KCK Ekoloji Komitesi, Erzincan İliç’teki toprak kaymasına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
KCK, “Erzincan’ın Licik (İliç) İlçesi’nde yaşanan çifte katliam AKP-MHP iktidarının rant uğruna yürüttüğü ekolojik kırım politikasını en açık haliyle deşifre etti. Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşı finanse edebilmek için Kurdistan ve Türkiye doğasının her karış toprağını uluslararası ve yandaş şirketlere peşkeş çeken faşist iktidar doğa ve insan katliamlarına yeşil ışık yakıyor. İktidarı boyunca rant uğruna “üstün kamu yararı” gerekçesiyle 21 kez değiştirdiği maden yasasıyla talana, hukuksuzluğa, ihmale vize veren AKP faşist hükümeti sadece İliç’te değil, daha önce Soma ve Elbistan’da yaşanan maden katliamlarıyla birlikte asrın en büyük felaketi olan 6 Şubat depreminin toplumsal ve ekolojik yıkımı ve son yıllarda hızla artan tüm doğa katliamlarının da sorumlusudur” dedi.
KATLİAMIN KOŞULLARI HAZIRLANDI
KCK Ekoloji Komitesi açıklamasında şunlar belirtildi:
“Erdoğan’ın aile şirketi olan Çalık Holding’in de ortağı olduğu Kanada şirketi Anagold eliyle İliç’te işlenen katliam ise bugünle sınırlı olmayıp kurulduğu günden itibaren aralıksız olarak sürdürülen bir suçlar zincirinin sonucudur. Siyanürle maden çıkarılmasına rağmen Bingöl-Yedisu deprem fay hattı üzerine kurulan şirket faaliyetleri ilk günden itibaren toplum ve doğa üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor, yaşamı yok ediyor. Bu tehlikeye rağmen inşa edildiğinden bu yana felakete izin belgesi niteliğindeki Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarıyla üretim kapasitesinin sürekli artırılarak nihayetinde Ağustos 2023’te ÇED raporuna dahi gerek duyulmadan sınırsız üretim için destek verilmesi, hızla bugünkü katliam koşullarını hazırladı. Kurulduğu günden itibaren ekoloji hareketleri, sivil toplum örgütleri ve halkın uyarıları görmezden gelinerek bu katliamın gerçekleşmesinde ısrar edildi. Fırat nehrinin yanıbaşına inşa edilen maden şirketiyle katliamlara zemin hazırlandı. İliç’te 21 Haziran 2022 tarihinde Fırat Nehri’ne 210 metreküp siyanür sızdırılmasına rağmen bugün olduğu gibi tehlikenin boyutu örtbas edilerek gerçekler gizlendi. Halkın suç mekanından çektiği ve katliamı haber veren görüntüler hiçe sayılarak, adeta bir suç şirketi gibi çalışan yandaş şirket korundu.
AKP-MHP İKTİDARI KATLİAMI ÖRTBAS ETMEK İSTİYOR
Tehlikenin ciddiyetine rağmen şirketin sorumlu tutulmayıp koruma altına alınması, yanıltıcı bilgilerle tehlikenin gizlenmek istenmesi iktidar ve yandaş şirketin suç sicilini kabartıyor. Olayın üzerinden günler geçmesine rağmen halen kayıp işçilerden haber alınmış değil. Üstelik 6 Şubat depreminde olduğu gibi hükümetin sorumlu olduğu bu katliamda yaşamını yitirenlerin sayısının da gizlendiği belirtiliyor. Bu katliamı örtbas etmek isteyen AKP-MHP iktidarı, siyasi partiler, çevre dernekleri, sivil toplum kuruluşları ve özgür basının bölgeye girişlerini de engelliyor. Felaketin sorumluları yerine olayı incelemek isteyenler gözaltına alınıyor.
Siyanür havuzunun çökmesiyle toprağa, suya, havaya karışan kansorejen maddeler yaşamın tümüne yönelik ciddi bir tehdit ve ekolojik kırımdır. Yol açacağı sonuçlarla bölge halkları için adeta bir Çernobil tehlikesi yaratacak İliç katliamı iktidarın örtbas edebileceği bir suç değildir. Bu felaketin boyutlarıyla birlikte bugün Kurdistan, Türkiye ve bölge halkları için en büyük tehdit ise AKP-MHP iktidarının yeni felaketleri besleyen faşist zihniyeti ve doğa ile birlikte yaşamın her alanına yansıyan topyekün kırım politikalarıdır. İktidarın gerçeği çarpıtma, örtbas etme girişimleri kadar buna sessiz kalmak da tehlikenin boyutlarını büyütmekle kalmayıp nice felaketlere kapı açacaktır. Bu nedenle AKP-MHP faşist iktidarının talan ve kırımına karşı yaşamı korumak ancak örgütlü, bilinçli ve topyekün bir mücadeleyle mümkün olabilir.
ÇİFTE KATLİAM İŞLENDİ
İliç’te doğaya ve topluma karşı işlenen çifte katliam ise sadece Türkiye ve Kurdistan halkları için değil, Ortadoğu coğrafyasında işlenen ekolojik kırımı en üst düzeyde gerçekleştirerek, bir suç şebekesi gibi tüm dünya için tehdit oluşturuyor. Heskif ve Zeugma gibi tarihi, kültürü yok edecek düzeyde talan ve rantı esas alan AKP, iktidara geldiği günden itibaren güvenlik gerekçeleriyle inşa ettiği barajlar, Kurdistan ve komşu ülkelere karşı silah olarak kullandığı tekelci su politikaları, yakıp kestiği ormanlar, enerji santralleri, tarım ve hayvancılığa karşıt talancı politikalarıyla ekolojik, toplumsal ve kültürel olarak topyekün kırım uyguluyor. Soykırımcı faşist zihniyetin yansıması olan bu uygulamalarıyla yaşamı tehdit ederek, yoksulluğu, göçü, çölleşmeyi dayatıyor. Henüz pratiğe koymadığı binlerce talan projesiyle başta Kurdistan olmak üzere, tüm ülkede ekolojik ve toplumsal yaşam için en büyük tehdidi oluşturuyor.
Ekolojik kırımı bir savaş stratejisi olarak devreye koyan faşist iktidara karşı yürütülen Kurdistan özgürlük mücadelesiyle halkların yaşam mücadelesi iç içe geçmiş bulunuyor. İliç’te göçük altında kalan sadece dokuz can değil, AKP-MHP faşist zihniyeti ve topluma ve doğaya uyguladığı topyekün kırımıdır. Bu zihniyetin yıkımına, şiddetine karşı her zamankinden daha çok yaşamı savunmaya, ülkemizi, suyumuzu, toprağımızı, havamızı korumaya ve bunun için örgütlenmeye ihtiyacımız var. İliç örneğinde olduğu gibi ekolojik katliamları önlemek toplumsal ve kültürel katliamları da önleyecektir. Bu katliamların önüne geçmek ancak ekolojik mücadeleyi büyütmekle mümkün olabilir. Başta ekoloji, çevre örgütleri, emek ve demokrasi hareketleri olmak üzere halklar, kadınlar, gençler ve toplumun kesimleriyle birleşerek savaş, rant, talan endeksli yürütülen, doğamızı, yaşamımızı, geleceğimizi çalan bu politikalara dur diyebiliriz. Yeter ki doğanın feryadını kıyametin alameti olarak görerek, harekete geçelim.