İşgale dair kısa notlar…

Büyük mücadele değerleri ile yaratılan Kurdistan coğrafyası, özellikle de Başûr toprakları Kürt ihanetçi damarı ve Türk işgalciliğine terk edilemeyecek kadar değerlidir.

İŞGAL SALDIRILARININ İZLERİ

Başûrê Kurdistan’ın işgal saldırılarının sürdüğü bölgelerine gitmek ve yaşanan işgalin boyutlarını kamuoyuna duyurmak için büyük bir kararlılık göstermek gerekiyor.

Öncelikle Parastin ve MİT’in kontrolünde olan noktalardan geçmek büyük risk taşıyor. Süleyman Ehmed gibi gazetecilerin başına gelen ibretlik durumlar ise hala güncelliğini korumakta. Sadece sınırı geçtiği için kaybettirilmeye çalışılan gazetecilerin bölgeye gelmeye çalıştığında başına neler gelebileceğini siz düşünün.

Bu anlamda gerçek gazeteciliğin önemi de bir kez daha açığa çıkıyor.

Bizler de geçtiğimiz günlerde işgal bölgesine ulaşmaya çalışan gazetecilerin uğradığı akıbete tekrar uğramamak adına bu kez son derece dikkatliyiz. Çünkü buralarda hiçbir haber akışına izin verilmiyor. Bölgeden gelen her haber, Barzani ailesinin yönetimindeki KDP’nin gerçekliğini biraz daha açığa çıkarması anlamında önemli. Bundan dolayı da müthiş tedbirler geliştirilmiş durumda. İnternet çok ağır ve halk bu durumdan rahatsız. Yolların kesilmesinin, iletişim kaynaklarının sınırlandırılmasının anlamını biliyorlar.

Büyük soykırım saldırılarının kimse tarafından bilinmemesi, duyulmaması içindir tüm bu yapılanlar.

Bunlar ilk gözlemlerimiz. Yakılan köylere ise ulaşım engeli var. Yol güzergâhlarında pek çok yer F-16 savaş uçakları tarafından vurulduğu için otomobil ya da benzeri bir araçla ilerlemek mümkün değil. Tabana kuvvet diyorsunuz ama bazı yerlerde çukurlar tarafından kesiliyor yolunuz.

Yol ortasında açılan devasa çukurların sebebi Türk savaş uçakları.

Yollar, bilinçli bir politika temelinde sistematik olarak vurulmuş. Dikkatimizi çeken ilk şey, vurulan yerlerin menfez ve benzeri yerler olması. Bu da askeri sevkiyatlar sırasında olası gerilla sabotaj eylemlerini engellemek adına yapılmış. Diğer taraftan halkın yolları kullanmasının önüne geçmek istenmiş.

Yaz ayları olduğu halde sebzecilik ve meyvecilik yapan halk, araçlarını bu çukurlu yollardan geçiremediği için meyve ve sebzeler bahçelerde çürümeye bırakılmış. Yine bir ihtimal lojistik yolları kapatılan gerillanın bu bahçelerden faydalanma ihtimali düşünülerek bahçeler, meyve ağaçları vurulmuş ya da yapılan çevre operasyonlarıyla yakılmış, kül edilmiş.

Mecburen yolun etrafını dönerek, yolunuzun uzama riskini göze alarak yola devam etmek durumunda kalıyoruz. Sivil olarak bilinen ve bugüne kadar bölge halkının ihtiyaçlarını karşılayan yollar artık askeri. Buralarda katledilmeniz an meselesi. Ortalıkta halkın bu yolları kullanması durumda başına gelenlerden kendisinin sorumlu olacağı yönünde bilgiler dolaşıyor. Hatta bu sadece ortalık bilgisi değil pek çok köylü birebir KDP noktalarına çekildiklerini, buralarda Türk MİT’i ve Parastin elemanları tarafından tehdit edildiğini ifade ediyor.

