Dr. Azad Barış, Rojava’daki sistemin, verili ve alışılageldik birçok normu yerle yeksan ettiği için ortadan kaldırmaya yönelik çok boyutlu mekanizmaların da devreye konulduğunu belirtti. Dr. Barış, Kürtler arası bir ittifak ruhu ve küresel düzeyde siyasi, ekonomik ve diplomatik bir ağın oluşmasının, Rojava'nın güçlenmesine ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunacağını vurguladı.
Dr. Azad Barış, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Rojava Devrimi, 12. yılını geride bırakmak üzere. Bu devrimin hem Rojava halklarına hem de bölgedeki etkileri açısından çabucak kanıksanmasının nedeni neydi?
Öncelikle hem Suriye hem de Rojava’daki toplumsal ve siyasal gelişmelerin neden “devrim” olarak anlaşıldığı yahut anlaşılması gerektiği ve bu konudaki dinamiklere bakmamızın süreci anlamak açısından faydalı olacağını düşünüyorum. 15 Mart 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında temel olarak üç farklı odak ve aktörden bahsetmek gerekir;
* Onlarca yıldır her türlü baskı, zulüm ve otoriter aygıtlarla varlığını sürdüren mevcut rejim.
* Mevcut rejimi ortadan kaldırmaya çalışan ve “muhalefet” olarak tanımlanan cihatçı, gerici, fundamentalist dinci yapılar.
* Hem baskıcı ve otoriter mevcut rejime hem de onun alternatifi olarak sunulan dinci, cihatçı, fundamentalist yapılara karşı üçüncü bir yol ve alternatifin de mümkün olduğunu ortaya koyan Rojava devrim dinamiğinden bahsetmemiz gerekir.
İşte bu 3. Yol dediğimiz şey, hem Esad rejimine hem de onun karşısında konumlanan DAİŞ, ÖSO gibi cihatçı yapılara karşı 19 Temmuz 2012’de Suriye’deki Kürt, Türkmen, Arap, Ermeni ve Süryanilerin kendi kaderlerini tayin edecekleri yeni bir yaşam, yeni bir toplumsallık ve yeni bir siyasanın temellerini attı. Kobanê’de başlayan 3, Yol inşası, daha sonra etkisini bütün bölgede göstererek bir devrime dönüştü.
Rojava Devrimi’nin hem Suriye’de hem de onun etki alanındaki bölgelerde yarattığı olumlu rüzgarın güncel ve tarihsel sebeplerinden bahsedebiliriz. Özellikle yüzyılın başından itibaren kurulan katı ulus devlet konsepti, bölgede yaşayan halklar için tam bir hapishaneye dönüşmüştü. Egemen bir ulus ve mezhep grubunun üstünlüğüne dayanan bu konsept, zamanla kendi içinde temel ve yapısal sorunlar ortaya çıkardı.
İşte Rojava'da 12 yılı geride bırakan devrim sürecinin, bölge halkları tarafından çabucak kanıksanmasının temellerini hem tarihsel hem de güncel gelişmelerden hareketle çerçevelendirebiliriz. Bu devrim dinamiğinin Rojava halkları ve bölgedeki etkisi açısından hızla kabullenilmiş olmasının nedeni, Rojava'da oluşturulan demokratik, otonom sistem ve özgürlükçü ideallerin, bölgede uzun süredir yaşanan baskı ve çatışmalardan farklı bir alternatif sunmasıdır. Ayrıca Rojava'nın, DAİŞ'e karşı verdiği etkili mücadele ve bu süreçte ortaya çıkan uluslararası destek, dikkatleri çekmiş ve Rojava Devrimi’ni daha geniş bir çevre tarafından takdir edilir hale getirmiştir. Halkları, dini ve mezhep gruplarını, kadın ve erkeği eşitleyen, ekolojik, yenilikçi ve özgür bir gelecek tasavvurunu ihtiva etmesinden dolayı bu devrim dinamiğinin halklar tarafından benimsendiğini söyleyebiliriz.
