Yazılı bir açıklama yapan KCK Eğitim Komitesi, anadil gününü kutlayarak, anadile sahip çıkmaya çağırdı.
Açıklama şöyle:
“Dil kimlik, düşünce özgürlüğü ve varlıktır; kimliğimize, özgürlüğümüze ve varlığımıza sahip çıkalım.
24. uluslararası anadil günü başta özgürlük mücadelesi önderimiz Önder APO'ya, özgür yarınlar uğruna ölümsüzleşen şehitlerimize ve direnişçi Kürt halkı şahsında tüm halklara kutlu olsun.
İnsanlaşma ve toplumsallaşmanın en önemli unsurlarından olan dil, toplumsal kültürün yaratılması ve geliştirilmesinde de en temel öğe ve iletişim aracıdır. Bu anlamda her dil bir kültürün de taşıyıcısıdır.
Dil sadece toplumsal zihniyetin oluşmasının ana unsuru değil, aynı zamanda toplumsal inşanın da temel unsurudur. Bir halk ancak diline sahiplik edebiliyorsa halktır ve toplumsallığını da ancak bu sahiplenmeyle koruyup geliştirebilir. Bu anlamda dil kolektif aklın temel unsurudur. Toplumun gelişebilmesi dilin gelişmesi ile paraleldir. Ne varki tersi de doğrudur; dilini kaybeden toplum, varlığını kaybetmiş toplumdur. Çünkü dil de kültür gibi toplumların hafızasıdır; toplumun zihniyet, düşünce, duygu ve ahlaki değerlerinin toplamı ve bu değerlerin dışavurumudur. Bir toplum anadilini ne kadar geliştirmişse, yaşam standartlarını da o kadar geliştirmiştir. Dili yasaklanmış, dilini kaybetmiş, başka dillerin sömürüsü ve egemenliği altına girmiş bir toplum sömürü, asimilasyon ve soykırımla yüzyüze demektir.
Dünyanın birçok yerinde 20. Yüzyılın başından itibaren inşa edilen tekçi ulus devlet politikaları nedeniyle birçok ülke adeta dillerin mezarlığı haline gelmiştir. Demokrasiye düşman ulus- devletler dil-kırım ve kültür-kırım politikalarıyla tek dilli eğitimi hayatın her alanında zorunlu hale getirmiştir. Bir toplumu asimile etmenin yegane yolu o topluma dilini yasaklatmaktır. Şüphesiz bir toplumun maruz kalabileceği en büyük yıkım da kendi dilinde konuşamaması, dilini unutması ve giderek ondan uzaklaşmasıdır. Dilini unutan toplumun kültürünü, tarihini, kimliğini ve en nihayetinde hafızasını unutması kaçınılmazdır. Bu ise ulus devlet aklıyla sistematik olarak yürütülen toplum-kırımın ta kendisidir.
Bu anlamda onbinlerce yıl önce Kürdistan topraklarında Kürt kadını öncülüğünde gerçekleştirilen dil devrimi insanlığın gelişiminde çığır açmışken, bugün aynı topraklarda devrimin geliştiricisi halkımıza kendi dilinde okuma, yazma, stran söyleme, siyaset yapma, hatta gülme ve ağlama dahi yasaklanmıştır.
En temel evrensel hak olan anadilin, özgürce konuşulması Birleşmiş Milletler ve Avrupa sözleşmelerinde de kültürel soykırım olarak tanımlanmasına rağmen Türk, Fars ve Arap ulus devletleri Kürt dil ve kültürünü değim yerindeyse mengeneye almış, halkımızı anadilde eğitimin tüm imkan ve olanaklarından mahrum bıkarmışlardır. Kürt dil ve kültürü edebiyat, tarih ve müzik gibi tüm unsurlarıyla birlikte yok sayılmak suretiyle, egemen devlet dil ve kültürü içerisinde yok oluşla karşı karşıya bırakılmıştır.
Ulus devlet canavarının oluşumundan bugüne kadar Bakur ve Rojhılat'e Kurdistan'da Kürtler kendi dilleriyle konuşamamakta, okullarda kendi anadillerinde eğitim görememektedir. Suriye rejimi şimdiye kadar da Rojava, Bakur-Rojhılate Suriye Özerk Yönetimi'ne bağlı bölgelerde hiçbir biçimde çok dilli eğitim sistemine yanaşmamakta, çok dilli okul varlığını kabullenmemektedir. Başur'da Kürt hükümetinin varlığına rağmen şimdiye kadar Behdini yahut Kurmanci lehçesi hiçbir resmiyete sahip olamamıştır. Hükümet ve kurumları adına yapılan tüm açıklamalar, basın toplantıları ve eğitim-öğretim sisteminde Kurmanciye yer verilmemektedir. Tüm bu gerçekler siyasi görüşü ne olursa olsun her Kürt için anadilini sahiplenme, koruma ve geliştirme mücadelesinin temel nedeni olmalıdır.
24'üncü uluslararası anadil gününü mücadeleyle karşıladığımız bugün Bakur ve Rojava'da Kürtler halen deprem afetinin açtığı yaraların sarılmasını beklemektedir. Halen binlerce çocuk, kadın, erkek ve yaşlı enkaz altındadır. Sömürgeci rejim yıllar öncesinden böyle bir yıkıma karşı tedbirler almak yerine, deprem bahanesiyle binlerce öğrenci yurduna el koymuş ve Türkiye genelinde 679 bin öğrenciyi mağdur etmiştir. Depremde mağdur olan binlerce öğrenci de faşist rejimin aldığı karardan payını almış, depremde aile fertlerini, evlerini kaybeden binlerce öğrenci yurtlarını da kaybederek bir kez daha mağdur edilmiştir. Yine deprem bahanesiyle birçok üniversitede yüz yüze eğitim durdurulmuş, böylece AKP-MHP çete yönetimi kendi sorumsuzluğunun yükünü öğrencilerin omuzlarına yüklemiştir. Aynı çete yönetimi bir yandan afet bölgelerinde halkın yemek, su, sağlık, barınmak için çadır vb ihtiyaçlarını karşılamazken, kalacak çadırları dahi olmayan çocuklara çadırlarda Kuran kursları organize etmiştir. Depremle birlikte ortaya çıkan bu tablo faşist rejimin başta Kürtler olmak üzere halklara reva gördüğü çaresizlik ve ölüm çıkmazıdır.
KCK Eğitim Komitesi olarak 24'üncü uluslararası anadil günü dolayısıyla tüm öğretmenlere, akademisyenlere, eğitim emekçilerine ve ailelere çağrımız şudur ki; deprem adı altında Erdoğan- Bahçeli çete yönetiminin halkımızın ve halklarımızın mağduriyetlerini kendi iktidarları için kazanç kapısına çevirmelerine yol vermeyelim. Deprem öncesi, sırası ve sonrasında insanlarımızı ölümle yüz yüze bırakan faşist rejimin din dersi adı altında çocuklarımızı suçları sabit tarikatların insafına terk etmesine yol vermeyelim. Çocuklarımız geleceğimizdir şiarıyla hiçbir olağanüstü hal koşul ve engelini tanımadan, özelde de depremin çocuklarda yol açtığı psikolojik yıkımı eğitim yoluyla aştırabilmek adına bugün her zamankinden daha çok yaşamsal ve hukuki tüm açılardan var olma, kimlik, dil ve eğitim mücadelemize sahip çıkalım.