DAİŞ’li Dündar: DAİŞ Türkiye’yi vilayet yaptı ve vali atadı
DAİŞ elemanı Mahmut Dündar, çetenin 2017 ortalarından itibaren Türkiye’de örgütlülüğünü emirlikten vilayete dönüştürdüğünü söyledi.
DAİŞ elemanı Mahmut Dündar, çetenin 2017 ortalarından itibaren Türkiye’de örgütlülüğünü emirlikten vilayete dönüştürdüğünü söyledi.
DAİŞ çetesi elemanı Mahmut Dündar, DAİŞ’in 2017’den itibaren Türkiye’ye ve Türkiye yakınındaki İdlib gibi alanlara geçmeye başladığını belirtti.
Mahmut Dündar, 1993 Adıyaman doğumlu. Türkiye’de oldukça ünlü. DAİŞ’e katılan Adıyaman Dokumacılar grubunun ilk halklarında yer almış.
Dokumacılar grubu DAİŞ’in Suriye’de işgal ettikleri topraklara geçtikten sonra Antep grubuyla birleşerek birçok üyesi canlı bomba olarak kullanıldı.
Mahmut Dündar, eşi Merve Dündar, ikizi Ömer Deniz Dündar ve Kazak asıllı eşinin isimleri de Türk emniyetinin DAİŞ canlı bombalar listesinde geçiyor.
Mahmut Dündar, 24 Mart 2019’da Baxoz’da QSD’ye en son teslim olan DAİŞ elemanlarından biri.
Mahmut Dündar’la son bir yıl içerisinde birkaç görüşme gerçekleştirdim.
Başlangıçta Suriye’ye sadece hicret için geldiğini ifade eden Dündar, son iki görüşmede kendisiyle ilgili ayrıntılara giriyor. Türkiye ve DAİŞ ilişkileri konusunda halen çok ketum ve koruyucu yaklaşsa da artık bazı ayrıntıları paylaşıyor.
Mahmut Dündar, istihbarat tarafından bilinmesine rağmen iki defa eşi Merve Dündar’la bir defa da tek başına kendi kimliğiyle Türkiye’ye giriş çıkış yaptığını anlatıyor.
Mahmut Dündar, DAİŞ’in 2017’den itibaren Suriye’deki topraklarını bırakıp Türkiye ve Türkiye yakınındaki İdlib gibi alanlara geçmeye başladığını söyledi.
Mahmut Dündar Türkiye’de DAİŞ’lilerin serbest bırakılmasına ilişkin ise Türkiye ve DAİŞ arasında bir anlaşma olabileceğini belirterek, “DAİŞ ve Türkiye arasında bir maslahat anlaşması olabilir. DAİŞ Irak ve Suriye’de yeniden aktifleştirilebilir. Bu hem DAİŞ’in maslahatına hem de 2023 hedefleri olan Erdoğan’ın maslahatına uygun” diye konuştu.
POLİS VE İSTİHBARAT TARAFINDAN BİLİNİYORDUK
Mahmut Dündar, 2013’te dersaneye giderken arkadaşları aracılığıyla Tevhid inancı olarak adlandırdığı Selefi İslamla tanıştığını, yine arkadaşları aracılığıyla Mustafa Dokumacı’yla tanıştığını anlattı. Arkadaşları arasında ikizi Ömer Deniz Dündar, Kasım Dere, Mustafa Taşar, Muhammed Zana da olduğunu ifade eden Dündar, “Mustafa Dokumacılar bizden daha tecrübeliydi. Sorumlumuz oydu. Genel olarak Türkiye’deki diğer cemaatler gibi ilim ve davet halkalarımız vardı. Eylül 2013’te Suriye’ye girene kadar çalışmalarımıza devam ettik. Ders halkalarımız ve davet çalışmamız vardı. Polis, MİT bizi biliyordu. Bu grupla tanıştığım ilk günden itibaren polis ve istihbarat takibindeydik. Sivil araçlarla fotoğraflarımızı çekiyorlardı. Baştan itibaren biliniyorduk.
İHH YARDIMLARI VE GELİP GİDEN ÇETEBAŞLARI
Mustafa Dokumacılar’dan “cihat” dersi aldıktan kısa süre sonra grup olarak aralarında tartışarak aileleriyle birlikte Suriye’ye geçme kararı aldıklarını söyleyen Mahmut Dündar, Suriye’ye geçişte yol ve tüm ilişkilerin Mustafa Dokumacılar tarafından ayarlandığını aktardı.
