3. Yol Siyasal Önermesi: Türkiye ayağı HDP -2-

İktidar ve ana muhalefettin toplumsal sorunları çözümsüz bıraktığı ve bu sorunların sürekli kriz üretttiği bir süreçte HDP katılımcı, çevreye duyarlı, toplumu karar mekanizmalarına dahil eden bir siyaset programı ile toplum karşısına çıktı.

PKK Lideri Abdullah Öcalan geliştirdiği 3. Yol Siyasal Önermesi ile Kürt sorunun Türkiye birliği içinde çözülmesi, siyasetin sıkıştığı dar alandan kurtarılması, farklı kesimlerin katılımı ile tüm sorunların bütünlüklü çözümünü esas alan toplumsal bir siyasi alanın inşa edilmesi tasarlanmıştı. Kürt sorununu statü talebi çerçevesinde çözümü öneren HDP, anadilde eğitim hakkı, güçlendirilmiş yerel yönetimler ve toplumsal hak taleplerinin yasal düzenlemelerle çözümünü esas alıyor. HDP, Kürt sorunun tarihsel arka planıyla çözmeyi ana siyasi hedefi olarak belirledi.

İktidar ve ana muhalefettin toplumsal sorunları çözümsüz bırakması ve bu sorunların sürekli kriz üretmesi, topluma umut vadetmediği bir süreçte HDP katılımcı, çevreye duyarlı, toplumu karar mekanizmalarına dahil eden bir siyaset programı ile toplum karşısına çıktı.  Halkların Demokratik Kongresi’nde (HDK) belirlenen yüzde 60 örgütlü yapılar, yüzde 40 birey temsil kurucu ilkesi çerçevesinde katılımı esas alan HDP, örgütlü yapılar karşısında birey temsiline pozitif destek sağlayarak siyasete bir farkındalık oluşturdu.  Mücadele alanlarını siyasetin temel özneleri olarak belirleyen HDP, toplumsal farklılıkları ve birey temsiliyetlerini de parti mekanizmaları dahil olmak üzere parlamento düzeyinde temsil edilmelerini sağladı.

DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ MODELİ ÖRNEK ALINDI

Halkların Demokratik Kongresi içerisinde yürütülen tartışmalar sonucu HDP kuruldu. Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) çoğulcu politik ve toplumsal örgütlenme modelinden esinlenerek kurulan HDK içiresinde halklar, inançlar, Demokratik Kürt Siyaseti, ekoloji hareketleri, emek örgütleri, Sol-Sosyalist yapılar, cinsiyet kimlikleri hareketleri, kadınlar, gençler, yöre dernekleri, göç dernekleri dahil 44 örgütlü yapı ve yelpazesi geniş birey temsiliyetleri barındırıyor. HDP’nin güçlü dinamiklere sahip örgütlü yapıların ortak tartışması ve birlikteliği ile kurulduğunu ifade eden MYK Üyesi Sultan Özcan, “HDP bu tartışmalar sonrasında kuruldu. Öncesinde ise 2011 Genel Seçimlerinde kurulan Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku ve bağımsız adaylar deneyimi var. Bu 1995 yılından itibaren, seçim dönemlerinde kurduğumuz bir siyasi ilişki biçimiydi” dedi.

HDP YENİ SİYASİ BİR KÜLTÜR OLUŞTURDU

HDP’nin bireyler ve mücadele alanlarının en geniş temsili 6 siyasal parti ve yapıdan oluştuğunu Türkiye siyasi tarihi açısından önemli bir mücadele alanı oluşturduğuna dikkat çeken Özcan, “HDP bileşenleri kendi örgütlü yapılarını dağıtmadan eşitlik, özgürlük ve demokrasi ortak paydasında birleşik bir hattı örerek hem birlikte yürüme kararlılığına devam ediyor. Hem de model olarak bir ilki başarıyor. Farklılıklarla bir arada durarak, asgari müştereklerde buluşarak gelecek tahayyülü kurmayı, siyasi çoğulculuğu, yeniden yoldaşlaşmayı, ahde vefayı, diyalogu ve müzakereyle sorunları çözmeyi pek çok konuda bir siyasal kültür oluşturmayı da deneyimliyoruz hep birlikte. Bu nasıl bir parti kısa zamanda dağılır endişelerini boşa çıkartarak ülkenin üçüncü büyük partisi olduk.  Sadece 3. Büyük parti olmakla kalmadık, yeni ve etkili bir siyaset ortaya koyarak, tıkanmış olan statükocu siyaset alanına buz kıran nefes açıktık, nefes aldırdık” şeklinde konuştu.

DEMOKRATİK CUMHURİYET PARADİGMASINI ESAS ALAN BİR YOL

HDP’nin Demokratik Kürt siyaseti ile Türkiye devrimci, demokratik güçlerinin her alandaki mücadele dinamiklerinin üzerinde yükselen bir buluşmayı gerçekleştirdiğini dile getiren Özcan, “Yeni bir yol deniyorduk. Bu yolun adı umuda yolculuktu. Sosyalizm adına süren uygulamaların çözülmesi ile birlikte dünyadaki değişim ve dönüşümlere de paralel olarak derin zulüm ve acılara da kaynaklık etmiş yüz yıllık statükocu, tekçi, inkarcı, asimilasyoncu,  derin zulüm ve acılara da kaynaklık etmiş yüz yıllık statükocu, kapitalist ulus devlet eleştirisi üzerine geliştirilen çoğulcu, cinsiyetçi eşitlikçi, yerinden yönetim anlayışına ve demokratik planlamacı kolektif ekonomi perspektifine dayanan, ortak vatanda Demokratik Cumhuriyet paradigmasını esas alan bu siyasal ve toplumsal çıkışın rotası Üçüncü bir yol açarak 21. Yüzyılın demokratik geleceğinin biçimlendirilmesine pusula oldu” şeklinde konuştu.

