İklim krizi artık ciddi şekilde hissedilir oldu, bu artık ilerisi için konuşulan bir şey olmaktan da çıktı. İklim krizi artık bugünün önemli bir sorunu. Bunun etkileri Türkiye'ye 3 dalga şeklinde gelen Afrika sıcakları ile yaşandı. Bu kriz elbette sadece Türkiye ile sınırlı değil, dünyanın bir kısmı aşırı sıcaklıkla boğuşurken birçok kısmında da seller ve fırtınalar vardı. Bu iklim krizi ciddi anlamda hissedilirken Türkiye’de bir yandan da iktidar rant hırsıyla iki yıldır direnen Muğla’nın Akbelen ormanlarını madencilere peşkeş çekiyor. Polen Ekoloji’den Sultan Gülsün ile yaşanmaya başlanan bu krizin en yakın olası sonuçları konuştuk.
Afrika sıcakları 3 dalga şeklinde Türkiye'yi vurdu. Küresel ısınma ve iklim değişikliği için artık gelecek değil, şimdinin yakıcı sorunu denilebilir mi?
İklim krizinin yakın geçmişte yıkıcı etkilerini yaşamaya başladık. Aşırı sıcak havanın hissedilmesindeki önemli nedenlerden biri, kentlerin ısı dalgalarını karşılayamıyor olması. Çünkü yüksek sıcaklıklara dayanacak şekilde kent planlaması yapılmadığından, bu durum bizim uyum sağlamamızı zorlaştırıyor. Sıcak hava dalgaları sadece Türkiye’yi değil birçok yeri etkiliyor elbette. Küresel olarak orman yangınlarından kaynaklı ciddi bir biyoçeşitlilik kaybı, arazi tahribi ve kirletici emisyon oluşumu söz konusu. Bir yandan deniz yüzeyi sıcaklıkları, Akdeniz'de yüksek sıcaklık göstergelerine ulaştı. Denizde ısı dalgalarının etkilerine baktığımızda türlerin göçünü ve yok oluşlarını hızlandırma riski taşıdığını görüyoruz. Çok uzak olmayan bir gelecekte de kıyı şeritlerinde sular yükselecek. Siz ülkede bununla ilgili yapılan herhangi bir çalışma duydunuz mu? Yapılmadığı gibi dolgu alanlarla kapatılıyor. Sonraki yıllarda bu konu da dâhil olacak hayatımıza. Dolayısı ile bu, nedenleri ve sonuçları çoğaltılabilecek komplike bir konu ve her zamankinden daha fazla içerisindeyiz.
Avrupa'da da sıcaklar etkili olurken İtalya'da fırtına, dolu gibi mevsim anormallikleri de görüldü. Bu tür haberleri artık daha sık görecek miyiz?
Son üç yıldır La Niña’nın soğutma etkisi, daha uzun vadeli ısınma eğilimini geçici olarak durduruyordu ancak La Niña Mart 2023'te sona erdi ve şimdi El Niño etkisi gelişiyor. Isıyı hapseden sera gazları ve doğal olarak meydana gelen El Niño olayı nedeniyle küresel sıcaklıkların önümüzdeki beş yıl içinde yüksek seviyelere çıkması muhtemel. Sıcak hava Kuzey’e taşındığından dolayı jet akımı zayıflıyor ve dalgalanma yaşanıyor. Bu koşullarda bazı bölgelerde uzun süreli sıcak hava dalgaları ve kuraklık yaşanırken bazı bölgelerde ise şiddetli yağışlar oluşturuyor. Örneğin Kore’de şiddetli yağmur ve ani sellerde 40 kişi yaşamını yitirdi. Hindistan'da şiddetli muson yağmurları ve sel sırasında nehirlerin taşması nedeniyle yollar ve köprüler çöktü. Orman yangınları Cezayir, Yunanistan, İtalya ve İspanya da dâhil olmak üzere Akdeniz'in bazı bölgelerinde yıkıma ve binlerce insanın zorunlu yerinden edilmesine neden oldu. El Niño, küresel sıcaklıkları, geliştikten sonraki yıl içinde artıracak ve bu durumda 2024’te sıcaklık ortalamasında artış yaşanacak.
17 Mayıs 2023 Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından yayınlanan yeni bir güncellemeye göre, 2022'deki ortalama küresel sıcaklık 1900 yılının ortalamasından yaklaşık 1,15°C fazlaydı. 2023 ile 2027 arasındaki her yıl için yıllık küresel yüzeye yakın sıcaklığın 1,1-1,8°C daha yüksek olacağı tahmin ediliyor. 2023-2027 yıllarında Mayıs ve Eylül ayları arasındaki yağış modellemeleri Kuzey Avrupa, Alaska ve Kuzey Sibirya, Amazon ve Avustralya'nın bazı bölgelerinde yağış miktarının azalacağını gösteriyor.
Kaynak: https://public.wmo.int
Türkiye'de son iki haftada neredeyse nefes alınmazken Akbelen Ormanları maden şirketine peşkeş çekildi. Bu politikalar tahribatı nasıl boyutlara getirecek?
Bilindiği üzere Yeniköy-Kemerköy termik santraline yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için 2019'da Limak ve İC ortaklığı harekete geçti. Uzun süredir Milas yerelindeki doğa ve yaşam savunucuları mücadele ediyordu ancak son süreçte devletin kolluğuyla halk karşı karşıya kaldılar. Akbelen’de yaşananlar tıpkı Kazdağları’nda, İkizdere’de, Şırnak’ta ve birçok yerde yaşanan organize birer kötülüğün devamı. Israrla ekolojik yıkımı bir adım ileriye taşımak için sermaye alan genişletiyor. Ormanların yurt olduğunu belirten fakat iklim krizi politikalarında sözde termik santrallerin kapatılmasından bahseden T.C. hükümeti, gelin görün ki maden sahaları açarak santrale de izin veriyor. İklim politikalarının aslında ne kadar genel geçer olduğu buradan anlaşılıyor. Akbelen’in ya da diğer ekoloji mücadelesi içerisinde adı bilinen mücadelelerin bu zamana kadar ilerletilmesinin tek nedeni, halkın iradesi olması. Yoksa Türkiye de her dakika farklı ölçeklerde çevresel kirlilikler ve uzun süreli etkili olabilecek yıkımlar yaşanıyor. Bizler olduğumuz alanlarda önlemeye çalışıyoruz, dolayısı ile ekoloji mücadelesi aslında bir yaşam mücadelesi. Bu mücadele sermaye ve hükümet tarafından elbette kendi çıkarlarına hizmet etmediği için politik zemine oturamıyor. Bu aşamada aslında yapmamız gereken toplumsal bir yaşam politikası örmek için harekete geçmek olmalı.
İçine girdiğimiz bu iklim değişikliğine karşı yapılacak en acil plan ne olabilir?
Küresel ısınmayı durdurmak için ekstraktiviteyi sonlandırmak öncülümüz. Fosil yakıt çıkarımı, işlenmesi ve dağıtımı ancak bu şekilde durdurulabilir. Hükümetlerin şirketler ile beraber ortaklık kurması bu süreci engelliyor. Kendini sürekli başka bir formda pazar aralığına dâhil eden kapitalist sistemin değiştirilmesi gerekiyor ki doğayı bir meta olarak sömüren zihniyet değişebilsin.