‘Kayyumlar, kentleri kimliksizleştirmeye çalıştı’
Kürt siyasetçi Ahmet Aslan, kayyumların Kürt kentlerine yaklaşımını, yapı bozucu, kimliksizleştirme, kültür tarihini yok sayma, dolayısıyla oradaki Kürtleri inkar etme, şeklinde tarif etti.
Kürt siyasetçi Ahmet Aslan, kayyumların Kürt kentlerine yaklaşımını, yapı bozucu, kimliksizleştirme, kültür tarihini yok sayma, dolayısıyla oradaki Kürtleri inkar etme, şeklinde tarif etti.
Kürt dili ve kültürü üzerindeki yabancılaştırma süreci, kentsel hafızanın yok edilmesine paralel bir siyaset olarak devreye konuldu. Amed’de kayyum döneminde gerçekleştirilen dönüşümler, kentin kültürel dokusunu ve mimari kimliğini gözardı eden bir yaklaşımla birlikte geliştirildi.
Kayyum dönemlerinde Amed’in tarihi ve kültürel kimliği yoğun bir asimilasyon süreci yaşadı. Yüzyıllardır var olan mimari dokular, bu dönemde tek tip modern yapılarla yer değiştirmeye başladı; mahalle kültürü yerini bireyselleştirilmiş apartman kültürüne tercih edildi. Kentin özgün kimliğini yansıtan Kürt kültürüne dair izler, bu mimari dönüşümle sistematik olarak silinirken, sanat ve kültür etkinlikleri durdurularak kentin hafızası zayıflatıldı. Amed’in toplumsal belleği yok edilme noktasına getirildi. Amed’e uzun dönemdir yerel siyasete yer alan, büyükşehir ve ilçe belediyelerinde meclis üyeliği yapan Ahmet Aslan, bu kimliksizleştirme ve asimilasyon politikalarını yakından gözlemleyenlerden biri. Aslan, Amed özelinde bu sürecin kent kimliğine ve hafızasına yönelik etkileriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Kayyum dönemi uygulamalarının, Kürt kentlerinin mimari kimliğine etkileri nasıl oldu?
Kayyum uygulamalarının Kürt kentlerine yaklaşımını yapı bozucu, kimliksizleştirme, kentin kültür tarihini yok sayan, dolayısıyla Kürtleri ve orada yaşayan halkları bir bütün inkar eden ve bunun politik yansıması olarak görmek gerekir. Alanlara müdahale tarzıyla tüm alanlarda planlı hesaplanmış bir yaklaşımın olduğunu görmekteyiz. Bu tutum mekânsal alanları bazen yerle bir eden ve dolayısıyla yabancılaştıran, bazen metruklaştıran bazen de mekânı soylulaştıran (gentrification) politikaları ile kentin sosyolojik, kültürel ve ekonomik alanlarına müdahale etme tarzından çıkarmaktayız. Burada bir bütün kent dinamiği üzerinde olumsuz etki yarattığını görüyoruz. Kentin mekânsal ve toplumsal alanlarını parçalayan sonuçlarının olduğunu görmekteyiz. Kayyum politikası, Kürt politikasının inkarcı ve yok sayan politik yaklaşımını aynen toplumsal yaşam alanlarının her tarafına yaymaya çalışan politik yaklaşımın yansımadır. Bu zihniyetin Kürtlere genel yaklaşımın bir sonucu olduğunu, komplike, girift, bir birini besleyen politik yaklaşım olduğunu görmek gerekir. İnkârcı, retçi yaklaşım tarzının genele yayılma biçimi, ifadesi ve pratiğidir. Amed’e mekânsal alanlara müdahale, kentin tarihi mekânsal kimliklerinin değiştirilmesi ve kimliksizleştirme politikaları, ilk kayyumların atanması ile kendisini göstermiştir. Kentin her alanında Şehitlik, Ben u Sen, Sur, Fiskaya, Mehella Quça, Fabrika Mahallesi, Bağlar ilçesinin birçok alanı, dolayısıyla her alanda farklı yaklaşımlar sergileyerek bir yandan rant elde eden, diğer yandan da kentin tarihsel doku hafızasına müdahale eden, inkârcı yaklaşımları olmuştur. Kenti bir bütün kimliksizleştirmeyi mekânın değiştirilmesi ya da yok edilmesi ile başlatmışlardır. Bu nedenle on bin yılların tarihine vandal zihniyeti ya da ganimet mantığıyla hareket edilmiştir. Kent kimliğine ciddi tahribatları olan bir süreç olarak değerlendiriyorum. Bu sürecin günümüzde de hala devam ettiğini, sadece belediyeleri alma ile bu durumun durağanlaşmayacağını görmekteyiz.
