Keçi patikalarında devam eden yolculuğumuzda neredeyse her adım başı savaştan bir izle karşılaşıyoruz. Kullanılan tonluk kazan bombalarının doğada yarattığı tahribatın yanı sıra bu mühimmatlardan geriye kalan parçalara da rastlamak mümkün.
Gerilla mevzilerinden kısa bir yürüyüşten sonra nihayet Türk ordusunun geride bıraktığı mevzilere varıyoruz. Karşımıza çıkan ilk tablo olduğu gibi bırakılan barınaklar ve mevziler oluyor. Ancak geri çekilmenin o kadar ani olduğu görülüyor ki, tek yapabilecekleri bıçaklarla çadırları ve toprakla dolu torbaları yırtmak olmuş.
Türk ordusunun mevzilendiği alanlarda ilk mevzilerden sonra iç tarafa ilerledikçe manzaranın tamamını artık görebiliyoruz. Türk ordusuna ait kamplar olduğu gibi yerli yerinde, askerlerin kaldığı barınaklar ve hemen yanı başlarındaki çöplük alan dikkat çekiyor. Buradan da anlaşılıyor ki Türk ordusu kamp kurduğu alanda nasıl bir korku içinde olmuş. Çöpleri hemen yanı başlarına koymuşlar, etrafı tel örgülerle çevrelemiş, tel örgülerin arkasında ve önünde ise tuzaklar hazırlamışlar.
Türk ordusunun geride bıraktığı mevzilerde diğer başka bir manzara ise son günde yakılan ve böylece ortadan kaldırılmak istenen suç belgelerinin izleri. Neredeyse her barınağın yanı başında ve kamp içerisinde büyük ateşler yakılarak yakılmış.
Türk ordusunun mevzilerinde söylemleriyle tezat ve komik sahneler de yok değil. Örneğin kayaların üzerine Türk faşizmini simgeleyen çizimler yapılmış, ırkçı yazılar yazılmış ve aynı mevzilerde gerilla eylemlerinden korunmak için etraflarını tel örgülerle, tuzaklarla yine mevzilere mankenler koyulmuş ve birçok yerde güya gerillayı yanıltmak amacıyla pet şişelerden kamera yapılmış.