Reqa barışın ve birliğin şehri oldu

Reqa Sivil Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Evdilselam Hemsorik, DAIŞ’ten bir enkazı geri aldıklarını belirterek, yeniden inşa etmeye çalıştıklarını; şehrin barışın ve birliğin şehri haline getirdiklerini söyledi.

Reqa Sivil Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Evdilselam Hemsorik, Reqa’nın DAİŞ’ten özgürleştirilmesinin 5. yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı.

Reqa’nın özgürleştirilmesinin üzerinden 5 yıl geçti, bu 5 yıl içinde Reqa’nın yeniden yapılanması için neler yapıldı?

Reqa Sivil Meclisi, 18 Nisan 2017'de özgürleştirilen alanlarda yeniden yapılanma, halkın ihtiyacı olan hizmetleri geliştirmek ve her bölgenin kendini yönetme insiyatifinin sağlanması üzerine kuruldu. Şehir büyük bir tahribat yaşamıştı. Hem DAİŞ’in yarattığı yıkım ve hem de savaş sırasında, savaştan dolayı çok büyük tahribatlar vardı. Şehrin altyapısı tümden yıkılmıştı. Yapıların büyük bölümü tümden çökmüştü. Reqa Sivil Meclisi ve Özerk Yönetim tarafından Reqa’nın yeniden yapılanması ve inşası için önemli çalışmalar yapıldı. Elbette burada halkın da büyük desteği ve emeği oldu. Birçok kurum oluşturuldu. Kadın boyutunda önemli adımlar atıldı. Yine ekonomik açıdan çalışmalar yapıldı ve devam ediyor. Hala da eksik kalan birçok şey var.

Özellikle eğitim konusunda eksiklikler var. Şimdi Reqa’da 380 okul eğitime açılmış fakat daha onarılması ya da tekrardan inşa edilmesi gereken onlarca okul var.

Yine sağlık konusunda hala eksiklikler devam ediyor. Şimdiye kadar 4 hastane hizmete konuldu. 30’a yakın sağlık ocağı hizmet ediyor. Ulaşım sorunlarımız da var.

Şehrin Fırat Suyu üzerinde bulunan birçok köprüsü zarar görmüş ve kullanılamıyor. Şimdiye kadar, şehrin doğusunda bulunan eski köprü adıyla bilinen köprü yapıldı ve kullanılıyor. Stratejik bir konumu olan ve ticaret için önemi bilinen köprü hala yapım aşamasında.

Bölge üzerindeki ambargo ve Fırat'ın Türk devleti tarafından kesilmesi nedeniyle ziraat büyük zarar görüyor.

Reqa’nın çeveresinde 60’a yakın mülteci kampı var. Bu kamplarda yaşayan insanların hepsi ya Şam hükümeti alanlarından ya da Türk devletinin işgal ettiği bölgelerden kaçmak zorunda olan insanlardan oluşuyor. İster istemez bu kadar mültecinin olması da Reqa üzerinde büyük bir ağırlık oluşturuyor.

Özgürleştirildikten sonra geri dönüşler hangi düzeyde oldu?

DAİŞ, burayı kendine başkent ve bir zulüm üssü haline getirmişti. Reqa özgürleştirildikten sonra insanlar tekrardan yönünü bu şehre çevirmeye başladı. Reqa istikrarın, barışın ve birliğin şehri oldu. Elbette tüm bunlar şehitlerimizin sayesinde. Onların büyük emekleri ve fedekarlıkları olmasaydı bugün bizler kendi topraklarımızda, kendi demokratik sistemimizi kurma şansını elde edemeyecektik. Bu anlamda bizler de bugün şehitlerimizin emeklerine ve anılarına bağl kalarak, onların bize emanet ettikleri bu toprakları korumaya ve onların hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Eksiklikler var ve biz halkımızın da yardımıyla tüm bunları aşmayı başaracağız. Tüm imkanlarımızı halkımızın hizmetine koymayı esas alıyoruz.

Şehrin yeniden yapılanmasında yaşadığımız en büyük zorlanma, hem Reqa merkezinin hem de köylerinin tümünün DAİŞ tarafından mayınlanmış olmasıydı. Güvenlik güçleri tarafından kurulan komiteler tarafından bu mayınların büyük bir bölümü temizlendi ve hala temizleme çalışmaları devam ediyor. Bu yıl hizmet konusunda biraz daha ilerleme kaydettik. Çocuk ve kadın hastaneleri açıldı. Yine ziraat konusunda biraz daha iyi ilerledik.

İmkanlarınız Reqa’nın tekrardan inşası için yeterli mi?

Aslında bizim temel sorunumuz hizmet ya da kısıtlı imkanlarımız değil. Bizim temel sorunumuz; Türk devletinin sürekli tehdit ve saldırılarıdır. Türk devleti bölgedeki istikrarın bozulması ve kaosun sürekli hakim olması için her türlü kirli oyunu oynuyor. Yine Şam hükümeti, 10 yıl geçmesine rağmen hala Suriye’deki insanların taleplerine göre hareket etmiyor. Hala halkların haklarını inkar ediyor. Kendi eski zihniyetinde ve tarzında ısrar ediyor.

Bizler Kuzey-Doğu Suriye'de halkların kardeşliğini esas alan demokratik bir sistemi yaşıyoruz. Asıl onlar bunu kabul etmiyor. Tüm dünyanın artık Türk devletinin bu saldırganlığına karşı durması gerekiyor. Türk devleti ve diğer iktidarcı güçler, ne yaparsa yapsın bu topraklarda yaşayan halk, topraklarına bağlıdır ve bırakmayacaktır.