Rojava’ya dönük işgal saldırıları ve bölgedeki durum – IV
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası işgal harekâtına karşı hazırlıklarını değerlendiren YPG ve YPJ Sözcüleri işgalci saldırıların püskürtüleceğini belirtti.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası işgal harekâtına karşı hazırlıklarını değerlendiren YPG ve YPJ Sözcüleri işgalci saldırıların püskürtüleceğini belirtti.
Türk devletinin Kobanê, Minbic ve Til Rifat üzerinden işgal tehditleri savurduğu Kuzey ve Doğu Suriye’deki YPG ve YPJ güçleri, hazırlıkların sürdüğünü belirterek, hep birlikte işgalcilere karşı duracaklarını belirtti.
Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) Sözcüsü Rûksen Mihemed, Halk Savunma Birlikleri (YPG) Sözcüsü Nuri Mehmud, olası işgal harekatının hedeflerini ve buna karşı hazırlıklara ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
-Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük işgal tehditlerinde gelinen son aşam nedir?
YPJ Sözcüsü Rûksen Mihemed: Her zaman ‘tehdit var’ olarak adlandırılıyor. Ancak bu yeterli bir söylem değil. Doğrudan bir savaş durumu yaşanıyor. Sadece tehdit boyutunda kalmamıştır. Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarını şu ana kadar da durdurmamıştır. Farklı yollarla saldırılarını sürdürmüştür. Zaman zaman çeteleri zaman zamanda kendisi devreye girmiştir. Bu da Türk devletinin yürüttüğü savaş siyasetinin sürekli olan bir durum olduğunu göstermekte. Doğru, şimdi karadan bir operasyon olmamıştır. Ancak saldırılar her zaman sürmüştür. Soykırım ve işgal siyaseti üzerine kurulan Türk devleti, hükmünü ve iktidarını sürdürmek için bu kanlı siyasetini sürdürüyor. Yaklaşan seçimlerde istediği zaferi elde etmenin yolunu savaştan arıyor.
YPG Sözcüsü Nuri Mehmud: Türkiye kurum ve kuruluşlarına el koyan AKP-MHP rejimi, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük her zaman tehditleri devam ediyor. DAİŞ ve El Kaide gibi çeteler aracılığıyla Neo Osmanlı hayalini gerçekleştirmek isteyen Türk devletinin tehditleri yeni değil her zaman olan bir durumdu. Fakat 1 Haziran tehdidiyle hem Rojavayê hem de Başûrê Kurdistan’ı işgal edeceğini belirterek, Kürt kimliğinin, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin sonlanması ve halkların birlik beraberliğinin ortadan kaldırılması amacı taşıyor. Bunun için 2022 yılında Başûrê Kurdistan ve Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi yoğun bir şekilde hedef alındı. Erdoğan, Ortadoğu ve dünyadaki yenilgisini ve Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasi, adalet ve diplomasi krizini örtbas etmek için tehditler savuruyor. Bu bağlamda Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelerek kendini ispatlamak ve yenilgi gündemini ortadan kaldırmanın peşinde.
HEDEF SADECE KOBANÊ DEĞİL
Faşist AKP-MHP rejimi savaştan başka çaresi yok. Türkiye içerisinde halk için sağlıklı bir ekonomi, diplomasi, siyaset geliştiremiyor. Bunun için Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde terör estiriyor. Bu terörü de Kuzey ve Doğu Suriye halkları deşifre etti. Sadece Kobanê hedef de değil. Hedef Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi geneli. Demokrasi, özgür ve onurlu bir yaşama inan halklar rejim güçlerinin hedefinde oluyor. Şu coğrafya ya da şu coğrafya diye ayıramayız. Erdoğan esas da özgürlüğe inancı olan insanları yeryüzünden silmek istiyor. Bunu hükümetine, rejimine karşı görüyor. Bunun için hiçbir zaman tehditler azalmadı. AKP-MHP Türkiye halklarının, kurum ve kuruluşlarının imkanlarını kullanmaktan ve saldırmaktan vazgeçmedi. Bunun hazırlığındadır. Zaten saldırılarda hiçbir zaman durmadı. Saldırıların durduğunu söyleyemeyiz. Günlük, 24 saat Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi hattında uçakları uçuyor. Ayrıca topları çocukları hedef alıyor, yaralıyor, katlediyor. Siviller hedef alınıyor.
