekleri sayesinde düşmanın gerilla alanlarına ve genele yönelik tüm saldırıları sonuçsuz kaldı ve başarısız oldu. Özellikle Önder Apo’nun çelikten bir iradeyle sergilediği duruş ve şehitlerimizin geçen 7 yıldaki direnişi AKP, MHP ve Ergenekon faşizminin hiçbir yerde başarılı olmasına izin vermedi. Ne Rojava’da, ne Şengal’de, ne Bakur’da, ne de Başûr’da; düşman kendi planlarını hayata geçiremedi. Kuşkusuz bu kolay olmadı. Büyük bir emek ve direnişle mümkün oldu.

Ama AKP, MHP ve Ergenekon iktidarının Kürdistan’da soykırım siyasetini hakim kılmak için kurulduğunu biliyoruz. Bu hükümet, bir savaş hükümetidir. Hedefi Misak-ı Milli’yi işgal etmektir. Yani Rojava’yı, Kuzey-Doğu Suriye’nin bir kısmını ve Başûrê Kurdistan’ı işgal etmektir. Yine Irak ve Suriye’yi himayesi altına almaktır. Bu hükümet, bunun için görevlendirilmiştir. Bu görevi yerine getirebilmek için Türkiye devletinin sistemini değiştirdiler; cumhurbaşkanlığı sistemini kurdular ki Tayyip Erdoğan bu savaşı tek elden koordine etsin ve tüm savaş güçlerini tek talimatla yönetebilsin. Bu şekilde kazanmayı esas aldılar ve bunun için her açıdan tüm imkanları eline verdiler.

NATO BU KONSEPTİ DESTEKLEDİ

NATO güçleri kendi siyasetleri ve çıkarları için Türk ordusunun Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında yenilmesini istemiyor. Türk devletinin gerilla karşısındaki yeni konseptte başarılı olması için Türk devletini desteklediler. Aralarında bazı çelişkiler olmasına rağmen NATO bu konsepti destekledi. Özellikle çağın teknolojisi olan silahlı keşif uçağını Türkiye’ye teslim ettiler. Türkiye’nin kendisinin yapabilmesi ve Kürt halkına karşı kullanabilmesi için formülünü verdiler ve Türkiye için önemli teknolojik parçaları temin ettiler. Silahlı keşif uçağı bir suikast silahı gibidir. Kapitalist modernite güçleri sorumluluğu üstlenmemek için kendileri vermek istemedi. Ama formülünü Türkiye’ye verdiler. Türkiye’nin eliyle o suikast silahını yaptırdılar. Ama şimdi de biliniyor ki o uçağın tümü montajdır; hassas parçalarını NATO onlara temin ediyor.

SON DÖNEMEÇTELER

Aynı zamanda işbirlikçi Kürt çizgisinin bu konsepte karşı çıkmaması için, hatta bu konseptin yanında yer alması için o yabancı güçler birçok çaba geliştirdi. Bu konuda da konseptin Kürt ayağını örgütlediler. Bu temelde Türk devleti savaş stratejisini değiştirdi. Stratejisini dışa saldırı yaptı. Bu çerçevede 26 Ağustos 2016’da Cerablus’a saldırdılar, 31 Ağustos 2016’da Medya Savunma Alanları’na, Ertuş bölgesine saldırı geliştirdiler. Ama bu teknolojik ve siyasi desteğe, yine Türk devletinin tüm ekonomik, siyasi ve toplumsal imkanlarını kullanmasına rağmen, bize karşı geliştirdikleri savaşta kazanamadılar. Şimdi önlerinde yalnız bir yılları kalmıştır; yani son dönemeçteler. Ama rejim çok zayıflamıştır. Tüm ekonomilerini bu savaşta harcadılar. Şimdi Türkiye halkı açtır. Bakurê Kurdistan’da ve Türkiye’de yoksulluk çok ilerlemiştir. Neden? Çünkü Türkiye’nin tüm ekonomisini harcadılar. Ama şimdi soykırımcı faşist rejim bu yılda da şansını bir kez daha denemek istiyor.

