Gerilla alanlarından izlenimler...

Çoğu 20’li yaşlarında olan bu gerillalar, iradenin en zorlu sınavından geçmiş durumda. Kavga ise kavga, savaş ise savaş, barış ise barış diyen gerillalar, Rêber Apo’ya bağlı olduklarını ve ne karar alırsa alsın, mutlaka yerine getireceklerini vurguluyor.

GERİLLA DİRENİŞİ

Gerilla alanlarındayız.

Gerillalar, son aylarda yaşananlara temkinli yaklaşıyor. Rêber Apo’ya bağlı olduklarını, ne karar alırsa alsın, onu mutlaka yerine getireceklerini belirtiyorlar.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 1 Ekim’de Meclis’in yeni yasama yılı açılışında DEM Parti sıralarını ziyaret ederek yaptığı tokalaşma "yeni bir sürecin başlangıcı mı?" tartışmalarını alevlendirdi. Tokalaşmanın ardından, 22 Ekim 2024’te Bahçeli, partisinin grup toplantısında Önder Apo'ya örgütü lağvetme çağrısı yaptı. Bu konuşmasında ‘umut hakkı'ndan söz eden Bahçeli, Önder Apo'nun Meclis’te DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması yönünde mesajlar verdi. Tüm bu gelişmeleri, bir grup gerillayla birlikte izliyoruz.

 Bahçeli’nin bu çağrıyı yaptığı günün akşamı, önce yandaş medya, sonra da kısmen daha bağımsız olan muhalif televizyon kanallarında yapılan tartışmaları dinliyoruz. Şaşkınlık ve şok hali, televizyon sunucularının yüzlerinden de okunuyor. Bazı sunucu ve yorumcular ise yüzleri kızarmadan, yüz yıldır bilinen o klasik söylemlerini tekrarlamaya devam ediyor.

‘GERİLLAYI YENEMEYECEKLERİNİ ANLADILAR’

Sinan isimli PKK yöneticisine, Bahçeli’nin çağrısını nasıl yorumladığını soruyor ve şu yanıtı alıyorum: “Türkiye yarım yüz yıldır bizimle savaşıyor. Her yıl, ‘bitirdik, sonlarını getirdik,’ diyorlar. Erdoğan, bu yıl Zap, Metîna, Avaşîn, Garê hattında yürüttükleri ‘Pençe Kilit’ işgal operasyonları için de ‘kilidi kapattık’ diyordu. Ancak şimdi, kilidi biz onların üzerine kapattık! Devlet, gerilla direnişimiz karşısında sıkıştı. Bu yıl çok başarılı eylemler gerçekleştirdik. Arkadaşlarımız gerçekten çok iyi savaştı. Artık bizi yenemeyeceklerini anladılar.” Sinan, bölgede yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler ile küresel sermayenin enerji hatlarını güvenceye almak için başlattığı 'yol temizliği’ ve 3. Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye olası yansımalarını değerlendirerek, koşulların Bahçeli’yi böyle bir açıklamaya zorlamış olabileceğini de belirtiyor ve şunları ekliyor: "Bahçeli, nihayet Başkanımız üzerinde yıllardır sürdürdükleri ağırlaştırılmış tecridi itiraf etmiş oldu. Daha da önemlisi, sorunun çözüm muhatabının Önderlik olduğu gerçeğini artık kabullenmiş oluyorlar."

‘BİZİM İÇİNDE OLMADIĞIMIZ HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLEMEZ’

Rojhilatlı, Medya isimli 11 yıllık kadın gerilla, araya girerek şunları söylüyor: "Heval, Türk devleti artık inkâr ve soykırım politikalarıyla, yaşadıkları ekonomik krizle bu savaşı yürütemez. Türk devletinin resmi ideolojisi parçalanıyor; paçavraya dönüşmüş görüşleri artık dikiş tutmuyor. Dört parça Kürdistan’da artık biz varız ve en örgütlü güç biziz. Bizim içinde yer almadığımız hiçbir sorun çözülemez. Rojava’da kanımız aktı. Bu halk, kanıyla onurlu bir tarih yazdı. Rojhilat’ta da ‘Jin, Jiyan, Azadî’ şiarıyla kadınlar tarih yazıyor." Medya, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüne kadar bu savaşı yürüteceklerini de vurguluyor.

Tartışmalar geç saate kadar devam ediyor. Sabah erkenden uyanıyoruz. Sinan, Medya ve bir grup gerillayı arkamızda bırakarak, farklı bir alana doğru arabayla yola çıkıyoruz. Arabayı, 20 yıllık Azeri bir gerilla kullanıyor. Arabada, Türkiye’de uzun yıllar zindanda kalmış orta yaşlı, Siirtli bir PKK yöneticisi de var. Yol boyunca, Bahçeli’nin bir gün önce yapmış olduğu çağrıyı değerlendiriyoruz. 

Yol uzun ve Türk savaş uçakları ile insansız keşif uçaklarının tehdidi altında ilerliyoruz. Gri bulutların altında, kocaman kayaların örttüğü göğe doğru tırmanan dağlardan, derin vadiler ve tepelerden akıp gelen kar ve yağmur sularının bozduğu yollardan geçiyoruz. Sağlı sollu, toprak ve taştan yapılmış, üstü mavi brandalarla örtülmüş toprak damlı evler... Bazıları oturulamaz halde; dış sıvası dökülmüş, pencereler şeffaf naylonla, kapıları ise yırtık battaniyelerle kapatılmış. Çoban köpekleri, bizi gördükleri anda sürüden ayrılıp arabamızı kovalıyor. Harap olmuş köyler, dağlar ve vadiler arkamızda kalıyor.
Köylerin içine ve yol kenarlarına düşmüş roket ve kazan parçaları... Yanmış orman ve tarlalar, harap olmuş köyler, hava saldırılarında öldürülen hayvan sürüleri... Acımasız savaşın kokusunu alıyor insan.