Kentlerde sanatsal ve kültürel etkinliklerin eksikliğinin, toplumsal hafıza üzerindeki etkileri nelerdir?
Toplumun kadim bilge hafızasını sadece mekanların oluşumu özelinde değerlendirmemek gerekir. Kadimden beri oluşturulan kültürel hafıza olarak da görmek gerekir. Bu da söz konusu kültürel, sanatsal etkinlikler ve geçmişin sentezlemesi ile gerçekleşir. Bu nedenle hafızanın canlı tutulması konusunda var olan birikimin açığa çıkması gerekmektedir. Kentin bir bütün sanatsal yapıları, gastronomisi, oluşturduğu literatür, Kürt kentinin otantik yöresel, geleneksel kültürünü doğru tanımlama minvalinde, bunu açığa çıkaran etkinliklerin eksikliği, kentin her alanında postmodernist yapısal değişikleri ortaya çıkarmıştır. Amed, kendine yabancılaşan bir kent silüetine dönüşme sürecine girmektedir. Bu durum ciddi bir sorun olarak değerlendirilmeli. Bu olumsuz durumu toplumsal yaşamın bir bütününde görmekteyiz. Kentte sanatsal, kültürel etkinlikler kimlik oluşturur, bilinç oluşturur, toplumsal dayanışma toplumun yan yana gelerek kendisini ifade etme, toplumsal pozitif etkileşimi tetikler. Etkinliklerin eksikliğinden kaynaklı dayanışma ruhunun giderek yok olduğu; dilini, kültürünü rahat ifade edemeyen, giderek kendine yabancılaşan, bireyselleşen bir topluma dönüşme gibi ciddi riskli bir aşamaya yol açtığı görülmektedir.
Yabancılaştırma ve kentsel hafızanın yok edilmesi konusunda ne tür önlemler alınabilir?
Burada soylulaştırma, kentsel dönüşüm, kentsel ayrıştırma, yabancılaştırma, hafıza ve güvenlik gibi kavramlarla yola çıkmak gerek. Tabii bu konuyu otoriteleri ile de tartışmak gerekir. Neredeyse devletli topluma geçişle birlikte kırsal alandan giderek daha da farklılaşan mekanların işlevi, günümüzde de kapitalist modernite çerçevesi içerisinde değerlendirildiğinde kentsel mekânın ayrışarak, kentler, toplumsal, ekonomik ve kültürel değişkenlerin etkilerinin giderek daha da belirginleştiği bir alan haline gelmiştir. Kürt illerinde ise kapitalist modernitenin baskısının yanı sıra son süreçlerde özellikle kayyum politikaları ile mekânı sürekli ayrıştıran, çatıştıran, toplumsal birlikteliği parçalayan, tarihsel birikimle oluşan hafızayı ve dayanışma ruhunu ortada kaldıran, kentte çöküntü alanları bırakarak asimilasyona hazır hale getiren bir yapılanma ortaya çıkarmıştır.
