Karanlık, Kobanê’de kaybetti
QSD Fırat Bölgesi Komutanlarından Cemil Mazlum, 7 yıl önce Kobanê’de varlık yokluk savaşı verildiğini belirterek, “Ya karanlık kazanacaktı ya da aydınlık. Kobanê’de kazanan aydınlık oldu” dedi.
QSD Fırat Bölgesi Komutanlarından Cemil Mazlum, 7 yıl önce Kobanê’de varlık yokluk savaşı verildiğini belirterek, “Ya karanlık kazanacaktı ya da aydınlık. Kobanê’de kazanan aydınlık oldu” dedi.
Kobanê zaferiyle birlikte dünyanın DAİŞ’e karşı savaşabilme cesaretini kazandığını ve uluslararası güçlerin savaş kararı aldığını hatırlatan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Fırat Bölgesi komutanlarından Cemil Mazlum, 2014’te DAİŞ’i ve destekçilerini yendikleri gibi bugün de işgalcileri yenebileceklerini söyledi.
QSD Fırat Bölgesi komutanlarından Cemil Mazlum, Kobanê’yi işgal saldırılarının yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorunlarını yanıtladı.
Kobanê saldırıları başlamadan önce bölgedeki atmosferi biraz hatırlatır mısınız?
Kobanê saldırıları 7 yılı arkasında bıraktı, 8. yılına giriyor. Kobanê direnişinde DAİŞ’e karşı direnen ve hayatlarını feda eden tüm şehitler şahsında, Arîn Mîrkan, Gelhat, Êriş, Zozan, Rêvan, Dilgeş ve tüm Kobanê direnişi şehitlerini anıyorum ve anıları önünde eğiliyorum.
DAİŞ Kobanê’ye saldırmadan önce, zaten Ortadoğu ve Suriye’de halkların başlatmış olduğu bir süreç vardı. Yaşanan bu süreçte ortaya çıkan boşluğun istismar edilmesinin önüne geçen Kürtler, kendi sistemlerini ve örgütlülüklerini kurmuştu. Kürt halkı, özgürlük felsefesi ve fikri temelinde kendini örgütledi ve savundu. Kürt halkı, Rojava ve Suriye halkı için Rojava Devrimi temelinde kendini üç kanton şeklinde örgütledi. Efrîn, Kobanê ve Cizîrê kantonları oluşturuldu. Elbette o zamanın koşulları zordu. Şam hükümetinin saldırıları vardı. Yine, ‘özgür ordu’ adı altında kendini örgütleyen; El Nusra, Ehrar el Şam ve bölgedeki bazı güçler tarafından desteklenen diğer birçok çete grubundan oluşan bu yapının saldırıları vardı. Efrîn, Cizîrê ve Kobanê kantonları çetelerin çemberindeydi. Bu üç bölge, aynı zamanda kendi örgütlemelerini yapıp savunma halindeydi. Ehrar El Şam, Cebhet El Nusra ve ‘özgür ordu’ adı altında kendilerini isimlendiren ve bölge güçleri tarafından desteklenen çete saldırılarına karşı 2011’den 2014’e kadar sürekli bir direniş oldu. Kürt halkı, YPG ve YPJ savaşçıları, tüm saldırılara karşı kendilerini savunmayı bildiler. Kendi güvenlik sistemini oluşturmayı başardılar.
2014’ün başında Irak ve Suriye başta olmak üzere birçok bölgede DAİŞ ortaya çıkmaya başladı. Bu çete grubu Musul’dan başlayarak, Şengal, Suriye’nin birçok kenti, Reqa, Dêrazor, Ezaz, Haleb, Halep’in doğusu ve Tutmur’a kadar birçok alanı ele geçirdi. Hiçbir güç, devlet ve teknik DAİŞ’e karşı duramıyordu. Irak ve Suriye devletinden elde ettikleri cephane ve imkanlarla her seferinde Rojava Devrimi’ne saldırdılar. Cizîrê alanında bir çok saldırı gerçekleştirdiler. Sonra asıl hedef olarak kendilerine Kobanê’yi seçtiler.
