ANF Cerablus’taki DAİŞ operasyonunun bilinmeyen ayrıntılarına ulaştı

ANF, Uluslararası Koalisyon güçlerinin 16 Haziran günü Cerablus’ta üç köye düzenlenlediği, Türk işgali altındaki bölgelerin DAİŞ’in güvenli bölgeleri olduğunu bir kez daha kanıtlayan operasyonun detaylarına ulaştı.

Koalisyon güçleri bir ilki gerçekleştirerek 16 Haziran günü saat 00:30 sularında Cerablus’a gerçekleştirdiği bir operasyonda üst düzey DAİŞ lideri Hani Ahmed El Kurdî ve beraberindeki DAİŞ çetesini yakaladı.

Bölgedeki kaynakların verdiği bilgilere göre, operasyonda yakalanan DAİŞ çetebaşı Hani Ahmed El Kurdî’nin istihbaratı Suriye Demokratik Güçleri (QSD) tarafından verildi. 

9 helikopter Cerablus’un Türkiye sınırındaki İhêmer (haritada Haymar), Himira, Xendura köylerine operasyon düzenledi.  Operasyona katılan üç helikopter Kobanê Xirab İşkê’deki ABD üssünden, diğer 6’sı da Şeddadê’den havalandı. Operasyona, 100 civarında askerin katıldığını kaydeden kaynaklar, iki helikopterin sadece asker taşıdığını diğer helikopterlerin saldırı helikopterleri olduğunu belirtti.

Yarım saat süren operasyonda sadece bir helikopter iniş yaparken hiç çatışma yaşanmadı. İhêmer köyündeki evinde sıkışan DAİŞ çetebaşı Hani Ahmed El Kurdi ve beraberindeki 2 kişi teslim oldu.

EVİN ALTINDAN TÜRKİYE’YE UZANAN TÜNEL ÇIKTI

Her ne kadar Türk devletine bağlı SMO çeteleri Hani Ahmed El Kurdi’nin Himira (haritada Al Humira) köyünde yakalandığı bilgisini yaysa da ilk haberlerde bu köyün ismi ön plana çıktı.

Fakat koalisyon güçlerinin verdiği koordinat da (36°45′N 37°55′E), çete başının Türkiye sınırına 4 km uzaklıkta, Minbic’a bağlı Tepe Seyad’a 12 km uzaklıktaki İhêmer köyünde yakalandığını gösteriyor.

Hani Ahmed El Kurdî’nin yakalandığı köy de ağırlıkta Türkiye’ye en yakın “Suriye Milli Ordusu-SMO” çete gruplarından olan Sultan Murat çete gruplarının hakimiyetinde.

Kaynağımız, El Kurdi ve beraberindeki 2 çetenin yakalandığı evin altında Türkiye’ye uzanan bir tünelin tespit edildiğini belirterek, “Bu 3 kişinin alınması ardından Türk askerlerinin köyü ve evin etrafını sararak bütün delil ve belgeleri ortadan kaldırdı” dedi.

HANİ AHMET EL KURDÎ KİMDİR?

Reqa nüfuslu olan Hani El Kurdi’nin babası Fawaz El Kurdi, QSD’nin Reqa’yı özgürleştirme operasyonu başladığında DAİŞ’in Reqa valisiydi. QSD ve DAİŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon güçlerinin Reqa’yı özgürleştirme hamlesi sırasında 2017 yılında hava saldırısı sonucu öldü.

Aynı kaynak, şu anda yaklaşık 40 yaşında olan Hanî Ahmed El Kurdî’nin Reqa savaşı sürecinde Türkiye işgalindeki bölgelere kaçtığını ve yaklaşık 2-3 yıldır da Cerablus’ta olduğunu söyledi. Koalisyon güçleri tarafından görevi DAİŞ’in patlayıcı maddeler, keşif uçağı yapımından sorumlu olduğu açıklanan Hanî Ahmed El Kurdî, aynı zamanda Reqa, Dêrazor, Minbic gibi alanlarda DAİŞ’in uyuyan hücreleri arası diyalog kurduğu, silah ve cephane ihtiyaçlarını temin ettiği belirtiliyor.

Cerablus gibi Türk devletinin işgali altındaki Suriye alanlarında SMO içerisinde DAİŞ çetesinin olduğunu belirten kaynaklar, “Önemli ya da tanınan emirler SMO içerisinde yer almıyor. Onlar isim değiştirerek, farklı işlerle kendilerini kamufle ederek Türk istihbaratıyla bağlantı içinde esas çalışmalarını yürütüyorlar. Hani El Kurdî de babasının ismini kullandığı için başlangıçta ‘DAİŞ Reqa Emiri’ olarak basında duyuruldu, daha sonra Cerablus’ta mazot işleri yaparak kendisini kamufle ediyordu” dediler.

TÜRKİYE’NİN OPERASYON YAPARAK İŞGAL ETTİĞİ ALANLARDA BİR İLK

ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçleri daha önce de Türkiye sınırına yakın bölgelere helikopterlerle operasyon düzenleyerek DAİŞ’in en üst düzey emirlerini öldürmüştü.

