Apê Yusuf halkların yaşam köprüsüydü

Apê Yusuf Kuzey Doğu Suriye ve Rojava’da yaşayan halklar arasında bir barış köprüsü, ortak yaşama köprüsüydü. Onun temellerini attığı köprünün yıkılmayacağını dost düşman herkes görüyor.

Halep’ten Dera Zor, Reqa, Tabka, Minbic, Kobanê, Bab çevresi, Şehba’ya kadarki geniş alandan ki bu alan Suriye topraklarının yüzde 35’ine tekabül ediyor, on binlerce insan, aşiret reisi, şahsiyetler Apê Yusuf Gulo ve torunlarının taziye çadırına akın etti… Arap, Kürt, Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni; her halktan, azınlıktan, ulustan, inançtan insanlar taziye çadırının altında Apê Yusuf Gulo ve torunları için başsağlığı diledi.

82 YAŞINDAKİ BİR DEDEYİ KATLEDEN DEVLET...

Katil, işgalci Türk devleti 9 Kasım'da Qamîşlo’da bir arabayı havadan vurdu. Araçta başta Kuzey Doğu Suriye ve Rojava olmak üzere hemen hemen Kuzey, Güney Kürdistan ile Suriye genelinde tanınan 82 yaşındaki Ape Yusuf Gulo ile 2 torununu katletti.

Apê Yusuf Gulo… Tam 82 yaşında. Kütüğe kaydedilen yaşa göre böyle. Daha büyük olabilir. Çünkü Kürtler erkek çocukların yaşlarını genelde küçük geçiriyordu kütüğe. Askere geç gitsin diye. Tüm Kürt babaları bu yöntemi uygulamıştır.

Türkiye yasalarında emeklilik yaşı diye bir yaş var. Eskiden 25 yıl hizmet yapanlar emekliye ayrılırdı. Daha sonra bunu "55 yaş" diye tanımladılar. Emekliye ayrılma yaşı artık ne askere alınabilir, ne asker olarak kabul edilebilir bir yaştır. Hatırlıyorum, bazı insanlar ki bunlardan bazıları dedemin arkadaşlarıydı, askere gitmemek, askerlik yapmamak için 50 yaşına kadar kaçak yaşardı. Bu aslında şu anlama geliyor; askerliğe alınmayacak yaşa gelen insanlardan bir zarar da gelmez demektir! Türk devleti 9 Kasım'da 82 yaşındaki bir dedeyi iki torunu ile birlikte katletti. Türk devleti bu katliamla tarihe 82 yaşındaki bir dedeyi katleden olarak geçti. Türk devleti kendisini "dünyanın süper gücü" ilan etse de gerçek, 82 yaşındaki bir dededen korktuğudur.

QAMÎŞLO HALKI SAHİP ÇIKTI

82 yaşındaki dedenin, 5 yaşındaki Kürt çocuklarının dahi katili olan Türk devleti, Apê Yusuf ve torunlarını katletmekle korku yaratmayı hedefledi. Oysa onun bu saldırısı ona karşı tarihin en büyük nefretine dönüştü. Çünkü Qamîşlo halkı Süryanisi, Asurisi, Kürdü, Ermenisi, Arabı ile tamamen Apê Yusuflarına sahip çıktı. Cenaze töreninde hepsi bir ağızdan 'Şehîd namirin' dedi. Apê Yusuf, artık hepsinin Yabo yani Yusuf Babası olmuştu. Qamîşlo ve Rojava tarihinde görülen çok az sayıdaki cenaze töreni ile Apê Yusuf ve iki torunu, gözlerinin nuru ile birlikte gömüldü. On binlerce insan onun için Qamîşlo sokaklarını doldurdu, cenazeleri omuzladı ve Delil Saruhan Şehitliği'ne kadar omuzlarında taşıdılar...

Şehitlikte cenazeyi toprağına emanet ettikten sonra bazıları geldikleri uzak şehirlere döndüler, bir gün sonra taziye çadırına gelmek için. Bazıları da şehitlikten hemen sonra taziye çadırına akın etti. Birçok insan şehitler Xebat Derik, Rustem Cudi'nin ve devrimin ilk günlerinden sonraki en büyük katılımlı tören olduğunu söyledi. Hatta bazıları devrimin ilk günlerine geri döndüklerini söyledi… Apê Yusuf ve torunları devrimin gerçek ruhunu geri getirdi.