Dündar, İdlib Etarib bölgesinde Ketibe Seyfullah isimli cihatçı bir Türk çetesinde 15 gün askeri eğitim aldıklarını belirterek, “Sabit komutanımız yoktu. Sınırlar açıktı. Muhacirler gidip geliyordu. Komutanlardan hep değişiyordu. Sürekli Türkiye’ye gidip gelen insanlar vardı. Bu ketibe ÖSO ve Cephet El Nusra içinde yer almıyordu. Bir ilden gelen Türkler eğer kendi cemaatinin bir ketibesi yoksa ketibe Seyfullah’a gidiyordu. Ama her ikisiyle de ilişkileri vardı” diye konuştu.
Dündar bu süreçte İHH’dan tüm ÖSO gruplarının yardım gördüğünü kaydederek, “Cephet El Nusra’ya da Türk guruplar üzerinden yardım gönderiyorlardı” dedi.
SURİYE’DEN ÜÇ DEFA GİRİŞ ÇIKIŞ
Mahmut Dündar, cihatçı gruplar ve DAİŞ’e katılımıyla birlikte Suriye’den Türkiye’ye üç defa giriş çıkış yaptığını ve DAİŞ’e biat etme kararını Türkiye’de aldıklarını anlattı.
15 gün askeri eğitim ardından Suriye’den Türkiye’ye tek başına geçtiğini, İstanbul’a giderek burada 15 gün kaldığını anlatan Mahmut Dündar, şöyle devam etti: “Hudut açıktı. Gidişimin ketibe Seyfullah’la bağlantısı yoktu. Ketibe Seyfullah sadece yol ayarladı. İstanbul’a gittim tanıdığım arkadaşlarımı Suriye’ye gelip cihat etmeye davet ettim. Daha sonra tekrar ketibeye döndüm. 2014’ün ilk ayına kadar Suriye’de kaldık. Ketibe Seyfullah bize İdlib’de bir bölge verdi. Orayı tutuyorduk ama evimiz Halep tarafındaydı. Orada da genel olarak DAİŞ hakimdi. ÖSO ve Ahrar Şam, DAİŞ’e saldırıyordu. Biz zaten Türkiye’deyken ÖSO ve Ahrar Şam’ı tekfir ediyorduk, onları kafir olarak görüyorduk. DAİŞ’i henüz katılmamış olsak da onu hak olarak görüyorduk. Tam onlara katılacak bir ortam yoktu. Bulunduğumuz bölge ÖSO ve Ahrar Şam’ın kuşatması altındaydı. Saldırılar başlayınca grup olarak tekrar Türkiye’ye geçmeye ve oradan DAİŞ’e katılmaya karar verdik. Ocak 2014’te tekrar Türkiye’ye giriş yaptık. Hatay sınırında askere yakalandık. Ben, ailem, kardeşim ve ailesi, Kasım Dere ve ailesi, Mustafa Dokumacılar ve ailesiyle birlikte yine tanımadığım Türkler vardı. Bizi karargaha götürdüler GBT’mizden tanındık ama 2. gün serbest bırakıldık.”
DAİŞ’E TÜRKİYE’DE BİAT VE DAVET ÇALIŞMASI
DAİŞ’e 2014 ortalarında Türkiye’de katıldıklarını dile getiren Mahmut Dündar, “Bizim sorumlumuz Mustafa Dokumacılar’dı. Sayesinde DAİŞ’i ve ideolojisini daha iyi tanıdık. DAİŞ’le bütün görüşme ve konuşmaları o yaptı. Onun aracılığıyla katıldık. Türkiye içinde eskisi gibi yine derslere devam ettik. Cihat fıkıhını daha iyi öğrendik. Bu defa insanları DAİŞ’e davet ediyorduk. İstihbarat ve emniyet yine bizi sürekli takip ediyordu. O dönemde El Kaide dosyası açtılar. Ben kendim üç defa sorguya alındım. İddianame hazırladılar ama mahkemeye çıkmadık” diye konuştu.
Dündar, Ankara Garı Katliamının bombacısı Yunus Emre Alagöz’ü tanımadığını fakat sahibi olduğu İslam Çay Ocağı’na bir iki defa gittiğini anlatıyor.
Dündar, “Çay ocağı sürekli polis kontrolü ve takibindeydi. Ama burada da DAİŞ propagandası ve örgüte katılım çalışması yürütülüyordu” dedi.