HEDEFTE DEMOKRATİK ULUS PROJESİNDE BULUŞAN HALKLAR VAR
-Türk devleti hemen hemen her gün bölgeye dönük saldırılarını artırarak sürdürüyor. Bu saldırılarda denildiği gibi asıl hedefleri ‘sınır güvenliği mi’?
YPJ Sözcüsü Rûksen Mihemed: Bölgenin günlük olarak bombalanması, sivillerin hedef alınması ve psikolojik-özel savaş uygulamalarıyla Demokratik Ulus projesiyle oluşan halkların birliği ve beraberliğini ortadan kaldırılmak da istenmekte. Bölgeye dönük her gün yapılan saldırılarla birlikte bu savaş siyaseti de hep var. Silahlı İnsansız Hava Araçları’yla (SİHA), siviller ve DAİŞ’e karşı mücadele yürüten öncü komutanlar hedef alınıyor. Kürtler şahsında Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan herkes ve tüm dünyaya ilham olan öz güce dayalı toplum iradesi ve özerk sistem hedef alınıyor. 19-20 Kasım 2022 tarihinde bölgeye dönük düzenlenen yoğun hava bombardımanlarında bir kez daha işgal niyetleri göründü. Sadece bölgeyi de değil tüm Suriye’yi parçalamak istiyorlar. Suriye halklarını da hedef alarak Arap ülkelerine de uzanmak istiyorlar. Çünkü Türk devletinin plan ve hedefleri geniştir. Bölgeye dönük saldırılarıyla Neo-Osmanlıcı hayallerini gerçekleştirme peşinde. Suriye’nin işgaliyle birlikte Arap ülkeleri işgal etmeyi amaçlıyor.
KADIN ÖNCÜLERE SALDIRILAR
Kuzey ve Doğu Suriye’de kendi varlığı, kimliği ve özüyle devrime öncülük kadınların öne çıkardığı siyasi, toplumsal ve askeri alanlardaki güçlü konumundan rahatsız olan iktidar zihniyeti toplumun imhası için kadınları da hedefledi. Toplumun eğitilmesi ve bilinçlendirilmesinde büyük rol oynayan kadınları hedef aldılar. Bunu sadece Kuzey ve Doğu Suriye’de değil her yerde yaptılar. Evîn Goyî arkadaşın hedef alınması toplumun beyni ve özgür toplum için mücadele edenlerin hedef alındığını iyi gösteriyor. Hevrin, Hebun, Zehra, Sosin, Jiyan ve Roj arkadaşlar vb. bu topluma öncülük eden onlarca kadın arkadaşı hedef aldılar. Öncülerini hedef alarak halkların iradesi ve maneviyatını kırma amaçlandı. Kadın devriminin hedeflenmesi insani değerlerin hedef alınmasıdır. Eskiden var olan kadın örgütlülüğü, mücadelesini ve fedailiğini her an güncellemek ve yükseltmek gerekir. Özellikle kadınlar olmak üzere toplum olarak direnişten başka yolumuz yoktur. Bu siyasetlere karşı mücadeleyi yükseltmek amaçlarını boşa çıkartacaktır.
TOPLUM BÖLGEYE DÖNÜK FAŞİST PROJELERE KARŞI MÜCADELE EDİYOR
YPG Sözcüsü Nuri Mehmud: Suriye’de şu an 3 proje bulunuyor. Birinci proje halkların birliği, tüm ulusların kendisini ifade edebildiği demokratik bir yapılanma. İkincisi Rusya ve İran’ı ayakta tutmak istediği Şam iktidarı. Üçüncü proje ise DAİŞ, El Kaide, İhvan-ı Muslimin zihniyetinin dışa vurumu olan Erdoğan’ın Misak-ı Milli, Osmanlı hayali. Sonuç olarak iki projenin amacı kendi çıkarlarına ulaşmak, savaşı derinleştirmek fakat Kuzey ve Doğu Suriye’de yürütülen proje ise halkın kendini yönettiği, halka dayalı inşa edilen bir sistem. Kuzey ve Doğu Suriye’deki proje diğer iki proje statüsü önünde büyük bir engel.
