Türk devleti iki yıldır yoğun kimyasal kullanıyor -III

2019’daki Xakurkê ve 2020’deki Heftanîn hezimetinin ardından son iki yıldır yasaklı kimyasal silah ve bombalar, Türk ordusunun en önemli savaş aygıtı haline geldi.

Türk devlet yönetimini elinde bulunduran AKP-MHP iktidarının 2014 yılında kararlaştırdığı ve 2015’te hayata geçirdiği “Çöktürme Planı”nın en önemli hedefi Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın imha ve tasfiyesiydi. Bu amaçla 2015’i takip eden birkaç yıl boyunca Türk ordusu, gerilla alanlarını sürekli bombalayarak işgal saldırılarını yoğunlaştırdı.

Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırılarda kimi zaman bölgedeki sivil halkı da hedef alarak birçok katliama imza eden Türk ordusu geçiş noktalarını keserek ve havadan askerlerini indirerek gerillayı kuşatma planını devreye koydu. Bu amaçla ilk kapsamlı girişimini 27 Mayıs 2019 günü başlatan Türk ordusu adına “Pençe” adını verdiği bir işgal saldırısına kalkıştı, hedefinde ise Xakurkê bölgesi vardı.

İki gün sonra 31 Mayıs 2019’da Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar “İnlerine girdik, tepelerine indirme yaptık” diyerek harekatın başarısından emin konuştu. Ancak sözü edilen indirmelerin gerillanın üs alanlarına değil, gerillanın kullanmadığı boş alanlara yapıldığı çok değil birkaç gün sonra ortaya çıktı. AKP-MHP iktidarının basınında özel savaş yöntemleriyle günlerce anlatılan “Pençe”de işgalci ordu, deyim yerindeyse büyük bir hezimeti yaşadı.

TÜRK ORDUSUNUN KIRILAN ‘PENÇE’LERİ

Bölgeye inen ve gerillanın hedefi olan Türk ordusunun “seçkin birlikleri” ağır kayıplar verdi. Buna rağmen Türk ordusu 2019’da art arda “Pençe-2” ve “Pençe-3” adını verdiği yeni işgal saldırılarına girişti. Bunlarla da yetinmeyen Türk ordusu “Pençe”lere yeni isimler ekleyerek saldırılarını hem karadan top atışları hem de havadan kapsamlı bombalamalarla 2020 yılı boyunca sürdürdü.

15 Haziran 2020’nin ilk saatinde 30 civarında savaş uçağı ile İHA ve SİHA’lar eşliğinde Maxmûr, Şengal ve Medya Savunma Alanları’nı bombalayan Türk ordusu iki gün sonra 17 Haziran’da gerilla güçleri açısından stratejik bir önemi olan Heftanîn’e kapsamlı bir saldırı başlattı. O günlerde Türk devlet yöneticileri “Bu operasyonla Irak topraklarına 40 kilometre girdik” deseler de, HPG ve YJA Star gerillaları, adına Cenga Heftanîn Devrimci Hamlesi verdikleri bir devrimci operasyonla bölgede konumlanan işgalci ordunun askerlerine sızma, nokta ve pusu tarzı eylemlerle ağır darbeler vurdu.

HEFTANÎN HEZİMETİYLE BAŞLAYAN YENİ SÜREÇ

Tüm savaş unsurlarıyla saldırarak işgal ettiği alanı genişletmeye çalıştığı Heftanîn’de Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın 2020 yazı boyunca tarihi bir direniş göstermesi Türk ordusunu şoke etti. Bunun üzerine Türk devleti, 2021’in ilk günlerinden itibaren Kürt halkının direnişini kırmak için yeni yol ve yöntem arayışına girdi. Bu amaçla AKP-MHP iktidarının “savaş bakanı” olarak bilinen Hulusi Akar ve Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler önce Bağdat’a ardından da Hewlêr’e gitti.

Şüphesiz Türk devletinin savaş ekibinin bu ziyaretle amacı Irak’ın sınırları içinde bulunan Güney Kürdistan topraklarında işlenecek insanlık suçları konusunda Bağdat hükümetinin sessiz kalması için önceden uyarılar yapmak ve yeni işgal saldırıları için KDP yönetimi yanına çekmekti. Bağdat ve Hewlêr’den hemen sonra Almanya’nın başkenti Berlin’e giden Akar, Alman mevkidaşı Annegret Kramp-Karrenbauer ile uzun bir görüşme gerçekleştirdi. Alman hükümetinin “devlet sırrı” diyerek açıklamadığı bu ziyaretle Türk devleti ortaya çıkacak olası uluslararası tepkilerin önünü önceden almaktı.

