Fatma Oğur'u devlet öldürdü
Wan'da eşi Fatma Oğur'un boğazını keserek öldüren Şükrü Kaçak, müebbet hapis cezasına çarptırıldı ama Oğur'un talebine rağmen koruma sağlanmadığı ortaya çıktı.
Wan'da eşi Fatma Oğur'un boğazını keserek öldüren Şükrü Kaçak, müebbet hapis cezasına çarptırıldı ama Oğur'un talebine rağmen koruma sağlanmadığı ortaya çıktı.
Koruma talebi karşılanmayın, önlem alınmayan ve uzaklaştırma kararı da takip edilmeyen 5 çocuk annesi Fatma Oğur’un katledilmesinde devlet makamlarının ihmaline dikkat çeken avukat Zeynep Demir, “Fatma öldürüldükten bir yıl sonra mahkemeler, dört yıldır devam eden yargılamalarda karar verdi” dedi.
Wan'ın Artemet (Edremit) ilçesinde yaşayan 5 çocuk annesi Fatma Oğur, uyuşturucu bağımlısı eşi Şükrü Kaçak tarafından 2023’te boğazı kesilerek katledildi. Wan 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Şükrü Kaçak, pişman olduğunu, o gün uyuşturucu kullanmadığını, cinnet geçirdiği için eşini öldürdüğünü, bu yüzden tahliye talebinde bulundu. Mahkeme, iyi hal indirimine yer olmadığına karar vererek Şükrü Kaçak'ın kasten kadın cinayetini işlediğini belirterek, müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi.
KORUMA TALEP ETTİ, UZAKLAŞTIRMA VERİLDİ
Fatma Oğur'un avukatı olan Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Yürütme Kurulu Üyesi Zeynep Demir’in verdiği bilgilere göre; cinayet, göz göre göre geldi. Oğur'un şikayetleri üzerine iki defa uzaklaştırma kararı alınan Kaçak, bu karara uymadı ve her seferinde Oğur'a şiddet uygulamaya devam etti. Alınan uzaklaştırma kararının işe yaramadığını gören Oğur, üçüncü defa uzaklaştırma talebinde bulunmadı. Kaçak'ın uzaklaştırma kararını ihlaline rağmen yine de polis ve savcılık herhangi bir koruma ya da tedbir önlemi almadı.
İDDİANAME 7 AY SONRA HAZIRLANDI
Cinayet, 27 Mayıs 2023'te işlenmesine rağmen Van Cumhuriyet Savcılığı, iddianameyi 7 ay sonra, yani 15 Aralık 2023 günü hazırlayarak mahkemeye sundu. Geçen bu süre içerisinde savcılık makamı tarafından müşteki beyanları, şüpheli ifadeleri, otopsi ve adli muayene tutanakları ile uzmanlık raporları dosya içerisine alındı. Dosyada teknik araçlarla izleme, gizli soruşturmacı atama ya da iletişimin dinlenmesi gibi uzun soluklu işlemler yapılmadığı halde, mevcut tüm bu işlemlerin makul sürede ve dosya ciddiyeti de göz önünde bulundurularak yapılması durumunda neden 7 ay gibi bir süre beklendiği ise bilinmiyor. Bu gecikme kadın cinayetlerinde hızlı ve etkin yargılamaların önemi bir kez daha ortaya koyuyor.
7 AY BOYUNCA DOSYAYA ULAŞILAMADI
İddianameyi 7 ay sonra hazırlayan savcılık, bununla yetinmeyip dosyaya da gizlilik kararı koydu. Gizlilik/kısıtlılık kararı alınmasının amacı soruşturma aşamasında kime yaradığı ise soru işareti. Bu durum uzun süre dosyayı incelenmesini engellerken, tüm kadınları direkt ilgilendiren bu kadın cinayeti dosyasında bilgi alma ve adalete erişim hakkı kısıtlanmış oldu.