Rojava’daki sistemde oturtulan veya henüz oturtulmamış aygıtların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Rojava’da özgürlük, eşitlik, demokrasi, halkların, kadınların, gençlerin temsiliyeti, siyasal ve toplumsal dönüşüme aktif katılımı üzerine kurulan sistem, verili ve alışılageldik birçok normu yerle yeksan ettiği için bu sistemi ortadan kaldırmaya yönelik çok boyutlu mekanizmaların da devreye konulduğunu belirtmek gerekir. Rojava’daki mevcut sistem, hem Suriye’deki hem de bölgedeki ulus devlet konseptini ve onun karşısındaki cihatçı, fundamentalist muhalefetin tasavvur ettiği toplumsal modelin karşısında olduğu için kapsamlı bir saldırı, abluka ve yıpratma stratejisine maruz kalmıştır. Bu açıdan hem bölgedeki ulus devletler hem de cihatçı yapıların senkronize ve sistematik saldırılarının hedefi olmuştur. Bu hedef olma durumundan kaynaklı olarak Rojava, hem kendine yetmeye ve ayakları üzerinde durmaya çalışmış hem de idealize ettiği toplumsal ve siyasal modeli hayata geçirme ve kalıcı hale getirme konusunda atıl kalmıştır.
Bahsettiğiniz saldırılara rağmen halen ayakta kalan bir sistem var. Bu nasıl başarılıyor?
Bütün bu saldırılara rağmen yine de Rojava’da halkların temsiliyeti, demokratik standartlar, kadın erkek eşitliği ve kadınların siyasal bir özne olarak ön plana çıkması, gençlerin ve gençlik dinamizminin bu devrimin lokomotifi olması; evrensel değerler olan demokrasi, eşitlik, çoğulculuk, komünal ekonomi, halk meclisleri gibi nosyonlarla kurulan yapısal ilişki, bu sistemin pozitif yönleri olarak ön plana çıkmaktadır. Bölgedeki ulus devletler ve onlara alternatif iddiasında olan cihatçı yapıların tekçi, baskıcı ve mezhepçi karakteriyle beraber düşünüldüğünde bu durum bölgeyi demokrasi, eşitlik, çoğulculuk ve temsiliyet açısından bir vahaya dönüştürmektedir.
Bölge için alternatif bir model olma iddiasında olan bu yapı, öte taraftan ciddi bir ablukayla karşı karşıya kalmış durumda. Hem komşu ülkelerin baskıları hem de cihatçı unsurların saldırılarına karşı etkin bir savunma mekanizmasının kurulmaması, Kürtlerin kendi aralarında etkili bir diyalog ve uzlaşı kültürü yaratamaması ise bir eksiklik olarak ön plana çıkmaktadır. Rojava’da bölge halkları için umut olan bu sistemin, şimdiye kadar hukuki ve siyasi bir statüye kavuşturulamaması, uluslararası ilişkilerde etkin ve sonuç alıcı bir diplomatik teamülün yaratılamaması ise bir diğer aksaklık olarak ön plana çıkmaktadır.
Bakurê Kurdistan’da Rojava Devrimi yeterince algılanabiliyor mu?
Rojava’daki devrim dinamiği, sadece Rojava için değil aynı zamanda Bakur, Başûr ve Rojhilat için de büyük bir önem arz etmektedir. Rojava’da başlayan değişim ve dönüşüm dinamiği, yüzlerce yıllık baskı, inkâr, imha dinamiğini yerle yeksan ettiği ve alternatif bir model olduğundan diğer bölgelere de yansımasının engellenmesi için bölgedeki ulus devletler ve onların arkasındaki küresel güçler bütün imkânları seferber etmiş durumda.
Yüzyıl önce çizilen ulus devlet sınırları, bütün baskı mekanizmalarına rağmen Kürtler arasında etkileşim ve iletişimi ortadan kaldıramadı. Şöyle düşünelim, bugün Rojava dediğimiz bölgedeki Qamişlo, Serêkaniyê ve Kobanê, aynı zamanda Bakur’daki Nusaybin, Ceylanpınar/Serêkaniyê ve Suruç’la aslında iç içe. Karşıdan birbirlerini gören, birbirleriyle akrabalık, kan bağı ve kültürel olarak etkileşim içinde olan Kürtlerin, tarihsel ilişkileri, kader ve duygu birlikleri var. İşte bu birliğin birbirilerini etkilememesi için özellikle Rojava’daki devrim dinamiğinin Bakur’a yansımasının önüne geçmek adına 2015’ten sonra büyük bir çaba içine girildi. Türk devletinin tarihsel korkuları, beka olarak varoluş kodları Rojava’da ortaya çıkan dinamikle birlikte başka bir boyut kazandı.