ELAZIĞ VE ANTEP’TE DE KENDİ KİMLİKLERİYLE
DAİŞ’in talimatıyla Ekim 2014’te yeniden Suriye’ye geçtiklerini belirten Mahmut Dündar, ailesi, Mahmut Taşar ve ailesinin birlikte Antep’ten Rai’ye, oradan da Til Ebyad’a geçtiklerini söyledi.
Dündar, O dönemde askeri eğitim almak için beklerken eşinin rahatsızlandığını ve DAİŞ’in onayıyla Kasım 2014’te tekrar Türkiye’ye geçtiklerini anlatarak, “Eşim bir süre Til Ebyad’da tedavi oldu. Fayda vermeyince Türkiye’de ameliyat olması için rapor verdiler. DAİŞ ayarladı. Ailemle birlikte Antep ve Elazığ’a gittik. Orada DAİŞ’ten birkaç kişiyle görüştüm. Para aldım. Genel olarak ne yapmam nasıl davranmam gerektiğini biliyordum. Eşim devlet hastanelerine de gitti ama daha çok özel hastanelerde tedavi oldu. Türkiye’de kendi kimliklerimizle hareket ettik” dedi.
ÖMER DENİZ DÜNDAR İDLİB’DE, EŞİ EZAZ’DAYDI
Mahmut Dündar, Nisan veya Mayıs 2015’te tekrar ailesiyle birlikte Antep’ten Rai’ye, oradan da Til Ebyad’a geçtiklerini ve ailesini burada bırakarak Minbic’de askeri eğitim aldığını söylüyor. Tebqa’da bir askeri güçte nöbet tuttuğunu, ardından askeri eğitim kurumunda idari ve lojistik işlerle ilgilendiğini iddia ediyor.
Mahmut Dündar, Türkiye’de Antep grubu tarafından planlanan ve çoğunlukta kendisinin de yer aldığı Dokumacılar Grubu üyeleri tarafından gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarının hepsini internetten öğrendiğini öne sürüyor.
DAİŞ’in Ankara Garı Katliamı’nda neden Türk polisinin ilk olarak ikizi Ömer Deniz Dündar’ın ismini verdiğini sorduğumda, “Büyük ihtimalle DAİŞ’in sınır ve Türkiye içindeki elemanlarının telefonlarını takip ederek kardeşimin Türkiye’ye gireceği kanaatine ulaşmışlar. Patlama olduğunda ve bu haberler geçtiğinde biz Tebqa’da kardeşimle yan yanaydık. Kardeşimin ismi verilince bir facebook hesabı açarak babama, saldırıyı yapanın kardeşim olmadığını, yanımda olduğunu söyledim” diye konuştu.
Mahmut Dündar, kendisi gibi Türk devletinin DAİŞ’li canlı bombalar listesinde yer alan ikizi Ömer Deniz Dündar’ın DAİŞ’te hep Alakat Hariciye (Dış İlişkiler ve operasyonlar) Türkiye Ekibi üyesi olduğunu ve buna bağlı Fursan Hilafe (Hilafet’in Atlıları) isimli Türk birliğinde yer aldığını söyledi.
Dündar, Ömer Deniz Dündar’ın 2016’da İdlib’e görev için gönderildiğini, 2018 sonlarına kadar kendisiyle bağlantıda olduğunu belirtiyor.
Dündar, Türkiye’nin canlı bombalar listesinde yer alan Ömer Deniz Dündar’ın Kazak asıllı Alman eşi Walentina Slobodjouk’un da 2017’nin sonlarında DAİŞ topraklarından çıkış yaptığını belirterek, “Ben tanıdığım bazı Türkler aracılığıyla kardeşimin eşinin Ezaz’da çadır kamplarda olduğunu öğrendim. O’nunla bağlantıya geçtim. Bağlantımız 2018’in 10. ayında kesildi. Ondan sonra bir daha haber almadım” dedi.
Mahmut Dündar, Mustafa Dokumacılar’ın Nusret Yılmaz’ın en yakın adamlarından olduğunu 2018 başlarında DAİŞ hakimiyetindeki topraklardan başka alanlara çıkarıldığını ve İdlib’de olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
DAİŞ, 2017’DE TÜRKİYE’Yİ VİLAYETE DÖNÜŞTÜRDÜ
Şubat 2017’de DAİŞ’in Dışilişkiler ekibi Türkiye dosyasında yer almaya başladığını belirten Mahmut Dündar, 2017 ortalarından itibaren Türkiye’yi bir emirlikten vilayete dönüştürdüğünü söyledi. Mahmut Dündar, “2017’de İslam Devleti elindeki topraklarını kaybetmeye ve geri çekilmeye başlayınca Türkiye’yi vilayet olarak açmayı maslahat olarak gördü. Yani Türkiye üzerine çalışmalar yoğunlaştı” dedi.
