Xıdır İlyas Bayramı: Toprağın, insanın uyanışı

Xıdır İlyas Bayramı, Êzidîler için sonsuzluğun, bereketin sembolüdür ve kutsaldır...

Êzidî toplumunda 3 günlük oruçtan sonra güneşin toprağa vurmasıyla güne Xıdır İlyas Bayramı ile başlanır. Xıdır İlyas Bayramının kutsallığı topraktaki tohumların döllendiği ve cemreyle filizlenmesi, her canlının kaynaştığı, gençlerin aşklarını bulduğu, doğanın kendini yenilediğine olan inançtır.



Êzidîler Xıdır İlyas Bayramını mitolojik bir hikâye ile anlatır. Êzidîlere göre Xıdır İlyas Bayramı insanın ömrüne, toprağın bereketine sonsuzluk kazandırması anlamına geliyor.

Tarihin dehlizlerinde yaşandığına inanılan Xıdır İlyas hikâyesini Daye Xemse  şöyle anlatır: Bir padişah  yaşarmış, bu padişah Êzidîlerin yaşadığı köylere, kasabalara, hatta çok uzak diyarlara hükmedermiş. Bu padişah hükmüne o kadar çok  güveniyormuş ki saltanatının ölümsüz olmasını istiyormuş. Bunun üzerine padişah Xıdır İlyas'ı sarayına çağırır. Xıdır İlyas’ın  bilgeliğine, yaşam arayışına herkes inanırmış ve Êzidîler için bir dervişmiş, Êzidî köyleri Xıdır İlyas'ı kendileri için öncü olarak görürmüş. Padişah, Xıdır İlyas’ı onun bilgeliğine olan inanç üzerine çağırır ve ona der ki, 'ya Xıdır İlyas, sen gidip bana ölümsüzlük suyunu bulacaksın, eğer bulamazsan senin kelleni alırım!' Bunun üzerine Xıdır İlyas, 'o suyu size bulacağım’ demiş. Xıdır İlyas, birçok diyar gezip padişaha ölümsüzlük suyunu bulup getirmiş.

Xıdır İlyas, padişahın sarayının bahçesine gelir. Ölümsüzlük suyunu bulduğunu duyan padişah, büyük bir heyecanla bahçeye iner. Xıdır İlyas, suyu bir tasa koyar ve padişaha uzatır. O esnada padişahı hıçkırık tutar ve bir türlü o suyu içemez. Tam o esnada bir akrep padişahı ısırır ve padişah suyu içemeden yere düşer. Padişahı ısıran akrep zehirinin tamamını padişahın bedenine akıtır. Padişah yere düşer ve bir daha kalkamaz. Padişah düşerken elindeki ölümsüzlük suyu zeytin ağacının dibine dökülür, tasın dibinde kalan bir yudumluk suyu da Xıdır İlyas içer. Zeytin ağacının o günden sonra hep yeşil kaldığına ve Xıdır İlyas'ın da ölümsüz olduğuna inanılır. Padişahın cansız bedenini saraya taşırlar, padişahın annesi oğlunun cansız bedeniyle karşılaşınca öfke nöbetleri geçirir. Oğlunun akrep sokmasıyla öldüğüne inanamaz. Oğlunun cenazesini 7 gün boyunca bir odada tutarak onun yanında nöbet tutar. Padişahın hükümranlığının altında olan tüm köyler ve kasabalar padişahın ölümünden sonra ne olacağını büyük bir merakla bekler. 7 günün sonunda padişahın cansız bedeni kokmaya başlar ve annesi onun gömülmesini ister. Padişah gömüldükten sonra padişahın annesi askerlerine talimat verir ve "gidin, 7 köyün tamamını yakın" der. Yakılmasını istediği köylerin hepsi Êzidî köyleridir. Doğan güneşle birlikte 7 köyün tamamı yakılır. Evlerin ambarlarında sakladıkları buğday, mısır, döğme, mercimek, nohut, bulgur gibi birçok tahıl yakılır ve yanan tahılların kokuları dağlara ve ovalara kadar ulaşır. Bununla birlikte 7 Êzidî köyü katledilir. Xıdır İlyas’ın da katledildiği düşünülür.  Ölümsüzlük suyunu içen Xıdır İlyas, ölmemiş ve bilgeliğiyle ateşler içinde çıkar, yaşama döner. Êzidîler Xıdır İlyas'ın yaşadığını görünce bunu kutlar ve 7 günün sonunda aldıkları güzel haber onları sevindirir.