KÜRDİSTAN'IN BÜYÜK ŞEHİDİ

Uzaklarda olduğum için cenaze törenine yetişememiştim. Taziyelerinin ilk iki gününe de. Üçüncü günde taziye çadırına ulaşabilmiştim… Ama hâlâ ilk günkü gibi Tel Hemis, Tel Brak, Derazor, Reqa, Derik, Hesekê, Tabka, Şehba ve Halep’e kadarki alandan grup grup insanlar taziyelerini iletmek için geliyordu. Adı geçen bölgelerden onlarca aşiret reisi, şeyhi, lideri, ileri geleni geliyor, çadırın altında konuşmalar yapıp, Apê Yusuf’u ne zaman nasıl tanıdıklarını ve yurtseverliğini anlatıyorlardı. Bir Arap, Süryani, Asuri, Ermeni'nin Apê Yusuf’un yurtseverliğini anlatması onun ne kadar büyük ve emek veren biri olduğunu gösteriyordu.

Çadırın önünde Apê Yusuf’un çocukları, kızları, gelinleri, torunları, kardeşleri, torunlarının çocukları, yeğenleri, kardeşlerinin torunları; Apê Yusuf’un onlarca ardılı bekliyordu. Hepsi de ayakta gelecek misafirleri karşılıyordu. Gelenler selamlanıp çadırın altına gönderiliyordu. Kurum, kuruluş, aşiret, aile adına konuşmalar yapıldıktan sonra baş sağlığı dilenip oturuluyordu.

Çadırın önüne gelen, iki büklüm olmuş, elindeki bastonla taziye bildiriminde bulunan biri dikkatimi çekti. Onun için çadırın kapısına kadar yürüdüm. Şunları söyledi: "Apê Yusuf Kürdistan için çok çalışan, Kürdistan için mücadele eden, tüm güçlere yardım eden büyük bir Kürt yurtseveriydi. Bunun için Kürdistan’ın Mele Abdurrahman Tımoki'den sonraki en yaşlı şehidi oldu. Sadece o değil, hatta en büyük şehidi oldu. Bu herkese nasip olmaz."

İki büklüm olmuş, çadırın altına girmek isteyen ancak girmeden önce Apê Yusuf’un yakınlarına bu sözleri söyleyen insan Apê Yusuf’un büyüklüğü ve Kürdistan için verdiği emeğe vurgu yapıyordu… Apê, onun anlattığıydı. Bizim gördüğümüzden çok onun anlattığıydı…

APÊ YUSUF İLE ŞEHİT DÜŞENLER...

Apê Yusuf, Rêber Apo’nun dediği gibi aslında Gulo Ailesi'nin kök hücresiydi. Kendi anlatımı ile Rêber Apo ve Kürt Özgürlük Hareketinden önce Kürtlük adına mücadele eden herkese çok ciddi desteklerde bulunduklarını söylüyor. Molla Barzani'ye de destek vermiş bir devrimci, Kürt ve Kürdistan yurtseveri… Bununla aslında ömrünü Kürtlüğe, Kürdistan’a adadığı ortaya çıkıyor. Ama kendisinden önce o kadar çok çocuğu, yeğeni, torunu, sevdiklerini verdi ki… Ama hiçbirinden de zerre kadar pişmanlık duymuyordu. Çünkü ülke ve özgürlük için yaptığını biliyordu. Kendisinden önce çocukları, torunları, yeğenleri, sevenlerini veren Apê Yusuf, son demlerinde düşmanın saldırılarına hedef olarak ömrünü tamamladı. O bununla büyüdü, düşmanı küçüldü.

Mazlum, Apê Yusuf’un şehit düşen büyük oğlu Mustafa yani Nureddin’in dört çocuğundan biriydi. Anneleri, devrimci ve 82 yaşında katledilen dedeleri Apê Yusuf, onları babalarının yürüdüğü yolda büyütmüştü. Mazlum da abisi Rezan, kardeşi Reber ve Agit ile birlikte dedesi Apê Yusuf tarafından ve babalarının mücadele mirası üzerinde büyütüldü. Ömrünü babasının yolunda yürümeye adadı o da…
Muhammed ise Apê Yusuf’un henüz gencecik torunuydu. Yeni boy veren bir daldı. O da dedesi tarafından ve onun öğütleri ile büyüdü. Şehadete de dedesi büyük insan Apê Yusuf'la gitti.

APÊ YUSUF'UN SESİ YANKILANIYORDU!