Mahmut Dündar, DAİŞ’in Türkiye’yi vilayet olarak belirlemesiyle birlikte örgütsel ve çalışma sistemini şöyle anlattı: “Daha önce Dışişlerine bağlıydı. Dışişleriyle ilgilenen kişi bütün dosyalara bakıyordu. Ama vilayet olduktan sonra özelleşti. Bir vali atandı. Bu vali direk Yüksek Askeri Şura’ya (Lijne Mufavada) bağlıydı.”
DAİŞ’İN TÜRKİYE’YE DÖNÜK ÇALIŞMALARI YOĞUNLAŞTI
Mahmut Dündar, DAİŞ’in “Türkiye vilayetinin” ilk valisinin Nusret Yılmaz (Ebu Fuday) olduğunu ve Nusret Yılmaz’ın da örgütsel olarak direkt, bugün DAİŞ’in yeni halifesi olan Abdullah Kardaş’a (Emir Muhammed El Mewla El Selbi) bağlı olduğunu dile getirdi. Mahmut Dündar, Nusret Yılmaz’ın 2017’nin sonlarına doğru Dêrazor’da hava saldırısında öldüğünü ifade ederek, “Ben 2017’nin 2. ayından Nusret Yılmaz vefat edene kadar birlikte çalıştım. Vali oydu. Ben kendim de iletişim işleriyle uğraşıyordum ve iletişim emiriydim. Nusret Yılmaz öldükten sonra yerine Türkiye valisi olarak Ebu Adil Türkmeni atandı. O da 2018 başlarında İslam Devleti topraklarından ayrıldı. Nereye geçtiğini bilmiyorum ama Türkiye valisi olmuştu.”
Türkiye’nin Dış İlişkilere bağlı bir çalışma olmaktan vilayete dönüştürülmesine rağmen valiliğine yine Dışilişkiler ekibinin getirildiğini belirten Mahmut Dündar, “2017 başlarından itibaren DAİŞ’in birçok emirini Dişişa, İdlib ve Türkiye’ye gönderdiğini söyledi.
TÜRKİYE’DE EYLEM YAPMAK YASAKLANDI
Dündar, Ebu Adil Türkmeni’nin DAİŞ hakimiyetindeki topraklardan farklı alanlara geçmesi ardından Dêrazor’da Dışilişkiler Ekibi’nin emirinin kendisi olduğunu söyledi.
Dündar, şunları kaydetti: “Fuday sürecinde ben İslam Devleti topraklarından Türkiye’deki görevli emirleriyle ilişkiyi sağlıyordum. Yaklaşık 20 kişiyle kriptolu olarak mesajlaşıyordum. Fuday mesajları şifreli olarak veriyordu. Ben de onlara iletiyordum. Bizde hepsi kod adlarıyla kayıtlıydı. Mesajların içeriğini sadece Fuday ve DAİŞ üst yönetimi biliyordu. 2017 sonlarında DAİŞ’in Türkiye’de eylem yapmayı yasakladığını duydum. Türkiye’ye dönük bir çalışma vardı. Eylemler maslahatımıza değildi. Türkiye’ye dönük medya yoluyla ve medya yolu dışında davet ve örgütlenme çalışmaları vardı. Daha önce DAİŞ’te medya ayağı ‘basın bakanlığına’ bağlıydı. Toprak kaybetme ve geri çekilmenin ardından Türkiye vilayet ilan edilince Türkiye’ye dönük medya çalışmaları direk vilayete bağlandı.”
TÜRKİYE YA DA YAKIN BÖLGELERE TAŞINMAK İÇİN
Mahmut Dündar, Türkiye’ye taşınmayı sorduğumuzda cevap vermek istemese de konuşmasının içinde, “Dosyaya ilk girdiğim günden bu yana biliyorum ki Türkiye vilayetinin bir kurulma amacı var. Örgütün sonunda Türkiye ya da Türkiye’ye yakın bölgelere taşınma ihtimali var” dedi.
