Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi-Suriye Sözcüsü Ferzende Munzur, Türk devletinin son dönemde çözüme yönelik söylemlerini, Önder Apo ile yapılan aile görüşmesini ve son görüşmede verdiği mesaja yönelik ANF’ye konuştu.
Türk devletinin bu son süreçte kendi basınlarına yaptıkları bazı açıklamaları oldu. Bu açıklamalarında Kürt sorununa yönelik çözüm yanlısı olduklarını ve hatta Devlet Bahçeli’nin açıklamaları oldukça dikkat çekiciydi. AKP-MHP hükümetinin Kürt sorununa yönelik bu şekilde değişen tavırlarını nasıl ele almak lazım? Bununla nasıl bir siyaset yürütmeye çalışıyorlar?
Bu son süreçte Türk devleti, Kürt sorununun çözümüne yönelik kendince bazı açıklamalar yaptı. Özellikle, sanki Önder Apo ile diyalog varmış gibi kamuoyuna yansıtma çabaları oldu. Elbette, ilk kez Türk devletinin bu kadar açık bir şekilde Önder Apo’yu sorunun muhatabı olarak göstermesi, özellikle MHP başkanı Bahçeli’nin bile bunu itiraf etmesi oldukça dikkat çekiciydi. Bu yaklaşımı iki şekilde okuyoruz. Birincisi, tecrit olduğunun itiraf edilmesi ve aslında doğrudan Önderliğin muhatap olduğunu kabul etmektir. Diğer bir nokta da Önderlik için kullandıkları kavramlardan vazgeçmeleri gerektiğidir. Ayrıca Bahçeli, bin yıllık kardeşlikten söz ediyor. Ancak burada sorunu doğru bir şekilde ele almak ve tanımlamak yok. İlk başta, Kürt sorununa doğru tanım koymaları gerekiyor. Yine, Önder Apo’nun hem Kürdistan ile bütünleşmiş bir gerçeği var hem de evrenselleşmiş boyutu var. Bu anlamda, onların bu yaklaşımlarını aslında özel savaş olarak tanımlamak gerekir. Burada hile ve oyun var. Hala Kürt sorunu yok diyorlar. Bunun bir emperyalist oyun olduğunu söylüyorlar; Önder Apo’nun, Özgürlük Hareketi’ne silah bırakma çağrısı yapmasını istiyorlar. Bu yaklaşımla çözümün gelişmesi mümkün değil. Dünyada bunun birçok örneği var. Güney Afrika örneği var, Vietnam örneği var. Türk devleti, Kürtlerle olan tarihi ilişkilerini ele alacaksa, şunu da kabullenmeli; bugün Türk devleti sahip olduğu tarihini, Ortadoğu’da ve dünyada gelişmesini Kürtlere borçludur. Böyle yaklaşmak gerekir.
Şimdi herkes, böyle bir süreçte Bahçeli’nin bu açıklamalarının nedenini merak ediyor. Özellikle, neden böyle bir süreçte bu konuşmaya ihtiyaç duydular? Yıllardır Devlet Bahçeli’nin Kürt halkına, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt sorununa yaklaşımını herkes biliyor. Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi denildiğinde en faşist tavrı sergileyen, en düşmanca yaklaşım içinde olan ve Kürt soykırımının gerçekleşmesi için her şeyi yapan bir zihniyet. Kürtler için adeta ağzından ateş püskürten Bahçeli, ne oldu da şimdi böyle konuşuyor? Önder Apo’nun meclise gelip konuşmasından söz ediyor, diyalogtan ve çözümden söz ediyor. Aslında bu çok açık. Onların bugün bu konuma gelmesi ve konuşmasını sağlayan, Önder Apo’nun tarihi büyük direniş; ikincisi ise Kürt halkının dört parça Kürdistan’da ve yurt dışında aralıksız verdiği mücadele ve elbette Kürdistan özgürlük gerillalarının verdiği amansız direnişin sonucudur. Ayrıca, Türk devleti kendi içinde de giderek zayıflıyor. Gün geçtikçe yaşanan ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz derinleşiyor. Diğer bir konu ise Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin olması. Ortadoğu’da giderek değişimler oluyor; Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Bu nedenle, Türk devleti içindeki sorunlarla, kendi içinde yaşadığı kriz ve kaosla ve Kürt halkına yönelik düşmanlığıyla değişen yeni dengeler içinde kendisine yer bulamaz. Hatta bu değişim içinde onu bekleyen büyük tehlikeler var. Yaptıkları açıklamalar aslında biraz da bu gerçeği fark etmelerinden kaynaklıdır. Elbette, Önder Apo’nun bu sorunun tek muhatabı olduğunun farkındalar. Ancak, sorunu doğru tanımlamaları ve doğru anlamda artık bu sorunun ismini telaffuz etmeleri gerekir. Eğer gerçekten uzun vadeli bir çözüm istiyorlarsa, bugüne kadar Kürt halkına karşı yaptıkları onca hak ihlali, katliam ve inkardan dolayı Kürt halkından özür dilemeleri gerekiyor.