HDP KÜRT SORUNU BİR STATÜ SORUNUDUR

HDP, Kürt sorununda Türkiye bütünlüğü içerisinde demokratik çözümü kuruluş felsefesi ve temel amacı olarak görüyor. HDP 2018 yılında yayınladığı ‘Kürt Sorununa Çözüm Deklarasyonu’nda Kürt sorunun bir statü sorunu olduğunu değerlendirerek, sorunun çözümüne yönelik şu önerilerde bulunmuştu: “Bir toplumun nasıl yaşayacağı, nasıl yönetileceği siyasi ve meşru bir hak olarak kendi tercihlerine bağlıdır. Bu açıdan HDP, Kürtler başta olmak üzere diğer bütün toplumların hak taleplerini kabul eder. Kültür, dil ve kimlik gibi taleplerin anayasal çerçevede çözümünü savunur ve farklı kimlikleri reddeden, onları yok sayıp bastıran tekçi anlayışı ortadan kaldırmak için mücadele eder.Tarihten günümüze kadar devam eden Kürt sorunu bir statü sorunudur. Kürtlerin statü talebi bölücülük değil, toplumsal barış ve ortak yaşam için gerekli ve kaçınılmazdır. Talep edilen; üniter devlet yapısı içinde, Kürtlerin kendi karar mekanizmalarını oluşturmasıdır. Yerel ve yerinden yönetim talebi bu anlamda sorunu çözecek temel ve başat taleplerden biridir. Bu model dünyanın değişik yerlerinde uygulanan, merkezileşmeyi ve tekleşmeyi önleyen demokratik bir modeldir.”

KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN BÖLGE SORUNLARDAN ARINMAYACAK 

HDP Muş Eski Milletvekili ve Meclis Grup Başkanı Ahmet Yıldırım,  HDP’nin kuruluş amacının ve referansının Kürt sorunun çözümü olarak değerlendirerek, “ Bunun sebebi parti ve tabanın ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşması değil, bu tarihsel mesele kalıcı ve onurlu bir barışa bağlanmadan, anayasal güvence ile çözüme ulaşmadan Kürtler ile birlikte bölgedeki tüm halkların tarihsel sorunlarından arınamayacağı ve Ortadoğu’da herkesi kapsayan bir istikrarın sağlanamayacağı gerçeğine dayanmaktadır.Yani HDP mücadelesinin ana eksenini Kürt meselesinin çözümüne oturturken, ‘Kürt meselesi çözülmeden bölgesel hiçbir sorun çözülemez, Kürt meselesi çözülürse başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’daki bir çok toplumsal meselenin çözümüne kapı aralanmış olur’ tarihsel hakikatini esas almaktadır” dedi.

Kürt sorunun geldiği aşama itibari ile HDP’yi geleneğini devraldığı önceki partilerden farklı kılan birçok özellikleri barındırdığını ifade eden Yıldırım, “Öncelikle Ortadoğu’da ve küresel ölçekte zamanın ruhu Kürt mücadelesinde çok ileri bir seviyeyi ifade ediyor. Bu durum HDP’den önceki partileri önemsizleştirme anlamına gelmez, bilakis önceki partilerin çok değerli emekler verdiği, bedeller ödediği ve kazanımlar elde ettiği anlamına gelir. Yani HDP mirasını devir aldığı partilerin bu değerli geleneğinin üzerine bina edilerek ve dönemsel gelişmelerin hassasiyetini ekleyerek kurulmuş ve mücadeleye devam etmiştir.”

KURDİSTANÎ İTTİFAK EN ÖNEMLİ BİLEŞENLERDENDİR

Yıldırım HDP’nin Kürt sorunu çözümü noktasında bir amaç ve siyaset güttüğünü belirterek, Kürt halkın demokratik, insani ve hukuki haklarına kavuşması için siyasal bir mücadeleye öncülük ettiğini söyledi. Yıldırım, HDP’nin öncülük ettiği mücadele alanın ötelenen, mağdur edilen ve inkâr edilen tüm kesimleri kapsadığını ifade ederek, HDP’nin çatısı altında mücadele eden Kürdistan î ittifakın mücadele alanın en önemli bileşenlerden olduğunu altını çizdi. Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: “HDP öncülüğündeki Kürdistanî ittifak içerisinde yer almak, hiçbir parti ve siyasi çevrenin kendi Kürdistanî kimliklerinden vazgeçmesi anlamına gelmiyor. Her siyasi parti, çevre ve şahsiyet kendi siyasi özgünlüklerini koruyarak bu ittifak içerisinde de aktif bir şekilde yer alabilir. İttifak birleşmeyi/aynılaşmayı değil, kollektif ulusal çıkarlar için mücadele birlikteliğini ifade eder.En nihayetinde bir ittifak partisi olarak kurulan HDP, Türkiye’de Kürt meselesini bütün tarihsel arka planıyla birlikte çözmeyi ana siyasi hedefi olarak korumaktadır. Buradan bakıldığında HDP öncülüğündeki Kürdistanî ittifakın şimdiye kadar belli bir başarısı olmakla birlikte hedefine tam ulaştığı söylenemez. Özlem duyulan ve yüksek potansiyeli olan Kürdistanî ittifak bunun çok daha ötesinde kapasiteye sahiptir. Her siyasi parti ve çevrenin kendi özgünlüklerini koruyan, ama dayatma sebebi yapmayacak biçimde bu ittifak içerisinde yer alması ve güç vermesi tüm Kürtlere büyük kazanımlar sağlayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.”