Zira Kürt halkı ve Kürdistan özgürlük gerillasına karşı başarı yakalamayan Türk devleti, 2021’de insanlığın ve uluslararası camianın ret ettiği bütün kirli yöntemlere başvurarak savaşı farklı bir boyuta taşımak istiyordu. Yeni konsept çerçevesinde sivil halk bölgeden çıkartılarak gerilla güçleri kuşatma altına alınarak dünyanın yasakladığı kimyasal silahlar/gazlarla tümden imha edilmesi planlanıyordu. Akar’ın başkanlığındaki Türk savaş ekibinin 2021’in ilk günlerindeki diplomasi trafiğinin nedeni işte bundan dolayıydı; yoğun kimyasal silahlar kullanılarak yapılacak saldırıları hazırlamak, ortam sağlamak.

Türk devleti tüm bu hazırlıkların ardından Garê’ye yönelik bir işgal saldırısı başlattı. Bölgede kalıcı bir biçimde yerleşmeyi hedefleyen Türk ordu birlikleri, gerilla güçlerinin üç gün süren tarihi bir direnişiyle karşılaştı. 10 Şubat günü sabah saatlerinde başlayan ve 13 Şubat günü gece saatlerinde Türk ordusunun kaçışı ile son bulan Garê bölgesine dönük işgal harekatında 37 Türk askeri öldü, 15 HPG gerillası şehit düştü.

Türk ordusunun HPG’nin Siyanê esir kampında tuttuğu 13 asker, polis ve MİT üyesini öldürülmesiyle hafızalarda yerini alan Garê saldırısında yoğun biçimde kimyasal silah ve gazlar kullanıldı. Türk ordusu bir nevi bu saldırıda kendi elamanlarını da kimyasallarla katletti. HPG Türk askerlerinin çekilmesinden birkaç gün sonra “Siyanê alanında bulunan esirlerin tutulduğu kampta üzerinden 3 gün geçmiş olmasına rağmen esir kampında ve çevresinde ağır bir gaz ve kimyasal kokusu bulunduğunu” dünya kamuoyuna açıkladı.

ŞEHİT DÜŞEN GERİLLALARDA KURŞUN İZİ YOKTU

Türk Milli Savunma Bakanı Akar, Garê’ye dönük başarısız işgal saldırısı sonrası mecliste yaptığı 'bilgilendirme' konuşmasında kimyasal gazların kullanıldığını net sözlerle itiraf etti. Akar “Sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır” diyerek Türk ordusunun bu işgal saldırısında uluslararası anlaşmaları hiçe saydığını açıkça ifade etti. Zira Türk devleti, 1997 yılında Kimyasal Silahların Yasaklanması Anlaşması’nı imzalayarak -göz yaşartıcı gaz dahil- her tür kimyasal madde içerikli gazların askeri amaçlı mağara gibi kapalı ortamlarda kullanmama sözü vermişti.

Aynı günlerde Stêrk TV’ye verdiği röportajda Türk devletinin Garê'de kimyasal gaz kullanarak katliam yaptığının altını çizen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan uluslararası gözlemcilerin bölgeye gelerek incelemelerde bulunmasını istedi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ise “Esirleri koruyan gerillaların yarısında hiçbir kurşun izi görülmemiştir. Bu da Türk devletinin kimyasal silahlar kullandığını kanıtlıyor” dedi. HPG gerillalarının Garê’de hedef alınan bölgeyi yeniden denetime almasından sonra Türk ordusuna ait çok sayıda gaz maskesi görüntülendi.

YENİ TİP KİMYASALARLA KAPSAMLI 24 NİSAN SALDIRISI

Garê hezimeti sonrası 2021’de bu kez 23 Nisan’ı 24’üne bağlayan gece Türk ordu birlikleri, Kürdistan gerillasının konumlandığı Medya Savunma Alanları’na dönük kapsamlı bir işgal saldırısı için düğmeye bastı. Kürdistan’ın stratejik noktalarını işgal ederek Kürt direnişini bastırmayı hedefleyen Türk ordu güçleri, bu amaçla yoğun bombardımanın ardından Metina, Avaşin ve Zap bölgelerine havadan indirmeler yaptı.