Gün aşırı buralardan askeri malzeme taşıyan, askeri sevkiyat yapan tırlara tanık oluyoruz. Yine gözümüze çarpan ilk şey, gökyüzünü kara bir bulut gibi saran dumanlar. Bunlar henüz söndürülmemiş, söndürülmesi bölge yetkililerince düşünülmemiş yangınların bıraktığı izler. Aralıksız gezen keşif uçakları halkın kendisinin de bu yangınları söndürmesini engelliyor. Yangınları söndürmek için yaklaşanlar ise keşif uçaklarının psikolojik tacizine uğruyor. Bir anda keşif uçağı her an vuracakmış gibi yaklaşıyor, gürültülü bir ses çıkartarak psikolojik baskı oluşturmaya çalışıyor. Yangınları söndürenler bu durumu pek takmasa da, yine de işe yarar umuduyla işgalci Türk ordusu tarafından bu taciz faaliyeti sürdürülüyor. 

Bazı yerlerde beyaz dumanlar yükseliyor. Biraz daha yaklaşınca bu dumanların bildiğimiz dumanlar olmadığını hemen anlıyoruz. Yıllardır Medya Savunma Alanlarında faaliyet yürüten ve gerilla savaşıyla iç içe olan savaş muhabirleri olarak bu dumanların fosfor içerikli kimyasallar olduğunu hemen anlıyoruz. Hemen hemen vurulan her tepede benzer görüntüler var. Dumanlar önce yere yayılıyor ve geniş bir alanda etkin oluyor. Ardından yavaşça göğe yükseliyor.

Fosfor içerikli zehirli gazların bu biçimde kullanılması yasak. Ama söz konusu gerilla ve işgale peşkeş çekilen Kurdistan coğrafyası olunca kimsenin bu konuda çıt çıkmıyor. Ağır ağır yayılan ve göğe yükselen bu dumanlardan en çok etkilenen ise toprak, su, ormanlar ve buralarda yaşayan canlı habitat.

Henüz vurulan yerlerden geçtiğimizde boğazımıza yapışan duman nedeniyle nefes almakta zorlanıyoruz. Toprak örtüsü çoğu yerde renk değiştirmiş durumda. Kaçmaya çalışırken ölen pek çok canlı var. Kimyasala maruz kaldığı için öbek öbek yere düşen böcekleri görüyoruz. Çekirge ve bal arıları bunların başında geliyor. Yapraklara yapışan kimyasallar nedeniyle ağaçlar bir süre sonra kuruyor. Ve bu kimyasallara temas ettiğiniz anda cildinizde kaşınma hissi başlıyor.

Bahsettiğimiz tüm bu yerlerde daha bir ay öncesine kadar on binlerce insan yaşıyordu. Fakat faşist Türk rejiminin ‘kilidi kapatma’ telaşı KDP’yi de sarınca işi aceleye sardılar. Onlarca köy bir ay içinde boşaltıldı. Günlük olarak vurulan coğrafyada yaşam adına ne varsa yok edilmeye çalışıldı.

Türk ordusunun işgal ettiği Başûr coğrafyasında en küçük bir sese, en küçük bir canlılığa tahamülü yok.

Bu anlamda gerillanın havada, karada, yer altında geliştirdiği askeri kabiliyetlerinin bunda payı var. Ola ki her ağacın arkasında bir gerilla olabilir, denilerek ağaç, orman kıyımı meşrulaştırılıyor. Temiz su kaynakları gerilla içebilir, denilerek zehirleniyor. Çevre operasyonlarına çıkan işgalci Türk askerleri, duydukları her çıtırtıda gerilla olabilir gerekçesiyle devasa arazileri ateşe veriyor. Talan ve tecavüz kültürüyle şekillenmiş bir toplumsallığın askerlerinden başka ne beklenirdi ki! Bu durum bizi şaşırtmıyor. Kırk yıllık gerilla mücadelesi Türk ordusunun hakikatini daha önce de defalarca kez ifşa etmişti. Gerillanın yüzlerce kez özür dileyerek dalını kestiği ağacın onlar için bir anlamı yok.

Gerçek anlamıyla Kurdistan coğrafyası büyük bir yıkımın eşiğinde. Bu duruma sessiz kalanların kendi geleceklerini de yaktıklarını bilmeleri gerek. Büyük mücadele değerleri ile yaratılan Kurdistan coğrafyası, özellikle de Başûr toprakları Kürt ihanetçi damarı ve Türk işgalciliğine terk edilemeyecek kadar değerlidir. Kurdistan gerillası bu toprakları canı pahasına da olsa korumada ısrarcı. Her gün verilen şehitler bunun göstergesi. Fakat bu işgalciliğe dur diyecek, halkın öz iradesi ve canının derdine düşmeden sözünü söyleyenler olacaktır.