QSD-YPG-YPJ toplumun tavsiyesi sonucu ve demokrasi, özgürlük ve onurlu bir yaşamın inşa edilmesi için kurulan bir güç. Toplumu ve toplumun amacını savunan güçlerdir. QSD, YPG, YPJ denildiğinde esas bir güç değil toplum akla geliyor. Kuzey ve Doğu Suriye’deki toplumun bütünüdür. Devrim bir proje oldu, dünyanın dikkatini çekti. Çünkü dünyayı DAİŞ tehlikesinden kurtardı ve Suriye için yeni bir proje yarattı. Eğer Suriye’de demokratik bir zemin oluşursa kendi ülkelerine de yansımalarının olacağını düşünüyor. Bunun içinde karanlık projelerine engel olan bölgemizde yeni bir model olan proje hedef alınıyor. Dolasıyla YPG, YPJ ve QSD’de hedef gösteriliyor. Aslında bölgede oluşturulan ulusların birliği, irade, demokrasi ve özgürlük mücadelesi yok edilmek isteniyor. Çünkü YPG, YPJ ve QSD bunun savunucusudur. Bunun için hedef alınıyor.
DAHA GÜÇLÜ BİRLİK VE BERABERLİĞE İHTİYAÇ VAR
-Daha önceden yer aldığınız savaşlardan edindiğiniz tecrübelerden nasıl bir mücadele haritası çizeceksiniz?
YPJ Sözcüsü Rûksen Mihemed: 19-20 Kasım’da hava saldırısı gerçekleştirdiklerinde toplumun ihtiyaçlarını gideren hizmet kurumlarını ve alt yapı tesislerini hedef alarak bölge halkını Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaptığı gibi zorla göç ettirmek istedi. Toplumun göstermiş olduğu direniş, irade ve tutum eskiden elde ettiği tecrübeler doğrultusunda savunma sistemini güçlendirerek bu topraklarda kalacağını gösterdi. Her savaşa hazır olalım. Erdoğan, Kobanê’nin Minbic ve Til Rifat’ın hedef olduğunu söylüyor. Kobanê, DAİŞ’in sonunun başlangıcı olarak orada yürüten YPJ öncülüğündeki mücadele dünyaya ses verdi. Tüm dünya için sembol olan kentte saldırmak istedi. Kobanê’ye saldırarak oluşan kazanımları, birlik ve beraberliği ortadan kaldırmak istiyorlar. 2014-2015 yılında tüm dünyaya yayılan Kobanê direniş ruhu bugün işgal saldırılarına karşı daha güçlü ve örgütlü olmalı. Kobanê’nin ve kazanımların korunmasına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Orada DAİŞ ‘hilafeti’ son buldu. Erdoğan, ‘Kobanê düştü düşüyor’ dedi. Ancak gösterilen direniş Erdoğan’ın hayallerini yıktı. Olası işgal saldırılarına karşı bugün daha güçlü bir tutum sahibi olmalıyız. Türk devletinin, Özerk Yönetim sistemimiz ile Kuzey ve Doğu Suriye’de elde ettiğimiz kazanımlarını korumak için daha güçlü birlik ve beraberliğe ihtiyaç var.
Devrimci Halk Savaşı prensipleriyle özgür demokratik bir yaşam için herkes kendini korumalıdır. Bir insanın yaşamını sürdürmesi için nasıl suya, beslenmeye ve oksijene ihtiyacı varsa, savunmada aynıdır. Acil ihtiyaçtır. Kendini örgütlemen ve varlığın savunmayla kalıcılaşır. Çağın Direnişi ve Onur Direnişi’nde yetersizliklerden ders çıkartma, toplumu daha fazla bilinçlendirme, örgütleme ve süreci iyi çözümleme noktalarında büyük tecrübeler edindik. Devrimci halk savaşı, herkesin görevidir. Başta kadın olmak üzere toplumun her bireyi bu görev ruhuyla hareket etmelidir. Halep’in Şêxmeqsud ve Eşrefiye Mahalleri’nde halk ve savaşçılar birlikte bunu gerçekleştirdi. Özgür bir yaşam için kendimizi korumalıyız. Köyünde, mahallende, kentinde nerede olursan ol savunmaya ihtiyacın var. Toplumda oluşan Devrimci Halk Savaşı ruhunu daha fazla büyütmek gerekli. Savaşı sadece askeri güçler yürütmüyor. Bugün halkımızla birlikte bu savaşı yürütüyoruz. Bu birlik ve beraberlik ruhu daha fazla güçlenince, düşman siyaseti başarmıyor. Zafer bizim payımız olur. Kazanımlarına ve şehitlerine sahip çıkmayla ancak burada oluşan birlik ve beraberliği kalıcılaştırabilirsin.
