Zafer yürüyüşünde ve tarihin akışını değiştirmede karar kılan fedaileri anlamak
Onlar fedailik çizgisinin hiç durmadan yanan ateşini daha da büyüten bir gerçeklik olarak tarihi bir sürece öncülük ettiler...
Onlar fedailik çizgisinin hiç durmadan yanan ateşini daha da büyüten bir gerçeklik olarak tarihi bir sürece öncülük ettiler...
Rêber Apo’nun yaratmış olduğu savaş ve direniş gerçekliğinin açığa çıkardığı fedai çizgiyi iyi anlamak ve böylesine etkili bir eylemi gerçekleştiren fedailerin, tarihin akışını değiştireceklerini görmek gerekir.
Fedai bir Önder’in ardından yürüyen, fedaileşen bir halk, fedaileşen bir ordu gerçekliği herkesin hayranlıkla izlediği bir hakikat.
Ve bu fedai ordunun 23 Ekim 2024’teki öncü militanları Rojger Hêlîn ve Asya Ali, yaşanan soykırım saldırıları karşısında fedai eylem gerçekleştirdiler.
Bu çağda, gerçek anlamda yaşayabilmenin tek yolu ‘sürekli bir mücadele yürütmektir’ demek abartılı olmasa gerek. Hatta özgür şekilde nefes alabilmenin bile tek seçeneği savaşmaktır. Tabi Kürdistan somutunda değerlendirdiğimiz için bu gerçeği en yakıcı bir biçimde görebiliriz. Kapitalist sistemin bu kadar azgınca saldırdığı bir süreçte onurlu yaşamın tek seçeneği, halkının değerlerini korumak için en ağır bedelleri göze almak ve hatta gerekirse canını feda etmektir.
Bugün Kürdistan’da doğup, büyüyen her bir genç Mazlumların, Bêrîtan ve Zîlanların kahramanlıklarla dolu efsanevi yaşamlarını dinlerken hayran kalıyor ve onlar gibi olabilmek için büyük bir arayış içerisine giriyor. Sonuç olarak; var olan soykırım ve işgal saldırıları karşısında tek yol; Kürdistan Özgürlük Devrimini zaferle sonuçlandırma seçeneğidir. Böylelikle fedaileşmenin ilk adımları henüz çocuk yaşta, faşist soykırımcı zihniyet karşısında ulaşılan kararlaşmayla atılmış oluyor. Toprağa düşen bir tohumun filizlenmesi gibi ‘Bilge İnsana’ olan bağlılık inananlara büyük bir cesaret ve güç kaynağı oluyor. Ve böylelikle tüm fedakarlıkları yapabilecek bir fedai militan ordusu tüm dünyaya karşı savaşabilecek bir ideolojik ve askeri kabiliyete ulaşma becerisini gösteriyor. Bunun en son örneğini Türkiye’nin başkenti Ankara, soykırım merkezinin planlandığı ve pratikleşmesinde kullanılan araçların üretildiği TUSAŞ merkezinde pratikleşen fedai eylemde görüyoruz.
FEDAİ RUHLU MİLİTANLARIN SINIRLARI YOK ETTİĞİ AŞİKAR
Önder Apo’nun yaratmış olduğu özgür yaşam felsefesi ve inancı kendini her sürece ve koşula göre uyarlayabilen militanlar topluluğunu açığa çıkarmıştır. Özgürlük Hareketinin can damarları diyebileceğimiz aynı zamanda fedailik çizgisini yaratan bu fedailer; Mazlumlardan, Zîlanlara, Sara ve Rukenlerden, Erdal ve Rojhatlara, Asya ve Rojgerlere kadar tüm bireysel yaşam arayışlarından arınarak, tüm benliklerini Kürt halkının onurlu ve haklı davasına adamışlardır. Adanmış kişilikler yoktan var eder, amaca kilitlenerek zaferi hayalden öte gerçek kılarlar.
