'Kürt basını özgür olmazsa demokrasi de olmaz'

Tutsak gazetecilerin yargılandığı Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan açıklamada, Kürt basını özgür olmadığı takdirde ülkede demokrasinin de olmayacağı vurgulandı.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın hakkında açılan davanın ilk duruşması başladı. Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya ara verilmesinin ardından adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.  
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun (MKGP) yaptığı basın açıklamasına şu isimler katıldı: "Yeni Yaşam Gazetesi yazarı Hüseyin Aykol ile  Basın ve Hukukta Hakikatleri Araştırma Derneği (BAHAD), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), DİSK Basın-İş, MLSA, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), İnsan Hakları Derneği (İHD), Amsterdam Law Clinics (Amsterdam Hukuk Klinikleri), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK, Amed Barosu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetici ve üyeleri ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri."

'BASKILARA RAĞMEN DEVAM EDECEĞİZ'

Gazeteci Hüseyin Aykol, 34 yıldır burada gazetecilik yaptıklarını belirterek, “34 yıldır sadece haber peşindeyiz. Ama nedense yaptığımız haberler bu devleti, kurulan hükümetleri hep rahatsız ediyor. Bizim haberciliğimizi önlemek için her türlü önlemi alıyorlar. Nitekim burada maalesef sadece gazetecilik yapan arkadaşlarımızı öldürdüler, kaybettik. Bazı arkadaşlarımızı şimdi olduğu gibi cezaevine attılar, bazıları sürgüne gitmek zorunda kaldı ama biz devam ediyoruz. Gazetelerimizi kapattılar devam ettik, bombaladılar, devam ettik, şimdi de devam ediyoruz. Son dönemde bize yönelik baskılar arttı, bence sebebi şu; hem iktidar hem de muhalefet için dönüm noktası olarak görülen son seçimlerde bizi sahada istemediler.  Operasyonlarla arkadaşlarımızı içeri aldılar ama ilk duruşmada serbest bırakmak zorunda kalıyorlar. Ankara’daki arkadaşlarımız ilk duruşmada bırakıldı, bugün de arkadaşlarımızın bırakılmalarını bekliyoruz. Baskılamaya devam etseler de biz gazeteciliğe devam edeceğiz” diye konuştu.

'YAKIN TARİHİN ÖNEMLİ BASIN DAVALARINDAN'

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise Türkiye’nin yakın tarihinin en önemli basın davalarından birisi görüldüğüne dikkati çekerek, “Aslında 13 aydır bu hâkim karşısına çıkmış olsalardı, çoktan serbest bırakılan arkadaşlar olacaktı. Aylarca iddianameyi beklediler, 13 ay sonra hâkim karşısına çıktılar. Gazeteciler gözaltına alınıyor ama ortada suç yok. 15 meslektaşımız serbest kalacak ama hukuk sistemi adil bir şekilde çalışsaydı bu kadar uzun bir süre kalmazlardı. Bunu biz gazeteciler dayanışarak, gazeteciliği suç olarak gösterenlere inat gazeteciliğin kamu hizmeti olduğunu göstereceğiz. Biz gazetecilik yapacağız, halkımız da haberine ulaşabilecek” dedi.

'HABER YAZDIKLARI İÇİN HÜRRİYETLERİNDEN MAHRUMLAR'

Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, “Basın zor dönemlerden geçiyor. Çok zor şartlardan geçiyoruz, dün de böyle bugün de böyle. Arkadaki binada çok değerli arkadaşlarımız haber yazdıkları için 13 aydır hürriyetlerinden mahrum. Gazetecilik suç değildir, bunu bize kabul ettiremezler. Bugün bu arkadaşlarımızın beraat etmelerini bekliyoruz. Umarız bu gibi ağır bedellerin ödenmesi de son bulur” şeklinde konuştu.  

'ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ'

MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, “Gazeteci arkadaşlarımız, özellikle Kürt meselesinde devletin son dönemdeki şiddetini teşhir ettikleri, hak ihlallerini haber yaptıkları, kamu görevlilerini ifşa ettikleri için şu an tutuklu. Tahliyeleri için elimizden gelen her şeyi yapacağız” diye belirtti.

 'KÜRT HALKININ HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ DE HEDEFTE'

Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Cengiz Çandar, görülen duruşmayı “Türkiye’nin hukuk tarihinin utanç verici olaylarından birisi” olarak tanımladı.  Duruşmanın Türkiye’de basın özgürlüğü mücadelesi için bir kilometre taşı niteliğinde olduğuna değinen Çandar, şunları söyledi:

 “Daha da öteye Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde de üstünde durulması gereken tarihe geçecek nitelikte bir olay. Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesinde görüşmeler gerçekleştiriyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği yolu Diyarbakır’dan geçiyor. Diyarbakır’dan Avrupa Birliği’ne gidecek yol ise Kürtlerin hakkının tanınması ve basın özgürlüğünden geçer. Kürt medyasının özgürce çalışmasından geçer, bunlar olmadan Türkiye’ye bütün demokrasi yolları tıkalıdır. Bugün görülmekte olan dava her bakımdan önem taşıyor tam 13 aydır hakim önüne çıkarılamamış 15 tutuklu gazeteci ve bu gazeteciler seçim sürecinde alındılar. İçeri konulduktan 6 ay sonra derme çatma ifadelerle hukukla hakla ilişkisi olmayan iddianamelerle tutulmaya devam ettiler. Bu dava artık Kürt medyasının yalnız olmadığını da gösteriyor.

Bugüne kadar çok yalnız bırakılmış Kürt medyası. Bugün Türkiye’nin medya temsilcileri de konuştu, artık Kürt medyası yalnız değil. Burada kimin kılına dokunulursa Meclis’e taşıyacağız, başta da Kürt halkının ve basının özgürlüğüne sahip çıkacağız. Arkadaşlarımızın tahliyesiyle Kürt halkının haber alma özgürlüğüne ve arkadaşlarımızın özgürlüğüne kavuşacağı gündür.”
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da “Hukukla bağdaşmayan ne varsa iddianameye konulmuş. Hukuka uygun bir delil bile söz konusu değil. İtirafçı ve gizli tanıkların uydurma beyanları var. Bu dava ve duruşma burada gazetecilik yapmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Umarım, bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar” dedi.