Kobanê direnişinin ilk sayfası: Serzûrî

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi tarihine onlarca kahramanlık destanı bırakıldı. Bunlardan biri de Kobanê’nin Serzûrî köyünün ilkokulunda 12 Kürt evladı tarafından yazıldı.

Birçoğu daha savaşta çok yeni olan 12 savaşçı, küçük bir köy okulunda, ellerinde sadece bireysel silahlarıyla tank, panzer ve ağır silahlar eşliğindeki yüzlerce DAİŞ çetesi elemanına karşı 36 saat boyunca direndi. Tarihe büyük bir direniş destanı bıraktılar. DAİŞ, sınırı onlar için sonuna kadar açan Türk devletinin desteğini arkasına almanın rahatlığı; Musul, Şengal, Reqa ve Tebqa’yı ele geçirdikten sonra edindiği ağır silah ve cephaneyle kendinden emin bir şekilde Kobanê’yi işgal etmek için Serzûrî köyüne saldırdı. Kobanê direnişinin ilk işareti burada verildi. Bu nedenle bölge halkı arasında Serzûrî direnişi, ‘yüzyılın direnişinin ilk sayfası’ diye görülüyor. DAİŞ ile savaştan söz edildiğinde Serzûrî’den önce ve sonra diye söz edilir. 

Serzûrî direnişiyle birlikte artık bölge halkı anladı ki; DAİŞ’e karşı büyük savaş verilebilir. Serzûrî savaşçıları, son bombaları kalana kadar savaşmaya devam etti; son bombalarının pimlerini çekip birbirlerine sarılarak, Kürdistan Özgürlük Mücadelesine bağlılık sloganlarıyla şehadete yürüdüler. 

DİRENİŞTEN ÖNCEKİ DURUM

Türk devleti, sınırdaki bölgeler olan Girê Spî, Serêkaniyê, Şêxler, İdlib, Halep, Halep’in batısı, Kobanê ve Lazkiye dağlarını çetelerin kampları haline getirmişti. Bu çetelere lojistik yardım, sağlık malzemeleri, istihbarat, cephane ve savaş planı dahil her türlü yardım yapılıyordu. 8 Kasım 2012’de El Nusra ve Xureba El Şam çetelerinin öncülüğünde sınır kapısından Serêkaniyê’ye saldırıldı. Bu saldırıda Til Temir-Serêkaniyê, Kobanê-Serêkaniyê arasındaki bölgenin tümü işgal edildi. Böylelikle Türk devletinin Rojava’yı işgal etme amacının zemini hazırlanmış oldu. Daha sonra Türk devleti çetelere olan desteğini açık bir şekilde ortaya koydu. 18 Temmuz 2013’te Girê Spî’den Akçakale Sınır Kapısından cephane yüklü dört arabayı El Nusra ve El Qaide çetelerine gönderdi. Çeteler, bu cephaneyle Girê Spî mahallelerine ve köylerine saldırdı. 20 Temmuz’da ise Kobanê’nin doğusuna saldırdılar. Türkiye tarafından yüzlerce Cebhet el Nusra elemanı Girê Spî tarafına geçti. Reqa’dan da binlerce çete elemanı bölgeye aktarıldı. Kobanê bunlar tarafından çembere alındı. Çeteler, 4 Ağustos’ta bölgenin batısına saldırmaya başladı. Burada Şêxler köyünün batısındaki köylere saldırdılar; çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Halep’in doğusunda bulunan ve çoğunluğu Kürt olan Til Hasil ve Til Eran kasabalarında büyük bir katliam gerçekleştirdiler; 70’ten fazla sivil katledildi. Çeteler Kobanê’nin doğusundan batısına ve güneyine saldırmaya başladı. Buralarda büyük direnişler yaşandı ve çeteler o zaman Kobanê işgalinin Şam hükümeti bölgeleri gibi öyle rahat olamayacağını anladı.

Çeteler, Kobanê’nin Şêxler köyü, Serêkaniyê, Halep’in Kürt mahallesi Şêxmeqsûd, Efrîn’e bağlı Qestel Cindo’da yenildikten sonra birbirlerine düştü. Böylelikle onları destekleyen bölgedeki işgalci güçler, yeni bir model aramaya başladı ve DAİŞ devreye girdi. DAİŞ, Mart 2014’te diğer çetelerin işgali altındaki Minbic’ı işgal etti. Kobanê’nin güneyinde Sirîn kasabası, Kobanê’nin doğusu ve batısında Şêxler köyüne saldırdı. DAİŞ, Minbic’i kayıp vermeden aldığı gibi bölgeyi işgal edebileceğini sanıyordu. Fakat YPG/YPJ savaşçıları ve halkın direnişiyle önüne geçildi.