Buna karşı bir dizi çalışmanın yapılması gerekir. Mekânsal ve toplumsal ayrışmayı ortadan kaldıracak kentsel politikaların ortaya çıkarılması gerekir. Bir başka deyişle kenti bir bütün olarak değerlendirerek, çöküntü alanlarına dönüşen alanlarda bilinç oluşturma, ortak yaşam alanlarını iyileştirme gibi alt yapı üst yapı çalışmaları yürütülmelidir. Kent hafıza merkezlerinin oluşmasını sağlamak önemli bir durumdur. Amed’deki tüm dinamiklerin aktörlerin ortaklaşacağı kararlaşacağı bir tutuma ihtiyaç vardır. Toplumsal yaşamı bir bütün ele alarak, her alanda çalışmaların sürdürülmesi gerekir. Toplumsal tüm kesimleri kapsayan çalışmalar, çalıştaylar, konferanslar, kültürel/sanatsal etkinlikler, düzenlenmesi gerekir. Bilinç oluşturma durumu kentin tüm dinamiklerini kapsayan bir yaklaşımla olmalıdır. Esnafından işçisine, işsiz olandan engellisine kentin her alanında çalışmalarını sürdürerek toplumda yaygınlaştırılması gerekir. Kentin bir Kürt kenti olduğunu, mimarisi, sosyal dokusu ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Kendi dili ile kendisini ifade eden bir Kürt kenti olduğu, tabelasından sokaktaki ticaretine kadar ifadesini bulmalıdır. Bu nedenle odak çalışma grupları her kesim için yapılarak toplumsal aktörleri de içine allan kolektif bir çalışma bu bağlamda tüm kesimlerle ortaklaşma sağlanmalıdır.
Belediyelerin bu durumları telafi etmek için hangi stratejileri geliştirmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Amed’in tüm ilçe belediyeleri ile birlikte şiarı, kültürel kimlik, tarihsel hafıza olmalıdır. Tarihi kültürel mekanları aynı zamanda hafızasını kentin ruhunu yeniden canlandırma noktasında stratejik planlamalar yapılması elzemdir. Bu noktada belediyelerin toplumsal kesimin bir bütünü ile hareket ederek, bazen kolaylaştıran, bazen yürüten, bazen öncülük eden noktada olmalıdır. Kent kimliğini yeniden canlandıran girişimleri uygulayan, destekleyen bir pozisyonda kendisini şekillendirmelidir. Kendisine içkin yapısal değişimleri ilgili olduğu tüm birimlerine kavratan, hizmet koşullarını bu minvalde değerlendiren, politik yaklaşımla başlamak gerekir. Kültürel faaliyetler, festivaller, sergiler vb. etkinlikler yapılmalı. Kent kültürü ve kimliği ile ilgili broşürler, kupalar, yıllık takvimler basılıp tüm evlere dağıtılacak şekilde planlanmalıdır. Bu etkinlikler takvimlendirme yapılarak yılın tümüne yayılmalı.
Kayyum yönetimleri sırasında kentlerin sosyal yapısında ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?
Kayyum dönemlerine bakıldığında kentteki mahalle, sokak, cadde isimlerinin değiştirilmesi, belediyelerin oluşturduğu kültürel kurumların kapatılıp başka kurumlara tahsisi, yine Sûr içindeki tarihi tescilli yapılar ve tescile değer yapıların yıkılması gibi yansımaları olmuştur. Burada temel yaklaşımın sadece demokratik yapılar hedef alınmadığı; bir bütün olarak Kürtlerin dilini, kültürünü, tarihini hedef alan bir soykırım yaklaşımının olduğu açıktır. Bu nedenle 8 yılı aşan gasp, Kürtlük adına her şeyi yok etme yaklaşımı sergilemiştir. Sûr içinde 6 mahalle yerle bir edildi. Yine Ali Paşa, Lale Bey kısmi yıkıldı. Kalan bölgelerde de metruklaştırma politikaları uygulandı. Mekânın hafızasını yerle yeksan eden yaklaşımlarının arkasındaki akıl, direnen sokakların ruhunu değil, direnen sokakların yapısını ve bunu ayakta tutan binaları da hedef almıştır. Özellikle tarihin hafızası olan yerlerde tüm bölgenin yapısal, sosyal değişimine müdahale edildi. Yine Sûr’daki 6 mahallenin mevcut mahalle dokusu tamamıyla değiştirdikleri mekanı, yurttaşın kullanamayacağı bir pozisyonda bırakmışlardır. Bir kısmı metruk binalar, bir kısmı tümüyle ticarileştirilen alanlar, bir kısmını da kendi yandaşlarına vakıf ve derneklerine hibe ya etmişlerdir ya da kiralamışlardır. Bu yaklaşım, kendisiyle birlikte kentin sosyo-kültürel doku değişikliğini beraber getirmektedir. Vasıfsız, kimliksiz, kenti kaotik bir duruma sokup toplumu çürümeye ve değerlerinden uzaklaştırmaya çalıştılar. Aslında bununla da yetinmemiş gibi gözüküyor ki, uyuşturucu, fuhuş kimi arazi çeteleri oluşturma gibi oluşumların önü açılarak, kentin bir bütün toplumsal dokusunu bozma girişimleri olmuştur. Bu çöküntü alanlarında kriminal durumların oluştuğu, suç çetelerin türediği görülmektedir.