YPG Sözcüsü Nuri Mehmud: DAİŞ’in yok edilmesi ardından doğrudan Türk devleti harekete geçti. Çünkü DAİŞ terörünün kaynağı AKP-MHP rejimidir ve DAİŞ’in tasfiyesi demek Erdoğan’ın bölgede kaynağının kuruması demekti. Bunun içinde resmi bir şekilde Türkiye adıyla Suriye’ye geçti ve Efrîn’e saldırdı. Aslında bizim düşüncemiz farklıydı. Halkımız, dünyayı DAİŞ tehdidine karşı korudu ve bölgede yer alan uluslararası güçlerin böylesi bir işgale müsaade etmeyeceğiydi. Fakat çıkarlar devreye koyuldu. Bizim de Devrimci Halk Savaşı ve meşru savunma savaşımız bu kadar güçlü değildi.
O sürece kadar DAİŞ’le mücadele ediyorduk, Efrîn’de ise bir orduya karşı savaştık. NATO tekniği elinde bulunan ve yurttaşları hedef alan bir ordu ile savaştık. Okuldan hastaneye, evlerden tüm alt yapıyı hedef alan bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Bunun için meşru savunmamız bir orduya karşı savaşabilecek düzeyde değildi. Bir yandan ise uluslararası hukuk, ahlak ve vicdanıyla uluslararasının devrimimizi koruyacağı kanısındaydık. Ama var olan hükümetler kendi çıkarları doğrultusunda Erdoğan’ı esas aldılar. Yani halkların geleceği düşünülmedi, hükümette kalacakları süre zarfından kendi çıkarlarına göre karar aldılar. Erdoğan’la ittifaka vararak, Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniye görmezden gelindi. Uluslararası güçlerinin bu yaklaşımlarının farkına vardıktan sonra Kuzey ve Doğu Suriye halkları ve güçlerimiz kendi ayakları üzerinde durmadıkları sürece, kendilerini örgütlemedikleri müddetçe diğer hükümetlerin kendi çıkarlarını devreye koyacağını anladılar.
HALKIMIZIN KAZANIMLARINA KARŞI SALDIRILARI KORUYACAĞIZ
-Saldırı olursa nasıl karşı duracaksınız? Hazırlıklarınız ne düzeyde?
YPJ Sözcüsü Rûksen Mihemed: Savaş taraftarı değiliz, savaşı sevmiyoruz. Ama halkımızın varlığına ve kazanımlarına karşı saldırı olursa koruyacağız. Kendin olman için kendini koruman gerekli temelinde YPJ olarak her açıdan hazırlıklar yapıyoruz. YPJ, kadınlar başta olmak üzere bölge halkıyla aralıksız bir mücadele yürütüyor. Bu zemin oluşturulmuş. Ne örgütlülük ve kazanım varsa savunmayla büyütülür ve kalıcılaşır. Hem DAİŞ çetelerine hem de Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yürütülen savaşta kadın öncülüğünü yaptı. Fedai, sorumluluk bilinci topraklarını koruma sorumluluğunu daha da büyüttü. Askeri alanda yapılan eğitimlerle profesyonellik YPJ savaşçıları olarak her alanda eğitim ve bilinç olarak her sürece hazırlama askeri de teknik olarak gelişme, savaş taktikleri ve ideolojik olarak daha da derinleşiyor.