Musul, Şengal, Reqa, Dêrazor, Minbic, Cerablus, Girê Spî’nin işgalinden sonra artık hiçbir yerde DAİŞ’e karşı bir direnişin söz konusu olamayacağı düşünülüyordu. Nereye gitse teslim alıyordu. DAİŞ, kısa sürede Suriye’nin yüzde 50’sini eline geçirmiş ve ilerliyordu. DAİŞ’e karşı duracak ve onu durduracak kimse yoktu, tüm umutlar tükenmişti. Karanlık bir bulut gibi gittiği her yerin üzerine çöküyordu. Sadece Kobanê karanlığın içinde bir ışık gibi duruyordu. 

Türk devleti, DAİŞ eliyle Kobanê’yi ele geçirmeye çalışıyordu. Bu nedenle DAİŞ, üç hamleyle Kobanê’ye saldırmaya başladı. Mart, Haziran ve en son Eylül’de Kobanê’ye saldırarak tümden işgal etmeyi hedefliyordu. Bu şekilde Serêkaniyê’nin batısından Lazkiye dağlarına kadar tüm bölgeyi ele geçirecek ve Kürtleri ortadan kaldıracaktı.

TEBQA HAVAALANININ DÜŞMESİ ÖNÜNÜ AÇTI

Sadece Kobanê ve Şam rejimi elindeki Tebqa havaalanı kalmıştı. DAİŞ, dört araba ile hava alanına geçti ve savunma hattını kırdı. 6 gün süren çatışmalardan sonra 28 Temmuz 2014’te havaalanı tümden DAİŞ’in kontrolüne geçti. 300 askerin kafası kesildi Bu olay, bölgede büyük bir korku yarattı. Artık herkes DAİŞ’in iktidarına boyun eğdi. 

2 Temmuz’da Kobanê’nin batısında ve Fırat’ın etrafında bulunan Zormixar, Zubeyde, Diblê ve birçok köye saldırmaya başladı. Aynı zamanda bölgenin doğu ve güneyinde bulunan Evdiko, Ebu Sirê, Kunheftar ve diğer köylere de saldırdı. Zaten bu köyler sürekli olarak çeteler tarafından el değiştiriyordu. Aynı zamanda bu köyler sınır hattında oldukları için Türk devleti, sınırı buradan tümden çetelere açmıştı. Çeteler yaralılarını buradan Türkiye’ye götürüyorlardı ve buradan cephane yardımı yapılıyordu. 

12 Eylül’de Evdiko köyünde YPG savaşçılarına karşı kimyasal silah kullanıldı; üç savaşçı şehit düştü. Kobanê’nin doğusunda çok şiddetli çatışmalar yaşandı ve burada bin 519 DAİŞ’li öldürüldü. Aynı zamanda Türk devletinin keşif uçakları da YPG savaşçılarının üzerinde dolaşıyor ve DAİŞ’e koordinat veriyordu.

EYLÜL’DEKİ BÜYÜK SALDIRI

Kobanê, 11 ay boyunca DAİŞ çetesinin çemberinde kaldı. Bu süre boyunca farklı farklı saldırılarla işgal etmeye çalıştı. Her seferinde YPG/YPJ savaşçıları, saldırıları boşa çıkarttı. DAİŞ, Musul’dan aldığı Irak ordusuna ait çok sayıda tank, top ve ağır silahlarla bölgeye yönelik ağır saldırı başlattı. 13 Eylül’de seferberlik ilan edildi ve savaş başladı. Türk devleti, sınır tellerini kaldırdı ve DAİŞ çeteleri cephaneleriyle birlikte sınır köylerine geçti. Artık herkes anladı; bu sadece DAİŞ ile savaş değildi, Türk devletinin Kürtlerle savaşıydı da. Bunun üzerine Kuzey Kürdistan’daki halk, Türk devletinin bu planına karşı hemen harekete geçti. Kuzey Kürdistan’ın her kentinden ve Türkiye metropollerinden insanlar, Rojava’nın çağrısına kulak verip akmaya başladı. 

