GÖRÜNTÜLÜ

Nedim Seven: Rêber Apo’nun tüm çağrıları bizim için belirleyicidir

PKK’nin bugün hem Kürdistan, hem Ortadoğu, hem de dünya siyasetini etkilediğini belirten PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, “Bu nedenle Rêber Apo’nun tüm çağrıları ve açıklamaları bizim için belirleyicidir” dedi.

NEDİM SEVEN

PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, Önder Apo’ya yönelik 15 Şubat Uluslararası Komplo’nun yıl dönümüne ilişkin ANF’ye konuştu.

15 Şubat komplosunda rol oynayan komplocuları lanetleyen PKK Merkez Komitesi üyesi Nedîm Seven, o dönem ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla bedenlerini ateşe veren şehitler şahsında tüm devrim şehitlerini anarak konuşmasına başladı. Komplonun amacının Önder Apo’yu tasfiye etmek ve Özgürlük Hareketi’ni dağıtmak olduğunu vurgulayan Seven, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Bu plan 6 ay içerisinde hayata geçirilecekti. O dönemde komplonun başını çeken ABD Dışişleri Bakanı’nın bir sözü vardı. '6 ay içinde PKK’yi dağıtacaktık' diyordu. Ama Kürdistan halkı, Bakûr, Başûr, Rojava, Rojhilat ve dünyanın her yerinde Rêber Apo’ya sahip çıktı. Milyonlarca insan ayaklandı, özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıktı ve komplocuların hesaplarını boşa çıkardı. Sonunda 'PKK’nin bu kadar güçlü bir örgüt olduğunu bilmiyorduk’ diye itirafta bulundular.

Komplonun arkasında birçok devlet var. Ancak bu komployu boşa çıkaran Rêber Apo oldu. Onun kapitalist moderniteye karşı geliştirdiği yeni düşünce sistemi, zihinsel, fikirsel ve paradigmasal düzeyde bir devrimdi. Komploya karşı direnişin ikinci önemli unsuru ise Kürdistan gerillalarının fedai ve öncü rolüydü. Gerillalar Rêber Apo’ya sahip çıkmak için canlarını feda ettiler. Üçüncü unsur ise Kürdistan halkının her yerde Önderliğe sahip çıkmasıydı. Komplo o dönem boşa çıkarıldı ama 27 yıldır kapitalist modernitenin hedefleri doğrultusunda farklı biçimlerde devam ediyor. Buna karşı, Önderliğin, Özgürlük Hareketi’nin, Kürdistan halkının ve enternasyonalist dostlarımızın mücadelesi ve direnişi de sürüyor.”

CPT’İNİN ROLÜ DEVLETLERİ KORUMAK!

PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, Önder Apo’nun savunmalarına ilişkin şunları belirtti: "Rêber Apo’nun tüm savunmalarında hukuki, siyasi, örgütsel ve zihinsel anlamda kapsamlı bir değerlendirme yer alır. Öncelikle herkes şunu bilmeli; ABD’nin rolü nedir? İngiltere’nin, İsrail’in ve Avrupa Birliği’nin rolü nedir? Avrupa Birliği’nin de komploda önemli bir rolü var. Nasıl? Önderlik Türkiye’ye teslim edildiğinde ortada hiçbir hukuki ve siyasi gerekçe yoktu. Önderlik, Kenya’da Gladio güçleri tarafından kaçırılarak Türk devletine teslim edildi. Önderlik bunu büyük bir Gladio operasyonu olarak değerlendiriyor. Bu, insanlık dışı bir komplodur. Bugüne kadar kimseye karşı böyle bir komplo kurulmamıştır. Avrupa Birliği de Önderlik İmralı’ya götürüldüğünde CPT’yi (Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi) gönderdi. CPT, kendisini insan haklarını koruyan bir kurum gibi gösterse de esas olarak komplonun bir parçasıydı ve uzun vadeli bir tecrit sürecini dayatmak için rol aldı.

