Rojava: Türk devletinin işgaline karşı yeni dönem

Tişrin Barajı, Karakozak ve Minbiç çevresinde gelişen direniş, sadece askeri bir savunma değil, aynı zamanda Kürt halkının devrimci iradesinin yansımasıdır.

ROJAVA DİRENİŞİ

Türk devleti, Kürt halkının tarih boyunca en büyük kazanımlarını elde ettiği Rojava Devrimi’ni boğmak için sistematik bir saldırı konsepti yürütmektedir. Özellikle son süreçte Rojava’ya yönelik artan saldırılar, işgal planlarının daha da derinleştiğini ve kapsamının genişlediğini göstermektedir. Bu saldırılar, doğrudan Türk ordusu eliyle olduğu kadar, sözde “Suriye Milli Ordusu” adı altında örgütlenen paramiliter çeteler aracılığıyla da yürütülmektedir.

Rojava’da halk, Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik ulus paradigması çerçevesinde, bu saldırılara karşı devrimci halk savaşı ile cevap vermektedir. Özellikle Tişrin Barajı, Karakozak ve Minbiç çevresinde gelişen büyük direniş, sadece askeri bir savunma değil, aynı zamanda Kürt halkının devrimci iradesinin bir yansımasıdır. Türk devleti, işgal planlarını ilerletmek için Tişrin Barajı gibi kritik altyapıları hedef alarak halkı teslim almaya çalışsa da Kürt halkı nöbet eylemleri ve kitlesel direnişlerle işgali boşa çıkarmaktadır.

Bu makalede, Türk devletinin Rojava’daki işgal konsepti, sözde Suriye Milli Ordusu aracılığıyla yürütülen saldırılar ve buna karşı Kürt halkının geliştirdiği direniş stratejileri, dört parça Kürdistan perspektifiyle ele alınacaktır.

TÜRK DEVLETİ’NİN İŞGAL STRATEJİSİ VE SÖZDE “SURİYE MİLLİ ORDUSU”

Türk devleti, Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı doğrudan savaş açmak yerine, vekâlet savaşları üzerinden işgal planlarını yürütmektedir. Bu çerçevede, Suriye’de işgal edilen bölgelerde kurulan “Suriye Milli Ordusu (SMO)”, aslında DAİŞ ve El Nusra gibi selefi çetelerden devşirilen ve Türkiye’nin emir-komuta zincirine bağlı paramiliter bir yapılanmadır.

SMO’nun temel işlevi şunlardır:

Türk devleti adına vekâlet savaşı yürütmek: Türkiye, doğrudan kendi ordusunu sahaya sürmek yerine, SMO çetelerini kullanarak saldırılar düzenlemektedir.

Kürt halkını göçe zorlamak ve demografik yapıyı değiştirmek: SMO, işgal edilen bölgelerde Kürt halkına yönelik baskı, talan, katliam ve göçe zorlama politikalarını uygulamaktadır.

DAİŞ’in yeniden canlandırılması: SMO, birçok eski DAİŞ mensubunu bünyesine katmış ve bu yapıyla Türkiye, DAİŞ’i dolaylı olarak yeniden harekete geçirmektedir.

Rojava’nın ekonomik ve altyapısal sistemine darbe vurmak: Tişrin Barajı gibi stratejik yerler, sadece askeri hedefler değil, aynı zamanda halkın temel yaşam kaynaklarıdır. Türkiye, SMO eliyle bu alanları sabote etmeye çalışmaktadır.

Türk devleti, bu politikalarıyla Kürt halkının Rojava’da inşa ettiği demokratik, özyönetimsel ve kadın özgürlükçü sistemini yok etmeyi hedeflemektedir. Ancak Kürt halkı, devrimci halk savaşıyla bu işgal konseptine karşılık vermektedir.

TİŞRÎN BARAJI VE KARAKOZAK: DİRENİŞİN SEMBOLÜ

Tişrîn Barajı, sadece Rojava’nın değil, tüm Suriye’nin elektrik ve su ihtiyacı için kritik bir merkezdir. 2015’te DAİŞ çetelerinin elinden kurtarılan baraj, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) tarafından korunmaktadır. Ancak Türk devleti, Tişrin Barajı’na yönelik saldırılarıyla, Kürt halkını açlık, susuzluk ve karanlık içinde bırakmayı amaçlamaktadır.

Türk devleti, barajı doğrudan hedef alarak faaliyetini engellemeye çalışmaktadır. Kürt halkı, Tişrin Barajı’nda günlerce süren nöbet eylemleriyle buranın teslim edilmeyeceğini göstermiştir. Türk devleti, SMO çetelerini kullanarak bölgeyi işgal etmeye çalışsa da QSD güçleri ve halkın kitlesel direnişiyle bu saldırılar püskürtülmektedir. Tişrin Barajı ve Karakozak’taki direniş, yalnızca askeri bir çatışma değil, aynı zamanda Rojava’nın özgürlüğünü savunma manifestosudur.

DEVRİMCİ HALK SAVAŞI YURTSEVERLİĞİN YENİ AŞAMALARI

Önder Apo’nun çözümlemelerine göre, yurtseverlik yalnızca bir sevgi meselesi değil; aynı zamanda halkın kendi sistemini inşa etme ve onu koruma bilincidir. Rojava’da gelişen devrimci halk savaşı da tam olarak budur.

Yeni dönemin direniş konsepti şu ayaklar üzerine inşa edilmektedir:

Askeri savunma: YPG, YPJ ve QSD öncülüğünde, halkın doğrudan savaşa katılımını esas alan bir direniş hattı örülmektedir.

Sivil direniş: Tişrin Barajı nöbetlerinde, kadın ve gençlik hareketlerinin işgale karşı örgütlediği eylemler, halkın kendi iradesini doğrudan ortaya koymasını sağlamaktadır.

Demokratik Ulus Perspektifi: Rojava, sadece Kürtlerin değil, Arapların, Süryanilerin ve diğer halkların ortak yaşam projesidir. Bu yüzden devrimci halk savaşı, aynı zamanda farklı halkları birleştiren bir özgürlük savaşına dönüşmektedir.

“Önder Apo’ya Özgürlük Kampanyası” ile bağ: Önder Apo’nun fiziki tutsaklığına son verilmeden Kürt halkının özgürlüğünün tam anlamıyla sağlanamayacağı bilinci, Rojava’daki mücadelenin en önemli motivasyon kaynaklarından biri olmaktadır.

ROJAVA’DA DİRENİŞ BÜYÜRKEN İŞGAL PLANLARI BOŞA ÇIKIYOR

Türk devletinin Rojava’ya yönelik işgal stratejisi, yalnızca askeri bir saldırı değil, Kürt halkının kazanımlarını yok etmeye yönelik kapsamlı bir tasfiye planıdır. Ancak, devrimci halk savaşı stratejisiyle, Kürt halkı bu işgal girişimlerini boşa çıkarmakta ve devrimini korumaktadır.

Tişrin Barajı’nda nöbet tutan halktan, Minbiç’te işgal saldırılarına karşı direnen gençlere kadar, Kürt halkı bu savaşın yalnızca cephede değil, yaşamın her alanında sürdüğünü bilerek hareket etmektedir. Yurtseverlik, sadece toprak savunması değil; devrimi yaşatma ve geleceği inşa etme bilincidir.

Önder Apo’nun çözümlemeleri ışığında, Rojava’daki mücadele sadece Kürt halkının değil, tüm ezilen halkların ortak özgürlük davasının bir parçasıdır. Bu direniş, tüm işgal planlarını boşa çıkaracak bir iradeyle büyümektedir.