15 Eylül akşamı büyük savaş başladı. DAİŞ, eş zamanlı olarak Nebo, Qizeli, Bîrkêtkê, Serzûrî ve diğer köylere saldırdı. Dinayîk köyünü işgal etti. Bu köy, Xane köyünün altında ve Kuzey Kürdistan’ın sınırında bulunan stratejik bir konuma sahip. Burayı aldıktan sonra Serxurî köyüne saldırdı. Aynı gün Xerûs, Kunheftar, Aşmê, Zêrik, Talik, Cadê ve birkaç köye de saldırdı. Ondan önceki gün Ebu Sıra Cephesi, Korik ve Leqleqo köylerinde çatışmalar vardı. Aynı zamanda güney tarafından ağır silahlarla Xerus köyüne yöneldiler. DAİŞ, 3 koldan Kobanê’ye saldırdı; amaçları birkaç gün içinde Kobanê’yi işgal etmekti. YPG/YPJ savaşçıları ile DAİŞ arasında 16 Eylül’de Talik, Cibil El Ferec, Durguman ve Boraz köylerinde çatışmalar yaşandı. Bölgenin doğusunda Serzûrî, Cirin, Kopirlik, Bîrkêtik, Saronc ve Qizelî köylerinde büyük çatışmalar oldu. Binlerce çete elemanı, 40 tank ve birçok ağır silaha rağmen DAİŞ büyük darbeler aldı. Buranın Musul ve Reqa veya ihanete uğrayan Şengal olmadığı gösterildi.

SERZÛRÎ DESTANI

Serzûrî köyü, Kobanê’nin doğusunda bulunan bir köy, şehir merkezine 37 km. uzaklıkta ve Girê Spî hattına düşüyor. Küçük bir köy olmasına rağmen konumu itibarıyla stratejik bir yer. DAİŞ, bu köyü işgal ederek Kobanê’nin güney cephesini parçalayıp doğu bölgesindeki köylerde daha rahat kontrol sağlayacaktı. Aynı zamanda YPG/YPJ savaşçılarını Kuzey Kürdistan sınırından uzaklaştırmak istiyorlardı. Böylelikle Türk devleti, DAİŞ çetesine daha rahat yardım edebilecekti. Bu nedenle Serzûrî ve diğer köyler çok önemliydi. Elbette Serzûrî derken, burada direnen ve tarihte emsali az bulunan 12 fedainin direnişinden söz ediyoruz. Kürt halkının 12 fedai evladı, büyük bir moral ve coşkuyla kendi bombalarının pimlerini çekerek, işgalcilerin Kürt halkını ve bölge halkını onursuzlaştırma hayallerini yerle bir etti. Bu köyde direnen savaşçılar bunun farkındaydı. Eğer Serzûrî düşerse DAİŞ buradaki tüm sivilleri hunharca katledecekti. Bunu her düşündüklerinde ellerindeki hafif silahlarla DAİŞ tanklarına karşı savaşmaya devam ediyorlardı.

Rodî Efrîn ve Peyman Tolhildan komutasındaki 12 savaşçı karar vermişti. Her ne olursa olsun DAİŞ rahatça bu topraklara girmeyecekti. Eğer girecekse de onların bedenlerinin üzerinden geçecekti. DAİŞ çetesi elemanları, 15 Eylül gece yarısı saat 3.00’te Serzûrî köyüne ulaştı. Türk devletine ait keşif uçakları da sınır hattında Serzûrî köyünün yakınında dolaşarak savaşçıların hareketlerini kontrol ediyordu. Tüm gözler, savaşın gidişatını değiştirecek olan doğu cephesindeydi. Başta köyde sadece 7 savaşçı vardı. Daha sonra üç savaşçı onlara cephane götürmek ve direnişe katılmak için ulaştı. Direnişte ısrar büyüktü, herkes telsiz üzerinden savaşçıların büyük direnişine tanık oluyordu. Bu nedenle iki savaşçı da bu büyük direnişe katılmak için her yerde çatışma ve saldırı olmasına rağmen büyük bombardıman altında savaşçılara yetişmeyi başardı. Diğer bir savaşçı da savaşçılara cephane ulaştırmak ve direnişe katılmak için onlara ulaşmaya çalışırken şehadete ulaştı.

