KCK Dış İlişkiler Komitesi, “Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırılan yoğun bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu süreçte dünya ve Ortadoğu’da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşı üçüncü yılına girerken, İsrail-Hamas savaşı da bütün şiddetiyle devam ediyor. Bu bağlamda Kızıl Deniz üzerindeki savaş kızışıyor ve başka yerlere sıçrama ihtimali hala mevcuttur. Bu savaşlar kapitalist modernite güçleri arasındaki çıkar çelişkilerinden kaynaklanırken ne yazık ki bedelini veren, acılarını çeken halklar ve kadınlar olmaktadır. İşgalci Türk devleti ve onun faşist şefi Erdoğan, bu savaş ve çelişkiler ortamını suiistimal ederek Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak ve yürüttüğü soykırım savaşını sonuca götürmek istiyor. Bu amaçla Türkiye’nin bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerini, jeo-stratejik ve jeo-politik konumunu pazarlayarak ve siyasi diplomatik alanda da tavizler vererek bu soykırım savaşının hizmetine sokmaktadır. Bu temelde İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere bölge devletleri ile yoğun bir görüşme trafiği yürüterek bu devletleri de bu soykırım savaşına ortak etmek istemektedir. Bunun sonucunda Rojava ve Başur Kurdistan’a yeni işgal saldırıları düzenleyerek buralardaki Kürt halkının bütün kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır” dedi.
KDP’NİN İZLEDİĞİ SİYASET BÜYÜK TEHLİKELER ARZ ETMEKTEDİR
Açıklamada, “Faşist Türk devleti bölgede ve dünyada bir anti-Kürt ittifak yaratmaya çalışırken, kuşkusuz Kürtlere düşen görev de kendi aralarındaki birliği sağlayarak bu işgal ve soykırım saldırılarına karşı direnmektir. Özellikle her dört parça Kürdistan’da Kürtler adına siyaset yapan güçler, bu tarihi dönemeçte ortak siyaset ve stratejiler geliştirme sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar. Ne var ki, KDP’yi yöneten Barzani ailesi Kürtlerin birliği için çalışacağına, anti-Kürt ittifakı ile işbirliği yaparak Kürtlerin kaderini kendi dar aile çıkarlarına kurban etmeye çalışmaktadır. KDP’nin izlediği bu siyaset, tarihte Kürtlere ve özellikle de Başûrê Kurdistan’a büyük zarar verdiği gibi bugün de daha büyük tehlikeler arz etmektedir” denildi.
BAŞUR’DA HALK FAKİRLEŞİYOR, KDP SERVETİNE SERVET KATIYOR
KCK Dış İlişkiler Komitesi açıklamasında şu hususlara da dikkat çekildi:
“KDP 1975’teki Aşbattal ile Başur Kurdistan’ın özgürlük davasına büyük ihanet etmiştir. Ondan sonra da bu ihanet çizgisini Rojhilat’ta ve Başur’da birakuji savaşını geliştirerek devam ettirmiştir ve bu çerçevede 1996’da Saddam ordusunu Başur’a getirerek büyük katliamlar yapmıştır. 2003’ten bu yana Başûrê Kurdistan resmi bir statüye kavuşup Irak’ta Kürtlerin hakları anayasal güvenceye alındıktan sonra, Irak’ın demokratikleştirilmesi ve bu ülkede Kürt sorununun çözümü için büyük bir fırsat oluşmuştu. Ancak demokrasinin ve Kürt sorununun çözümünün kendi dar aile çıkarlarına zarar vereceğini düşünen KDP yönetimi, bir yandan Irak anayasasının içini boşaltmaya ve işlemez kılmaya çalışırken, diğer yandan Başûrê Kurdistan’ın ekonomik ve politik imkanlarını kendi iktidarı, ailesel ve parti çıkarları için suiistimal etmiş ve Türkiye’ye peşkeş çekmiştir. Bugün Başur’da yaşanan siyasi (yerel parlamento ve hükumetin işlevsiz hale gelmesi) ve ekonomik kriz (memur maaşlarının verilmemesi, işsizlik, yolsuzluk, vb) KDP’nin izlediği bu siyasetin doğrudan sonucudur. Başûrê Kurdistan’daki halk gün geçtikçe daha da fakirleşip göçe zorlanırken, KDP’yi yöneten Barzani ailesi ise kendi servetine servet katıyor ve halktan çalınan paraları dış ülkelere taşıyor.
