Türk devletinin, 1 Haziran 2022’den beri tehdit ettiği Kuzey-Doğu Suriye’de Süryani, Asuri ve Ermeni halklarının da askeri güçleri bulunuyor. Devrimin başlangıcından beri Demokratik Suriye Güçleri (QSD) çatısı altında Süryani Askeri Meclisi, Asuri Askeri Meclisi ve Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı adlarıyla kendi öz güçlerini oluşturmuş durumdalar.
Süryani Askeri Meclisi Sözcüsü Matay Henna, Asuri Xabur Savunma Meclisi Komutanı Nebil Werde ve Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı Komutanlarından Monte Melkonyan, olası Türk işgal saldırılarına karşı yapılan hazırlıklara ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
HERKES İÇİN TEHLİKE
Süryani Askeri Meclisi Sözcüsü Matay Henna, Türk işgal tehditleri ve saldırılarının Süryani halkı için büyük tehlikeler oluşturduğunun altını çizerek, “Türk devleti, bölgeye yönelik yeni bir askeri operasyon başlatmak çabasında. Tüm bunlar başta Süryaniler olmak üzere bölgede yaşayan halklar için büyük tehlikeler oluşturuyor. Tüm halk birleşenleriyle birlikte huzur içerisinde yaşıyorlar. Ancak bu saldırı tehditleri tüm halk birleşenlerinin hayatını tehlikeye atıyor. Yine her şeye rağmen büyük göçler oluyor ve bölgenin tüm alt yapısı yıpranıyor. Bahsettiğimiz bu olayları Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük işgali, Hesêkê’nin sularının kesilmesiyle gördük. Hatta inanç mekanlarına kadar toplumun değerleri hedef alındı” dedi.
İŞGALCİLERE GEÇİT VERİLMEYECEK
Olası işgal saldırılarına karşı hazırlıklarının sürdüğünün bilgisini de paylaşan Matay Henna, şöyle konuştu: “Süryani Askeri Meclisi olarak Türk devletinin olası işgal harekâtına karşı duyarlı davranıyor ve hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. İşgalci devlet saldırdığında Süryani halkının güçleri ve savaşçıları olarak karşılık vereceğiz. Türk işgalciliğine Kuzey-Doğu Suriye’yi yeniden işgal etme fırsatı bırakmayacağız. Türk işgaline geçit vermeyecek. Halkımızı korumak için askeri hazırlıklarımızı tamamladık. Süryani Askeri Meclisi olarak Demokratik Suriye Güçleri’yle birlikte tüm Kuzey-Doğu Suriye halklarını koruyacağız. Özerk Yönetim kazanımlarını korumaya hazırız.”
ASURİLERİ GÖÇ ETTİRMEYE DÖNÜK
Asuri Xabur Savunma Meclisi Komutanı Nebil Werde, işgal tehditlerinin yeni bir durum olmadığını belirterek, “Türk devleti DAİŞ çetesini bölgeye saldırttığında da Asuri halkı için büyük tehlikeler vardı. 2015’ten bu yana Türk işgal saldırılarının etkisi vardı. Asuri köylerine dönük saldırı ve bombardımanlar halkımızın göç ettirilmesine dönüktür. Bu işgal tehditleri, Asuri ve Süryani halkları gibi Kuzey-Doğu Suriye’de yaşayan tüm halklar için tehlike” dedi.
DÖNÜŞÜ OLMAYAN HEZİMETLER YAŞATACAĞIZ
Nebil Werde, imha ve göçertme saldırılarına karşı durmanın hayati önem taşıdığına vurgu yaparak, şunları ekledi: “Büyüklerimizin yaşadığı bu topraklarda kalmamız için bu işgal saldırılarına karşı koymalıyız. 1915’ten bu yana Türk devleti günümüze kadar da bu saldırı, imha ve göçertme politikalarını sürdürüyor. Bu bölgelerde kalan Asuriler, her türlü işgale karşı durarak direneceğinin sözünü vermiştir. Bu bölgelerde yaşayan Asuri ve Süryani güçleri, QSD çatısı altında yerini alıyor. Olası Türk işgal saldırılarına karşı QSD’yle birlikte hazırlıklarımızı yapıyor ve karşı duracağız. Türk devletinin bölgeyi hemen işgal edeceğini düşünenler, hayal görüyor. Yaptığımız hazırlıklar kapsamlıdır. Bize saldıracak Türk devleti büyük hüsrana uğrayacak ve dönüşü olmayan hezimetler yaşayacaktır. Kanımızın son damlasına kadar direnecek topraklarımızı koruyacağız.”