Saatler sonra DAİŞ, 3 tank ve bazı ağır silahlarını Serzûrî köyüne ulaştırdı. YPG Bölge Komutanlığı da köyün yakınına gelerek, iki tim savaşçı ile iki koldan ilerleyerek savaşçıları çemberden çıkartmaya çalışıyordu. Fakat DAİŞ’lilerin çok fazla olması ve ellerindeki ağır silahlardan dolayı köye giden tüm yollar kapanmıştı. Ondan birkaç saat önce komutanlık savaşçılardan geri çekilmelerini istemiş fakat savaşçılar bu talimatı reddederek, “Biz geri çekilmiyoruz, eğer çetelerin ilerlemesi olacaksa bizim bedenlerimizin üzerinden geçmeleri gerekir. Biz çetelerin öyle rahat bir şekilde ülkemizi işgal etmesine izin vermeyeceğiz. Onlara biz direnişsiz burayı aldık sevincini yaşatmayacağız” demişti. DAİŞ köyün tamamını işgal etmesin diye saatlerce çatıştılar. Onların büyük coşku ve moralleri telsiz üzerinde gösteriyordu ki DAİŞ büyük darbeler alıyor. Bu nedenle civar köylerinde yüzlerce çete elemanı Serzûrî köyüne yöneliyordu. Çeteler, yüzlerce savaşçının çatıştığını sanıyordu. Oysa gerçekte sadece 12 savaşçı ve ellerinde hafif silahlar vardı, üstelik cephaneleri bitmek üzereydi.

‘DESTEK GÖNDERMEYİN, ARKADAŞLAR ŞEHİT DÜŞMESİN!’

Bölge Komutanlığı köye destek göndermek istediğinde telsiz üzerinde Komutan Rodî’nin şu sözleri duyuluyordu: “Kimseyi göndermeyin, arkadaşları göndermeyin, hiçbir arkadaşı göndermeyin, şehitler çok olmasın, biz kendimize yetiyoruz. Düşman köyü çembere almış, eğer yapabilirsek kendimiz çıkacağız, arkadaşların onların pusularına girmelerini istemiyoruz. Biz sonuna kadar savaşacağız. Eğer şehit düşersek de başımız diktir.” 

Aynı zamanda kadın savaşçıların zılgıt sesleri geliyordu, kendi zılgıtlarıyla yoldaşlarına moral veriyorlardı. Kadın savaşçılar her zılgıt attığında DAİŞ elemanları kuduruyordu.

OKULDAKİ SAVAŞ

Gittikçe savaşın şiddeti ağırlaşıyordu. Köye giren DAİŞ’lilerin sayıları giderek artıyordu. Savaşçıların cephaneleri bitmek üzereydi. Artık geniş bir cephede savaşamazlardı. Bu nedenle mecbur kalıp köyün okuluna girdiler. Savaşçılar okula girdiklerinde 200’den fazla DAİŞ’li okulun etrafını sardı. 3 tank okula yaklaştı, sonra bahçesine girdi. DAİŞ’liler, her adımlarında ağır silahlarla okula vuruyor, sonra el bombalarını önlerine atıyor, BKC ve doçka ile önlerini tarıyordu. Yine de Kürt savaşçılar okula girmelerine izin vermiyordu. Bölge Komutanlığı, telsiz üzerinden sürekli olarak savaşçılarla diyalog halindeydi. Savaşçılar, ‘ne olursa olsun direniş durmayacak’ diyordu. Komutanlık bir taraftan savaşçılarla konuşurken bir taraftan da onları oradan çıkartma yollarını arıyordu. DAİŞ telsiz üzerinden “Gelin teslim olun. Size bir şey yapmayacağız. Etrafınız tanklarla sarıldı, artık başka çareniz kalmadı” diye teslim çağrısı yapıyordu. Savaşçılar, “Biz teslim olmayacağız. Bizler Önder Apo’nun savaşçılarıyız. Sizler asla Kobanê’yi işgal edemeyeceksiniz. Kobanê, Musul ve Şengal değil. Bizler şehitler partisinin militanlarıyız. Şehit düşsek de yoldaşlarımız mücadelemizi devam ettirecektir” diye yanıt veriyordu. 

KOMUTANLIK, TELSİZ KANALINI GENELDEN AYIRIYOR

Komutanlık, savaşçıların direnişteki ısrarını gördü ve bölgedeki diğer cephelerdeki savaşçılar telsiz üzerinden dinledikçe, birçoğu Serzûrî köyüne gitmek için ısrar ediyordu. Diğer cephelerdeki savaşçılar cephelerini bırakıp köye gitmeye çalışıyordu. Komutanlık bunu görünce mecbur kalıp, telsiz kanalını değiştirerek özel bir kanal oluşturdu. (‘5. Kanal.’ Bu kanal her zaman Kobanê direnişçileri ve halkı için Serzûrî direnişinin sembolü olarak bilinir) Zaten o zamana kadar üç grup Serzûrî’ye ulaşmaya çalışıyordu. Tüm çabalarına rağmen çemberi kırıp köye giremediler. Ancak ne olursa olsun çemberin kırılması ve savaşçıların çıkartılması için hazırlıklar sürüyordu.