TÜRK DEVLETİNİN BAŞUR’DA İŞLEDİĞİ BÜTÜN KATLİAMLARI ÖRTEN KDP’DİR
KDP’nin izlediği kirli siyaset sonucunda Irak ve Başûrê Kurdistan halkı birçok tehlike ile karşı karşıya gelmiştir. Yakın geçmişte DAİŞ sadece Kürtler için değil, bütün insanlık için tehlike oluştururken, KDP ise O’nu kendi yeni komşusu olarak tanımlamış ve Şengal’i DAİŞ’e bırakarak Êzidî halkımızı katliamla yüz yüze bırakmıştır. Bu katliam yetmemiş gibi, yürüttüğü kirli politikalarla Başûrê Kurdistan halkımızın kazanımlarını büyük bir tehlike ile karşı karşıya getirmiştir. Şimdi ise işgalci Türk devletini, Irak ve Başûrê Kurdistan'ın sorunlarının içine çekerek faşist şef Erdoğan’a Irak’ta siyaset yapma alanı açmıştır. Irak ve Başûrê Kurdistan’daki sorunların çözümü için Irak hükümetini ve Irak halklarını esas alacağına Kürtleri inkar eden ve soykırımı geliştiren Erdoğan ve TC’ye teslim olmuştur. TC’nin Başûrê Kurdistan ve Irak üzerinde baskı kurmasını sağlayan güç KDP’dir. İşgalci-soykırımcı Türk ordusuna Zaxo’dan Sidekan’a kadar alan açan KDP’dir. Türk devletinin Başur’da işlediği bütün katliamlara (sivillerin katliamından tutalım doğa katliamına kadar) meşruiyet kılıfı sağlayan ve suçlarını örten yine KDP’dir. KDP yönetimi, Misak-ı Milli hayallerini gerçekleştirme peşinde koşan Neo-Osmanlı zihniyetindeki faşist Erdoğan’ı Musul ve Kerkük’teki siyasetinin içine dahil ederek, Osmanlılar tarafından Musul’da idam edilen Şeyh Abdulsalam Barzani’nin mücadele mirasına bile ihanet etmiştir.
Bugün KDP, Başûrê Kurdistan halkının büyük bedeller vererek elde ettiği bütün kazanımları için en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır. Bütün bu gerçekler ortada iken KDP adına konuşan Neçirvan Barzani, ‘PKK’yi Başur için sorun yaratmakla ve Başur kurumlarına saygı göstermemekle(!)’ suçlamakta ve böylece TC Devleti’nin Irak ve Başûrê Kurdistan’a dönük saldırılarına meşruiyet kılıfı uydurmaya çalışmaktadır. Neçirvan Barzani’nin bu açıklaması ne tarihsel gerçeklerle, ne bugünkü konjonktürel durumla, ne de siyasi adap ve ahlakla uyuşmaktadır. Herkes çok iyi biliyor ki, Başûrê Kurdistan’ın parlamento binasını Saddam askerlerine peşkeş çeken KDP’nin ta kendisidir. Bu olaydan 20 yıl sonra da yine bu parlamentonun seçilmiş başkanını Hewlêr’in kapısında geri çeviren KDP’dir. Kurdistan’da ‘Peşmerge’ kavramının içini boşaltan, 1975’te peşmergeyi silahsızlandıran, daha sonra da peşmergeyi itibarsızlaştırarak Saddam ordusunun ve işgalci Türk ordusunun öncü gücü, koruma gücü ve lojistik desteği haline getiren KDP’nin ta kendisidir. KDP, DAİŞ saldırıları karşısında kendisini ve halkını savunmaktan aciz durumda iken ve Şengal’den, Kerkük’ten, Hewlêr’den kaçarken, büyük bedeller vererek ve en ön safta DAİŞ’e karşı savaşarak Başûrê Kurdistan halkını savunan Kurdistan Özgürlük Gerillası ve