HPG ve YJA Star gerillaları ise Cenga Xabur ve Bazên Zagrosê adlarıyla hamleler başlatarak işgalci orduya geçit vermedi. Çaresiz kalan Türk ordusu, savaş uçakları ve saldırı helikopterleri ile dört ay boyunca saldırılar gerçekleştirdi. Hava saldırılarıyla sonuç alamayan Türk askerleri, bu kez helikopterlerle tonlarca TNT ve çeşitli patlayıcıları yere indirip bu mevzilerde patlattı.

Her türlü yönteme rağmen gerillayı mevzilerinden sökmeyi başaramayınca Türk ordusu uluslararası arenanın ve insanlığın suç saydığı kimyasal silah ve gazlara başvurdu. Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan o günlerde Türk ordusu tarafından tabun, kloropikrin ve hardal gazının kullanıldığı tespit ettiklerini açıkladı. Gerillalar, kimyasal gaz saldırılarını da boşa çıkarınca Eylül ayının ilk günlerinden itibaren Türk ordusu yeni tip kimyasal bombardımanı denedi. HPG kaynaklarına göre bu yeni tip kimyasal silah patladığında geniş bir alanda canlıları tümden imha edecek büyük tahribatlara yol açtı.

KİMYASALLAR SİVİL HALKI DA HEDEF ALDI

Yaz ayının son günlerde özellikle Werxelê ve Girê Sor Direniş Alanları’da gerilla güçlerinin direniş karşısında ilerleyemeyen Türk ordusu kimyasal gazlar kullanarak direnişi kırmak istedi. Hatta Duhok’un Berwarî Bala bölgesine yönelik bombardımanda Türk ordusu kimyasal silahlarla sivil halkın yerleşim yerlerini de hedef aldı. Bombardıman sırasında zehirli kimyasaldan Berwarî Bala bölgesinde bulunan Hirûrê köyünden 3 kişi etkilendi. Gerilla alanlarına uzak olmalarına rağmen atılan gazlardan rahatsızlanan köylüler hastaneye kaldırıldı.

2021 yılının Kasım ayının başında aynı aileden yaralanan köylüleri ziyaret eden Hıristiyan Barış Grubu (Christian Peacemaker Teams-CPT) saldırıdan sonra Hedye Hirûr isimli kadının felç geçirdiği, kol ve bacaklarını hareket ettiremediğini duyurdu. Diğer aile üyelerinin de sağlıklarının kötü olduğunu bildiren CPT, saldırı sırasında beyaz dumanın yükseldiğini, köylülerin mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, göz ve deride yanma hissettiğini aktardı.

2021’DE 40 GERİLLA KİMYASALLARLA ŞEHİT DÜŞTÜ

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Türk devletinin aylardır gerillaya karşı kimyasal silah ve zehirli gazlar kullandığını ama BM, Avrupa ve ABD’nin sessiz kaldığını belirterek, bunun suç ortaklığı olduğunu dünyaya deklere etti. Türk ordusuna operasyon izni veren ABD ve NATO ise ilk günden itibaren kimyasal silah kullanılmasına karşı çıkmadı. Dünyanın sessizliğini fırsat bilen Türk devleti ise kimyasal silahlarda ısrar etmeye devam etti.

Bunun üzerine 2021 yılının sonlarından itibaren Kürdistanlılar merkezi Hollanda’nın Den Haag kentinde bulunan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) merkez binası önünde protesto gösterilerine başladı. Kürdistanlılar OPCW’yi kendi görevini yapmaya çağırırken, Metîna, Zap, Avaşîn’de kimyasal silah kullanıldığına dair somut deliller sunulmasına rağmen uluslararası güçler harekete geçmedi.

2021’nin sonuna gelindiğinde Türk devletinin o yıl içinde toplam 367 kez kimyasal silah kullandığı tespit edildi. Ayrıca aynı yıl arazi ve savaş tünellerine atılan kimyasal gazlar nedeniyle de toplam 40 HPG ve YJA STAR gerillası şehit düştü. Bu gerillalardan 6’ı Şubat ayında Garê’ye yapılan işgal saldırısına karşı verilen direnişte, 34’ü ise Zap, Avaşîn ve Metîna’da 6 ay boyunca devam eden savaşta katledildi. Günlerce süren kuşatmalar ve yoğun kimyasal saldırıları altında şehit bu gerillalar, Kürt halkının unutamayacağı bir direniş mirası bıraktı.