SÜREKLİ ‘BENİ ÖLDÜRECEK’ DEDİ
Avukat Zeynep Demir, AİHM'in somut olayda, art arda gelen şiddet eylemleri neticesinde hayati tehlike yaratabilecek bir saldırının resmi makamlar tarafından öngörülebilir olmasına rağmen önlenmediği kanaatine vardığını söyledi. Avukat Zeynep Demir, bu soruyu Fatma Oğur için de sorduklarını da belirterek, şöyle devam etti: “Fatma Oğur, Şükrü Kaçak'ın şiddet uygulaması üzerine verdiği bir ifadede ‘sürekli beni öldüreceğini söylüyor. Koruma tedbiri almak istiyorum’ demişti. Birkaç defa şikayette bulunarak hayati tehlikesi olduğunu belirtmişti. Barıştırmayı mesleki sorumluluğu gereği ve sorunu aile içi özel bir mesele olarak gören kolluk görevlileri vardı karşısında. Her şikayetinde hakkında uzaklaştırma tedbirleri alınan Şükrü Kaçak ile aynı evde kalmak zorunda bırakılıyordu. Fatma'nın bazı fiilleri de şikayetsiz kalmıştır dosyada, çünkü kolluk makamından çıktıktan sonra korunmayacağını ve sanığı ile aynı eve gideceğini biliyordu.
BAŞINDAN BERİ PLANANAN CİNAYET
Bu dosyada Fatma Oğur'un çocuklarının beyanlarından da görüleceği üzere; cinayet en başından beri planlanmıştır ve defalarca denenmiştir. Şükrü Kaçak, Fatma Oğur'u öldüreceğini kimseden saklamadı, yargı makamları her zaman olduğu gibi ‘erkek yapmaz‘ diyerek haksız bir merhamet göstermekten geri durmadı. AİHM, tam da bu noktada ‘devlet makamlarının yargılama sırasında gösterdiği tutumu somut dava özelinde değil kadın yönelik şiddet yargılamalarında genel tutumu olarak belirtmiştir. Bu tutum, kadına yönelik şiddete teşvik oluşturmuştur. Yerel makamlar kadını korumak yerine meseleden kaçınmayı tercih etmiştir. Tedbir kararları takip edilmemiştir. Sürekli şiddet başvurusunda bulunan kişi hakkında önleyici tedbirler alınmamıştır. Fail korunmuştur’ dedi. Kadını koruması ve önleyici tedbirler alması gereken yargı makamları, sicilinde birden çok şiddet eylemleri olan şüpheliye karşı kadına yönelik özel tedbirleri almaktan kaçınmıştır. Aile içi şiddet vakalarında failin haklarının mağdurun fiziksel bütünlüğü ve yaşam haklarından daha üstün tutulamayacağı belirtilir ama Türkiye'de kadının yaşam hakkının, failin hakları karşısında korunmadığını görmekteyiz.”
İSTANBUL'DA YAŞANAN H.O CİNAYETİ EMSALDİR
AİHM’in emsal teşkil eden ve Fatma Oğur cinayeti ile birebir benzerlik taşıyan İstanbul'daki H.O. cinayetine ilişkin kararını hatırlatan Zeynep Demir, şunları söyledi: "AİHM kapsamlı bir soruşturma yapılmadığını, bu bağlamda başvuru tarihinde H.O.’nun davasının Yargıtay'da temyiz incelemesinin 6 yıldır da devam ettiğini, yargı sisteminin caydırıcı bir etkisinin olmadığını belirtmiştir. Fatma Oğur dosyası kapsamında baktığımızda da devam eden iki yargılama olduğunu görüyoruz. Bu yargılamaların sanık üzerinde herhangi bir caydırıcı etkisi olmadı, çünkü Fatma öldürüldükten bir yıl sonra mahkemeler, dört yıldır devam eden yargılamalarda karar verdi. Fatma'nın şikayetçi olduğu dosyayı inceleyen cumhuriyet savcısı, bu defa Fatma'nın cinayetinde iddianame hazırladı."