Kurdistan’ın Filiz’i, özgürlük mücadelesinin Gulan’ı

Kurdistan’daki baskı ve zulme karşı yürütülen mücadeleye bir Filiz gibi düşer. Mücadelesiyle ailesinin onuru, mücadelede yoldaşlarının ilhamı, özgürlük mücadelesinin unutulmaz Gulan’ı olur.

Birçok medeniyete ve inanca beşiklik etmiş Kurdistan’ın kadim yurtlarından olan Bedlîs’in Elcewaz (Adilcevaz) ilçesinde Hayderi aşiretinden olan Yerlikaya ailesi, uzun yıllar süren kan davasından dolayı birçok yakınını kaybeder. Filiz’in babası Hasan Yerlikaya, kan davasının ailesine dokunacağını hissettiğinde bu kör dövüşün dışında kalmak için eşi Zarife ve üç çocuğuyla birlikte 1970 yılının ilk aylarında toprakları bırakmak zorunda kalarak Adana’ya göç eder. Elde avuçta hiçbir şeyleri olmayan Yerlikaya ailesi, hayatta kalabilmek için el ele vererek Çukurova topraklarında ırgatlık yaparak çocuklarına bakar.

Zarife, 1971 yılının Mayıs ayında Berköy’deki yeni evinde dördüncü çocuğunu dünyaya getirir. Küçük kızın gelişi, hep diri tutulması gereken umudu hatırlatır gibidir. Yeni doğan bu kız çocuğu, Yerlikayaların fakirhanesine bir bahar sevinci getirir. Annesi Zarife, “Zulme karşı umut tohumu attık toprağa. Sanki o filizlendi. Adı Filiz olsun, bize umut olsun, sevinç katsın, ayakta durma gücü versin” diyerek kucaklar bebeğini.

Aile bu kez 1974 yılında yine göç yollarına düşer, Tendürek eteklerindeki Wan’ın Ebex (Çaldıran) ilçesinde bulunan yakınlarının yanına taşınırlar. 6 yaşına kadar Kurdistan dağları ve havasıyla büyüyen Filiz’i ve ailesini ne yazık ki yeni bir felaket bekler. 1977 yılında Wan’ın korkunç bir depremle sallanmasıyla evlerinden olan Yerlikaya ailesi, yönlerini yine metropollere verir; Ankara’nın Tuzluçayır mahallesine yerleşir. Tuzluçayır, ağırlıkta yoksul Kürtler ve Alevilerin yaşadığı bir mahalleydi. Filiz, kendi kültürünün yanı sıra yabancı ayrıksı şeylere de tanık olarak büyür. Aynı yıl okul çağı dolayısıyla Hasköy Yıldız Solfasol İlkokulu’na kaydettirilir. Okul, yeni şeyler öğrendiği bir yer olduğu kadar yeni çelişkiler, çatışmalar yaşayacağı farklı bir dünya olarak kapılarını açar Filiz’e.

MÜCADELE VE ZİNDAN YILLARI

Böylesi zorlu bir çocukluk geçiren Filiz, Kürtlere dönük baskı ve zulümlere karşı beslediği kinle büyür. Üniversiteden parti binasına, oradan örgütlenme faaliyetlerine ve Yekîtiya Ciwanên Kurd (YCK) çalışmalarına durmadan koşuşturan bir temponun sahibi olur. Artık zamanın geldiğini, mücadelesini dağlarda sürdüreceğini belirtir. 1992’nin Nisan ayında 9 arkadaşıyla birlikte gerillaya katılmak için yollara düşer.

Hayatı boyunca ailecek birçok zorluğa göğüs geren Filiz’i yeni zorluklar beklemektedir. Ancak bu kez zorlukları ailesiyle değil mücadele arkadaşlarıyla aşması gerekmektedir. Gerillaya katılmak için çıktıkları uzun ve zorlu yolculukta Bazîd (Doğubayazıt) sınırında Türk askerlerinin pususuna düşer ve esir alınırlar. Günlerce vahşi işkencelere uğradıktan sonra zindana atılırlar. Bazîd, Erzirom, Nevşehir ve Kayseri gibi yerlerdeki hapishanelere sürgün edilen Filiz, 1992 Aralık ayında cezaevinden çıkar. Ankara’da bir süre çalışma yürüttükten sonra hayali olan gerilla saflarında mücadele için tekrardan yollara düşer.

Nisan’da Ankara’dan ayrılarak İstanbul’a, oradan da Serhat’a doğru yola çıkar. Birkaç ay Tendürek’te kaldıktan sonra Şam’a, 4 arkadaşıyla birlikte Önderlik sahasına ulaşmayı başarır. Artık yaşamı yeni bir boyut kazanmış, hayatının ikinci aşamasına girmiştir. Önce adını Başûrê Kurdistan’da ihanetçilere teslim olmayarak kendini uçurumdan atan Gülnaz Karataş’ın kod adı olan Berîtan koyar, sonra da Gulan. Adana’da yeşeren Filiz, Önderlik Sahası’nda Gulan olur.