Nasıl ki bugün Kürdistan’ın her karışına yağan bombalar, katledilen çocuk ve kadınlar, annelerin bitmek bilmeyen ağıtları gerçekse, Ankara TUSAŞ’ta pratikleşen fedai eylemde, yaşatılan bu gerçekler karşısında verilmesi gereken bir cevaptı. Yani kendilerini Kürt halkının özgür yaşam savaşına adamış bir gerilla ordusu, halkını korumakla mükellef olduğu için her koşul altında görevlerinin bilinciyle hareket eder. İşte Ankara’da ölümsüzleşen fedailerde amaca bağlılığın, en imkansız denilen zaman ve mekanlarda elde edilen zaferin somut örneğidir. Belki şimdi bu fedai eylemin zamanlaması, üzerine tartışmalar bitmeden devam ediyor. Fakat şunu görmek ve anlamak gerekir ki böylesine kusursuz bir eylemi uzun bir zamandır planlayan bir gerilla timinin ulaştığı ideolojik ve pratik birikimin düzeyi, gelişebilecek tüm sonuçları da öngörebilecek bir potansiyeldedir. Bu yüzden nasıl ki fedaileşen gerillalar Rojger ve Asya, hedefi hiç şaşırmadan TUSAŞ’a ulaştılarsa, Özgürlük Hareketini tanıyan herkeste yaşanan gelişmeleri karşılayabilme cesaretini gösterebilmelidir. Çünkü bu eylemde amacın; bir dönüm noktasında büyük çıkışların startını vermek olduğu açıktır.
Aslında zaten kararlı adımlarla hedefe doğru ilerleyen fedailer; yürüyüşlerindeki asalet, vuruşlarındaki güven, duruşlarındaki zafer edasıyla, anlaşılması gereken tüm noktaları dost, düşman herkese çok açık bir şekilde gösterdiler. Görmemek, duymamak, bu cesur yürekleri hissetmemek, onlara imrenmemek mümkün olabilir mi? Tabi ki olamaz. Eylemin ardından konuşan özel savaş elemanları bile Ölümsüzler Taburu militanlarının profesyonellikleri üzerine konuşurken aslında ne kadar da hayran olduklarını çok açık bir şekilde gösterdiler.
Fedai savaşçılar Asya ve Rojger hedefe kilitlenmiş bir şekilde korkusuzsa tüm engelleri aşarken sadece tek bir noktaya odaklandıkları için, yani başarıya odaklandıkları için bizlerde eylem anında iki kişilik bir gerilla timinin nasılda bir ordu gücüne ulaştığına şahitlik ettik. En zor koşullarda dahi adanmış kişiliklerin ne kadar da eşsiz bir güce kadir olduklarını, kalbimiz hızlı çarpa çarpa hissettik. Bizden daha çok da soykırımcı faşist Türk devleti fedai gerilla ordusunun 21’inci yüzyılın savaş koşullarında dahi nasıl tarihi zaferlere adını yazacağına tekrardan şahit oldu. Bu yüzden gerillanın bir nefes kadar yakınlarında olduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde yapabileceklerini tekrardan fazlasıyla yaşadıkları için, köşeye sıkışmış hissediyorlar. Bunun için, nefessiz kalmış, kalbine ölümcül bir darbe almış olmanın acısını yaşamakta. Fedai eylemle Türk faşist soykırım rejimine verilen net mesajın etki ve sonuçları ilerleyen süreçte daha açık bir şekilde görülecektir.
Bu yüzden zamanın ruhunu erişen fedaileri doğru anlamak ve yeni başlangıçlara gebe olan tarihsel kişiliklerin yürüyüşlerinde saklı olan gerçeği hissedebilmek oldukça önemli. Çünkü onlar fedailik çizgisinin hiç durmadan yanan ateşini daha da büyüten bir gerçeklik olarak tarihi bir sürece öncülük ettiler.