Kürt hareketine demokratik siyaset yapmanın yolunun açılması gerekiyor. Bu şekilde bir yaklaşım herkesin çıkarına olacaktır. Bu anlamda, Önder Apo’nun hem Kürt sorunu hem Türkiye içindeki sorunlara hem de Ortadoğu sorununa yönelik geliştireceği çözümler, kendisiyle birlikte çok ciddi gelişmeler sağlayacaktır. Ayrıca, Ortadoğu’nun yeniden oluşumunda çok olumlu etkiler yaratacaktır. Artık açık bir şekilde ortaya çıktı k,i 100 yıldır devam eden sistem Ortadoğu için, halklar için, dinler için, kültürler için ve tüm halk bileşenleri için doğru olan bir sistem değildir.
43 ay sonra Önder Apo ailesiyle görüştü. Ancak Türk devleti zaten hak olan bu durumu kendisinin bir iyi niyet göstergesi olarak yansıtmaya çalışıyor. Ancak şu da çok açık ki, Kürdistan’da, Avrupa’da hatta dünyanın her yerinde tecridin kırılması için büyük bir mücadele veriliyor. Ama tecrit hala devam ediyor bunun için neler söyleyebilirsiniz?
44 ay boyunca Önder Apo’ya yönelik mutlak bir tecrit yürütüldü. Zaten İmralı sistemi, bir tecrit ve işkence sistemidir. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor. Tecritte 44’üncü aya girerken Önder Apo ile bir görüşme sağlandı ve Türk devleti bunu bir iyi niyet göstergesi olarak lanse etmeye çalışıyor. Fakat bu, zaten en doğal haktır. Uluslararası insan hakları kanununa göre ve hatta Türk devletinin de kanunlarına göre bu zaten her tutuklunun meşru hakkıdır. Her tutuklunun belli periyodlarla ailesiyle, avukatlarıyla görüşme hakkı var. Zaten Önder Apo’nun bu hakkı gasp edilmiştir. İyi niyetten söz ediyorsak, o zaman her şeyden önce uygulanan tecridi sonlandırmaları gerekir. Önder Apo’nun her hafta ailesiyle, avukatlarıyla ve arkadaşlarıyla görüşmesi gerekir. İyi niyetten söz edilecekse, öncelikle Önder Apo’nun İmralı işkence merkezinden çıkarılması gerekir.
Önder Apo’nun bir eve çıkması, burada rahat bir şekilde görüşmelerini yapması ve hatta kamuoyuyla düşüncelerini paylaşması gerekiyor. Ancak bu şekilde çözüm için bir umudun olduğundan söz edebiliriz. Ancak mevcut olan bu durumda, hak gaspı var ve uluslararası kanunlara göre de insan hakkı ihlali var. Bunun olabilmesi için Kürdistan halkı büyük mücadele veriyor. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için başlatılan hamle kapsamında dünya çapında, Kürt dostlarının yaptıkları eylemler, halkın kitlesel yürüyüş oldu. Aynı şekilde, Kuzey ve Doğu Suriye halkı her gün sokaklardaydı. Kürdistan’ın diğer parçalarında halk eylemsellikler içindeydi. Dünyanın her yerinde avukatlar, akademisyenler, bilim insanları, yazarlar ve her kesimden insanların büyük çabası gerçekten büyük bir baskı oluşturdu. Öyle ki, Bahçeli gibi bir kişinin bile Önder Apo’nun muhatap olduğunu söylemesi ve kabul etmesi sağlandı. Ancak Türk devletinin, Kürt halkına karşı ve halklara karşı olan bu şiddetli tutumu artık görülmüştür.
Son günlerde yapılan umut hakkı tartışmalarına yönelik neler söyleyebilirsiniz?