CPT meseleyi, Kürt halkının, Ortadoğu halklarının ve toplumun haklı davası çerçevesinde ele alması gerekirken bireysel bir hukuki mesele olarak ele aldı. Bugün de aynı rolünü sürdürüyor. Dikkat ederseniz; hukuki prosedürlere göre CPT’nin bağımsız hareket etmesi gerekirken, devletlerin çıkarlarını korumayı esas alıyor. Hukuki olarak şunu söylüyorlar; ‘CPT, ilgili devlet onay vermedikçe raporlarını yayınlayamaz.’ Ancak bu doğru değil. Örneğin, Azerbaycan meselesinde böyle bir durum yaşanmadı. Birçok başka meselede de CPT bağımsız hareket etti. Bu nedenle CPT’nin rolü ve Avrupa Birliği’nin tavrı, hukuki değil, tamamen siyasi bir tutumdur. Ancak Kürt halkının, Rêber Apo’nun ve Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi sayesinde, 27. yılını geride bırakan bu komplo boşa çıkarılmıştır."

AMAÇ HALKLARIN UMUDUNU KIRMAKTI

Halkların direniş tarihine bakıldığında farklı örneklerin olduğunu, ancak dünyadaki hiçbir devrimde İmralı’ya benzer bir sistemin hayata geçirilmediğini kaydeden Nedim Sever, "Örneğin birçok devrimci, direnişçi ve arayış içinde olan insan hiçbir devrimde böyle bir sistem görmemiştir. Önderliğin 'proto-Guantanamo' olarak adlandırdığı soykırımcı, katliamcı bir sistemdir. Bildiğiniz gibi Guantanamo, El Kaide’nin radikal İslamcı militanları için oluşturulmuştu. Bu proje işkence, insanlık dışı uygulamalar ve fiziksel imha temelinde hazırlanmıştı. Rêber Apo'ya karşı da aynı yöntemi uyguladılar. Bu sistemin amacı, Önderlik şahsında halkların, devrimcilerin ve yurtseverlerin umudunu kırmaktı.

9 Ekim 1998'de komplo başladığında, Rêber Apo Suriye’den çıkmak zorunda bırakıldı. Yunanistan, ardından İtalya ve Rusya gibi ülkelere gitmek zorunda kaldı. Dikkat edin, komplonun başlangıcından hemen sonra Kürdistan halkı, Kürdistan gerillası ve Kürt direnişçileri tarihi bir rol oynadı. Bu tarihi rol neydi? 24 Aralık 1998'de, Rêber Apo’nun İtalya’da bulunduğu dönemde, heval Berwar, Van’da fedai eylemi gerçekleştirdi. O, devrimci, öncü bir kadın kadroydu. Bir duruş ortaya koydu. Daha sonra heval Rojbîn Ereb, Ferhat, Xebat ve ardından Şaristan yoldaşlar fedai eylemler gerçekleştirdi. 2 Şubat 2006’da Viyan yoldaş eylem yaptı. Onun mücadelesi, Rêber Apo’ya sahip çıkma mücadelesiydi. Önderliği özgürlük umudu olarak gören Kürdistan halkı, onun düşüncelerini ve yeni paradigmasını benimseyerek Kürdistan’ın dört parçasında ve yurtdışında bedenlerini ateşe vererek komploya karşı durdular.

Tarihte ilk kez böyle bir sahiplenme yaşandı. Bunun öncülerinden biri Halit Oral yoldaştı. Önderliğin fikirlerinin en büyük etkisini Rojhilat ve İran'da gördük. Urmiye’den Tahran’a, Qazvin’e kadar binlerce insan sokaklara döküldü. Başûr’da Süleymaniye ve Hewlêr’de yüz binlerce kişi ayaklandı. Avrupa’nın her yerinde Önderliğe sahip çıkıldı. Gladio ve komploculara karşı büyük bir nefret ve intikam duygusu gelişti. Almanya gibi bir yerde dört değerli yurtsever Rêber Apo’ya sahip çıkmak için İsrail Konsolosluğu önünde şehit düştü. Rusya’da Taylan ve Jêhat yoldaşlar Kremlin önünde bedenlerini ateşe verdiler. Tarihte peygamberler için bile böyle bir sahiplenme görülmemiştir. Bu, özgürlüğe duyulan özlemin yansımasıydı. Bu, Kürdistan’a sahip çıkmanın inancıydı. Bu, yurtseverliğe, özgürlük hedeflerine sahip çıkmaktı. İşte bu yüzden, bedenlerini feda ettiler” diye konuştu.