PKK olmuştur. Şimdi de KDP, Irak ve Başûrê Kurdistan’ın kazanımlarını Türkiye’ye peşkeş çekerken, işgalci Türk ordusuna yüzlerce üs verirken, onlara her türlü lojistik hizmet sunarken, MİT mensubu teröristlerin Başur’da cirit atmalarına imkân sağlarken yine de işgalci Türk ordusuna karşı kahramanca savaşarak halkını ve topraklarını koruyan Kurdistan Özgürlük Gerillası ve PKK’dir. DAİŞ Başûrê Kurdistan ve Irak için hangi tehlikeyi arz etmişse, Türkiye de aynı tehlikeyi arz etmektedir. DAİŞ’e karşı savaşmak ne anlam ifade etmişse, işgalci Türk ordusuna karşı savaşmak de aynı anlamı ifade etmektedir. Çünkü faşist Erdoğan ve DAİŞ, ideolojik ve politik ikiz konumundadırlar. DAİŞ’i insanlığın ve Kürtlerin başına bela eden işgalci Türk devleti ve onun faşist şefi Erdoğan’dır.
KDP VE TÜRK DEVLETİNİN OYUNLARINA KARŞI DUYARLI OLUNMALI
Türkiye Irak’a dönük askeri, siyasi ve ekonomik müdahalelerini KDP yoluyla yapmaktadır. KDP, Irak ve Başûrê Kurdistan’daki halkların çıkarları doğrultusunda siyaset yapacağına Türkiye siyasetinin, dış politikasının ve istihbaratının bir uzantısı haline gelmiştir. Bu temelde Irak’ın zenginliği olan etnik ve dini farklılıkları bir çelişki ve çatışma zeminine dönüştürmek istemektedir. TC KDP’yi kullanarak, Irak siyaseti üzerinde etkinlik kurmaya, hatta Irak’ı kendi anti-Kürt siyaset çizgisine getirmeye çalışmaktadır. Bugün KDP ile birlikte, KDP’ye bağlı Roj ve Zêrevanî çetelerini Irak bayrağı altında gerilla alanlarına sokmaya çalışmaktadır. Kurdistan Özgürlük Gerillası işgalci Türk ordusuna darbe üstüne darbe vururken, KDP, TC askerlerini kurtarmaya çalışmaktadır. KDP içine düştüğü işbirlikçilik ve ihanet durumunu örtbas etmek ve işgalci TC ordusunu Kurdistan topraklarına yerleştirmek için Irak Sınır Muhafızları adı altında Irak bayrağını da kullanarak bunu yapmaktadır. Bu nedenle Irak devlet yetkililerini KDP ve Türk devletinin oynadığı oyunlar karşısında duyarlı olmaya çağırıyoruz. Irak hükümetini; Irak Sınır Muhafızları kimliğini, Irak bayrağını Kürtleri inkâr eden ve soykırıma tabi tutan Türk devletinin suçlarını örtmek ve aklamak için kullanılmasına izin vermemeye, katliamcı-işgalci AKP-MHP’nin kirli oyunlarına gelmemeye, ortak olmamaya çağırıyoruz.
Sadece Başûrê Kurdistan halkımızın kazanımlarını tehlikeye atmakla kalmayıp tüm Kürtleri soykırıma uğratmanın kapısını sonuna kadar açan KDP’nin izlediği bu işbirlikçi siyaseti karşısında, her dört parça Kurdistan’daki halkımızı KDP’nin bu tehlikeli oyunları karşısında tutum almaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz. Özellikle Başûrê Kurdistan’daki tüm siyasi partilerin, KDP’nin bu işbirlikçi ve ihanetçi siyasetine ve Başûrê Kurdistan’da işgale karşı tavrın gelişmesi için üzerlerine düşen tarihi sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz.”