Şervan taşla direniyordu şimdi gerilla
'Taş atan' çocuklardan Şervan, büyüdükçe direnişi de büyüdü ve şimdi bir gerilla. "Savaşın merkezinde elimde silah, omuzumda halkların özgürlüğü" diyerek, haklı mücadelesini gururla anlatıyor.
'Taş atan' çocuklardan Şervan, büyüdükçe direnişi de büyüdü ve şimdi bir gerilla. "Savaşın merkezinde elimde silah, omuzumda halkların özgürlüğü" diyerek, haklı mücadelesini gururla anlatıyor.
'Taş atan' çocuklardan Şervan, büyüdükçe direnişi de büyüdü ve şimdi bir gerilla. "Savaşın merkezinde elimde silah, omuzumda halkların özgürlüğü" diyerek, haklı mücadelesini gururla anlatıyor.
Türk polislerine taş atarak büyüyen Kürt çocukları şimdi gerilla saflarındalar. Yetişkin olduktan sonra Kürdistan dağlarına yönünü veren gerilla Şervan Amed, "Çocukluk direnişim anlamlı ve güzeldi. Çocukluğum boyunca gururla yaptım. O gün onu yapmamış olsaydım belki şimdi mücadele saflarında olmazdım. Mücadelem son nefesime kadar sürecek” diyor.
Kürdistan gerillası, bir ülkenin özgürlüğü için yola çıkarken, tüm dünyanın özgürlük mücadelecisi de olur. Gösterdikleri cesaretten ve verdikleri çetin savaştan dolayı gerillalara, ‘yüreği avucunda savaşçılar’ derler. Biz de şimdi, yüreği avuncunda gerillalardan biri olan Şervan Amed ile bir gerilla mutfağındayız. Günün mutfakçısı olan Şervan, Amed’in Bismil ilçesinden. 2015 yılında gerilla saflarına katılan Şervan ile biraz gerilla yemeği üzerine sohbet ediyor, sonra bizleri onunla buluşturan konuya geçiyoruz. Gerilla Şervan savaşmanın, direnmenin önemine değinmeden önce, gururla ve gülümseyerek: “AKP çetelerine taş atmayla başladı direnişim” diyor.
YÜREĞİNİN BÜYÜKLÜĞÜYLE ATAR TAŞLARI
Bu sözlerden sonra Şervan’ın yıllar önce küçük bir Kürdistanlı çocuk olduğu anlar canlanıyor gözlerimde. Üzerine yürüyen Türk polisine, elindeki taşla meydan okuyan Kürdistanlı bir çocuk. Yüreğinin büyüklüğüyle atar taşı. Attıkça atası gelir; bir daha, bir daha atar taşı, üzerine gelenlerin suratına. Zaman geçtikçe köşe başı eylemlerinin aranan çocuklarından olur. O bulmasa da eylem bulup, çeker onu içine. Bazen çevresi kuşatılır zırhlı araçlarla. İçinden çıkan işgalciler üzerine yürür. Küçük bedenine bakmazsınız her türlü işkenceyi yapar. ‘Sen misin ülkemi işgal etmeye gelen ve şimdi bana işkence uygulayan' dercesine, bu defa bakışlarıyla meydan okur. O an saldıran işgalcilere olan öfke ve kini kat kat büyür. Bir dahaki eylemde daha büyük taş arar, nişan alır ve daha sert atar.
EYLEMLERDE HUZUR DOLARDIM
Gerilla Şervan’ın sesiyle irkiliyorum. Kürdistanlı çocuklara mı gitti aklınız, diyor. Evet, diyorum ve ekliyorum, bana o günleri biraz anlatabilir misiniz? Şervan, memnuniyetle sözü alıyor: “Yaşamımın çoğu Kürdistan’da geçti. Yurtsever, kültürüne bağlı bir çevrede büyüdüm. Okulu lise birde bıraktım. Devlet okullarını hiçbir zaman sevmedim. O yüzden her zaman okuldan kaçardım. Okul günleri benim için tam bir işkenceydi. Yalanlarla dolu bir dünyada olduğumu hissederdim. Ruhum daralırdı. O yüzden fırsat buldukça okuldan kaçardım. Nerede bir eylem hemen içine girerdim. Ruhumun ferahladığını hisseder, huzur dolardı içim. Korku, panik, yakalanmama telaşının yanı sıra, sevinç, mutluluk ve gurur duyardım o an. İşte ait olduğum yer, derdim kendime.”
OKULDAN KAÇMAYA DEVAM EDİYORDUM
Gerilla Şervan’ın bu sözleri biraz önce düşündüğüm şeylerin gerçekliğini kanıtlarken, kaldığı yerden gururla çocukluk yaşamından kesitlere devam ediyor. Okula dair bir anısını trajikomik bir şekilde şöyle anlatıyor: “Hatırlıyorum, annem bazen okula derslerimi öğrenmeye gelirdi. O Türkçe, hoca da Kürtçe bilmezdi. Ben tercümanlık yapardım. Hoca derslerimin zayıf olduğunu, okulda başarısız olduğumu söylerdi. Ben anneme, hocanın benim için çok olumlu konuştuğunu, derslerimde başarılı olduğumu anlattığını söylerdim. Annemi kandırırdım. Onlar okulda derslerimin iyi olduğunu, hoca zayıf notlarımdan ailemin haberdar olduğunu düşünürken, ben okuldan kaçmaya devam ediyordum. Aslında devlet okullarında biz Kürt çocuklarının durumu annemin durumundan farksız değildi. Biz onların dilini, tarihini, kültürünü öğreniyorduk. Kandırılıyorduk.”