ÖNDERLİĞİN ÇABALARI ÖZGÜRLÜĞÜ ESAS ALAN BİR DİRENİŞ HATTI OLUŞTURDU

Uluslararası Komplonun nasıl boşa çıkarıldığına ve Önder Apo’nun tarihi rolüne dikkat çeken Seven, “Rêber Apo iğne ucu kadar bile imkan olsa o imkanı devrime hizmet için kullanırım. Yani iğne ile kuyu kazmak gibi bir şey. Uluslararası Komplo ile Gladio’nun yöntemleriyle Rêber Apo Türk devletine teslim edildi. Hem Kürdistan halkı, hem Özgürlük Hareketi, hem de Kürt halkının dostları büyük bir şok yaşadı. Çünkü bizler her şeyi Rêber Apo’dan öğrenmiştik. PKK, ERNK, ARGK ve tüm devrimci örgütler Rêber Apo’nun mücadele tarzı ve yöntemiyle yönetiliyordu. Rêber Apo fikirleriyle, düşünceleriyle, özgürlüğü, ulusal bilinci ve örgütlenmeyi inşa ederek halkı etrafında topladı. Önder Apo, sabırla, inatla ve kararlılıkla, soykırım sistemine karşı mücadele etti. Bazen günlerce hücrede, bazen faşizmin insanlık dışı işkencelerine karşı dimdik durdu. Yıllarca ağır tecrit altında tutuldu. Bütün bu baskı ve işkencelerle Önderliğin iradesini kırmak istediler ama Rêber Apo, onların hesapladığı gibi biri değildi. Önderlik gerçeği tarih, insanlık ve toplumlar nezdinde bir kez daha ispatlandı.

Önderliğin kurduğu örgüt, tüm eksikliklere, eleştirilere ve sorgulamalara rağmen, onun çizgisinde ilerledi ve bugüne kadar Önderliğin fiziki özgürlüğü için mücadele etti. Örneğin, mahkeme sürecini biliyorsunuz. Önder Apo teslim edildiğinde belirli bir dizayn oluşturmuşlardı. Bu dizayna göre Önderlik 15 Şubat’ta esir alındı, 29 Haziran’da idam kararı verildi. 15 Şubat tarihi, Kürt halkının geçmişteki büyük isyanlarından biri olan Şêx Seîd isyanının olduğu tarih. 29 Haziran ise idamların gerçekleştiği bir tarihti. Yani işgalci düşman, tarihi de hesaba katarak bu planı yapmıştı. Bunun için özel bir amaçları vardı. Ancak Kürt halkı büyük bir mücadele ile Türk devletinin soykırımcı, faşist ve işgalci sisteminde değişim yaratmayı başardı. Örneğin, o dönemde idam cezası kaldırıldı. İdam cezasının kaldırılmasıyla Önder Apo, ‘2 Ağustos Gül Bayramı olarak kutlansın’ dedi. Neden Gül Bayramı? Çünkü soykırımcı, işgalci ve inkarcı Türk devletinde idam kaldırılmıştı. Bu karar sadece Önderlik için değildi. İdam insanlık dışıdır. Bu bir adımdı.

