GÖRÜNTÜLÜ

Kürt Halk Önderi'nin mesajı Newroz'da okundu

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın geçmiş yıllardaki değerlendirmeleri, görkemli Amed Newrozu'nda okundu. 1 milyonu aşkın kişi sloganlarla mesajları selamladı.

AMED NEWROZU

Amed'de, "Rabe, dema azadî û serkeftinê ye" şiarıyla düzenlenen Newroz kutlaması sürüyor. Kutlamada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın geçmiş yıllarda Newroz'a dair yaptığı değerlendirmeler okundu.

 Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek tarafından okunan değerlendirmeleri şöyle:

"Newroz’u özgürlük ile anlamlaştıran, Zagros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANA’lık eden, halkların en eskilerinden olan mensubu olduğum Kürt halkına selam olsun!
Selam özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük özgürlük yolunun yolcularına!

Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler ve kardeş topluluklar; siyasi baskılarla, dışardan müdahalelerle, grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış; hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmek istenmiştir.

Son iki yüz yıllık fetih savaşları, emperyalist müdahaleler, baskıcı ve inkârcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara hapsetmiş; halklar suni problemlerle nefessiz bırakılmak istenmiştir.
Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkâr eden çabalarını ifade etmektedir. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden kapitalist modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
Ama Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Kendi öz tarihine uygun, alternatif bir modernite ve demokratik düzen arıyor. Artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor.

Biz, onlarca yılımızı tekçilik adına yok sayılan Kürt halkının varlığını kanıtlamak için feda ettik ve bu uğurda büyük bedeller ödedik. Kürtlerin tarihsel varlığına denk bir hukuki statüye kavuşma kararlılığını gösterdik. Sonu ne olursa olsun Hallacı Mansur gibi adalet, özgürlük ve yakıcı hakikat arayışından asla vazgeçmedik. Bu fedakârlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Milyonlarca Kürt bugün Newroz meydanlarında öz benliğini, aslını ortaya koyuyor.

1973’lerde bir Newroz günü, yokluk sınırındaki Kürtlerin varlığını koruma direnişi ve özgürlüğünü sağlama kararlılığı ile yola çıkarak, Newroz’un direniş-özgürlük ruhunu yeniden dirilttik ve bugüne kadar getirdik.

Şahsıma yönelik uluslararası komplo da Kürt halkının özgürlük ruhuna yönelikti. İmralı sürecinde de bana dayatılan komplo, tıpkı halkıma dayatılan gibi umudun zerresini bırakmayan cinstendi. İmralı’da bulunduğum ilk günlerde şöyle bir düşüncem oluşmuştu: 'Milyonlarca kişiyi daracık bir odada nasıl tutabilirsiniz! Gerçekten Kürt Ulusal Önderliği olarak, zindana giriş koşullarında kendimi milyonların sentezi haline getirmiş veya getirilmiştim.
İnsan, ailesinden ve çocuklarından yoksun kalmaya bile hiç dayanamazken ben, bir daha hiç kavuşmamacasına ölümüne birleşmiş milyonların iradesinden ayrılmaya uzun süre nasıl dayanacaktım!

Öyle büyük gerekçelerim olmalıydı ki tecride dayanabileyim, tecritte de olsa büyük bir yaşamın sergilenebileceğini kanıtlayayım. Şöyle düşünüyordum; Benim özgür yaşamı arzulamam için bağlı olduğum Kürt Toplumunun özgür olması, bir toplumsal statüye sahip olması gerekirdi. Fakat Kürtlerin yaşamı, etrafına duvar örülmüş zifiri karanlık bir zindandan farksızdı.
On yıllardır Kürtlerin özgür yaşam, özgür insan ve özgür toplum arayışını gözeten bir Kürt Aklını oluşturmaya çalışıyorum. Ama hala prangalarımızdan kurtulabilmiş değiliz. Bu koşullarda bir Kürt bireyinin, kendini dışarıda özgür sanarak yaşaması, büyük bir yanılgıdır. Yanılgı ve yalanın egemenliği altında geçecek bir yaşam, kaybedilmiş ve ihanete uğramış bir yaşamdır. Bundan çıkardığım sonuç, dışarıda ancak bir şartla yaşanabileceği, onun da günün yirmi dört saatinde Kürtlerin Varlık ve Özgürlüğü için savaşım içinde olmakla mümkün olabileceğidir. Ahlâklı ve onurlu bir Kürt için yaşam, kesinlikle günün yirmi dört saatinde Varlık ve Özgürlük Savaşçısı olmakla mümkündür.

İmralı’daki yaşamımla bağlantılı olarak halkımızca merak edilen bir soru, cezaevinden çıkış halinde nerede ve nasıl yaşayacağımla ilgilidir.

Pek hayalcilik yapacak bir kişilik değilim. Devrimci Gerçekçilik denilen bir yaşam tarzının sahibi olduğum çok iyi bilinmelidir. Çok kısaca özetlemeliyim ki benim için yaşam, özgür yaşandıkça mümkündür. İnsan yaşamı, ancak toplumsal olarak özgür, farklılık içinde eşit ve demokratik yaşanabilir. Bunun dışındaki yaşam biçimleri, sapaktır dolayısıyla hastalıklıdır.

O halde olası bir cezaevinden çıkışta her nerede olursam olayım, hangi anda yaşarsam yaşayayım sonuna kadar gerekli olan her söylem ve eylem tarzıyla sürekli mücadele içinde olacağım doğaldır.
Dört duvar arasında bile her gün kendimi on defa yeniyor, yeniliyor devrimler gerçekleştiriyorum. Toplumsal sorunların tek bir tanesini on devrim gerekçesi olarak ele alıyorum. Bugün dışarıda olanlar, imkanı-koşulları olanlar sizlersiniz. Amed’e, Botan’a ve daha birçok yere selam söylemiştim. Ancak bilinmelidir ki önemli olan bu selamlarıma nasıl karşılık verildiğidir!

Mesela ben olsaydım, kendi köyüme, Cudi Dağına, Cilo Dağı eteklerine, Van Gölü çevresine, Ağrı, Munzur ve Bingöl dağlarına, Fırat, Dicle ve Zap kıyılarına, Urfa, Muş ve Iğdır ovalarına kadar yolum nereye düşerse düşsün, her yerde sanki korkunç tufandan çıkan Hz. Nuh’un gemisinden inmiş gibi davranır, Hz. İbrahim’in Nemrutlardan, Hz. Musa’nın Firavunlardan, Hz. İsa’nın Roma İmparatorlarından ve Hz. Muhammed’in cehaletten kaçması misali kapitalist moderniteden kaçar, bu tarihsel kişiliklerden ve toplum gerçeklerinden ilham alarak işlerime koyulurdum.

Sizleri bu düşüncelerle; bedenen, ruhen ve zihnen varoluş felsefesi temelinde benimle yol yürümeye, yeterli yoğunluk ve irade ile eşlik etmeye, Demokratik Modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum.
Selam olsun özgürlüğe güç verenlere,
Bitmeyen sevgi ve selamlarımla…
Bijî Newroz!

ABDULLAH ÖCALAN."