7 AYDA HER TÜRLÜ KİMYASALI DENEDİLER

2021’de istediği sonuçları alamayan Türk ordusu 2022’de kapsamlı bir işgal saldırısına daha girişti. Bu kez yine Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerini hedef alan işgalci ordu saldırıların startını 14 Nisan 2022 günü verdi. Bu işgal harekatı son yıllardakilerin yeni bir halkası ve aynı konseptin bir devamıydı, bundan dolayı da Türk devleti “Pençe-Kilit” adını verdi.

Adından da anlaşılacağı gibi Kürt gerillasını kilitleyerek imha etmeyi planlayan Türk ordusu, 14 Nisan’dan bu yana başta taktik nükleer bombalar ve zehirli gazlar olmak üzere her türlü kimyasala neredeyse her gün başvurdu. Gerillaların direniş mevzileri ile savaş tünellerini yıkmak için Türk ordusu bu süre zarfında yasaklanmış fosfor bombası, termobarik bomba ve taktik nükleer bomba ile diğer kimyasal silahları denedi.

Bölgedeki muhabirler ile gazetecilerin kamaralarla kayıt altına aldığı görüntülerde Türk ordusunun kimyasal silah suçu işlediği birçok kez gözler önüne serildi. En çarpıcı görüntü Şehîd Şahin tepesindeki Şehîd Berxwedan mevzisinde çekilen ve ANF’de 25 Haziran 2022’de yayınlanan görüntüydü. Kayıtta olan bir kamaraya konuşan gaz maskeli bir gerilla, siyah ve beyaz tozdan oluşan kimyasal bileşimleri göstererek “Kimyasal silahlar kullanıyorlar. Çok ağır bir kokusu var” dedi. Gazların doğrudan nefes yollarına saldırarak nefessiz bıraktığını ifade eden gerilla, bu nedenle bu tünellere gaz maskesi olmadan girilemediğini kaydetti.

16 Temmuz 2022’de ANF’de yayınlanan bir başka kamera kaydında ise bir grup Türk askerinin büyük ve metrelerce uzunluğunda olan bir hortumu gerillanın mevzi ve tünellerini kimyasal silahla doldurmak için döşediği görüldü. Hortumun bir ucu tünellerin içine diğer ucu da Werxelê Tepesi’ne uzatılırken çekilen bu görüntüler, işgalci Türk ordusunun vahşi bir katliamı gerçekleştirmek için yaptığı hazırlığın en somut belgesi olarak kayıtlara geçti.

2837 KEZ YASAKLI BOMBA VE KİMYASAL KULLANDILAR

15 Kasım 2022’de 7 aylık savaş bilançosunu açıklayan HPG Basın İrtibat Merkezi ise işgalci Türk ordusunun Direniş Alanları’nda savaş tünel ve mevzilerine karşı 2837 kez yasaklı bomba ve kimyasal silahlarla saldırılarak savaş suçu işlediğini duyurdu.

Bu kimyasalların insan sağlığı üzerinde nasıl bir etki yarattığını kimyasal saldırılardan etkilenen gerillaları inceleyen HPG gerillası Dr. Serbilind Dersim 10 Kasım 2022’de ANF’de yayınlanan söyleşisinde anlattı. Kimyasalların kapsüllerle savaş bölgesine taşındığını aktaran Dr. Dersim şu çarpıcı bilgileri verdi:

“Türk ordusu net bir biçimde boğucu gazlar kullanmaktadır. Bunun en belirleyici olanı klor gazıdır. Klor gazını, Türk ordusu kendisi savaş alanında birebir üretmektedir. Hatta bunları savaş tünellerinin ağzına kadar borular döşeyerek, aspiratörler aracılığıyla savaş tünellerine pompalamaktadırlar. Bunlar çok net bir biçimde görüntülenmiş, çok net biçimde kanıtı olan konulardır. Şehit Baz Mordem arkadaşımızın uğradığı, maruz kaldığı gaz da böyle bir gazdır. Bunu şuradan anlıyoruz, arkadaşımızın ciğerlerinde meydana gelen tahriş bu tarz bir boğucu gaza maruz kaldığını gösteriyor. Çünkü akciğerlerde meydana gelen yoğun ödem kılcallardaki çatlama nedeniyle, görüntülerde de çok net göründüğü gibi arkadaşımızın ağzından kırmızı, pembemsi, kahverengine dönük bir sıvı gelmektedir.”