TUAY-DER: Talepler kabul edilsin, tecrit kaldırılsın

TUAY-DER öncülüğünde Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi önünde yapılan basın açıklamasında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı üzerindeki tecridin kaldırılmasını ve tutsakların taleplerinin de kabul edilmesi çağrısında bulunuldu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde hak ihlallerinin son bulması talebiyle 27 Kasım’da cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine ilişkin Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) basın açıklaması yaptı. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde yapılan açıklamaya Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl ve ilçe örgütü, Barış Anneleri ile çok sayıda kişi katıldı.

‘EN BÜYÜK HAK İHLALİ ÖCALAN ÜZERİNDE UYGULANIYOR’

Açıklamada konuşan TUHAY-DER yöneticisi Mehmet Üzen, açlık grevlerinin haksızlıklara karşı yasal imkanların tükendiği noktada son çare olarak başvurulduğuna dikkat çekti. Üzen, en büyük hak ihlalinin İmralı Cezaevi'nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulandığını kaydetti. Tecridin amacına ve sonuçlarına dikkat çeken Üzen, "Tecrit sistemi ayırmayı, farklılaşmayı, tekilleştirmeyi, ayrıştırmayı itaate zorlamayı amaçlamaktadır. Bu açıdan tecrit sistemi sadece bir cezalandırma rejimi değil bir yöntem tekniğidir. Bu teknik demokrasiyle, hukukla bağdaşmamaktadır. Yaşanan mutlak tecrit rejimi zamanla tüm toplumu kapsamıştır” diye konuştu.

‘HERKES HUKUK KURALLARINA UYMAKLA YÜKÜMLÜDÜR’

Tecridin infaz yasasına, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğunun altını çizen Üzen, yasalarca cezaevinde tutulan herkesin ailesiyle, avukatlarıyla, dış dünya ile iletişiminin güvence altına alındığını hatırlatarak, “AİHS’in 3’üncü maddesinde; hükümlünün hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun ‘gayri insani yahut haysiyet kırıcı’ bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağı belirtilmektedir. Ceza hukuku disiplinleri; ceza kanunları, ceza muhakemesi kanunları ve infaz kanunları ile bir bütündür. Bu kanunlar bütünü ve uygulaması oradaki devletin, hukuk devleti niteliği taşıyıp taşımadığını göstermektedir. Hükümlülerin haklarından yararlandırılması takdiri değil, zorunluluktur. Hukuk iktidarlara, partilere, kişilere göre düzenlenmez. Dolayısıyla herkes hukuk kurallarına uymakla hükümlüdür” ifadelerine yer verdi.

Üzen son olarak pandemi riskinin de göz önünde bulundurularak başta İmralı Cezaevinde olmak üzere tüm cezaevlerinde uygulanan tecridin kırılmasını istedi.

Açıklama sonrası sloganlarla alandan ayrılan kitleyi polis kalkanlarla ablukaya aldı. Bu sırada beyaz tülbentli annelerin tutuldukları ablukada Kürtçe, “Artık yeter, çocuklarımız ölsün mü? Tecrit artık son bulsun” tepkileri duyuldu.

Polis ablukadan çıkışlara gruplar halinde izin verirken, kadınların tecride karşı sloganları cezaevinin bulunduğu alandan uzaklaşıncaya dek sürdü.