‘Kürtler kendi kaderlerini belirlemelidir’

Heseke’de gerçekleştirilen Lozan Antlaşması'na ilişkin çalıştayın ikinci oturumunda yapılan tartışmalarda, tarihi tecrübelerden ve Lozan Antlaşması'ndan ders çıkarılması gerektiği belirtilerek “Kürtler kendi kaderlerini belirlemelidir” denildi.

Lozan Antlaşması’na ilişkin Uluslararası Çalıştayı, “Lozan: Bölgesel barış ve güvenlik sorunlarının tespiti ve çözümü” konulu ikinci oturumu devam ediyor.

Çalıştayın “20. yüzyılda Kürtlere karşı yapılan anlaşmaların tarihsel bir okuması” başlıklı ikinci oturumunu Rojava Stratejik Araştırmalar Merkezi (NRLS) üyesi Heval Fatimê yönetti. Oturum, “Sevr Anlaşması (1920) ve Kahire Anlaşması (1921) üzerine tarihsel bir okuma” ve “Lozan Anlaşması’nın tarihi, gerçek nedenleri ve meydana getirdiği sorunlar” olmak üzere iki ana başlıkta tartışıldı.

‘KURDİSTAN’IN İŞGALCİLERİ KÜRT DAVASINDA BİRLEŞİYOR’

Yazar ve tarihçi Faris Osman, oturumun ilk başlığı hakkında konuştu. İlk olarak Sevr Antlaşması’nı (1920) anlatan Osman, ardından 1918 Paris Kongresi’nden (Anlaşma Kongresi) bahsetti.

Kurdistan’ı kendi aralarında bölen devletlerin Kürt davasının dünya gündemine girmesini istemediklerini belirten Osman, “Bu devletlerin kendi aralarında ne kadar sorunları büyük olsa da, Kürt davasına karşı birleşiyorlar. Sevr Anlaşması döneminde Türk devleti ve İran arasında yapılan anlaşma buna örnektir. Ayrıca Kürtlerin kongrelerde ve uluslararası arenalarda varlığı ve katılımı olumlu bir faktör olup, Kürt davasının gündeme girmesini sağlamaktadır. Buralarda Kürtlerin olmaması, Kürt davasının yok sayılmasına, bir pazarlık kozu ve şantaj aracı olarak kullanılmasına imkan veriyor,  bunun bir örneği Lozan Anlaşması'dır” diye belirtti.

Osman, Kürt siyasi hareketlerinin Kürt aydınlarıyla birlikte Kürtlerin tüm deneyimlerini, başarısızlıklarını ve objektif nedenlerini değerlendirmesi ve bunlardan ders çıkarması gerektiğini söyledi.

‘LOZAN’DAN DERS ÇIKARARAK KENDİ KADERİMİZİ BELİRLEMELİYİZ’

Oturumun ikinci başlında ise Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Üyesi Foza Yûsif, Lozan Anlaşması’nın tarihçesini, gerekçelerini ve beraberinde getirdiği davalardan bahsetti.

Foza İngiltere, Fransa ve Bolşevik Rusya’nın o dönemki politikalarından bahsederek, o dönemde Kürtlerin durumuna dikkat çekti. Lozan Antlaşması’na dikkat çeken Foza, “Kürtlerin adı Lozan Antlaşması’nda geçmedi. Kürtlerin adı ne azınlık haklarında ne de hiçbir resmi belgede geçmedi. Lozan Antlaşması’nda birçok ana bölüme ayrılan 143 madde vardı. Azınlık haklarının korunmasından bahseden maddelerde, Türk hükümetinin ayrım gözetmeksizin Türkiye halkının yaşamını, özgürlüğünü, korumayı taahhüt ettiği ve Türkiye’de yaşayan yerel sakinlerin kamusal alanda inançlarını ve dillerini özgürce kullanma hakkına sahip olduğuna yer aldı” dedi.

Lozan Antlaşması’nın barış anlaşması olarak adlandırıldığını ancak gerçekte bunun bir savaş anlaşması olduğunu belirten Foza sözlerini şöyle sürdürdü: “Lozan ne kadar sürerse sürsün Kürtler teslim olmayacak. Yüz yıl mücadele için, yüz yılda isyan içindi. Tarihsel sorumluluklar üzerimize düşüyor, tarihi olaylardan dersler çıkarmalıyız. Lozan'dan ders almalı ve kendi kaderimizi belirlemeliyiz.”

Ardından çalıştay tartışmalarla devam etti. Tartışmalarda Lozan’ın Türk devletinin kendi devletinin hegemonyasını güçlendirmesi için bir fırsat olduğu, Kürtlerin tarihlerini yeniden yazabileceği ve bunun da herkesin omuzlarında bir sorumluluk olduğunu belirtildi.

KÜRTLER KENDİ GÜCÜNE GÜVENMELİ

Mısırlı araştırmacı İlhami Milêcî ise, çalıştaya Zoom üzerinden katıldı. Kürtlere olan sevgisini dile getiren Milêcî, Kürt halkını kendi deneyimlerinden yararlanmaya, yabancı ülkelere güvenmemeye ve kendi gücüne güvenmeye çağırdı.