ABDULLAH ÖCALAN’LA DİYALOĞU

Ciddiyeti, kendinden emin duruşu ve son derece disiplinli olmasıyla herkesin ilgisini çeker. Güçlü düşünce ve yoğunlaşmalarıyla gece geç saatlere kadar arkadaşlarıyla tartışmalar yürütür, kendini daha fazla eğitmenin yollarını arar. Yoğunlaşma grubundayken büyük hayranlıkla Önderliği dinler.  Gulan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dikkatini çeker. Ona hitaben Bedlîs’e yönelik, bölgede etkili olan şeyhlik geleneğine dair değerlendirmelerde bulunur, çözümlemeler geliştirir. İslamiyet’in Bedlîs’teki tarihsel etkisini anlatırken Gulan’a bu yönlü sorular sorar. Gulan, Kur’an-ı Kerim’i hatmettiğini belirtince, “Gerçekten sen Kuran’ı hatmettin mi?” diye yeniden sorar. Gulan, “Evet başkanım, yedi defa hatmettim” der. Abdullah Öcalan, Gulan’ın zekasını ve kendinden emin duruşunu dikkatle takip eder. Gulan iyi bir dinleyicidir; kişilik ve toplumsal analizler Abdullah Öcalan’ı can kulağıyla dinleyip, içsel sorgulamaya gider, kişiliğine yedirir ve hızla pratikleştirmenin çabasını sergiler.

SOLUKSUZ GERİLLA MÜCADELESİNDEN FEDAİ EYLEME GİDİŞ

Eğitimini tamamladıktan sonra Garzan’a gitmekte ısrarcı olan Gulan, 11 Nisan günü Önderlik Sahası’nda yapılan törenin ardından arkadaşlarıyla birlikte Garzan’a gitmek için yola koyulur. Bakurê Kurdistan’ın Amed ve Garzan bölgelerinin yanı sıra Başûrê Kurdistan’ın Xinêre, Qendîl ve Zap alanlarında gerillacılık yapar. Abdullah Öcalan’ın 1999’da Uluslararası Komplo sonucu esir alınması üzerine Garzan’dan fedai eylem yapmak amacıyla Türkiye metropollerine gider ancak Abdullah Öcalan’ın kendini yakma eylemlerinin durdurulması çağrısı üzerine geri döner.

Parti kongresinde “Önderlik Fedaileri” olarak kendini adlandıran grubun Hêzên Taybet (Özel Kuvvetler) adıyla kurumsallaşması kararı alınmasıyla, Gulan ve kadın yoldaşlarının da önerisi doğrultusunda Hêzên Taybet çalışmalarına dahil olur. Gulan, fedailik ve ideolojide derin yoğunlaşmaları sonucunda Hêzên Taybet çalışmalarında komutan olarak görev alır. Aynı zamanda Özgür Kadın Partisi-PJA (Şimdiki adıyla Kurdistan Kadın Özgürlük Partisi-PAJK) yürütmesinde yer alır.

KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİ

Gulan, PJA 4. Kongresi’nde şöyle bir değerlendirme yapar: “Önderliğin esaretinden hemen sonra ‘ne olacağız, ne yapılacak, Önderliğin esaretinden sonrasında yaşam bizim için ne anlam ifade edecek?’ gibi çok derin duygular, büyük kaygılarla yürüyorduk. Daha sonra gelişen süreç, bizi  yavaş yavaş bir netliğe götürüyordu ama Önderliğin manifestosuyla birlikte netlik daha da  somutlaştı, daha büyük bir kararlaşmayı bizde netleştirdi. Şunu net bir biçimde anladığımı belirtmek istiyorum. Önderlik şunu söyledi bize; “Neolitikte kadın, bilgisiyle tanrıçalaştı. Bilgi, yapmanın ya da öğrendiğini yapmanın erdemidir. Onun erdemi yapmaksa, kadın bunu yaparak insanlaştı, tanrıçalaştı. İnsanlığı kaybettiysek, insanlığın düşürülüşünde insanlık kaybetti. Yeniden kazanma, yeniden kadının insan olarak kendisini insanlık ailesine kabul ettirmesi olabilir, Bu, özgürlük mücadelesiyle gerçekleşebilir. Biz burada, özellikle de kongremizle insanlık nasıl kazanacak, sorusuna cevap vermeliyiz. Önderlik, savunmada bunun somut perspektiflerini, stratejisini yüzyıllara perspektif olabilecek düzeyde ortaya koydu. Biz de bunu somutluğa kavuşturmanın modelini oluşturmak için burada bulunuyoruz.”

‘HÊZÊN TAYBET ÇALIŞMALARI ZÎLAN ÇİZGİSİYLE KURUMSALLAŞMALI’

Gulan, Hêzên Taybet örgütlenmesinin de Zîlan çizgisiyle kurumsallaşması gerektiğini vurgular. Gulan, Hêzên Taybet çalışmalarına ilişkin şu değerlendirmeleri yapar: “Kadın, Özel Kuvvetler çalışmasına katılırken sürekli gerekliliğine ya da çalışmanın ilkesine göre çalışma, var olma koşullarına göre kendisini katma anlamında çok ciddi yetmezliklerimiz yaşandı. Kadın olarak katılmak, kadın kimliğiyle, özüyle katılma anlamında bizi geriye çeken, bizden kaynaklı nedenlerimiz çok fazlaydı. Ya da çalışmayı daha fazla yetkinleştirecek, özgüveni sağlayabilecek, sıradan, vasat bir yürüyüşü fazla süreklileştirmeyecek düzeydeki bir katılımı sağlama anlamında kadın duruşunda ciddi yetmezlikler yaşandı. Bu ister istemez çalışmanın çıkış yapmasını etkiledi. Bu açıdan belli bir merkezileşmeyi, karargahlaşmayı yaşadıktan sonra bir bütünlük yaşandı. Özel Kuvvetler’de bulunan kadında da bütünlük yakalandı. Özellikle 4. Kongre’den sonra Özel Kuvvetler, kadın için bir açılım sahası. Önderliğin savunmaları bunu yarattı. Önderliğin savunmalarıyla birlikte kadının katılımı, kadının kendisini Özel Kuvvetler’de kararlaştırma, daha güçlü bir duruşa yönelme, sorgulamaya itti.”

 

*Gulan (Filiz Yerlikaya), 7 Haziran 2002’de hain bir komplo sonucu şehit düştü.