KİRLİ VE AHLAKSIZ POLİTİKAYDI
Yaşı büyüdükçe arayışları derinleşen, Kürdistan gerçekliğine anlam yükleyen Şervan, ülkesinde devletin gençler üzerinde yürüttüğü politikalara da değiniyor: “Düşman kirli ve ahlaksız politikalarını Kürdistan, özelde de Amed gençleri üzerinde her zaman sürdürdü. Türk devleti Kürdistan’da Kürt gençliğinin suç işlemesi, etik olmayan şeyler yapması için her şekilde önünü açıyor. Her fırsatı tanıyor. Çoğu zaman kendi eliyle yapıyor bunu. Kendi eliyle uyuşturucu verip ajanlaştırıyor. Yüzlerce gencimizi uyuşturucu batağına soktu. Amaçları, gerçeğinden, özünden uzak, direnmeyen bir gençlik yaratmak. Kürt gençlerini kurumuş bir ağaç gibi yapmak istiyorlar. İşlevsiz, kendinden uzaklaşan ve hatta toplumunda bile kabul edilmeyen bir hale getirmeye çalışıyor. Çünkü gençlik dinamik bir güçtür. Geleceğin teminatıdır. Geleceğe sahip çıkacak, koruyacak olan gençliktir.”
DEVLET ÖRGÜTLÜ GENÇLİKTEN KORKUYOR
Tabi Türk devletinin gençliğe yönelik bu politikalarının karşısında duran PKK’nin rolünü de anlatan Şervan, PKK gerçekleri açığa çıkardığı, halkı aydınlattığı için devletin bunu kendisi için bir tehlike olarak gördüğünü vurguluyor. "Çünkü faşist devletin tüm kirli planlarını boşa çıkarıyor" diyerek, ekliyor: "Halkın örgütlenmesi ve bilinçlenmesi için mücadele veriyor. Bunun savaşını verirken, özellikle gençliğin ve kadının bilinçlenmesi için çok büyük bir çaba veriyor. Böyle olunca düşman biraz daha sıkışmış oluyor. PKK’ye karşı güçsüz kalan devlet, bilinçlenip örgütlenerek direnen gençlik ve kadınlardan müthiş korkuyor. Bunun olmaması için her türlü ahlak dışı politikayı devreye sokuyor.”
PKK OKULLARINA AŞKLA GİDİYORUM
Gerilla Şervan’a küçükken eğitimi sevmediğini anlattığını hatırlatıp şimdi eğitime olan bakışında değişiklik olup olmadığını soruyorum. Tekrar Türk devleti okullarına değinerek, şimdiyi paylaşıyor: “Türk devlet okullarında gördüğüm eğitimlerin bana hiçbir yararı olmadığı gibi zararı oldu. 9 yıl boyunca ne okudum ben o okullarda, kendime dair ne aldım? Hiçbir şey. Elbette zamanında farkına varıp terk ettim. Düşman elinden geldiğince bizleri Kürt gerçekliğinden uzak tutmaya çalıştı ama başaramadı. Biz Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin direniş kalesinin evlatlarıyız. Büyük değerlerimizi tanıyıp direnişlerini öğrendikten sonra onların izinde yürümemek imkânsızdır. Şimdi PKK okullarında eğitime severek katılıyorum. Dersleri çok iyi dinliyor, bir şeyler öğrenmek için can atıyorum. Çünkü bu okullarda kendi dilimle; kültürümü, tarihimi, savaş gerçekliğimi, esas yaşamımı öğreniyorum.”
BÜYÜDÜKÇE DİRENİŞİM DE BÜYEMELİYDİ
Türk devlet sisteminde eğitim sistemini anlatırken öfkelenen gözleri, PKK’de gördüğü eğitimleri anlatmasıyla ışıl ışıl parlıyor. Gerilla Şervan konuşurken, bir metre ötesinde duran silaha kayıyor gözlerim. Yıllar önce elinde taş olan çocuk, şimdi silahlı mücadele yürütüyor, diye düşünürken baktığım yöne bakıyor. Tebessümle, “Yaaa yıllar önce bir çocuktum, elimde taşla savaşıyordum. Şimdi ise gerillada, savaşın merkezinde elimde silah, omuzumda halkların özgürlüğü… Çocukluk direnişim anlamlı ve güzeldi. Çünkü bu benim, biz Kürt çocuklarının öz savunmasıydı. Bunu çocukluğum boyunca gururla yaptım. Ben büyüdükçe direnişim, mücadelem de büyümeliydi. O gün onu yapmamış olsaydım belki şimdi mücadele saflarında olmazdım. O an ki direnişim beni gerilla saflarına getirdi. Mücadelem son nefesime kadar sürecek. Kürt Özgürlük Mücadelesi var oldukça eli taşlı çocukların direniş geleneği nesilden nesle sürecektir” diyor.