Şunun iyi bilinmesi ve görülmesi gerekiyor. Önder Apo kaçırıldığı günden bugüne kadar her türlü haktan mahrum bırakıldı. Ne uluslararası insan hakları kanununa göre, ne de var olan tutuklu haklarına göre muamele gösterilmedi. Her türlü hakkı gasp edildi. Ayrıca, dünyanın her yerinde en meşru hak olan umut hakkı gasp ediliyor. Bugün yine umut hakkının gündeme gelmesi, aslında bunca zaman verilen mücadelenin ve direnişin sonucudur. Kürt halkı bunu çok iyi biliyor. Ne kadar Önder Apo’ya sahip çıkarsa, kendi özgürlüğüne ve onuruna da sahip çıkmış olur. Çünkü kendi özgürlüğünün ve onurunun, Önder Apo’nun özgürlüğüne bağlı olduğunu biliyor. Bundan 10 yıl önce Uluslararası İnsan Hakları, Türk devletinden umut hakkını tekrar yürürlüğe koymasını istemişti. Ve bunun sonrasında Bakanlık Komitesi, bir yıl içerisinde bu hakkının yürürlüğe girmesi için zaman verdi. Fakat bu verilen bir yıllık zaman da tartışmaya açıktır. Yani Türk devletine hak gaspı için bir yıl daha zaman tanınıyor. Bu da yasal bir durum değil. Ancak biz umut ediyoruz ki, mücadelenin yükseltilmesi ve direnişimizin sürekliliğiyle Önder Apo’nun özgürlük hakkı kesinleşecektir.
Önder Apo mesajında; 'Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim' diyor. Önder Apo’nun bu mesajını nasıl okumak gerekiyor?
Önder Apo’nun mesajında, tecridin devam ettiğini söylemesi bir anlamda bu süreçte Türk devletinin yaptığı bazı propagandalara cevaptır. Yani Önder Apo, tecrit koşullarında çözüm ve diyalog için rol oynayamaz. Çünkü bunun için Önder Apo’nun siyasi parti liderleriyle, aydınlarla ve hatta Türk devletinin siyasi çevreleriyle görüşmesi gerekiyor. Bu kadar büyük bir davanın, ki yüz yıldır devam eden, Lozan ile başlayan ve bugüne kadar süregelen katliam ve inkâr politikası var. Bu anlamda, öyle sıradan bir yaklaşımla sorun çözülmez. Diyalog koşullarının oluşturulması gerekiyor. Önder Apo diyor, ‘Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.’ Bu sözler çok anlamlıdır. Önder Apo, zaten Kürt sorununun çözümüne yönelik yüzlerce sayfalık savunmalar yazdı. Yine savunmalar dışında belirlemiş olduğu yol haritası var. Zaten Önder Apo, bu sorunun hem teorik hem de pratik olarak çözümünü ortaya koymuştur. Bu anlamda Önder Apo, ortaya koymuş olduğu bu çözüm modelini pratiğe geçirmek ve buna hem tüm Kürdistan halkını hem de bölge halkını ve özgürlük hareketini katma gücüne sahiptir. Onun dışında öyle birkaç açıklamayla bu sorun çözülmez. Yüzyıldır devam eden bir dava; bu yüzyıl, katliamlar, isyanlar ve direnişlerle geçti. Sadece son 50 yıldır süre gelen bir mücadele ve 40 yıldır devam eden silahlı bir mücadele var. Bu anlamda, bu sorunun çözümü de derin olacaktır. Türk devleti gerçekten kalıcı ve uzun vadeli bir çözüm istiyorsa o zaman bu sorunun derinliğine göre de adım atmak zorundadır. Türk devletinin gerçekten çözüme yönelik cesur adımlar atması gerekiyor. Türk yetkilileri bu cesareti kendilerinde bulabilmeliler. Bunun tersi durumda, biz bunun bir oyun ve kandırmaya dönük olduğunu söyleyeceğiz. Nasıl ki Erdoğan seçim dönemlerinde diyordu Kürt sorunu benim sorunum gibi propaganda amaçlı söylemlerle Kürtleri kandırmaya çalışması gibi, bugün de Bahçelinin bu şekilde açıklamalar yapması ne kimseyi ikna ediyor ne de tatmin eder.
Önder Apo ile görüşmenin yapıldığı günün akşamında Türk devleti, Medya Savunma Alanları’ndan başlayarak Şengal, Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına kadar aralıksız saldırılar başlattı. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’de sivil alanlara, bölgenin alt yapısına, hizmet kurumlarına ve halkın ekonomik alanlarına saldırılar yaptı. Türk devletinin o söylemlerden sonra böyle bir saldırıya geçmesini nasıl ele alıyorsunuz?