FAŞİST REJİM SONUCA GİTMEK İÇİN TÜM İMKANLARINI KULLANIYOR

Erdoğan bu yılda Türk devletinin tüm imkanlarını kullanmak istiyor. Yine konjonktürel ve siyasi durumdan istifade etmek istiyor. Özellikle Ukrayna savaşının gelişmesiyle Rusya ve NATO arasındaki çelişkiler daha derinleşti. O da bu arada oynamak ve bu durumdan istifade etmek istiyor. Böylece bize karşı kapsamlı bir saldırı geliştirmek istiyor. Aynı zamanda bilindiği üzere KDP ile yapılan birçok görüşme ve pazarlıkla bu planın bir ayağı olarak KDP güçlerini de eskiye oranla daha fazla aktifleştirmek istiyorlar. Yine tüm Kürdistan’da Kürt işbirlikçiliğini sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Kürdistan’daki tüm korucuları bu savaşa koymak istiyorlar. Yani ülke dışında, ülke içinde Türk devletinin ne imkanı varsa, bu faşist soykırımcı rejim bize karşı olan savaşında kesin sonuca gitmek için hepsini kullanmak istiyor. Bu hususta özellikle DAİŞ  ve El Nusra çetelerinin kullanılmasına özel bir yer vermişler. Erdoğan kendisinin Osmanlı hayallerini gerçekleştirmede El Kaide ve İhvan-ı Müslim’in çizgisini kendi hizmetine koymaya çalışıyor. Bu şekilde kendisine bir temel oluşturmak için 17 Nisan’da Zap’a karşı geliştirilen savaşı hazırladılar. Daha kış ayında bunun siyasi, askeri ve diplomatik hazırlıklarını yaptıklarını biliyoruz. Bu süreci takip ettik; değil ki haberimiz yoktu. Yani bu konsept kapsamlıdır. İç ve dış ayaklarını hazırladılar. Sadece Medya Savunma Alanları değil, tüm Başûrê Kurdistan, Maxmur, Şengal ve Rojava bu planın hedefindedir. Zap’ta erkenden sonuç almak ve sonra da hızla devam edip sonuna kadar gitmek istiyorlar. Zap’a yönelik saldırıya paralel Irak ordusundan bir kesimin de Şengal’e karşı saldırıya geçtiğini gördük. Aynı zamanda Rojavayê Kurdistan’ın bazı yerleri de teknikle hedeflendi. Yani bu konsept bir bütündür. Görülen o ki, Irak ordusunun müdahalesine karşı YBŞ ve Êzidî halkımız gerekli cevabı vermeseydi, onlar savunulan yerlere el koyacak, YBŞ’yi silahsızlandıracak ve böylece Êzidî halkımızı teslim alacaklardı. Ama buna karşı gelişen direniş, Irak hükümetinin bir kısmının KDP ve Türk devleti destekli girişimlerini sonuçsuz bıraktı. Şimdiye kadar da durum daha netleşmemiştir, ama Şengal’e yönelik saldırı bu genel konseptin bir parçasıdır.

ZAP’TA GELİŞEN SAVAŞ ZİRVESEL BİR SAVAŞTIR

Eğer ki bu hamleleri de başarısız olursa, onlar artık iktidarda kalamazlar; artık bu siyaseti yürütemezler. O yüzden, bu savaş çok önemlidir. Onlar kesin sonuç almak, hareketimizi ve halkımızın tüm kazanımlarını tasfiye etmek istiyorlar. Ama aynı şey bizim için de öyledir. Yani bizim için de bir varlık ve yokluk savaşıdır. Çünkü düşman kendi varlığını bizim yokluğumuz üzerine kurmak istiyor. O bizi yok etmek ve faşist-soykırımcı rejimini devam ettirmek istiyor, ya da biz onları yenilgiye uğratacağız. Eğer onlar yenilirse faşist rejim devam edemez ve sorumluları yargılanır. Yani soykırımcı faşist AKP ve MHP rejimi kendi varlığını bizim yokluğumuz üzerine kurmak istiyor. Eğer başaramazlarsa mahkemeye gidecekler. Bu hakikatten ötürü bu savaş her iki taraf için de hayati düzeyde önemlidir.