HAZIRLIKLAR KAPSAMLI VE ÇOK YÖNLÜ
Bugün en üst aşama da hazırlıklar yapılıyor. Yaşanan savaştan tecrübe edinildi. Sağlam bir zemin oluşmuştur. Türk devletinin bölgeye dönük saldırıları, yapılan anlaşmalar, sürecin okunması fikri, siyasi ve askeri olarak sürecin okunması her savaşa hazır olmayı getiriyor. Tüm YPJ, YPG ve QSD savaşçılarının topraklarını koruma iradesi, gücü ve ısrarı savaşta da başarılı olmamızı sağlayacaktır. Toplumdaki her birey de bu bilinçle hareket etmelidir. Kuzey ve Doğu Suriye’deki kazanımları korumak için Kurdistani bir beraberlik ruhunu büyüterek koruyacağız. Böylece her saldırı kırılacaktır. Direniş ve zaferden başka yolumuz yok. Varlığın için savunman gerekli. Bu yüzden kendi gücümüz ve halkımızın gücünden başka kimseden ve güçten beklentimiz yoktur. Beklenti olmak ölümdür. Kendi direnişimiz ve duruşumuzla topraklarımızı koruyacağız. Kimse irademizi kıramaz. Bir kez daha topraklarımızdan bizi göç ettiremez.
YPG Sözcüsü Nuri Mehmud: Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye’de esas askeri güçlerden ziyade direnen güç halktır. Toplumsal ahlaki ilkeler dahilinde öz savunma gerçekleştiriyor. Bu halkın evlatları bu toprakları savunuyor, koruyor. Savaş pozisyonunda ise halka danışarak, pozisyonunu göz önünde bulundurarak hareket ediyor. Buna göre mevzileniyor. Bunun için direnen halktır. Özelde ise meşru savunma çerçevesinde kurulan QSD, YPG, YPJ ve QSD’de içerisinde yer alan diğer güçler üst düzeyde tedbirlerini almış durumda.
Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’nde sadece askeri güçler değil bölgedeki komünlerden kurum ve kuruluşlara kadar kendi öz gücüne dayalı bir sistem ve savaş tarzı geliştirdi. Bir savaş durumda halkımız nasıl Til Koçer, Til Zîro, Serêkaniyê ve Şexmeqsud’da Devrimci Halk Savaşı yürüttüyse başarı elde ettiyse gelişen saldırılarda yeniden başarı elde edecektir. Kobanê savaşında yürütülen Devrimci Halk Savaşı’nda elde edilen başarı ardından yerel ve uluslararası güçler savaşa dahil oldu. Çünkü halk ve askeri gücümüz dışında kimse DAİŞ’e karşı mücadele vermedi ve başarı elde etmedi. Bunun için de Kobanê savaşından sonra uluslararası güçler bölgeye geldi artık savaşmamıza gerek yok gibi bir algı oluştu. Ama sonradan fark edildi ki uluslararası güçler söz konusu Türkiye-AKP-MHP olduğunda hükümetlerin kendi çıkarları devreye koyuluyor. Bu iki durumu göz önünde bulunduran halk elde ettiği Devrimci Halk Savaşı’nda ısrar etti. Çünkü uluslararası toplum Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye için bir sorumluluk üstlenmedi. Bu nedenle kendi görev ve sorumluluklarımız yerine getirmemiz gerekiyor. Efrîn işgalinde bir uluslararası güç ve ona bağlı kurum ve kuruluşlar bölgeye gitmezken Ukrayna’ya bakıldığında uluslararası toplum her konuda destek sundu hatta güçler tarafından askeri malzeme takviyesi yapıldı. Devrimci Halk Savaşı örgütlü bir katılım gerektiriyor veya Devrimci Halk Savaşı için çok sayıda savaşçıya ihtiyaç yok. Gerekli olan örgütlenmedir. Üst düzey tekniğe karşı nasıl savaşılması gerektiği taktik ve stratejisine ulaştık. Eğer karadan bir saldırı da nasıl eylem yapılması konusunda yeni savaş tarzına sahibiz. Kuzey ve Doğu Suriye’de örgütlenmeyen bir halk gerçekliği olmamalı. Toplumsal örgütlenme olmalı ve şimdiden görev ve sorumluluklarının ne olduğunu bilmeli. Ekonomiden sağlığa, eğitimden belediyeye kadar herkes rolünü nasıl oynayacağını bilmeli.