Urfa yakınlarında bulunan Göbeklitepe’de 12 bin yıl öncesinde ‘güneşe gömme’ geleneðinin olduðu ortaya çıktı.
Göbeklitepe Kazıları Ýkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoðlu, Göbeklitepe’de, şu ana kadar yapılan çalışmalarda ilginç buluntulara rastlandıðını belirtti.
Kazılar ve ulaştıkları sonuçlarla ilgili Kürkçüoðlu şu bilgileri verdi: “Mezar geleneðinin Göbeklitepe’de olmadıðını anlıyoruz. Mesela taşların üzerindeki kabartmalarda akbaba gibi yırtıcı kuşların insanları yediðini görüyoruz ve buradan anlıyoruz ki Göbeklitepe’de mezar geleneði yoktu. Çatalhöyük’te olduðu gibi, güneşe gömme gibi bir gelenek var Neolitik Çað’da. Ölüler açık havaya bırakılıyor, yırtıcı kuşlar gelip bunları yiyordu. Bu yöntem Tibet’in bazı bölgelerinde yakın zamana kadar uygulanıyordu.”
Aynı döneme ait Göbeklitepe ile Kortiktepe yerleşimleri arasında 200 kilometre mesafe bulunduðuna işaret eden Cihat Kürkçüoðlu, “Bunlardan Göbeklitepe’de ölüler, güneşe gömülüyor, yırtıcı kuşlara yediriliyor. Diðerinde mezara gömülüyor. Göbeklitepe’de, ölüler tapınak çevresine, açık havaya bırakılıyor... Kazılarda, çeşitli yerlerde insan kemiklerine rastlıyoruz. Yani toplu mezar içerisinde deðil de daðınık durumda insan kemiklerine rastlanılması güneşe gömme geleneðinin olduðunu bize gösteriyor” dedi.
Göbeklitepe’de 1993 yılından bu yana kazılar yürütülüyor. Alman arkeolog Klaus Schmidt Göbeklitepe’de en uzun süre çalışan bilim insanlarından biri. Schmidt, Göbeklitepe’yi bir “süpernova” olarak nitelendiriyor.
Göbeklitepe’nin önemi insanların bundan 12 bin yıl önce tarım devriminden önce henüz avcı toplulukları zamanında yerleşik yaşama geçildiðini göstermesi. O dönemde Urfa tümüyle şamfıstıðı, meşe ormanları ve yemyeşil çayırlarla kaplıydı.
12 bin yıl önce bu bölgede yaşayan kabile toplumu, benzerini ancak firavunlar devrinde görebileceðimiz bir dað mabedi inşa etti. Mabedin en yüksek dikiti tam 12 metre boyunda. Yerleşkenin içindeki taş ocaðında ise 9 metre uzunluðunda ve tam haliyle 50 ton çektiði düşünülen bir kaya kütlesi bulunuyor.
GÖBEKLÝTEPE TARÝHÝ BÝLGÝLERÝ ALTÜST ETTÝ
Yerleşkede odalı evler bulunuyor. Evlerin yatma ve yemek odaları ayrı. Odalar kapısız. Bulgulara göre salonlarda ceylan eti yeniyor ve deriler üzerinde yatılıyordu. Odalarda ilkçað insanın uyuduðu ilkel divanlar da mevcut. Kadınlar çocuklarıyla beraber büyük bir yatakta, erkek ise kenarda daha küçük bir yatakta uyuyordu.
Daha önce insanın ilk yerleşik hayata geçtiði yer olarak Filistin düşünülürdü. Buradaki kalıntılar M.Ö. 7 bin yılına ait. Göbeklitepe’deki kalıntılar ise M.Ö. 9.500 yılından kalma.
Göbeklitepe’ye benzer bir şekilde 1992 yılında Atatürk Barajı'nın suları altında kalan Nevali Çori'de, konut benzeri yapıların ve havalandırma delikleri olan ambarların yanı sıra karmaşık yapılı mozaik tabanları olan bir tapınak bulunuyordu. Yaklaşık 10 bin 500 yıl önce yapılmış olan tapınak, üzerlerinde insan kabartmalarının yer aldıðı destekler, bir mihrap, taştan oyulmuş, yılanlardan saç örgüleri olan bir büst, ayrıca insan-hayvan arası figürlerden kopan parçalardan oluşuyordu.
Kazıbilimciler, Göbekli Tepe'deyse, bugüne kadar çapları 15 metreye varan daire biçimli üç alan ortaya çıkardılar. Kazı yerinde bulunan 16 destek ve kireçtaşı plakası üzerinde aslan, yılan, öküz, koç, tilki ve turna kabartmaları ya da bunların taşa kazınmış figürleri yer alıyor. Tapınaðı, ayrıca doðal boyutlarında, taştan oyulmuş yabandomuzu, kaplumbaða ve akbaba heykelleri süslüyor. Ayrıca Nevali Çori'de bulunan bir insan heykelinin aynısı Göbekli Tepe'de de çıkarılmış.
ANF NEWS AGENCY