Düşman şimdiye kadar bize karşı hiçbir yerde kazanmamıştır. Doğrudur. Belki bazı yerleri işgal etti, ama amaçları daha farklıydı. Amaçları, Özgürlük Hareketi’ni tümden tasfiye etmekti. Şimdi bir kez daha tüm imkanlarıyla kapsamlı bir hamle geliştirmek ve kazanmak istiyorlar. Bu yüzden önce Zap’ta savaş başlattılar ve adına “Pençe-Kilit” dediler. Yani diyorlar ki, eğer Zap’ta darbelersek ve sonuç alırsak, kilit açılır ve tüm yerleri düşürebiliriz. Hesapları böyledir. Kuşkusuz bu savaş AKP-MHP rejimi için kesinlikle varlık ve yokluk savaşıdır. Aynı zamanda Türk devletinin soykırım siyaseti için de varlık yokluk savaşıdır. Eğer bu hamleleri de yenilgiye uğrarsa, onlar artık iktidarda kalamazlar; onlar artık bu siyaseti sürdüremezler. Bu temelde Zap’ta şimdi gelişen savaş, zirvesel bir savaştır. Gerilla olarak 38 yıldır silahlı mücadele yürütüyoruz. Şimdi zirvesel bir aşamadayız. Bu, düşman için de böyledir. Onlar tüm imkanlarını bir araya toplamış. Onlar da kendine göre zirvesel savaşı bu şekilde yürütüyorlar. Ama bu savaşta bizim kazanma olanaklarımız daha fazladır. Her şeyden önce davamız haklıdır ve büyük bir hakikattir. Yolumuz, yani Önder Apo’nun çizgisi doğrudur. Devrimci Halk Savaşı perspektifimiz yerindedir; bizi zafere götürebilir. Önder Apo’nun Kürdistan’daki 50 yıllık mücadelesi toplumumuzda özgür kadın çizgisinde ve gençlik ruhuyla dolu demokratik ve özgürlükçü yeni bir sosyoloji yaratmıştır. Bunun yanında, yıllara dayalı tecrübemiz vardır ve halkımızın öncülüğünde bugün Ortadoğu bölgesinde özgürlük ve demokrasi mücadelesi gelişmektedir. Bu iradeleşme ve özgürlük istemi zaferin temelini daha da güçlü hale getirmektedir.

KÜRDİSTAN ÖZGÜRLÜK GERİLLASI MANEVİYAT, İNANÇ VE BİLİNÇTİR

Biz Devrimci Halk Savaşı’nın özünü derinleştirmek ve yenilemek istiyoruz. Yenilik ve derinliği geliştirmek istiyoruz. Devrimci Halk Savaşı stratejisinde gerilla savaşı var, halk savaşı var ve öz savunma savaşı var. Yani öz savunmanın örgütlenmesi, halkın katılımı ve gerilla savaşı vardır. Ama bugün bu hususlarda daha fazla incelik ve derinlik geliştiriyoruz. Gerilla savaşında bir reform veya devrim gibi yenilikler yapıyoruz. Biz çağın gerillasını, 21. Asrın gerillasını yaratmak istiyoruz. Gerilla savaşında ‘Hareketli Uzman Tim’ yöntemini geliştiriyoruz. Savaştaki uzmanlığı geliştirmek aynı zamanda ideolojik derinlik ve askeri kültürde yeni gerilla performansını da geliştirmektir. Yani kendisini kadın özgürlüğü temelinde, özgürlük ve eşitlik esasına göre yaratan gerilladır. Kadın ve erkekler olarak bugün yeni bir enerji ve çok güçlü bir sinerji yaratmıştır. Önder Apo’nun düşüncelerinde sağlanan derinlik, çok derin bir cevheri ortaya çıkarmıştır. Biz bu temelde taktik derinlik ve zenginliği geliştirmek istiyoruz. Bugün çağın teknolojisine karşı sadece yer üstünde değil, yer altında da savaşı geliştireceğiz. Bu çerçevede biz gerilla savaşında derinleşme yaratmak istiyoruz; yer altı ve yer üstü savaşı olarak. Halk savaşını, öz savunma savaşını uzmanca yöntemlerle geliştirip ve böylece çağın teknolojisine karşın insan zekasını, iradesini, yani insan tekniğini açığa çıkartıyoruz. Düşman maddiyatı esas alıyor, maddi teknikle sonuç almak istiyor. Biz maneviyatı esas alıyoruz. Biz insan maneviyatının tekniğini geliştirmek ve derinleştirmek istiyoruz, böylece düşman tekniğini boşa çıkarıp başaracağız. Düşman askeri paralı bir askerdir. Para temelinde örgütlendirilmiştir. Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın askerliği ise maneviyat, inanç ve bilinç temelindedir. Maddiyat değildir. Bizim bu farkımız ve ayrıcalığımız, zaferimizin de temelidir.