Neden Kobanê?
Kobanê, bizim için bir semboldü. 19 Temmuz’da devrim burada başlamıştı. Halkın direnişi ve örgütlenmesi burada başlamıştı. Bu nedenle onlar aslında Kobanê’ye saldırarak halkın devrimini hedef aldı. Saldırılar başladığı zaman Kobanê çok az imkanlara sahipti. Kobanê halkı 2011’den 2014’e kadar Cebhet El Nusra, Ehrar El Şam ve diğer çetelerin çemberindeydi. O zamana kadar Kobanê halkı kendini örgütlemeyi ve savunmayı başarmıştı, ancak dediğimiz gibi saldırılar başladığında Kobanê çok az imkana sahipti. Cephanesi yoktu, büyük bir savaş verecek imkanları yoktu. Hem halk, hem YPG/YPJ savaşçıları, kendi karar ve inançlarında netti. DAİŞ saldırdığında YPG/YPJ savaşçılarına geri adım attırmayan bu inanç ve kararlılıktı. DAİŞ gibi her yere korku salan, gittiği her yerde karşısında tek mermi atılmadan teslim olunan bu çete, Kobanê halkı ve YPG/YPJ savaşçılarına karşı bunu başaramadı. Elbette bu bir varlık ve yokluk savaşıydı. Aslında Kobanê’de yapılan savaş iki zıt fikrin savaşıydı. Bir tarafta özgürlük felsefesi ve fikri, diğer taraftan despot, geri, barbar ve diktatör bir anlayışın savaşıydı. Yani aydınlık ve karanlığın savaşıydı. Ya karanlık kazanacaktı ya da aydınlık. Kobanê’de kazanan aydınlık oldu.
DAİŞ’e karşı birçok yerde savaş verildi, tabii öncesi de var. Neden Kobanê bu kadar dünyada ses getirdi?
Tüm dünya bu kararlılık ve direnişe şahit oldu. Kobanê, küçük bir yerdi, pek fazla bir desteği olmamasına rağmen bu güce karşı savaşmayı ve direnmeyi başardı. Tüm dünya anlamaya çalıştı, bu kadar kararlılık ve kahramanca savaşanları tanımak istediler. Elbette bu direniş, uluslararası güçlerin de dikkatini çekti. Aslında Kobanê’deki direniş, uluslararası güçlerin DAİŞ’e karşı savaşma kararı almasını sağladı. Öncesinde bu güçlerin öyle bir kararı yoktu. Kobanê direnişi aynı zamanda tüm dünyaya bir umut oldu. DAİŞ’e karşı savaşılabileceğini kanıtladı. Uluslararası güçler, tüm bu direnişi ve kararlılığı gördükten sonra bu savaşta kendileri de yer almak istedi.
Halklardan bu direnişe karşı büyük destek verildi. Kuzey Kürdistan’dan, Başûr ve Rojhilat’a kadar, Avrupa’nın birçok yerinde halklar destek verdi bu direnişe. Topyekun bir hamle başlatıldı. İnsanlar kendilerini sınırlara vurdu, sınırları aşıp Kobanê savaşına katıldı. Binlerce insan serhildana kalktı ve onlarca enternasyonalist bu direnişe katıldı. Kobanê bu anlamıyla sembol oldu. Bununla birlikte Suriye halklarından da büyük destek verildi. Arap, Süryan, Türkmen, yine Liwa Şemal, Suwar Reqa, Cebhet el Ekrad gibi özgürlükçü gruplar direnişe katıldı. Bu direniş ve destekle YPG/YPJ savaşçıları başardı.
Kobanê zaferi bölgede ve özelde Rojava Devrimi’nin gidişatında nasıl bir etki yarattı?