Rêber Apo’nun attığı diğer adımlar da 1993’ten bu yana farklı süreçlerle devam etti. Örneğin, 1993’teki ilk ateşkes, Celal Talabani’nin arabuluculuğu, o dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal ile yapılan görüşmeler, 17 Mart 1993 ateşkesi, bunun 8 Haziran’a kadar uzatılması, 15 Aralık 1995’te tekrar ateşkes ilan edilmesi, 1 Eylül 1998’de üçüncü ateşkesin başlaması… Yani tüm bu ateşkes süreçleri ve girişimler, Kürt sorununu müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesi içindi. Bunların hepsi Önderliğin çabalarıydı. Kürdistan Devrimi Manifestosu’nun temelininde bu vardı. Ancak PKK mecbur kaldığı için silahlandı ve savaşmak zorunda kaldı. Sonuç olarak savaş belirli bir aşamaya ulaştı, çözüm ve müzakere süreci başladı. 1993’ten bu yana Önderliğin tüm çabaları müzakere, çözüm, demokrasi ve özgürlüğü esas alan bir direniş hattı oluşturdu. Bugün de bu süreç devam ediyor” dedi.

RÊBER APO’NUN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANDIĞINDA ÇÖZÜMÜ KABUL EDECEĞİZ

“Özgürlük Hareketi, Önderlik çizgisine bağlı kalarak her yıl, her kongrede yeni kararlar aldı ve yeni adımlar attı” diyen Nedim Seven, Özgürlük Hareketi’nin rolüne değinerek şu vurguyu yaptı: “En son 10 Ekim 2023 yılında ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürdistan’a Statü’ hamlesi başlatıldı. Bu hamle esas olarak Kürdistan halkının dostları tarafından başlatıldı. Çünkü PKK, enternasyonalist, demokratik ve sosyalist bir çizgi geliştirdi. Bu aşamada Kürt halkının dostları öncülüğünde bu hamle başlatıldı ve şu anda üçüncü yılına girdi. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için Kürdistan’da, Kürdistan dışında, hem Kürt halkının dostları, hem yurtseverler, hem de devrimci hareketler en üst aşamada adım attılar. 1993, 1995, 1998 süreçleri ve en son 2013-2015 yılları arasındaki Oslo görüşmeleri, çözümün temellerini oluşturan yöntemlerdi. Yani savaş olmadan da sorun çözülebilir.

Ancak ne yazık ki Türk devleti ve onun temsilcileri, özellikle AKP hükümeti, tüm bu süreci kendi iktidar çıkarları doğrultusunda kullandı ve yüz yıllık bir sorunu çözmek için değil, kendi iktidarlarını sürdürmek için hareket ettiler. PKK kongrelerinin aldığı kararlar ve özellikle son 11. Kongre’de alınan kararlar, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmadan hiçbir şeyin kabul edilmeyeceğini netleştirdi. Önderliğin fiziki özgürlüğü sağlandığında, müzakere, çözüm ve atılan diğer adımları kabul edeceğiz. Türk devleti, AKP hükümeti ve Devlet Bahçeli, nihayetinde Önderliğin ayağına gitmek zorunda kaldılar. Biliyorsunuz, 2015’ten 2025’e kadar geçen 10 yıl, inkar, imha ve soykırım konseptiyle geçti. Bu süreçte, özellikle Medya Savunma Alanları’nda yürütülen imha operasyonları, Efrîn’in işgali, Girê Spî’ye yönelik saldırılar, Şengal’e ve Güney Kürdistan’a yönelik işgal operasyonları, Maxmur’a yapılan saldırılarla, Özgürlük Hareketi’ni yok etmek, gerillayı tamamen ortadan kaldırmak, Kürt halkının iradesini kırmak ve Önder Apo’yu etkisiz hale getirmekti amaçları. Bugün savaş daha da çetin bir şekilde devam etmektedir.”

GÜÇ OLMADAN SİYASET YAPILMAZ

PKK’nin son dönemde geliştirdiği savaş taktiklerine de değinen Seven, devamla şunları belirtti: “PKK, HPG Komutanlığı öncülüğünde yeni savaş taktiklerini devreye soktu. Birkaç gün önce HPG Komutanlığı; artık yeni stratejiler geliştirdik. Gerektiğinde, Ortadoğu’nun her yerinde, Kürdistan’ın her bölgesinde ve Türkiye’de savunma savaşını yürütebilecek bir güce sahibiz. Ancak biz savaşa aşık değiliz, kendimizi savunuyoruz. Siz de müzakerenin yol ve yöntemlerinden bahsediyorsanız bu oyunları bırakacaksınız açıklamasında bulundu. AKP hükümeti 23 yıldır aynı oyunları oynuyor ama artık bu oyunları sürdürme şansları kalmadı. Konjonktürel olarak süreç değişti. Rêber Apo Ortadoğu üzerine çok önemli tespitler yaptı. Benim önerim şudur; Her Kürdistanlı devrimci ve her yurtsever Önder Apo’nun Demokratik Uygarlık Manifestosu kitabını okumalı.  