27 Ekim 2019 tarihinde DAİŞ “Halifesi” Ebu Bekir El Bağdadi, Türkiye sınırına 4 km uzaklıktaki Barışa köyünde yine aynı biçimde helikopterlerle indirmelerin yapıldığı bir ABD operasyonunda öldü. Bağdadi ve 2 eşinin operasyon sırasında intihar yeleklerini patlatarak kendilerini öldürdükleri iddia edildi.

3 Şubat 2022’de de Bağdadi’nin halefi Ebu İbrahim El Haşimi El Kureyşi (El Selbi), İdlib Türkiye sınırındaki Atme’de ABD’nin öncülüğünü yaptığı bir koalisyon operasyonunda öldü. Kureyşi’nin de üzerindeki intihar yeleğini patlatarak öldüğü söylendi.

Özgür basın, uluslararası basında yer alan birçok haberde ve tutuklu DAİŞ çetelerinin itiraflarında Türkiye-DAİŞ ilişkileri belgeleriyle kanıtlanmış olsa da DAİŞ liderlerinin Türkiye denetimindeki bölgelerde öldürülmesi, gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi.

Yine koalisyon güçleri daha önce Efrîn, Cerablus gibi Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde DAİŞ çete başlarını hava saldırılarıyla öldürdüler. Bunlardan biri de Ekim 2019’da Cerablus’ta ABD hava saldırısıyla öldürülen DAİŞ sözcüsü Ebu Hasan El Muhacir’di.

Fakat Cerablus’ta 16 Haziran 2022’de ABD öncülüğündeki Koalisyon güçleri tarafından düzenlenen operasyon, tüm bunlardan farklı bir özellik taşıyarak ilk olma anlamını taşıyor. Bağdadi ve Kureyşi her ne kadar Türkiye sınırı ve denetimindeki bölgelerde olsa da İdlib, Türk devletinin operasyon yaparak işgal ettiği bir bölge değil.

İŞGAL ALANLARI DAİŞ’İN GÜVENLİ BÖLGESİ

Cerablus, Türk devletinin DAİŞ’e karşı operasyon yapıyorum, diyerek işgal ettiği bir bölge ve koalisyon güçlerine ortak olan Türkiye’nin işgali altındaki bölgelerden birine ilk defa helikopterle indirme yapılarak bir DAİŞ operasyonu gerçekleştiriliyor.

Koalisyonda yer alan ancak isminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, bu operasyonun Türkiye’nin bilgisi dışında geliştirildiğini iddia ediyor.

Türk devleti ve mevcut yönetimi AKP-MHP iktidarı, terörün ve faşizmin kendisidir. 100 yıldır Kürtlere ve diğer halklara DAİŞ uygulamalarını geliştirmekle kalmamış, bizzat DAİŞ’in hamiliğini de üstlenmiştir.

Her ne kadar DAİŞ’e karşı geliştirdiğini iddia etse de 24 Ağustos 2016’da Cerablus’tan başlatıp Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî’ye kadar işgali en fazla DAİŞ’in işine yaramıştır. DAİŞ çeteleri, bu bölgelerde MİT’in ortaklığıyla kendini yeniden örgütlerken, Türkiye’nin partneri olan her güç de gerek elemanları gerekse uygulamalarıyla DAİŞ’leşmiştir.

Türk devleti uluslararası güçlerin tavırsızlığından o derece güç almıştır ki, DAİŞ’i işgal ettiği alanlarda örgütlemekten ve DAİŞ çetelerinden SMO adında bir yedek ordu oluşturmakla kalmamış, Haziran 2022’de Huseyîn El-Raad isimli eski bir DAİŞ emirini “Resulayn Yerel Meclisi” temsilcisi yapmıştır. “Resulayn Yerel Meclisi” her ne kadar Türkiye’nin kurduğu bir işgal oluşumu olsa da Türkiye’nin şehri siviller yönetiyormuş gibi göstermek istediği bir kurumdur. Böyle bir yapıda Bağdadi’nin yakın adamlarından biri olan Huseyîn El-Raad’ın temsilci olarak belirlenmesi, Türkiye’nin bu konudaki pervasızlığını ortaya koymaktadır. Kısacası Türkiye’nin işgal ettiği tüm alanlar halkların ve insanlığın mezarı, DAİŞ’in ise güvenli bölgesi olmuştur.

BU OPERASYON SİYASİ BİR MESAJ İSE İŞGALE KARŞI TUTUM NET OLMALI

ABD öncülüğündeki Koalisyon Güçlerinin 16 Haziran günü Cerablus’a gerçekleştirdiği DAİŞ operasyonu DAİŞ’le ilişkileri ayyuka çıkan, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim alanlarına yeni işgal saldırıları geliştirmek isteyen Türkiye’ye siyasi bir mesaj olarak değerlendirenler var. Bazı kaynaklar ise ABD’nin SMO bünyesindeki bazı grupları “terör örgütleri” listesine almaya hazırlandığını belirtiyorlar.

Eğer bu Türkiye’ye ‘yeni bir işgal saldırısına girişme’ anlamında bir mesaj ise, mevcut mesaj Türkiye’yi durduracak nitelikte değil. Yine sadece Türk devleti güdümündeki bazı SMO çetelerini “terör örgütleri” listesine almak da yeterli olmayacaktır.

DAİŞ’e karşı mücadelede tek tutarlı yol, Türk devletinin Rojava ve Suriye’yi işgalini desteklememek ve durdurmaktır.