KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, işgalci Türk devletinin Rojava’ya yönelik saldırılara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
KCK, “Türk devleti soykırımcı planları kapsamında 13 Ocak 2024 tarihinden itibaren Rojava’ya saldırmakta ve 4 gündür bu saldırılarını sürdürmektedir. Daha önce olduğu gibi halka yönelik saldırıların yanında tüm yaşam alanları, yer altı ve yer üstü tüm üretim, gıda, enerji tesisleri, depolar, ambarlar, hastane, okul ne varsa tespit edilen tüm yerler keşif ve savaş uçakları tarafından hedeflenip vurulmuştur. Soykırımcı Sömürgeci Türk Devleti’nin bu vahşi ve alçakça saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Türk devleti bu saldırılarla bir kez daha ne kadar Kürt düşmanı olduğunu, halklara düşman olduğunu, insanlıktan ve ahlaktan hiçbir nasip almadığını tüm dünyaya göstermiştir” dedi.
“Türk devletinin Kürt düşmanı bir zihniyete sahip olduğunu Kürt soykırımı politikası çerçevesinde Rojava’yı işgal etmeyi amaçladığını birçok açıklamamızda dile getiriyoruz” denilen açıklamada, “Türk devleti yaptığı insanlık dışı saldırılarla her defasında bu gerçeği kanıtlamaktadır. Türk devletinde ve Tayyip Erdoğan yönetiminde Kürt düşmanlığı bir hastalık düzeyine çıkmıştır. Yaşadıkça bir ur gibi büyüyen bu hastalıklı zihniyetin zararları her gün biraz daha artmaktadır. Bu hastalıklı zihniyetin sökülüp atılması sadece Kürt halkının değil, başta Türkiye halkları olmak üzere bütün Ortadoğu halklarının ve insanlığın yararına olacaktır” diye belirtildi.
TÜRK DEVLETİ HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklamasında şu hususlara da yer verildi:
“Soykırımcı Sömürgeci Türk Devleti herkesin gözü önünde savaş suçu işlemektedir. Rojava’ya yönelik saldırılar savaş suçu kapsamındadır. Yaptığı katliamlarla da soykırım suçu işlemektedir. Erzak depolarını, elektrik, su, enerji istasyonlarını vurmak, şehirleri elektriksiz, susuz, ekmeksiz, yakıtsız bırakmak en ağır savaş suçudur. Türk devleti defalarca dünyanın gözü önünde bu suçları işlemiştir. Fakat dünya bunun karşısında sessiz kalmaktadır. Bu tutum kabul edilemez. Türk devletinin bu saldırılarına sessiz kalmak saldırılara, Türk devletinin işlediği savaş suçlarına, soykırım suçlarına ortak olmak anlamına geliyor. Bu tutum suçtur ve özünde Türk devletinin yaptıklarından bir farkı yoktur. En başta Birleşmiş Milletler’in Türk devletinin bu insanlık dışı saldırılarına ve savaş suçlarına karşı çıkması ve bunları kabul edilemez ilan edip tedbir alma tutumu sergilemesi gerekir. Uluslararası kurumların da bu yönlü tutumları olmalı, Türk devletinin işgal, ilhak ve soykırım saldırılarına karşı çıkmalıdırlar. Yine Rojava’da bulunan Koalisyon güçlerinin sadece DAİŞ’in saldırılarına karşı değil bütün saldırılara karşı tutumu olmalıdır. DAİŞ’e karşı tutum göstermek ancak Türk devletinin saldırılarına sessiz kalmak kabul edilemez. Kuzey ve Doğu Suriye’de 70’ten fazla ülkenin oluşturduğu bir koalisyon gücü bulunmaktadır. Eğer Türk devletinin saldırıları dahil Rojava’ya yönelik saldırılara karşı çıkmayacaklarsa, bunları engellemeyeceklerse o zaman neden Rojava’da bulunuyorlar! Türk devleti izlediği politikalarla sadece Kürt halkına zarar vermiyor, bütün bölgeye zarar veriyor. Tayyip Erdoğan yönetimi Ortadoğu’da savaşı tırmandırmak, derinleştirmek ve yaymak istiyor. İzlediği politikalar bu temeldedir. Herkesi çatışmaya çekmek, Kürtlerle ve birbirleriyle çatıştırmak istiyor. Irak, Suriye, Başur ve Rojava’ya yönelik saldırılarla bunu yapmayı amaçlıyor. Biz buradan bir kez daha başta BM ve ilgili uluslararası kurumlar olmak üzere, Rojava’da bulunan Koalisyon güçlerine ve devletlerine bu saldırılar ve işlenen savaş suçları karşısında daha fazla sessiz kalmamaları, buna tutum almaları çağrısında bulunuyoruz. Rojava halkı bugüne kadar Türk devletinin saldırılarına karşı gereken direnişi ve tutumu göstermiştir. Rojava halkının bu direnişçi tutumunu selamlıyoruz. Soykırımcı Sömürgeci Türk Devleti bu saldırılarla Rojava ve Kuzeydoğu Suriye halklarını yıldırmak, imkanlardan mahrum bırakarak yerlerini, yurtlarını bırakıp göç etmelerini sağlamak istiyor. Böylece soykırım planlarını gerçekleştirmek istiyor. Saldırıların esas amacı budur. Rojava halkı özgürlük bilinciyle ve bu gerçeğin farkında olarak direnişini ve birliğini daha da güçlendirerek tutumunu sürdürmeli ve düşmanın bu planını boşa çıkarmalıdır. Var olmak, saldırıları durdurmak ve özgür olmak ancak mücadele ile mümkündür. Bunu bilen ve gerçekleştiren Rojava halkı bu tutumunu sürdürmelidir. Suriye devletinin de Türk devletinin saldırılarına ve savaş suçlarına tutum alması, bunu kabul etmemesi gerekir. Suriye’nin birliği, kurtuluşu ve özgürlüğü Türk devletinin ve besleyip saldırttığı çetelerin saldırılarına karşı çıkmakla mümkündür. Bunun için Suriye devleti Türk devletinin işgal, ilhak ve soykırım saldırılarına karşı Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye halkları ile birlikte hareket etmeli ve mücadele etmelidir. Aynı şekilde Arap kamuoyu ve devletleri de Türk devletinin saldırılarına tepki göstermeli, kabul etmeyip karşı çıkmalı ve tutum almalıdır.
KÜRT HALKI, KURDISTAN VE YURTDIŞINDA HAREKETE GEÇMELİDİR
Kürt halkı da dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında Rojava için harekete geçmeli ve Rojava’ya sahip çıkmalıdır. Bütün dostların ve devrimci demokratik güçlerin de Kürt halkıyla dayanışma içerisinde olması ve Rojava Devrimi’ne sahip çıkması gerekiyor. Rojava Devrimi bütün insanlığın ortak mirasıdır. En başta devrimcilerin, sosyalistlerin, halkların, kadınların ve bütün demokrasi güçlerinin buna karşı güçlü bir tutum geliştirmesi, ortaya koyacakları tutumla siyasi baskı oluşturması ve herkesi tutum almaya zorlaması gerekir. Türk devletinin 13 Ocak 2024 tarihinden itibaren gerçekleştirdiği ve hala sürdürdüğü saldırılara karşı daha fazla sessiz kalınamaz. Bir kez daha Türk devletinin insanlık dışı saldırılarını şiddetle kınıyor, herkesi Türk devletinin saldırılarına ve işlediği savaş suçlarına karşı sorumlu olmaya ve tutum almaya çağırıyoruz.”