 KATLİAMLARLA YÜZLEŞMEK

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı, destekleyebileceğim bir talep. Ama niye Meclis’e geliyor? Şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız işler yapmamamız lazım’’ diyor. Peki, Kürtlerin hassasiyetleri yok mu? Kayıp yakınlarının yüreğine düşen ateş nasıl söndürülecek? Roboskî, Nusaybin, Sur, Cizire... Sayfaların ağırlığını taşıyamayacak kadar ağır olan bu katliamlarla nasıl yüzleşilecek?

Özgür Özel ve Bahçeli’nin açıklamalarını, PKK’li gazi gerillalarla konuşarak onların duygularını öğrenmek istiyorum. Yarım yüzyıldır süren Türkiye ile yürüttükleri savaşta vücutlarının bir parçasını kaybetmiş bu insanlar ne düşünüyor? Barış için umutları var mı? Arabayı kullanan Azeri gerilla, bir elini, ayağını ve gözünü yitirmiş fakat silah kullanabilecek durumda olan gerillaların, ısrarla savaş alanlarına geri dönmek ve cephedeki arkadaşlarıyla omuz omuza savaşmak istediklerini söylüyor.

 Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra hedefimize ulaşıyoruz. Çay, kahve ve sıcak bir karşılama...

Güvenlik nedeniyle yanımda telefon, bilgisayar, fotoğraf makinesi ve kamera taşımama izin verilmiyor. Küçük bir not defterine tükenmez kalemle notlar alıyorum. İlkinden daha kalabalık bir gerilla grubuyla karşılaşıyorum. Mozaik bir grup bu. İçlerinde Türk, Arap ve dört parça Kürdistan’dan olanlar var. Ağır yaralı, yarası hafif ve sağlıklı olanlar da var.

 ‘İŞGAL SALDIRILARINA SON VERSİNLER’

Her biriyle ayrı ayrı sohbet ediyorum. Adının Roj olduğunu söyleyen Türk kadın gerilla, Ankara’da üniversite okurken Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışmış ve 11 yıl önce gerillaya katılmış. Kürtçeyi akıcı konuşuyor. Sağlık sorunları var, ancak çok hareketli, samimi ve güleç yüzlü. Bahçeli’nin yaklaşımını fazla güven verici ve samimi görmüyor. Sorunu çözmeye niyetlerinin olduğuna inanmıyor ve ekliyor: “Bu faşist yönetim altında halklar zulüm çekiyor. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve ekonomik kriz ülkeyi yaşanamaz hale getirdi. İnsanlar bu güzelim ülkeden kaçıyor. Rêber Apo’ya ‘örgütü feshet’ diyeceğine, operasyonlara ve işgal saldırılarına son versinler. Türkiye’deki bu yoksulluğun tek nedeni yürütülen bu kirli savaş. Umarım ipe un sermezler ve bu kez gerçekten sorunu çözerler.”

İHTİYATLI YAKLAŞIM

Dêrazorlu Ali, bir Arap. İki kardeşi DAİŞ çetelerine katılmış. Dêrazor’un DAİŞ çetelerinden temizlenmesi hamlesinde Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışmış ve bir yıl sonra gerilla saflarına katılmış. Kürt Özgürlük Hareketi ilişkilenince, kardeşleri tarafından hem ailesi hem de kendisi ölümle tehdit edilmiş. "Gerillaya katıldığımda ilk başlarda zorlandım ama sonradan alıştım’’ diyor. Kürtçeyi çok kısa zamanda öğrendiğini belirtiyor. Bir yıl önce mayın patlaması sonucu iki gözünü yitirmiş. "Mayının patladığı o anı hatırlamıyorum. İlk dönemler gerçekten çok zordu. Arkadaşların yardımıyla işlerimi hallediyordum, fakat şimdi kendi işlerimi kendim görüyorum’’ diyor ve arkadaşları için nasıl salata doğradığını gösteriyor. Ali’nin yorum gücü gelişkin. Bölgede yaşanan siyasi gelişmelere oldukça hakim. DAİŞ’in İslam'ı nasıl kirlettiğini anlatıyor. Bahçeli’nin açıklamasına ise ihtiyatlı yaklaşıyor.

‘OSMANLI’DA OYUN ÇOK’

Sara isimli gerilla ise, üniversite 2. sınıfta okurken gerilla saflarına katılmış. Zap’ta ‘Pençe Kilit’ operasyonlarına yönelik gerçekleştirdikleri eylem sırasında sol bacağından yaralanmış. Ayağında 8-10 vida var. Sürekli volta atıyor ve "Yakında tamamen iyileşirim. Amacım, yaralandığım yere tekrar geri dönmek" diyor. Bahçeli’nin açıklamasını sorduğumda ise kısaca, "Osmanlı’da oyun çok" diyor.

Çoğu 20’li yaşlarda, cıva gibi gençler. İradenin en zorlu sınavından geçmişler. Kavga ise kavga, savaş ise savaş, barış ise barış… Gerillalar, Rêber Apo’ya bağlı olduklarını ve ne karar alırsa alsın, onu mutlaka yerine getireceklerini belirtiyor.

Bu savaş er ya da geç bitecek. Eğer Türk devleti, Türkiye'nin birliğini zayıflatacak her şeyden uzak durmazsa, bu savaş Türkiye’nin son savaşı olmayacak! Bu süreç yalnızca Kürt halkının varoluş mücadelesi değil, aynı zamanda kolektif ruhun yeniden inşası. Bu yüzden, negatif dilin karanlığından kurtulup güven verici yaklaşımlar geliştirilmeli.