Şimdi düşmanın hedefi Zap’tır. Aslında bu onlar için bir hatadır. Çünkü onlar erkenden sonuca ulaşmak istiyorlar ve Zap’ı hedeflediler. Düşünüyorlar ki, Zap’ı düşürürlerse, ondan sonra Garê ve diğer yerleri de hedefleyebileceklerdir. Bu yüzden savaşın başında her yeri, şimdi ise özellikle Kurojahro, Werxelê, Şehîd Şahîn ve Şehîd Berxwedan’a üst üste saldırılar geliştiriyorlar. Çünkü erkenden sonuç almak istedikleri için, böyle bir plan geliştirdiler ve adını “Pençe-Kilit” koydular. Ama şimdi görülüyor ki, kilit yuvasında kaldı, yani tıkandı. Artık ne açıyor, ne de kilit geri çıkıyor. Böylece artık bir batağa giriyorlar. Şimdi düşman eyaletlerimizi tek tek kuşatmaya almak ve sonra da KDP’nin yardımıyla gidiş-gelişleri kesmek ve eyaletleri bir bir düşürmek istiyor. Birini düşürüp sonra diğerine geçmek istiyor. Yine hızla davranmak istiyor. Çünkü onlar için fazla zaman kalmamıştır. Erkenden bitirmek istiyorlar. Düşmanın şimdiki stratejisi böyledir.

Bu çerçevede geçen günlerde Botan’da, Cudî bölgesinde düşmana karşı eylemler dizisi gelişti. O eylemler fena değildi. Yine şimdi Şehîd Bedran Gundikremo İntikam Birliği eylemler dizisi geliştirdi; bunlar da fena değildir. Hakeza Hêzên Rizgariya Efrînê eylemler dizisi geliştirdi. Bunların tümü çok önemlidir. Biz, bu eylemcilerin tümünü selamlıyoruz. Bugün Kürdistan’ın her yerindeki herkes düşmanın komple saldırılarına karşı tutum sahibi olmalı ve kendi bölgesinin imkanları dahilinde direniş yöntemleri geliştirmelidir.

BAKURÊ KURDISTAN DAHA FAZLA AKTİFLEŞEBİLİR

Bakurê Kurdistan bu dönemden sonra daha fazla aktifleşebilir. Kış sürecinin tümünde Bakur’daki arkadaşlar başarılıydılar. Düşman birçok operasyon başlattı ve boşa çıktı. Sonuç alamadılar. Kış başında, yani sonbaharda Bagok ve Dersim’de kayıplarımız oldu. Ama kışa girdikten sonra düşman yönelimleri sonuçsuz kaldı. Düşman kaç günden beri Ağrı Dağı’ndan söz ediyor. Gerillaya kayıplar verdirttik diyor, ama şimdi o konuda herhangi bir bilgimiz yoktur. Fakat anlaşıldığı kadarıyla düşman Marînos’ta ciddi bir darbe almıştır. Buna benzer birçok bilgi geliyor. Ama şimdiye kadar arkadaşlarımız herhangi bir tekmil vermemiştir. Şimdi Bakurê Kurdistan gerillası genel olarak yeni bir döneme girmiştir. Gerilla önceki yıllardaki gibi Mart ve Nisan aylarında hiçbir darbe almadı. Geçmiş yıllarda, ekseriyetle Nisan ayında darbe alınıyordu. Ama denilebilir ki, gerilla bu yıl sadece kış sürecinde değil, baharda da başarılıdır. Bu, çok önemli bir imkan yaratmaktadır. Yani arkadaşlar bu temelde 2022 yılında gelişen düşman saldırılarına karşı daha güçlü ve aktif bir şekilde harekete geçebilirler.