SAVAŞÇILARIN SON SÖZLERİ

Serzûrî savaşçıları, DAİŞ’e karşı büyük bir direniş gösteriyordu. Her tarafları sarılmıştı, okulun etrafını yüzlerce DAİŞ’li ve tanklar tutmuştu. Savaşçılar, morallerini düşürmüyor, son ana kadar moral ve coşkularını koruyor ve etrafındakilere de moral veriyordu. DAİŞ okula giremiyordu. Savaşçılar son ana kadar telsiz üzerinde komutanlıkla diyaloglarını kesmedi. Her fırsatta bu topraklara, halka ve şehitlere olan bağlılıklarını tekrar tekrar dile getiriyorlardı.

Komutan Peyman: “Ben çetelerin benim saç örgülerimle oynayıp sevinmelerine izin vermeyeceğim. Bize, siz öğrettiniz; devrimciler gülümseyerek şehadete gider, diye. Nasıl ki umudumuz daha önce yüksekti, hala da yüksektir. Biz biliyoruz ve inanıyoruz; silahımız yerde kalmayacak. Arkamızdan gelecek olan arkadaşlarımız silahımızı kaldıracak ve intikamımızı alacak.“

Komutan Rodi: “Teslimiyet onursuzluktur, biz bunu kendimiz için kabul etmeyeceğiz.”

Ciwan Heval: “Ben kahramanca devrime katıldım. Kahramanca da şehit düşmek istiyorum. Ben taburdaki tüm arkadaşlarımı bir bir öpüyorum. Arkadaşlarıma söyleyin, devrimci görevlerimi yeterince yerine getirmedim. Katıldığım ilk günden bugüne kadar yeteri düzeyde devrimin ihtiyaçlarına cevap olamadığım için hepinizden özür diliyorum. Ben Rêber Apo’nun hakikatin peşinde giden bir militanı olmayı çok istiyordum, ancak kişiliğimi tümden parti kişiliği yapamadım. Bunun için öz eleştirimi veriyorum.”

Diğer savaşçılar da aynı şeyleri dile getiriyor ve tüm arkadaşlarından özür diliyordu. “Eğer bizim arkadaşlara karşı bir yanlışımız, eksikliğimiz olduysa özür diliyoruz. Arkadaşlar bizi affetsin. Komutanlarımız için de şunları diyoruz, ‘biz sizin talimatınızı yerine getirmedik ve geri çekilmedik. Bunun için de kusura bakmayın. Şunu da biliyorsunuz ki; biz ilk kez sizi dinlemedik” diyorlardı. 

DAİŞ OKULU ATEŞE VERDİ

DAİŞ, 36 saat süren direnişte 100’den fazla kayıp vermişti. Bu nedenle artık yeni bir plan kurmaya başladı. Okulun birinci katını tümden ağır silahlarla yıktılar ve okulu ateşe verdiler. El bombalarıyla da önlerini açmaya çalışıyorlardı. Okulun ikinci katında olan savaşçılar ise DAİŞ’lilerin ikinci kata ulaşmasına izin vermiyordu. Savaşçılar, cephaneleri tükendikten sonra silahlarının hepsini parçaladı. Sonra bir çember oluşturarak birbirlerine sarıldılar. Telsizlerinin sesi kesilmeden önce son sözleri şu oldu: “Bizler halkımıza borçluyuz, ülkemize borçluyuz, Kobanê direnişine borçluyuz, düşmanın Kobanê’ye girmesine izin vermeyin.” 

Bombanın pim sesinden sonra savaşçılar ile komutanlık arasındaki diyalog kesildi. 16 Eylül günü saat 16.30’da 12 savaşçı, Kürt halkının 12 fedai evladı; Rodî Efrîn, Peyman Tolhildan, Baran Perwer, Ciwan Heval, Rûstem Cûdî, Gulîstan Qendîl, Mizgîn Cûdî, Hebûn Kobanê, Berçem Cûdî, Berfîn Çiya, Berxwedan Batman, Serxwebûn Xerîb, Bawer Sîpan. Kendi bombalarının pimini çekerek kendi canlarıyla Kobanê etrafında direnişten bir çember oluşturdular. Onlar Kobanê direnişi ve zaferinin 12 süvarisi oldu.

*  YPG Basın Merkezi tarafından yayınlanan Serzûrî Destanı kitabı kaynak alındı.