Taziye çadırının altından Apê Yusuf’un sesi yankılanıyordu. Portresi için kendisinden alınan bir röportajda kendisini tanıtırken söylediği sözler yankılanıyordu. "Ben Yusuf Gulo Ömeriyim" diyor, gür bir sesle. Ardından Kürtlük mücadelesi ile tanışması, Molla Mussafa Barzani’ye yaptığı hizmeti ve daha sonra Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanışması ile devam eden sözleri geliyor. Kürt Halk Önderi'nin kendisine söylediği "Devrim yürüyüşü bir trene benzer. Kimisi biner, kimisi iner, kimisi yarı yola kadar devam eder, kimisi de yolunun sonuna kadar devam eder" sözleri... Apê Yusuf ise Kürt Halk Önderi'nin bu tanımına karşı "Başkan siz bu trenin şefisiniz, biz de sonuna kadar devam eden muaviniyiz" diyor.  

HALKLARIN MESAJLARI

Taziye çadırına Dera Zor, Reqa, Ayn İsa, Minbic, Hesekê’den tutalım Derika’ya, oradan Şehba’ya kadarki geniş alandan insanlar grup grup geliyordu.

Gelenler taziye çadırının altına geçip, gelenlere öncülük eden her kimse kürsüye geçip Apê Yusuf’a ilişkin birkaç söz söyler. Apê Yusuf’un kardeşi Ahmet Gulo yada İbrahim Gulo da onları selamlayan bir konuşma yapar.

Gelen Araplar adına aşiret reisleri yada şeyhleri ile Süryani, Asuri ve diğer halklardan gelenler adına yapılan konuşmalarla, Apê Yusuf’un emekleri ve halklar arasındaki rolünü daha iyi gösteriyordu. Tüm Arap aşiret reisleri ve şeyhleri Apê Yusuf’u yıllardır Kürtler için verdiği mücadele ve emekle tanıdıklarını, Araplar ile Kürtler arasında çıkan herhangi bir sorunu çözmek için onu devreye sokarak sorunu çözdüklerini anlatıyordu. Süryani, Asuri ve diğer halklar adına yapılan konuşmalarda da bu konu dile getiriliyordu. Apê Yusuf Kuzey Doğu Suriye ve Rojava’da yaşayan halklar arasında bir barış köprüsü, birbiriyle yaşama köprüsüydü. Hatta bazı aşiret reisleri ve ileri gelenleri Türk devletinin bu köprüyü yıkmak istediğini ama onun temellerini attığı köprünün yıkılmayacağını belirtti.

Aşiretlerin, halkların temsilcilerinin bu konuşma ve mesajlarına karşı kardeşi Ahmet Gulo hep şu sözü söyledi: "Kürdistan’ın başlığı kırmızı kandır. Biz şimdiye kadar çok sayıda gencimizin kanıyla bedel ödedik. Bize bunu abim ve hepimizin Yabo Yusuf’u öğretti. Şimdi de onun kanı bedel olarak ödendi. Başımız diktir bizim. Çünkü ülkemiz için mücadele ediyoruz."

Apê Yusuf Gulo'nun gelini ve yeğeni yani bir şehit gelini, şehit eşi ve şehit Annesi Neceh Gulo da her konuşmasında "Biz Rêber Apo’dan öğrendik, onunla yürüdük ve yürümeye devam edeceğiz. Başımız diktir. Çünkü halkımız ve ülkemiz için bu bedeli ödüyoruz" diyordu…

Normal koşullarda taziye çadırları en fazla iki gün kalırdı. Ama Apê Yusuf Gulo ile torunlarının taziye çadırı dört gün devam etti. Her gün bir önceki günden daha kalabalık oldu. Taziye çadırı daha da devam edecekti ancak yakınları "kaldıralım, ziyaret etmek isteyenler evlerimize gelsin" dedi.

İşgalci, katil Türk devleti 82 yaşındaki Apê Yusuf'umuzu katlederek tarihe bir dededen korkup onu katleden olarak geçti. Tıpkı İsraillilerin Şeyh Ahmet Yasin'i katletmeleri gibi. Apê Yusuf katledilmekle daha da büyüdü. Torunları, kızları, gelinleri, oğullarının verdiği, "Erdoğan senin gücün bize yetmez, bizi yok edemezsin ama biz seni yeneriz" mesajıyla Arap, Süryani, Keldani, Asuri ve diğer azınlık ve inançlardan halkların Apê Yusuf’u tanımladıkları kardeşlik köprüsü... Bütün bunlar aslında Türk devletinin katil ve korkak bir devlet olduğunu, Apê Yusuf ve torunlarının ise geleceği kanlarıyla  inşa edenler olduğunu gösterdi.