ZAP’TAKİ DİRENİŞ ULUSAL VE DEMOKRATİK BİR DİRENİŞTİR

Kuşkusuz bu sürecin öncüsü Zap direnişidir. Bilindiği üzere Zap eyaleti sıradan bir eyalet değildir. Yani bir tarihi vardır ve bir düzeye kadar performansı da vardır. Arkadaşlar hakimdirler. İnanıyor ve güveniyoruz. Yani Zap’taki arkadaşların bu sürece öncülük yapacaklarına inanıyoruz. Fakat tüm alanlar ve eyaletler Zap’ı yalnız bırakmamalıdır. Zap’taki direniş ulusal ve demokratik bir direniştir. Yalnızca bir eyaletin direnişi değildir, tüm Kürdistan’ın ve Ortadoğu bölgesinin halklarınındır. Neden? Biliyoruz ki, bu düşman Turancılık akımıyla hareket ediyor. İttihat Terakki çizgisini güncellemek ve hakim kılmak istiyor. Böylece cumhuriyetin ve Lozan Anlaşması’nın yüzüncü yılında kendini bir kez daha hakim kılmak istiyor. Türkiye’nin şimdiki sınırlarında kalmak istemiyorlar. Bunlar diyor ki; “bu sınırlar bizim için dardır, mevcut sınırlarda kalırsak parçalanırız. Kürt davası ayakta kalır ve Türkiye parçalanır. Böyle olmaması için Kürt davasını ortadan kaldırmalıyız, soykırım siyaseti yürütmeliyiz ve kendimizi genişletmeliyiz. İttihat Terakki’nin soykırımcı çizgisini yürütmeliyiz.’’ Ermeni, Asuri, Süryanileri nasıl soykırımdan geçirdilerse Kürtler üzerinde de uzun bir süre soykırım yürüttüler; şimdi Kürtler üzerindeki soykırım siyasetini de yeniden hakim kılmak istiyorlar. Bu çizgi, böyle bir çizgidir. Cumhuriyetin ve Lozan’ın yüzüncü yılından kendisine yeni bir dönem başlatmak istiyor. Türk devletinin küçük değil, büyük bir devlet yani bölgesel emperyal bir devlet olması dönemi. Bu Turancı zihniyet Kürt halkı için büyük bir tehlikedir, doğru; ama Türk, Arap, Asuri-Süryani, Ermeni, Fars ve tüm bölge halkları için de büyük bir tehlikedir. Bu yüzden bugün Zap’ta yürütülen direnişi ve Zap direnişi etrafında devrimimizin tüm Kürdistan’da yürüttüğü direniş ulusal ve demokratik bir direniştir. Kürt halkının ve bölge halklarının geleceğinin direnişidir. Bu düzeyde stratejik ve önemlidir. Herkesten önce Zap’taki arkadaşlarımız bunun farkında olmalıdırlar. Ama tüm Kürdistan devrimcileri bu dönemde sorumlu davranmalıdırlar.