Bakurê Kurdistan'da Rojava Devrimi yeterince algılanabilmekte, lakin buna uygun bir siyasal ve toplumsal pozisyon alma konusunda bazı aksaklıklar söz konusudur. Bu durumun nedenleri arasında iletişim eksiklikleri, baskı ve sansür gibi faktörlerden bahsedebiliriz. Rojava Devrimi'nin yoğunluğu ve çeşitliliği, haberlerin yetersiz veya yanlış aktarılmasına da sebep olabilir. Bilinçli çabalarla ve doğru bilgilendirmeyle Rojava Devrimi'nin, Bakurê Kurdistan'da daha geniş bir şekilde algılanması mümkün olabilir.
Rojava Devrimi, pratik literatür anlamında Kürtlere neler kazandırdı?
Rojava'da devrim süreci, demokratik özerk sistemi ve özgürlükçü ideallerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik sürdürülebilirlik, kültürel çeşitlilik ve yerel öz yönetim gibi ilkeler üzerine inşa edilen karakteri, mevcut kapitalist sistemin ilişki biçimlerini olduğu kadar mevcut bölgesel ulus devletlerin sosyal kurgularına bir alternatiftir aynı zamanda. Bu alternatif modelin Bakur başta olmak üzere diğer bölgelerdeki Kürtleri etkilememesi için 2015’ten sonra çok büyük bir baskı ve yıpratma stratejisi devreye konulmuştur.
Rojava Devrimi'nin bütün etik çerçeveleriyle anlaşılması, olgusal ve objektif bilgilerin sağlanması, iletişim kanallarının açılması ve farklı gruplar arasında diyalog ve anlayışın geliştirilmesi açısında da hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda, Bakurê Kurdistan'da Rojava Devrimi hakkında daha fazla öznellik bilincinin oluşturulması, yeni bir demokratik kültür ve savunuculuk projesinin oluşması her zamankinden daha elzemdir. Bunun yanı sıra kamuoyu çalışmaları, iletişimsel yeni stratejiler ve kamu bilinçlendirme faaliyetlerine ağırlık verilmelidir. Ancak böylesi bir toplumsal yelpaze üzerinden geliştirilecek bir iletişimsel stratejisi ile hem küresel güçleri hem de bölgesel aktörleri olası bir barış sürecine çekmek mümkün olabilir. Evet, Rojava'nın ihtiyaç duyduğu unsurlar arasında Kürtler arası bir ittifak ruhu ve küresel düzeyde siyasi, ekonomik ve diplomatik destek önemli bir yer tutar. Kürtler arası bir ittifak ruhu, farklı Kürt grupları arasında dayanışma, iş birliği ve ortak hedeflere odaklanma anlamına gelir. Bu, Kürtlerin birlikte hareket ederek güçlerini birleştirmesi ve çeşitli sorunlarla mücadele etmesi anlamına gelir. Bu ittifak ruhu, Kürtlerin Rojava'daki devrim sürecine destek olması ve Rojava'daki deneyimlerin diğer Kürt bölgelerde anlaşılması açısından da önemlidir.
Bu ittifak ruhunun ne tür katkıları olacak?
Bu durumun Rojava'nın uluslararası arenada tanınması ve güçlendirilmesinin önünü açacağı, Rojava’da inşa edilen modelin bölge devletlerinin hukuki statülerini zedelemeyeceği, bölünmeye veya ayrışmaya yol açmayacağı, uluslararası hukuk çerçevesinde mevcut ulus-devletlerin anayasaları doğrultusunda bir özerklik tipolojisine denk gelebileceği net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Buradan hareketle Kürtler arası bir ittifak ruhu ve küresel düzeyde siyasi, ekonomik ve diplomatik bir ağın oluşması, Rojava'nın güçlenmesine ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunacaktır.
Özerk Yönetim, DAİŞ üyelerine dönük yargısal bir süreç başlatacağını duyurdu. Rojava’daki sistemin sacayaklarından biri olan hukuk sistemi bu süreci kotarabilecek mi, süreç nasıl işlemeli?
