'Galatasaray bizim için mezar taşı'

'Galatasaray bizim için mezar taşı'

Hanım Tosun, kayıplar mücadelesinin simgesi olan Galatasaray'a ilk oturan ailelerden. Eşi Fehmi Tosun'un gözlerinin önünde kaçırılmasının ardından "Bu acıyı başkası yaşamasın" diyerek gitti Galatasaray'a. Polisten dayak yedi, gözaltına alındı. Ancak hiç vazgeçmedi. 24 Kasım Cumartesi günü 400. kez Galatasaray'da olacak. Çünkü Galatasaray, O'nun için bir mücadele alanı olduðu kadar, mezar taşı da!

Hanım Tosun, eşi Fehmi Tosun'u en son 19 Ekim 1995 tarihinde gördü. Gözlerinin önünden gitmeyen görüntüde, eşi, evinin önünde bir araca zorla bindiriliyordu. Eşini kaçıranlar sivil polisti. Aracın arkasından koştu, seslendi. Ama yetişemedi. Eşinden duyduðu son ses, "Beni öldürecekler" oldu. Bu olaya sadece Hanım Tosun ve çocukları şahit olmadı. Ancak gündüz vakti, mahallelinin gözü önünde gerçekleşmesine raðmen bir daha Fehmi Tosun'dan haber alınamadı.

Acısı ve 5 çocuyla birlikte koca bir metropolde tek başına kalan Hanım Tosun, bütün hukuki yolları denedi. Girişimleri sonuçsuz kalınca, ÝHD Ýstanbul Şubesi'nde yaptıðı bir açıklamanın ardından 1996 yılı başında Cumartesi Anneleri'nin arasına katıldı. Bir daha da orayı terk etmedi. Kısa bir süre önce geçirdiði açık kalp ameliyatı nedeniyle ara verdiði eylemine, kaldıðı yerden yeniden başladı.

Hanım Tosun, 16-17 yıl öncesini anlatmaya başlarken "Daha önceden böyle bir eylem olduðunu biliyordum ancak insan başına gelmeden anlamıyor. Eşim kaçırıldıktan sonra eyleme katıldım" diyor. Sonrasındaysa bütün eylemlere katıldı, 1996 yılında iki kişinin bile Taksim'de yanyana yürümesinin eylem sayılarak darp edildiði o günlerde, diðer ailelerle birlikte polis saldırılarına maruz kaldı, gözaltına alındı.

HÝÇ VAZGEÇMEYÝ DÜŞÜNMEDÝM, VAZGEÇMEYECEÐÝM

Kesin bir kararlılıkla "Hiç vazgeçmeyi düşünmedim. Vazgeçmeyeceðim de." diyor.

5 çocuklu Hanım Tosun, ilk olarak "Benim başıma gelen bu acı başkasının başına gelmesin" duygusuyla oturmuş o meydanda. Ýkincisi, bir mezar arıyordu ve Galatasaray Meydanı, O'nun için bir mezar taşıydı. "Oraya her Cumartesi gittiðimde mezarımızın başına gitmiş gibi hissediyoruz kendimizi" diye anlatıyor ve ekliyor: "Mezarlarımızı bulmak için sesimizi dünyaya duyurmamız gerekiyordu. Gerçekten de dünya bizim sesimizi o meydandan duydu.

Onu, Galatasaray Meydanı'nda tutan bir başka düşünce ise, "birilerinin vicdana gelmesi" ümidiydi. Hanım Tosun, "Yakınlarımızı kaybedenler, ellerimizdeki fotoðrafları görüp de belki biraz olsun vicdana gelirler ve itiraflarda bulunurlar" diye ümit etti.

VÝCDANIM RAHAT, ÇÜNKÜ HESAP SORUYORUM

Vicdana gelen olmadı. Ancak, O'nun vicdanı rahat. Her hafta polis saldırısıyla karşılaştıkları 1996 yılında vicdanının çok iyi olduðnu söylüyor, "Her yediðim dayakla, her gözaltına alınmamla, vicdanımın rahatladıðını hatırlıyorum. Çünkü, hem eşimi, hem de diðer kayıpları bulmak için sokaktaydım" diyor ve ekliyor: "Bugün de vicdanım rahat. Çünkü sokaktayım ve hesap soruyorum.