Êzidîler, Xıdır İlyas Bayramından önce yas tutar gibi 7 gün boyunca yıkanmaz, oruç tutulur, kan dökülmez yani hayvanlar kesilmez, aynaya bakılmaz, acılarını ifadelendiren saç kesme ritüelini yaparlar. Yani 7 gün boyunca isteyen her Êzidî saçlarını keser, saç kesmenin uğurluğu olduğuna inanılır fakat birçok Êzidi ise saç kesmenin yas tutmanın bir sembolü olduğunu söyler. Evinde Xıdır yada İlyas ismi olan her aile oruç tutmak zorundadır, diğer aileler de tercihe göre oruç tutar. 3 gün boyunca da buğday ve döğmeler selde kısık ateşte kavrulur. Buna ‘Qelendok’ diyorlar.  Kavrulan buğday ve döğmeler çocuklara ve eve misafir gelenlere ikram edilir.

Bayram arifesinde de yedi çeşit tahıl selde kavrulur ve destarda öğütülür. Destarda öğütülen buğday, döğme, mısır, mercimek, nohut, bulgur, ayçiçeği çekirdeği un haline getirilir. Öğütülen 7 tahıla ‘Sivik’ denir. Un haline getirilen tahıllar yani sivik bir tepsiye konulur, üzerine beyaz bir kumaş örtülür ve her evin duvarında asılı olan xelatın yani tiberklerin saklandığı bohçaların altına bırakılır.  

Xıdır İlyas'ın beyaz atına binerek, yeryüzüne inerek  Xıdır İlyas Bayramının ilk gününde siviklerin üzerinden geçmesi beklenir. Sabah güneşin doğuşuyla birlikte evin annesi güneş duasını okuduktan sonra sivikin üzerine örttüğü beyaz bezi kaldırır ve sivikin üzerinde Xıdır İlyas'ın atının ayak izlerinin oluştuğu  söylenir ve bu da o evde bir yıl boyunca bereketin azalmayacağı anlamına gelir. Yapılan siviklerin bir bölümü de kurabiyeler biçiminde yapılır, kurabiyeler tuzlu olur, bayram arifesinde genç kızlar ve erkekler yapılan tuzlu kurabiyelerden yer ve su içmeden yatar. Susuz yatan gençler rüyalarında kimden su alırlarsa, kader çizgilerinin o insanın yolundan geçtiğine inanılır. Êzidî toplumunun birçoğu da ‘Sivikle yapılan tuzlu kurabiyeleri yiyen her insan rüyasında ona adanan ne varsa kabul olur’ der. Bayram günü herkes birbirini ziyaret eder. Simate yapılır. Simate buğday ve nohuttan yapılır ve aynı zamanda Xıdır İlyas Bayramı boyunca uzun yol gidilmez.  

Xıdır İlyas Bayramı öncesi yas ve sonrasında Xıdır İlyas'ın yaşamı sonsuz kılmasıyla bayrama dönüşür. Kutsallıkların ölümsüzlüğü, kadının ekim kültürünü geliştirmesiyle yaşama bereket veren her gıdanın sonsuzluğuna inanılır. Xıdır İlyas, sonsuzluğun sembolüdür. Êzidîler için kutsal bir bayramdır.

Aynı zamanda Xıdır İlyas’ın, suyun sultanı, suyu tanıyan ve suyun altında olan her canlıya dost olduğu söylenir. Toprakta döllenen tohumlara  cemrenin düştüğü, yani tohumların toprakta döllendiği ve filizlenmeye başladığı dönemlerdir. Xıdır İlyas’ın anlamı toprağın güneşten aldığı besinin berekete dönüşmesidir. Tüm tahıllar yılın bu zamanında yani toprağa sıcağın düştüğü bu zaman süresince filizlenir. İnsanların aşkları da toprağa cemrenin düşmesine benzetilir ve aşıklar en çok bu dönemde bahara doğru giderken birbirlerini bulurmuş, denilir. Özellikle bayram günü kadınların saçlarını kesmesinin anlamı da bahara doğru saç uçlarına yayılan ölü saçların kesilmesiyle saçların canlanmasına ve hatta kesilen saç uçlarının başta olan ağrıları aldığına inanılır. Uzun yol gidilmez, aşkını, dostluklarını, paylaşımlarını, bayramlaşmanı uzakta değil yakında ara yani bulunduğun ortamda yaşa derler. Aynı zamanda filizlenen ve kış uykusundan çıkmış her canlının yoluna çıkma, ezme, zarar vermemek için uzak yol gitme, denilir.  

Xıdır İlyas Bayramının kutsallığı toprağa cemrenin düşmesiyle tahılların filizlenmesi, gençlerin aşklarını buldukları ve bedenin kendini yenilediğine olan inançtır. Yas ritüelleri ve bayramın birleştiği zaman aralığıdır.