DAİŞ üyelerine dönük yargısal süreçlerde, Rojava'daki hukuk sisteminin bu süreci başarıyla yürütmesi için adil, tarafsız ve uluslararası standartlara uygun bir şekilde işlemesi önemlidir. Bu süreçte şeffaflık, delillere dayalı yargılama, hukuki temsil, öznelerin güvende hissetmeleri ve insan haklarına saygı gibi ilkelerin gözetilmesi gerekmektedir. Rojava'da oluşturulan hukuk sistemi, bu ilkeleri benimseyerek adil bir süreci kotarabilecek potansiyele sahiptir.
Özerk Yönetim’in DAİŞ’lilere yönelik başlattığı yargısal süreç hem hukuki, hem siyasi hem de bölgesel ve uluslararası ilişkilerle ilgili sonuçları olacak bir gelişmedir. DAİŞ’in askeri varlığına küçük hücre yapıları dışında son verildi. DAİŞ’lilerin işlediği insanlık ve savaş suçları ve bu suçlarla ilgili yargılanmalar henüz yapılamadı. DAİŞ bütün dünyanın gözü önünde insanlığa karşı suçlar işledi. Kürtlere, bölge halklarına, dünya halklarına korkunç katliamlar, insanlık dışı suçlar işledi. Şengal’den Fransa ve Avustralya’ya kadar insanlık dışı suçlar işledi. Özerk Yönetim’in işlenen bu suçlara karşı bir süredir yargılama talepleri vardı. 60 farklı ülkeden DAİŞ’liler şu an Hol Kampı’nda kalmakta. Eğer DAİŞ’lilerle ilgili bir yargılama süreci başlatılırsa bu evrensel adaletin tecellisi anlamında oldukça önemli olur. DAİŞ’lilerin yargılanması sembolik olarak DAİŞ’in insanlık dışı eylemlerinin yargılanması anlamına gelecektir.
Bu yargılamaların ne tür sonuçları olacaktır?
DAİŞ, Irak’tan Suriye’ye kadar geniş bir alanı kontrol etmiş, Musul ve Reqa’yı işgal altına alarak oraları başkent yapmış bir yapı. Buralarda siyasi etki alanını ve nüfusunu artırarak bölgeye yayılmaya çalışan, Kurdistan’ın bütün parçalarını hilafetin toprağı saymış, oralara saldırılar düzenlemiş, soykırım suçu işlemiş bir yapı. Bu yapı Kürtlerin büyük mücadelesi, bedeli ve direnciyle etkisiz hale getirildi. Bölgeye ve dünyaya bela olan bu yapı, Kürtlerin birçok riskleri göze alarak ortaya koyduğu mücadele ile etkisizleştirildi. Dolayısıyla bir zamanlar askeri ve siyasi bir özne olan DAİŞ mensuplarının yargılanmasının siyasi sonuçları da olacaktır. Bu yargılamaları yapan özne olmak başlı başına Özerk Yönetim’e siyasi bir öznellik yüklüyor.
Burada sadece DAİŞ mi yargılanmış olacak?
DAİŞ, Irak ve Suriye’de siyasi ve askeri etki alanını genişlettiği süreçte bunu bölgesel ve küresel bazı güçlerin desteği, rızası ve yönlendirmesiyle yaptı. DAİŞ’lilerin yargılanması demek aynı zamanda DAİŞ’e destek vermiş ve dolayısıyla DAİŞ’in işlediği insanlık suçlarına dâhil olmuş güçlerin de yargılanması demek. DAİŞ’lilerin yargılanması demek, DAİŞ’e lojistik destek sunan, DAİŞ’le petrol ticareti yapan, DAİŞ’lilere silah vermiş, onları himaye etmiş kişi ve yapıların da yargılanması demektir. Bu konuda uluslararası kurum ve mahkemelerde çokça dosyanın oluştuğunu biliyoruz. Dolayısıyla DAİŞ’lilerin yargılanmasının, DAİŞ’in işlediği savaş ve insanlık suçlarında ona hamilik yapmış bölgesel ve uluslararası güçlerin de yargılanması demektir. Bu açıdan yargılama sürecinin de bölgesel ve uluslararası gelişmelere etki edebileceğini söylemek mümkündür.