Onlar hala Kürtleri bir iki sözle kandırabilecekleri eski Kürtler sanıyorlar. Daha 24 saat geçmeden her taraftan saldırmaya başladılar. Bu samimiyetsizliktir. Kürtlerin kazanımlarına saldırarak, sivil halkın yaşadığı alanları, halkın hizmet kurumlarını ve alt yapısını bombalayarak hiçbir yere varamazlar. Tüm bunlar zaten çözüme de hizmet etmiyor. Tersine, çelişkileri daha da derinleştiriyor. Eğer Türk devleti bu saldırılarla Kürt halkının iradesini kırabileceğini ve bu şekilde onları, Türk devletinin istediği bir çözüme mecbur bırakacağını düşünüyorsa, bu büyük bir yanılgı olur. Onlar bu şekilde sadece kendilerini kandırıyorlar. 50 yıldır özgürlüğü ve onuru için mücadele eden ve her türlü bedeli ödeyen bu halkın çocukları, büyük bir fedai ruhla kendisini feda ediyorsa hiçbir zaman bu tür saldırılar karşısında teslimiyeti kabul etmeyecektir. Türk devletinin burada yaptığı savaş suçudur. Eğer Türk devleti bir çözüm istiyorsa, başta da dediğim gibi bin yılın öz eleştirisini vermeli ve Kürt halkından özür dilemelidir. Kürt halkı ve Önder Apo, çözümün olabilmesi için her türlü iyi niyeti zaten gösterdiler. Artık Türk devletinin atması gereken adımlar var. Ancak gerekli adımlar Türk devleti tarafından atılırsa, o zaman Kürt halkı ve Önder Apo çözüm için gereken rolü üstlenecektir.
Son olarak, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için başlatılan hamle ikinci yılına girdi. Bu son gelişmeleri de göz önüne alarak hem hamlenin sürece etkisini ve hem de hamlenin gidişatına yönelik neler söyleyebilirsiniz?
Önderliğin özgürlüğü için başlatılan hamle bir yılını geride bırakarak ikinci yılına girdi. Bir yıl içinde elbette çok önemli çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar içinde Kürt halkı önemli ölçüde rol oynadı. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye halkının da bu hamlede önemli ölçüde rol oynadığını belirtebilirim. Bu hamle kapsamında geliştirilen bazı çalışmalar ile Önder Apo’nun fikir ve felsefesinin daha iyi tanındığına inanıyorum. Örneğin, okuma gruplarının oluşturulması, eğitim gruplarının oluşturulması, büyük çapta toplantı, çalıştay ve konferansların olması, büyük yürüyüşler vs. Bu çalışmaların aynısı birçok farklı ülkede de gerçekleşti. Dünya çapında yine çok önemli eylemsellikler oldu. Siyasi ve diplomatik olarak önemli gelişmeler yaşandı. Bu kapsamda, hamlenin büyük bir etki yarattığını belirtebilirim. Fakat tecrit hala devam ediyor. Hamlenin amacı aynı zamanda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamaktır ve bu daha gerçekleşmiş değil. Bu nedenle her alan ve inisiyatif, eminim bir yılın değerlendirmesini yapıyor ve bundan sonra neler yapılabileceği üzerinde çalışmalar yürütülüyordur.
Bu hamlenin amacı bellidir: Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak ve Kürt sorununa siyasi çözüm. Bu kapsamda, ikinci yılda daha geniş ve kitlesel çalışmalarımız olacaktır. Hukuki ve siyasi boyutta yapılması gereken çalışmalar ve Ortadoğu ayağında geliştirilecek eylemler olacak. Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Mahkemesi gibi ilgili kurumlara tekrar ulaşmak ve etki yaratacak daha geniş ve kapsamlı çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Yani, geçen sene yapılan çalışmaların devamı olarak yapılacak bazı çalışmalar da olacak elbette, ancak bu çalışmaların iki kat daha artırılarak yapılması gerekiyor. Bu sefer her kesimden her meslekten insanları katmak gerekiyor. Hukukçulardan aktivistlere, sanatçı, aydın ve hatta sporculara kadar geniş yelpazeli bir çalışma esas alınmalıdır. Çünkü Önder Apo’nun davası sıradan bir dava değil. Siyasi, hukuki bir davanın ötesinde herkesi, her kesimi ilgilendiriyor. Kürdistan’dan Ortadoğu’ya hatta tüm dünyayı ilgilendiriyor. Çünkü Önder Apo, tüm insanlık için fikir ve felsefesini geliştirdi. Tüm insanlığa hizmet edebilecek çözüm modeli geliştirdi. Ve bu son görüşmesinde de Önder Apo, çözüm için hazır olduğunu ifade ediyor. Bugün dünya bu kadar büyük bir kriz yaşıyorken, tüm insanlığın sorununa çözüm gücü ve enerjisine sahip olan Önder Apo’nun dört duvar arasında tutulması büyük bir suçtur. Bu nedenle birlikte mücadeleyi daha da büyütmeliyiz.