DEMOKRASÝ OLSAYDI ORADA OTURMAYACAKTIK

170. haftasında ara verilen Cumartesi eylemine, yıllar sonra 31 Ocak 2009 tarihinde yeniden başlandı. Hanım Tosun, ikinci kez başlayan sürecin de içinde yer aldı. Ancak yıllar sonra yeniden aynı yerde eyleme başladıklarında O'nu üzen bir nokta vardı: "Demokrasi açısından 10 yıl sonra aslında yine aynı yerdeydik. Yöneticiler, sürekli demokrasiden bahsediyorlardı, ancak kayıplarımızın bulunması için hiçbir şey yapmamışlardı. 10 yıl aradan sonra aynı noktada, aynı şeyi dile getiriyoruz. Demokrasi olsaydı ve kayıplarımız için bir adım atılmış olsaydı biz bugün yeniden Galatasaray'da oturmayacaktık."

Hanım Tosun, Başbakan'dan Genelkurmay Başkanı'na tüm yöneticilere, "Birazcık vicdanınız olsaydı, kayıplarımız için adım atardınız" diye sesleniyor ve ekliyor: "Bu ülkeyi bizim kadar seviyorsanız, birazcık vicdanınızı rahatlak istiyorsanız, kayıplarımız için adım atın ve bir daha kimse kaybolmasın. Artık kimse ölmesin. Vicdanınız varsa, bize bir mezar taşı gösterin. Gizli odalardaki dosyaları açıklayın."

Tosun'un toplumdan da daha çok beklentisi var. Binleri bulan kayıpları ve faili meçhul cinayetleri hatırlatan Tosun, "Vicdanı olan insanlara sesleniyorum: Kayıp ailesi olmak istemiyorsanız, faili meçhul bir cinayette yakınınızı kaybetmek istemiyorsanız, yanımızda olun. Yanımızda olun ki, kimse kaybolmasın, çocuklar babasız kalması" diyor.

YANIT VERÝLEMEYEN SORULAR

Hanım Tosun, eşinin yokluðunda geçen yılların aðırlıðını iki anısıyla anlatıyor: "5 çocuðumu büyüttüm, bugün 2 torunum var. Torunumun bazı sorularına yanıt veremiyorum. Yüzüme bakarak, dedesini, mezarını soruyor. 'Babaanne dedemi bize niye anlatmıyorsun' diyor. Ben 5-6 yaşındaki bir çocuðun bu sorularına nasıl yanıt vereyim?

Eşim kaybolduðunda küçük çocuðum 3,5 yaşındaydı. Ýki yıl sonra Diyarbakır'da eşimin kardeşinin mezarını ziyarete gittik. Bir baktım ki, çocuðum mezarlıkta ortalıktan kayboldu. Okula yeni başlamıştı, okuma yazmayı yeni öðrenmişti. Sonra mezar taşlarını okumaya çalışırken onu buldum. 'Oðlum ne yapıyorsun' diye sordum. Bana, 'Amcamın mezarı orada, Bahoz Tosun yazıyor. Belki babamın mezarı da buralardadır' yanıtını verdi."

HER KONUŞTUÐUMUZDA CANIMIZ YANAR

17 yıl sonra da anlatmakta zorlanıyor Hanım Tosun, "Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi, bizim canımız kayıp" diyor ve ekliyor: Bizim yaramıza her dokunduðunuzda hem acı verir hem de kanar. Bizim için çok zor. Ýfade etmek zor. Ama biz mecburuz, konuşmak zorundayız. Kimse aynı acıyı yaşamasın diye konuşmak zorundayız. Ancak her konuştuðumuz canımız yanar."

Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun'un son sözü 400. buluşmayla ilgili: "24 Kasım'da 400. buluşmamızı gerçekleştireceðiz. Sadece eşimin deðil bütün kayıpların bulunmasını istiyoruz. Sizi de bir karanfille aramızda görmek istiyoruz.".