AZGINLAŞARAK SÜREN HALK DÜŞMANLIĞI
Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı’ndan Monte Melkonyan ise saldırıların hedeflerinin kapsamlı olduğuna işaret ederek, “Türk devletinin Ermeni ve Kürtlere yönelik düşmanlığı, savaşımı ve yok etme politikası stratejiktir. İttihat-Terraki’den Kemalist hükümet dönemine ve günümüze dek bitmeyen, her geçen gün giderek daha azgınlaşan bir düşmanlık sürüyor. Türk devletinin 1 Haziran 2022’den bu yana saldırılarını yoğunlaştırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu saldırılar, sadece Kuzey-Doğu Suriye’yle sınırlı değildir. Ortadoğu ve Kafkaslarda da Ermeni ve Kürtler imha ve yok etme saldırıları altındadır. Geniş bir coğrafyanın zorla Türkleştirilmesi hayalleri devam ediyor. Dün tamamlayamadıkları soykırımlarını bugün tamamlamak istiyorlar. ‘Turan ülküsünü’ gerçekleştirmek istiyorlar. Dün İttihat-Terakki’nin ‘Yapmak için yıkmak’ stratejisi günümüzde de devam etmektedir. Homojen Türkiye yaratma stratejisini, Ermeni ve Kürtlerin imha ve yok edilmesi üzerinden gerçekleştirmek istiyorlar” şeklinde konuştu.
YAŞANACAK TAHRİBAT
İşgal tehdidi altındaki bölgelerde huzur ve istikrarın hakim olduğunu, saldırıların ise bu durumu bozduğunu kaydeden Melkonyan, olası askeri saldırıların yaratacağı tahribatı şöyle ifade etti: “Halklar güven ve huzur içinde yaşamını, çalışmasını sürdürür. Eğitimini, dilini ve kültürünü yaşatarak, geliştirip büyütür. Obüs ve havan saldırıları yoğun keşif tehditleri altında halklar nasıl huzur ve güven içinde yaşasın? Türk devlet saldırılarının sürmesi durumunda Ermeniler, yüzyıldır yaşadıkları toprakları, emek ve çileyle yarattıkları evlerini, kilise ve okullarını bırakıp saldırıların olmadığı iç bölgelere göç edeceklerdir. Okul ve kilise, Ermeni halkının buluştukları ortaklaştıkları mekanlardır. Binbir emek ve çabayla yarattıkları inanç ve eğitim mekanlarını geride bırakıp iç bölgelere göç etmek zorunda kalacaklardır. Soykırım sonrası zorla tutunup yaşamaya çalıştıkları özgür Kuzey-Doğu Suriye topraklarından kopup dağılacaktır. Daha büyük asimilasyona maruz kalacaklardır. Kuzey-Doğu Suriye toprakları Ermeni halkının özgürce huzur ve güven içinde yaşadıkları topraklardır.”
SALDIRILARA KARŞI EN GÜÇLÜ KARŞILIK
Melkonyan, Ermenilerin yeniden yok olmayla karşı kalacağının tehlikesine dikkat çekerek, “Ermeni halkı, Rojava’da kendisi gibi ve istediği şekilde yaşıyor. Dilini, kültürünü, inancını özgür yaşıyor, yaşatıyor. Türk devlet destekli çete saldırıların artmasııyla birlikte kendisi olmanın dışına çıkacaktır. Saldırılar ve belirsizlikler içinde parçalanıp, dağılacak ve yok olmaya mahkum olacaktır. Yıllarca zorluklarla dolu bir mücadeleyle çalışıp biriktirdiği her şeyi; elinde avucunda ne varsa kaybedecektir. Ermeni halkı dilinden, kültüründen, inancından dolayı en başta en yıkıcı ve imha edici saldırıya uğrayacak halktır. En fazla kaybedecek halktır” dedi.