Şimdiye kadar Zap’ta süregelen durum bazı yetersizliklere rağmen iyidir. İnsan böyle tanımlayabilir. Özellikle ilk günde düşman birçok yere birlikte asker indirmek ve böylece arkadaşları şaşırtmak istedi; kendini bazı yerlere yerleştirmek ve hakim olmak istedi. Ama arkadaşlar büyük bir duyarlılıkla ve yüksek bir ruhla gerçekten de süreci iyi yönettiler. Düşmana gerekli cevabı verdiler. Doğrudur, belki kahraman şehitler verdik, ama arkadaşlar düşmanın ilk planını yenilgiye uğrattılar. Çünkü ilk 2-3 gün başarılıydı. Daha önce de bundan bahsetmiştik; o, genel başarının temeli oldu. İşte şimdi bir ayı geçti. 33 gün oldu ve düşman şimdiye kadar gözle görülür hiçbir sonuç elde edemedi. Bu, düşman için yenilgidir. Düşmanın buradaki planı tıkandı. Türk devletinin yetkilileri bu hakikati çok iyi biliyorlar. Ama buna rağmen de özel savaşla kendilerini başarılıymış gibi yansıtıyorlar ve ‘ilk aşama başarıyla tamamlandı’ diyorlar. Bu, büyük bir yalandır. Şimdiye kadar onlar hiç sonuç alamadılar. 400’den fazla ölüleri olmasına rağmen, şimdiye kadar sadece 10 ölülerini itiraf ettiler. Ama bunu sonuna kadar gizleyemezler. Her gün bir yerde ilan etmedikleri ölüleri olduğu açığa çıkıyor ve çok fazladır. Hastaneleri ölü ve yaralılarla doludur. Özel savaş hükümeti bu hakikatleri halktan ve kamuoyundan gizliyor. Yani onlar şimdiye kadar başarılı değildirler ve yenilmişlerdir. Ama bu hakikati öyle kolay kolay itiraf etmeyecekleri anlaşılıyor ve ısrar etmek isteyeceklerdir. Biz de bunu bilmeliyiz ve arkadaşlar ona göre hareket etmelidir.

Büyük ihtimalle düşmanın planı 3 hafta içinde Zap’ı çözmek ve sonra da Metîna’ya kadar genişlemekti. Sonra da diğer yerleri hedeflemekti. Şimdi niye sürekli olarak Girê Hekarî, Girê Cûdî, Girê Bihar ve o alanları vuruyor? Çünkü esasen o alanlar da planlarının kapsamındadır. Ne zaman Zap’ın doğusuna hakim olurlarsa, o zaman Zap’ın batısına da geçmek isterler. Fakat şimdiye kadar geçmemiştir. Çünkü oradaki planları gerçekleşmedi. Plan tıkandı, şimdi ne yapacaklar, nasıl yapacaklar, izlemek gerekiyor.

Şimdi anlaşıldı ki, düşmanın elinde fazla imkan yoktur. Zaten tüm tekniğini kullanıyor. Ellerinde sadece kimyasal kalmış. Kimyasal da, bizim yürüttüğümüz tarza karşı, yani yer üstündeki tim tarzına ve yer altındaki tarzına karşı çare değildir. O silah, onlara zaferi kazandıramaz. Bizim beklentimiz ve umudumuz arkadaşların sadece direnmesi değildir. Hayır! Biz diyoruz ki, arkadaşlar yaratıcılığı derinleştirmeli, akıl ile hareket etmeli ve planlı iş yapmalıdır. Arkadaşlar kendi içinde kolektivist yoldaşlık ruhunu daha da geliştirmeli ve birbirini tamamlamalı; bu şekilde düşmanı yenilgiye uğratmalıdır.

YENİ BİR TARİH YAZABİLİRİZ

Biz şimdi tarihi bir dönemdeyiz. Arkadaşlar da bu tarihi dönemde sahnedeler. Halaydalar. Tüm Kürt halkının gözlerinin önündeler. Bugün Kürt halkının, dostlarının ve tüm demokratların gözü Zap’tadır. Bu yüzden herkes tarihi sorumluluklarına sahip çıkmalıdır. Kayıplara yol vermemelidir, düşmanın yetersizliklerden istifade etmesine izin vermemelidir. Bu çok önemlidir. Özellikle tünel savaşları için açığa çıkan özellikler temelinde arkadaşlar derinleşmelidir. Yaratıcı, fedakar hareket etmeli ve o düşmanı kesinlikle boşa çıkarmalıdır. Gerektiğinde her arkadaş dönem komutanı olmalıdır. Eğer böyle hareket edilirse, arkadaşların mutlaka kazanacaklarına inanıyoruz. Böylece yeni bir tarih yazabiliriz.