Dündar, Dış İlişkiler Ekibi Türkiye çalışmalarına girdiği gün kendisiyle yönetimin bu konuyu tartıştığını belirterek, şöyle konuştu: “Benimle tartıştıklarında olursa seninle oralarda çalışma durumumuz olursa kabul eder misin’ diye sordular. Ben genel olarak şartları kabul ettim. Başka bir alana geçme konusunda kararımı koşullara göre vereceğimi söyledim. Çalışmaya böyle başladım. 2017 ortalarında net olarak ‘İslam Devleti’ topraklarından çıkmama kararı verdim. Diğerleri kendi tercihleri veya aldıkları emirler doğrultusunda farklı alanlara yönlendirildiler. Bundan dolayı kendi güvenlikleri açısından benimle her şeyi tartışmıyorlardı. 2018 başlarından 2018 sonlarına kadar artık Dışilişkiler ekibi Türkiye çalışmasının ‘İslam Devleti topraklarında’ kalan sorumlusu, emiriydim. Vilayet Türkiye ve Vilayet Bereke arasındaki iletişimi idare ediyordum. Bazı para işleriyle ilgileniyordum. Çıkması gerekenler ve kalanların ne işle ilgileneceği gibi konuları idare ediyordum. Zaten 2018 sonunda artık topraklar iyice daraldı. Güvenlik açısından Türkiye’yle ilişkileri kestim. 2017 başlarından itibaren aileler kaçakçılar aracılığıyla Türkiye’ye gönderilmeye başlandığını duydum.”
DAİŞ TOPRAKLARINDAN ÇIKMAK İSTEMEDİM
Mahmut Dündar, “Neden sonuna kadar DAİŞ’in kendini devlet olarak ilan ettiği topraklarda kalmak istedin, farklı alanlara çıkmayı kabul etmedin” sorusuna, “Kendi topraklarımızın dışına çıkınca iş irademiz dışına çıkabiliyordu. Ben bunları benimsemiyordum. Sızmalar oluyordu, istihbaratların müdahale ve yönlendirmeleri oluyordu. Pek çok yanlış iş yapıldı. Dışilişkiler üyeleri çok tecrübeli değildi. Örneğin ben Türkiye’deki patlamaların DAİŞ’in maslahatına olduğunu düşünmüyorum. Yine medya üzerinden insanların kafasının kesilerek yayınlanması vb. insanları İslam’a davet etmeden böyle şeyler yapmak yanlış geliyor. Yapanlar bunu maslahat görmüş ve inanarak yapmış olabilir. 21. yüzyılda insanlık bunu kabul etmiyor. İnsanları İslam’a yakınlaştıracağına uzaklaştıran eylemler oluyor bunlar. Sonuç olarak ben kendi açımdan farklı bir alana çıkmayı güvenlikli ve uygun bulmadım” şeklinde yanıt verdi.
Mahmut Dündar’a, Kobanê saldırısı ve sonrasını sorduğumda, “Kobanê saldırısının talimatını ve nasıl planlandığını bilmiyorum. O süreçte Türkiye’deydim. Örgüt içinde özellikle büyük kayıp verildikten ve geri çekilme olduktan sonra çok fazla tartışıldı. Herkes Bağdadi ve yönetiminin neden böyle bir karar verdiğini sorguluyordu. ‘Neden Şam’a ya da Hama’ya değil de Kobanê’ye saldırıldı’ diyenler çok fazlaydı” dedi.
DAİŞ YENİDEN IRAK VE SURİYE’YE YÖNELTİLEBİLİR
Mahmut Dündar’a Türkiye’de tutuklanan DAİŞ elemanı Ömer Yetek ve onun gibi başka DAİŞ’lilerin serbest bırakıldığını belirtip bununla amaçlananın ne olduğunu sorduğumda, şunları dile getirdi: “Eğer 2017 Bab savaşından sonra halen böyle bir politika varsa DAİŞ’le aralarında bir maslahat anlaşması vardır. Erdoğan’ın 2013 hedefleri var. Musul-Kerkük’e hak ilan ediyorlar. Suriye ve Irak topraklarında birçok yeri almak istiyorlar. Bu doğrultuda DAİŞ’in Suriye ve Irak’da yeniden aktifleşmesini isterler. Kaos ortamı işlerine yarar. Bu durum DAİŞ içinde kendini kullandırtma değil maslahattır. Bizim için İran ve Şiilere karşı savaş farzdır. ABD ve Avrupa ülkelerinin Erdoğan’ın 2023 hedeflerini destekleyeceğini sanmam. Ama başta birlikteydiler. ABD ve Türkiye birlikte sınırları temizledi ve açtı. Amaç Suriye’ye müdahaleydi. Bizim Nusayri rejimine karşı savaşmamız onlarında işine geliyordu. Fakat sonra ABD planları biraz değişti. İran’a ve Şiilere karşı savaş belki ABD’nin de işine gelir.”