Üçüncü Dünya Savaşı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Bazıları bu savaşın Gazze ile başladığını söylüyor, ancak bu yanlış bir tespittir. Gerçek şu ki bu savaş Körfez savaşıyla başladı. 1. ve 2. Körfez savaşı. Rêber Apo’nun teslim edilmesi, esareti, İmralı’daki tecrit sistemi, hepsi bu savaşın bir parçasıdır. Çünkü burada farklı bir bakış açısı ve alternatif bir paradigma var. Mevcut ulus devlet sistemi yerine yeni sistemlerin inşasını hedefleyen bir alternatif var. Eski ulus devletlerin çöküş sürecini yaşıyoruz, bu süreci Arap Baharı olarak adlandırdılar ama aslında bölgedeki ulus devletlerin çöküşünü simgeliyordu. Ortadoğu’daki tarihsel sorunların çözümü, ancak bu bölgenin özgün dinamikleri üzerinden mümkündür. Çünkü Ortadoğu’daki sorunlar Sarı Hilal bölgesi, Zagroslar ve Toroslar çevresinde ortaya çıkmıştır. Çözüm de buradadır. Bu nedenle, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için atılan adımlar sadece Kürt halkı için değil, Ortadoğu’daki tüm halkların özgürlüğü açısından da kritik bir öneme sahiptir. Önderliğin fiziki özgürlüğü, Ortadoğu’nun ve tüm dünya halklarının sorunlarının çözüme kavuşturacaktır.

Şu an savaş tüm Ortadoğu coğrafyasına yayıldı. Sykes-Picot Anlaşması artık geçerliliğini yitirdi. Anlaşma İngiltere, Fransa ve Rusya öncülüğünde 1916’da yapıldı. Cetvelle çizilen o sınırların bir anlamı kalmadı. Lozan Antlaşması ise 100 yıl boyunca Kürt halkının inkarının temelini oluşturdu. Ancak artık Ortadoğu'da atılan her adım, her çalışma, 100 yıl öncesi gibi değil. Bu, özellikle Kürt halkı için büyük bir anlam taşıyor. Kürt halkı, siyasi, hukuki ve örgütsel alanda Ortadoğu halklarına öncülük edecek düzeye ulaştı. Bu öncülük, Önder Apo’nun şahsında yapılıyor. Önderliğin etrafında kadınların ve gençlerin öncülüğünde ekolojik, demokratik ve kadın özgürlükçü bir paradigma gelişti ve bu paradigma Kürdistan gerillası tarafından hayata geçirildi. Güç olmadan siyaset olmaz. Dünya bunu söylüyor, siyaset paradigma ile yapılır, güç ile yapılır, ahlak ile yapılır. Gerillanın gücü var. Aynı şekilde Kürdistan ve Ortadoğu halkını her alanda eğitebilecek bir basın gücü var. Medya gücü var. Kadın ve gençlik hareketi, toplumun en radikal öncüsüdür. Özgür kadın hareketi, en radikal demokratik ve özgürlükçü harekettir. Bu, heval Zilan ve Bêrîtan’ın şahsında YJA Star’da açığa çıkmıştır.”

ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN FARKLI ALTERNATİFLERİ DE VAR

Türk devletinin savaşta istediği sonucu elde edemediğini ve bundan dolayı Kürt Halk Önderi Öcalan ile tekrar görüşmeye başladığının altını çizen Seven, “Basında da takip ettiğimiz kadarıyla, Uluslararası Komplo’nun 27. yıl dönümü vesilesiyle Önderlik bir açıklama yapacak. Biz de bu açıklamayı bekliyoruz. Bazı sorunlar sadece açıklamalarla çözülmeyebilir ama biz Önder Apo’nun ardıllarıyız. Eğer sağlık, güvenlik ve fiziki özgürlük koşulları sağlanmazsa, Özgürlük Hareketi’nin farklı alternatifleri de vardır. Ortadoğu’da artık siyasi dengeler eskisi gibi değil. Bakın İsrail nereye kadar geld. İran’ın durumu göz önünde. Ortadoğu’daki hegemonik güçlerin gaz, petrol ve enerji hatları uğruna yürüttüğü politikalar açıkça görülüyor.

Dolayısıyla Özgürlük Hareketi, böylesine büyük bir bedel, mücadele ve devrim süreci sonucunda alternatifsiz kalmayacaktır. Komutanlığımızın da ifade ettiği gibi bizim de seçeneklerimiz var. Biz bu seçenekleri değerlendirdiğimizde, en doğru tercihin demokratik çözüm olduğuna inanıyoruz. Kimse Rêber Apo’nun çözüm gücünü kendi siyasi çıkarları için kullanamaz. Her şeyden önce Önderliğin yaşam koşullarının değişmesi, fiziki özgürlüğünün sağlanması lazım. İnanıyorum ki; tüm yönetimimiz, PKK ve PAJK kadroları bu süreçte doğru hareket edecektir. Rêber Apo gerçeğini esas alarak yaşayacak ve mücadele edecektir. Biz Rêber Apo ile var olduk, onu tanıyarak yeniden canlanan bir halkız. Ve onunla birlikte özgürlüğe yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.

MÜCADELE HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜÇLÜ YÜRÜTÜLMELİ

Önder Apo’nun 15 Şubat’ı Kürt halkının soykırım günü olarak adlandırdığını vurgulayan PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, "Çünkü Şêx Seîd isyanının öncülerinin katledildiği bir sürecin başlangıcıydı. Bu tarih, soykırımın başlangıç günüdür. Kara bir gündür. Umudumuz, Önderliğin çağrısıyla bu kara günü aydınlık, demokratik ve sosyalist bir güne çevirmektir. Özgürlük mücadelemiz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ile sonuca ulaşacaktır. O zaman Kürdistan halklarıyla birlikte Türkiye halkları ve Ortadoğu’nun tüm halkları, Ortadoğu’daki tüm sorunları insani ve barışçıl yollarla çözebilecek bir aşamaya ulaşacaktır. Şu anda bir süreç işliyor. Biz de basından takip ediyoruz.

Biz yalnızca bir parti değil aynı zamanda bir örgütüz. Hem Kürdistan, hem Ortadoğu, hem de dünya siyasetini etkiliyoruz. Bu nedenle Önder Apo’nun tüm çağrıları ve açıklamaları bizim için belirleyicidir. Ancak heyetlerin gelip gitmesi, görüşmeler yapılması, Türk devleti, AKP’nin yaptığı açıklamalar mesele bunlarla sınırlandırılmamalı. Eğer sorun çözülecekse, bu sorunun çözümünün komplonun 27. yıl dönümünde demokratik çözüm ve barış haritasının ortaya konulması gerekir. Biz de mücadeleyi her alanda daha güçlü kılmalıyız. Hukuki, siyasi, toplumsal, kadın ve gençlik öncülüğündeki mücadele daha da büyütülmelidir. Yani durmak yok. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm için mücadelede duraksama olmaz” şeklinde konuştu.

Kürt halkına ve dostlarına 15 Şubat Cumartesi günü Strasbourg’da yapılacak olan büyük eylemi güçlü bir şekilde sahiplenme çağrısında bulunan Seven konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "İnanıyorum ki, Kürdistanlı kadınlar ve gençler bu mücadelede en ön saflarda yer alacaktır. Umudumuz; Newroz’da Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak. Bu, tüm devrimcilerin talebi ve isteğidir."