Bizim savunmamız aktif savunmadır. Yani saldırıdır. Tünellerdeki arkadaşlar bu yöntemle aktifleşebilir ve eylem geliştirebilirler. Ama özellikle hareketli timler, her bölgede kesinlikle gerekli rolü oynamalıdırlar. Hareketli timler çok gizli olmalıdırlar. Hayalet gibi olmalıdırlar. Ne zaman isterlerse çıkmalı, ne zaman isterlerse de görünmez olmalıdırlar. Nasıl ki arkadaşlar kendilerini keşfe karşı ve düşmanın tüm tekniğine karşı korumalıysa, aynı şekilde sürekli olarak sabotaj, suikast, darbeleme, sızma ve pusu-tuzak taktikleriyle düşmana ağır darbeler de vurmalıdır. Birçok zaman bir tek mermi, düşman üzerinde büyük etki yaratmaktadır. Hareketli timler bu temelde yol ve yöntemler üzerinde derinleşmelidir. Özellikle sabotaj ve suikast, yine düşmanı tuzağa düşürmede derinleşme olmalıdır.

HER YERİ DÜŞMANA CEHENNEME ÇEVİRMELİYİZ

Bugün uzman timlerin hareket tarzı doğru uygulanırsa, hiçbir gücün timlere darbe vuramayacağına inanıyoruz. Böylece her yeri düşmana cehenneme çevirebiliriz. Her ağacın altını, her taşı bir gerillaymış gibi yapabiliriz, düşmana her yeri gerillaya çevirmeliyiz. Zaten bu, düşmana korku ve dehşet salmaktadır. Bu yüzden düşman içerisinde korkaklık derinleşmiştir. Fakat düşmanın zayıflığını da fazla abartmamak gerekiyor. Doğrudur, karşımızdaki düşmanın savaş iradesi yoktur. Kiralık askerlerdir yani paralıdırlar. Çeteler de parayla geliyorlar ve onlarda savaş iradesi yoktur. Korkaklık bir veba gibi düşman içinde yayılmış. Pratikte arkadaşlar kendi gözleriyle görüyorlar. Fakat düşmanın güçlü olduğu yanlar da vardır. Mesela teknikleri güçlüdür. Gözetleme araçları vardır. Bu yüzden güçlü yanlara dikkat etmeliyiz ve bunları nasıl boşa çıkaracağımız üzerine odaklanmalıyız. Düşmanın zayıf yönlerini de gözümüzde fazla büyütmemeliyiz. Düşman hiçbir şey yapamaz, dememeliyiz. Hayır! Bu hususta Çin devriminin önderi Mao Zedung’un çok önemli bir sözü vardır. Diyor ki, ‘düşmanı taktikte bir kaplan olarak görmelisin, ama bilmelisin ki düşman stratejide kağıttan bir kaplandır.’ Yani stratejide bir kağıt gibi gör, ama taktikte tedbirini al ve gerçek bir kaplanmış gibi gör. Tüm arkadaşlar böyle hareket etmelidir.

SAVAŞI TÜM TOPLUMA MAL ETMELİYİZ

Arkadaşların üzerinde durması gereken diğer önemli bir konu basındır. Bugün yürütülen savaş halk savaşıdır. Bu savaşı topluma mal etmeliyiz. Bu yüzden elimizden geldiğince her şeyi belgelemeliyiz, kameraya almalıyız. Hakeza arkadaşlar ara ara kendileri çekim yapmalıdır, konuşmalıdır ve programlara katılmalıdır. Bu önemli bir şeydir. Bu savaş için diyoruz ki; sadece Zap’ta değildir, tüm Kürdistan’dadır. O zaman tüm Kürdistan toplumuyla paylaşmalı ve onlara mal etmeliyiz. Savaşın bir bölümü de basın yani propagandadır. Bir diğer boyutu da, bize karşı savaşan düşman psikolojik savaş gibi hareket ediyor. Çok fazla yalan söylüyor ve inkar ediyor. Kendi kayıplarını toplumdan gizliyor. Kendi yenilgisini dahi zafermiş gibi gösteriyor. Bu yüzden bu psikolojik savaşı devrimci propagandayla boşa çıkarmalıyız. Devrimci propaganda da hakikatleri dile getirmeliyiz.