Soykırıma karşı en fazla direnmesi gerekenlerin Ermeniler olduğunu belirten Monte Melkonyan, yapılması gerekenleri şöyle özetledi: “Bundandır ki Türk devlet saldırılarına karşı en fazla direnmesi en güçlü karşı koyması gereken halktır. Ermeni halkının soykırım hafızası canlıdır; en fazla özgürlük değerlerine sahip çıkmasını gerektiriyor. Ermeniler, birlikte yaşadığı halklarla topraklarını korumalı, sahiplenip savunmalıdır. Buna hakkı vardır. Bu hakkın gerçekleşmesine mecburdur. Bu hakkı gerçekleşmediğinde ikinci büyük bir soykırıma maruz kalacaktır. Biz Ermeni halkının devrimcileri, öncüleri olarak soykırım saldırılarına karşı direnip savaşacağız tıpkı Monte Melkonyan, Nubar Ozanyan gibi. Biz biliyoruz ki; tarihini gerçekliğini üstlenemeyen bir toplum yok olmaya mahkumdur.”
BEKAALARI İÇİN TEHLİKE GÖRDÜLER
Monte Melkonyan, devrimi ve demokratik sistemi sindiremeyen faşist aklın sürekli saldırı içerisinde olduğunu söyleyerek, şunları dile getirdi: “Faşist Türk devleti, son MGK toplantısında da işgal saldırısını bir tehdit unsuru olarak kullanmaya devam etmiştir. Geçmişten günümüze Türk devlet aklı, halkların temel özgürlük ve hak arayışlarını ‘terör parantezi’ içinde görmüş, ‘güvenlik ve tehdit algısıyla’ soruna yaklaşım sergilemiştir. Faşizmle programlanmış bir aklın kendi sınırlarının dışına doğru genişlemesi mümkün değildir. Faşizm, düşmanları olmadan yaşayamaz. Bundan dolayı Kürt Özgürlük Hareketi önderliğinde Kuzey-Dou Suriye’de gerçekleşen devrimi hazmedemedi. Faşizm, yanı başında gelişecek demokratik bir sistemi kendi bekası açısından tehlikeli görmektedir. İşgal saldırısı, yalnız işgal edilen bölgelerin halklarına karşı gerçekleşmiyor. Aynı zamanda işgal saldırısı içeride de toplumu militarize etme; huzursuzluk ve korku duygularını canlı tutarak farklı arayışların önüne geçmek açısından kullanışlı bir aparat olmuştur. AKP-MHP faşizmi de bu aparatı sonuna kadar kullanmak istemektedir.”
KENDİ TOPRAKLARIMIZI SAVUNUYORUZ
Ermeni güçleri olarak yaptıkları hazırlıklara da değinen Melkonyan, şunları ekledi: “Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı kurulduğu günden bugüne tüm konumlanmasını Türk devletinin işgal saldırılarına karşı yapmıştır. Bugünde olası bir işgal saldırısına karşı cephe hatlarında konumlanarak hazırlıklarını tamamlamıştır. Tugayımız, QSD’nin bileşeni olan askeri bir yapılanmadır. Özgürlüğünü ve geleceğini arayan bu topraklarda biz Ermeniler olarak Asuri, Süryani, Arap ve Kürtlerle beraber cephe hatlarında kendi topraklarımızı savunuyoruz. Bu savaş, faşizm ile halklar arasındaki bir savaştır. Kurtuluşumuzun faşizme karşı diğer halklarla birlikte ortak mücadeleden geçtiğinin farkındayız.”