Kobanê direnişi, Suriye’de bir başlangıç oldu. Suriye’de DAİŞ’e karşı ilk başarı ve zafer oldu. Böylelikle Suriye’nin işgal edilmiş diğer alanlarına yöneldiler. Suriye’nin işgal edilmiş diğer alanlarını özgürleştirme hamleleri başladı. Bu hamlelere Suriye halkları katıldı. Tüm bunlar QSD içinde toplanarak kendilerini sistemleştirerek işgalcileri kendi topraklarından çıkartma sürecini başlattı. Zaten YPG/YPJ, Baxoz’a kadar bu direnişe devam etti. 6-7 yıl boyunca büyük bir direniş ve savaş süreci yaşandı. Her geçen gün DAİŞ’e karşı direnişlerini büyüttüler. Elbette bu süreç boyunca çok ağır bedeller de verildi. Binlerce şehit verildi. Yüz binler göç etti. Binlerce insan DAİŞ tarafından katledildi. DAİŞ tarafından kaçırılan ve hala akibetleri belli olmayan binlerce insan var. YPG/YPJ ve QSD, bu direnişi Baxoz’a kadar sürdürdü ve DAİŞ’i, son merkezi olan Baxoz’da da tamamıyla temizledi.
Hala fikir ve anlayış olarak DAİŞ devam ediyor. Özgürlük fikri ve demokratik ulus projesine karşı saldırılar olduğu ve bu proje kabul edilmediği sürece, DAİŞ gibi bu kadar tehlikeli bir çetenin yenilemesine zemin oluşturuyor.
DAİŞ fikrinin ve zihniyetinin tekrardan canlanması ve özgürlük projesine karşı savaşma zemini hala ortadan kalkmış değil. Bunun somut örneği topraklarımızın hala işgal edilmeye devam etmesidir. Özgürlük felsefesi ve fikrine saldıran herkes, bizim için DAİŞ zihniyetidir. Bugün hala farklı saldırı ve işgallerle Kuzey-Doğu Suriye üzerindeki saldırılar devam ediyor. İşgal edilmiş alanlarımız var. Kuzey-Doğu Suriye somutunda bu net bir şekilde görünüyor.
Kuzey-Doğu Suriye’nin birçok alanı saldırı tehdidi ile karşı karşıya, bazı alanları da işgal edilmiş. Bunlara yönelik neler belirtebilirsiniz?
Halkımız son 10 yıl boyunca yaşanan savaşta büyük tecrübeler edindi. Kimin dost, kimin düşman olduğunu biliyor. Bizler QSD savaşçıları olarak çok iyi biliyoruz ki; bizim dostumuz halkımızdır. Bizim tek güvencemiz, halkımız, savaşçılarımızdır. Kendine ve kendi gücüne güvenerek, kendi kararımızda net olarak ve şehitlerimize verdiğimiz sözümüz dahilinde direnişimizi yaparız. Dışardan hiçbir güçten beklenti içinde olmadan yaparız.
Suriye’nin durumu ortada. Siyasi ve ekonomik kriz devam ediyor. Hala bazı güçlerin, uluslararası devletlerin ve bölge devletlerinin farklı farklı hesapları var Suriye’de. Bundan dolayı öyle “DAİŞ’i yendik”, “güvenliğimizi sağlama aldık” gibi gafletlere kapılmıyoruz. Kuzey-Doğu Suriye’deki tüm halklar olarak, ekonomik, askeri ve siyasi krizlere karşı birlikte savunma içinde olmamız gerekir. 2014’te yaşanan zorlu süreci nasıl birlikte aştıysak, bu süreçleri de birlikte aşacağız. Bugün elimizde imkanlar daha fazla ve bizler bu imkanlarla her şeyin üstesinden geliriz. Evet, yaşanan bazı eksiklikler var, bazı yetmezlikler de var. Bunu görüyoruz. Ancak bizim karşımızda hala büyük bir düşman var. Büyük tehditlerle karşı karşıyayız. Bizim şu anda tek hedefimiz, bu tehditlere karşı başarmaktır. Kuzey-Doğu Suriye’deki devrimi garantiye almaktır. Bizim 10 yıllık bir tecrübemiz var. Nasıl ki daha önce yendik, bugün de onların tüm planlarını boşa çıkartabiliriz.