Kaniya Kurda’nın ihtiyar Egîdi'nin ardından…

“Savaşta cephe hattına ne kadar yakınsanız” diyor Ernest Hemingway “o kadar güzel ve yiğit insan tanırsınız.” Kobanê’nin yiğitliği inkara gelinmeyen Apê Nemir’ını da bir cephe hattında tanıdım: Elinde silah, gözlerinde ışık, yüreğinde inançla…

APÊ NEMIR

Çoğu zaman hak ettikleri değeri görmeseler de, bilinmeseler de halkların, toplumların yiğitleri vardır.

Onlar toplumlarının ahlaki-politik değerlerinin bağrından yiğit olarak doğar, yiğit olarak yaşar ve yiğit olarak da yaşama gözlerini yumarlar.

Toplumsal özdeğerler mirasının taşıyıcısıdırlar, onlar… Geride bıraktıkları miras ise toplumsal değerler olur: yiğitlik, mertlik, kahramanlık, yurtseverlik gibi...

Hani şair diyor ya, ‘yiğitlik inkar gelinmez…’ İşte yiğitlikleri inkar gelinmeyen, gelinemez olanlardır, onlar.

Hafızasızlığın hükümranlığının farz kılındığı bu zaman ve topraklarda inkara karşı isyanın, lanete karşı kutsiyetin savaşımlarındandır, onların yiğitlikleri…

Bazı coğrafyalarda şövalye, bazılarında samurayı, bazılarında palevan olur, onların isimleri. Lanet ile kutsiyetin iç içe geçtiği Kürdistan’da Egîd’tir, (yiğit) isimleri.

Kürdistan’da toplumun ve toplumsal değerlerin savunucularına verilen isimdir, Egîd… Onlar en zor zamanlarda hawarına yetişir, toplumlarının…

**

Apê Nemir de ülkesi parçalanıp işgal edilmiş, dili lâl edilmiş, kimlik yerine ise mektum varakası eline tutuşturulmuş bir egîd’ydi Kürdistan’ın.

“Savaşta cephe hattına ne kadar yakınsanız” diyor Ernest Hemingway “o kadar güzel ve yiğit insan tanırsınız.”

70’î aşkın yaşıyla o egîd’i, hiçbir zaman içimizi ısındıramadığımız bir sınır boyunda tanıdım. 2014’ün temmuzuydu, onu Kobanê-Suruç sınırındaki Çarixlî-Aşmê tepesinde ilk gördüğümde.

Başında Kürt kefiyesi, eskimeye yüz tutmuş kıyafetinin üzerine bağladığı rexti ve omuzunda silahıyla bir aşiret savaşçısını andırıyordu.  

Yüzünde halkının yüzyıllardır süren acılarının izleri, ellerinde taşı toprağı bereket ülkesine rağmen fukaralığın eseri nasırlar…

Gözlerinde yüzyılların özlem ve umut kıvılcımı, duruşunda bir egîdin asaletinin mağruruyla hawarına gelmişti, genç savaşçıların.

**

Temmuz başıydı ve DAİŞ Kobanê’ye yönelik saldırılar başlatmıştı. İlk saldırılarını da Kürt Halk Önderi’nin Rojava’ya geçtiği tarihte (2 Temmuz 1979) ve mekanda gerçekleştiriyorlardı.

Ve 19 Temmuz’da, yani devrimin yıl dönümünde cuma namazını da Kobanê’de kılacaklarını söylüyorlardı. Ankara’daki emirlerinden ferman böyleydi…

İşte Apê Nemir de fermana karşı yüzyılların özlemi olan devrimini savunmak için sarılmış silahına ve koşmuştu cepheye.

Gerçek ismi Xelîl Osman’dı, Kobanêli Apê Nemir’in. Sömürgecinin açlığa mahkum etme politikalarından dolayı uzun yıllar Suriye’nin değişik kentlerinde yaşamak zorunda kalmıştı.

Devrimle birlikte dönmüştü, doğup büyüdüğü topraklara. Ne de olsa her nebat kendi kökünde, her kuş kendi sürüsüyle uçardı…

Kod isminin anlamını sordum: Neden “Nemir” (Ölümsüz) diye… Ahir zamanların bilgeliğinde bir cevap: “Devrimi gördüm, artık ölmem. Devrim zafere ulaşmadan kimse öldüremez beni, bu saatten sonra…”

Sahi, işgal altındaki bir ülkede her gün, her saat, her saniye zaten ölüm değil miydi. Sürekli ölüm, her gün ölüm… Peki ya özgürce çekilen tek bir nefesin hazzı…

**

Saldırılar devam ediyordu ve Apê Nemir de ilerlemiş yaşına rağmen cepheden cepheye koşuyordu, yirmili yaşlarındaki genç egîdlerle omuz omuza…

Saldırıların ağırlaştığı, kent savaşının başladığı ve “Kobanê düştü, düşüyor” diye sevinç naralarının çekildiği ekim ayında yine karşılaştık Apê Nemir’le.