Mimari değişimlerin, yerel halkın kimliği üzerindeki etkileri neler oldu?
Amed özelinde değerlendirildiğinde sadece cadde, sokak isimleri değişimleri yaşanmadı, bunun yanında kentin imar durumu dahil kentleşme açısından caddesinden parklarına her alanı bozan, dağıtan, işlevsiz kılan yapısal değişimlerin olduğunu görebilirsiniz. Parkların işlevini toplumsal rehabilite alanlarından çıkararak, kimi parklarda mescit, kimi parklarda içi boşaltılmış yapılar yapılarak, toplumun rehabilite alanlarını toplumsallaşan alanlarına müdahale edilmiş durumda. Kimliksizleştirme politikaları her alanda bu tür yapısal müdahalelerle yapılmaktaydı. Kimi zaman kentin kimliği olmayan ucube sanatsal değerlerden uzak kompozit heykellerle alay eden yaklaşımları, kimi zaman kentin tarihini, tarihsel değerlerini yok sayan yaklaşımları ve bunun sürekli hale getiren politik yaklaşımları olmuştur. Bu politik durum hala devam etmektedir. Örneğin Diyarbakır zindanlarının müzeye çevrilmesi durumu söz konusu, ancak orada yapılan işkence insanlık dışı muamele, buna karşı orada yaşanan direniş mefhumunu yok sayan, sadece arkeolojik etnografik bir müze şekline çevirme gibi yaklaşımları hala devam etmekte. Kimi tarihi alanlar ve mekânlarla ilgili içeriğini boşaltan yaklaşımları da günümüzde devam eden politik yaklaşımlardır. Dolayısıyla yerel halkın toplumsal çeşitliliğini tıkayan, halkların özgünlüğünü yok sayan bir etkinin kentin toplumsal çeşitliliğini uzlaşan kültürden uzaklaştırıp çatıştıran bir yaklaşımlarının olduğunu görmekteyiz.
Yerel yönetimlerin bu durumu düzeltmek için uygulamaları gereken öncelikli adımlar neler olmalıdır?
Pratik olarak kayyumların neye el attığı, neyi değiştirmek istediği gözlemlenirse yapılması gerekenler ortaya çıkacaktır. Hatta yapılmaması gerekenler de ortaya çıkar. Kentin yaşamsal, toplumsal alanlarını yeniden kendi kimliğine kavuşturma kendi diliyle olur. Bu nedenle dilden başlayarak, hatta bunu kampanyaya çevirerek cadde, sokak, bina, iş yeri isimlerini tümüyle Kürtçeye çevirmekle başlanabilir. Yine kent mimarisini ön plana çıkaracak çalışmalar, sokak dokusunu, mahalle kültürünü yeniden canlandıracak pratik çalışmalar da yapmalıdır. Bu durumu sürekli bir politika haline dönüştürmesi, tarihi mekanlarda restorasyon çalışmalarına önem vermesi, tarihi mekanların içerisinde bulunduğu sokak dokusunu açığa çıkarma açısında kent dinamikleri ile birlikte hareket etmesi gerekir. Kentin mahalle kültürünü yeniden canlandırma, mahallelerdeki evlerin basit onarılmaları ve mahalle toplantılarının alınması önemlidir. Bu nedenle her mahallede toplantılar alınıp mahalleye dair kültürel tarihi yapıların sahiplenmesi, bilinç oluşturma, ortak kararlaşmalar için zemin hazırlayacaktır.