Yürüttüğümüz savaş düşmanı zorluyor. Ama bu kolay olmuyor. Onun bedellerini ve emeğini veriyoruz. Halkımız güçlükleri ve zorlukları da görmelidir. Bu anlamda basına katılan arkadaşlarımız düşmanı ne küçük ne de büyük göstermelidir. Hakikatleri dile getirmelidir. Bizim hakikatimiz her şeye yetmektedir. Yani birisi Zap’taki gerillanın hakikati dile getirdi mi, zaten o en büyük propagandadır. Düşmanı küçük göstermeye gerek yok, büyük göstermeye de gerek yok. Böyle, bir bütünen yansıtmalıdır. Biz çok vahşi, bize karşı kimyasal silah kullanan, çağın en modern silahlarını kullanan bir düşmana karşı savaşıyor ve direniyoruz. Düşmanın bu silahına karşı biz insan iradesinin, yeteneğinin ve yaratıcılığının ispatıyız. Bu çok önemlidir ve çok büyük bir hakikattir.

Önder Apo felsefesinde derinleşen bir insanın kendi iradesiyle, yaratıcılığıyla ve aklıyla çağın tekniğini nasıl boşa çıkaracağı, hiç kuşkusuz incelik, derinlik, fedakarlık, irade ve gayret istemektedir. Bunlar gösterilmiştir ve düşman orada sonuç alamaz. Sanki düşman öyle korkakmış ve biz de birkaç timle sonuç alıyormuşuz gibi değildir. Savaşın hakikati öyle değildir. İnsan mevcut savaşın hakikatini dile getirmelidir. Şimdi yaşanan savaş ağır ve ciddi bir savaştır. Evet, karşımızdaki düşman maddiyat temelinde hareket ediyor, savaş iradesi yoktur, ama elinde çağın teknolojisi vardır. NATO kendisine hepsini temin etmiştir. Bölgedeki tüm çeteleri toplayıp üzerimize sürüyor.  El Nusra ve DAİŞ artığı çeteleri, korucuları ve her türden çeteleri para vererek üzerimize sürüyor. Köpekleri savaşa sokuyor, insanları köpek yerine koyuyor. Her yöntemi kullanıyor. Böyle bir düşmana karşı direniş geliştirmek kolay değildir. Toplumumuz bunu bilmelidir. Biz hakikatleri dile getirmeliyiz. Biz hakikatlerin hareketiyiz. Her şeyimiz hakikat temelindedir. O zaman propagandamız da hakikat temelinde yürütülmelidir.

HALK DA GÖREVLERİNE SAHİP ÇIKMALI

Dönem, halkın gerillaya sahip çıkacağı dönem değildir. Gerilla kendi kendisine sahip çıkabilir ve gerilla öncü bir güçtür. Halk gerillaya değil, kendi yurtseverlik görevlerine sahip çıkmalıdır. Yani bu dönem herkesin kendi görevlerine sahip çıkması dönemidir. Devrimci Halk Savaşı çerçevesinde gerillanın görevleri vardır ve halkın da görevleri vardır. Bu çerçevede halk da görevlerine sahip çıkmalıdır.

Genel olarak 2022 yılı sıradan bir yıl değildir. Stratejik bir yıldır. Zaten hareketimiz olağanüstü bir yıl olarak değerlendirdi. Bu yılda biz seferberlik ilan ettik. Bu seferberlik sadece halk için değildir. Kuşkusuz Kürdistan’ın her dört parçasındaki halkımız ve özellikle ülke dışındaki halkımız gerçekten de önemli bir emek vermektedir. Her gün sokaklardadır. Her gün, ‘’Bijî Berxwedana Gerîla ve Bijî Serok Apo’’ sloganlarıyla hareket ediyor. Biz tüm eylemci halkımızı Kürdistan Özgürlük Gerillaları adına selamlıyor ve başarılar diliyoruz. Başta özgürlükçü kadınlar ve Kürdistan gençleri olmak üzere tüm halkımızın bu seferberlik döneminde görevlerine sahip çıkacağına ve rollerini oynayacağına inanıyoruz. Demokratik ulus çerçevesinde Arap, Asuri-Süryani, emekçi Türk halkı, Fars, Ermeni ve demokratik ulus perspektifiyle hareket eden tüm halklar, bu dönemde rollerini oynamalıdır. Biz bu inanç ve umutla tüm halkımızı ve bölgedeki demokratları saygıyla selamlıyoruz.”