Gazeteci arkadaşım Abdurrahman Gök’le beraber doğu cephesinde, harabeye dönmüş yapılar arasında bir mevziye girdiğimizde yine karşılaşıyoruz, Apê Nemir’le.

70 yaşında, ama devrim savunmasında bir mevziyi tutmuş, inanç ve moral aşılıyor genç savaşçılara ve cesaretle direnişe davet ediyor tereddüt edenleri...

Komşu mevzide ise 18 yaşında genç gerila Nefel var.  Devrimin tehlikede olduğunu görünce Botan’dan yönünü vermiş Kobanê’ye, Nefel. Şimdi dedesi yaşındaki Apê Nemir’le silah arkadaşı…

Kürt Halk Önderi’nin felsefesiyle ataerkil tabuları ayakları altına alan Apê Nemir, bütün camêrliğiyle, Nefel için “Benim komutanımdır” diyor.

Mevzisinde gözünü bir an olsun düşmanın üzerinden ayırmayan Apê Nemir, ülke ve devrim savunmasına çağrı yapıyor, topraklarını asla işgalcilere bırakmayacaklarını söylüyor.

“Kobanê’de iki göz odam var. Ben ve iki oğlum o iki göz oda için savaşıyoruz. Burası bizim zikriyatımızın (hafızamızın) olduğu topraklar. Nasıl bırakırız?” diye soruyor.

**

Birileri DAİŞ’e ihale ettikleri Kobanê’nin düşmesini dört gözle beklerken, Apê Nemir gibi kahramanların direnişi de büyüyor.

Direnişin bedeli olur, elbet. Apê Nemir de yaralanarak, bu bedeli öder. Ama Apê Nemir gibi serde yiğitlik olanın yoktur, böyle hesapları…

Tedavi için Bakurê Kurdistan’a gönderilir. Ama o sınır hattından ayrılmaz, gözü ve yüreği direnişte.

Direnişle geçen aylardan sonra Kobanê’de zafer bayrağı göndere çekilince, döner uğruna kan döktüğü topraklarına ve başlar, harabeye dönmüş şehrini inşa etmeye. 

Ankara’daki sözde halife kabullenmiyor yenilgiyi ve “bu savaş yeni başlıyor” tehditlerini savuruyordu.

Tarihler 2015’in 25 Haziranını gösterdiğinde DAİŞ’liler tekrar Kobanê’ye girip sivil halktan yenilgilerinin intikamını almaya çalışınca Apê Nemir yine direnişteydi. O direnişte, bir çocuğu da şehitler kervanına katıldı.

**

Bir kolunu kaybeden Apê Nemir ilerlemiş yaşına rağmen gaziler kurumundan şehit aileleri kurumuna, mahalle komününden özsavunma çalışmalarına dek, durmadan yorulmadan inşa çalışmalarında da yerini aldı.

Emek vermeyen değer bilmez, derler ya işte Apê Nemir de verdiği emeğin ve ödediği bedelin bilinciyle sarıldı, devrime.

Yüzyıllardır süren bir esaretin ardından gelen özgürlüğün tadıydı, onu ilerlemiş yaşına rağmen bir an bile dur durak bilmeksizin coşku ve heyecanla koşuşturan.

Hani derler ya, devrime katılanlar vardır, bir de devrime gelenler. O hiçbir zaman gelenlerden olmadı. O canıyla, kanıyla, inancıyla iman edip katılanlardı.

Ondandır ki, savaştan sonra imkanlar olmasına rağmen tekrar Kaniya Kurda’daki iki göz evine döndü ve torunlarıyla orada yaşadı.

**

Mağrur olduğu kadar vefalıydı da… Bakurê Kurdistan’a yolu düşünce de ilk ziyaret ettiği yer genç yoldaşı Nefel’in doğduğu yer olan Sêrt’in Erûh ilçesi olur.

Kobanê’nin Bexdik köyünde şehadete ulaşan Nefel’in ailesine, “Nefel benim kızımdı, yoldaşımdı, komutanımdı… Nefel’in acısı, oğlumun acısının üstündeydi” diyor.

2021’de Apê Nemir’i bu kez Kaniya Kurda’daki iki göz evinde ziyaret ettiğimde, duvarda asılı olan Şehîd Nefel’in fotoğrafını göstererek, “Biliyor musun, her gün onunla konuşuyorum” dedi.

**

Savaşın en yoğun olduğu o günlerin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Apê nemir, 14 Ekim günü uğruna savaştığı, bedel ödediği o iki göz odasında hayata gözlerini yumdu.

Uğurlar olsun yaşlı egîd, uğurlar olsun… Seni orada güleç yüzlü Nefel karşılayacak ve buyur edecek Egîd’ler divanının baş köşesine…