İmralı’daki yeni durum
İmralı kapılarını ancak seferberlik halindeki bir direniş açacaktır. Seferber olunmazsa, odaklanılmazsa, yeni durum pek çok gündemden bir gündem olarak ele alınırsa mevcut belirsizliğe son verilemez.
İmralı kapılarını ancak seferberlik halindeki bir direniş açacaktır. Seferber olunmazsa, odaklanılmazsa, yeni durum pek çok gündemden bir gündem olarak ele alınırsa mevcut belirsizliğe son verilemez.
Adı İşkenceyi Önleme Komitesi olan CPT’nin İmralı işkence sistemindeki rolü bugüne kadar hep gündem oldu. İşkenceyi önlemediği, işkenceye göz yumduğu, dahası İmralı işkence sisteminin kurucusu olduğu yönünde sürekli bir şekilde eleştirildi. Eleştiriler haklıydı, çünkü hep İmralı’daki ağır tecrit ve işkenceyi meşrulaştıran bir pozisyon aldı.
Adı gibi olmayan bu kurum şimdi yeni bir skandalla gündemdedir. Zira İmralı’da Önder Apo da dahil bütün tutsaklarla görüşme yaptığı yönündeki açıklaması, Asrın Hukuk Bürosu tarafından yalanlandı. Asrın Hukuk Bürosu, kamuoyuna yaptığı bilgilendirmeyle CPT’nin söylediğinin aksine, Önder Apo’nun CPT ile görüşmediğini belirtti. Bu açıklama tüm Kürtlerin gündemini bir anda değiştirdi. Herkesin ‘İmralı’da neler oluyor?’ diye sormasına neden oldu.
Kuşkusuz Önder Apo, İmralı işkence sistemindeki rolünden dolayı, CPT ile görüşmeyi kabul etmemiş olabilir. Ama bu bir yorum ve sadece bir olasılıktır. Gerçek olan ise CPT’nin yapmadığı bir görüşmeyi yapmış gibi göstermesidir. Şimdi herkes CPT’nin neden böyle bir yalana başvurduğunu sormakta, merak etmekte ve anlamaya çalışmaktadır.
Evet, oldukça önemsenmesi gereken bir durum. Çünkü anlaşılıyor ki, CPT bu açıklamasıyla bir şeyleri gizlemeye çalışmaktadır. Yoksa durup dururken neden yapmadığı bir şey için yaptım desin? Her türden yoruma açık bir durumla karşı karşıyayız. Zaten işin tehlikesi de tam olarak buradan kaynaklanıyor. Çünkü her türden yoruma açık olan şey, İmralı’da nelerin olduğu yani Önder Apo’nun durumudur. Evet, yaklaşık 21 aydır İmralı’dan herhangi bir haber alınamamaktadır, bu başlı başına ciddi ve tehlikeli bir durumdur. Ama şimdi buna CPT açıklamasıyla bir şeylerin gizlenmeye çalışılması eklenmiştir.
Açık ki Önder Apo’nun sağlığının ve güvenliğinin düne göre daha fazla tehlikede olduğunu, zaten belirsiz olan durumunun daha da belirsizleştiğini söylemek ve yaşananları böyle yorumlamak yanlış olmayacaktır. Gerçekte bu yeni bir durumdur. Yani mutlak tecrit ‘rutin’inin bile ötesine geçildiği anlamına gelmektedir. O nedenle başta Kürt halkı olmak üzere dostların, devrimci demokratik çevrelerin ve tabiki Türkiyeli halkların yüksek duyarlılıklarına ihtiyaç vardır. Hepimiz her şeyi değiştirme potansiyelini bağrında taşıyan bu büyük tehlikeyi görmeli ve durumu derinden idrak ederek önemsemeli, yaşananlara sıradan ve rutin yaklaşmamalıyız.
Mevcut belirsizliği gidermenin tek yolu ise İmralı’ya acilen avukatların giderek Önder Apo’nun sağlığı ve güvenliği hakkında kamuoyunu tatmin edecek düzeyde bilgilendirmesidir. Bunun dışındaki hiçbir şey, söz konusu belirsiz ortamı belirli kılamayacaktır. Kürt halkı ve duyarlı kamuoyu da söz konusu görüşme gerçekleşmeyene kadar teskin edici her türden söyleme kulağını kapatacaktır.
Açık ki tek çare olan söz konusu görüşmenin gerçekleşmesi kendiliğinden olmayacaktır. İmralı kapılarını ancak seferberlik halindeki bir direniş açacaktır. Seferber olunmazsa, odaklanılmazsa, yeni durum pek çok gündemden bir gündem olarak ele alınırsa mevcut belirsizliğe son verilemez. İşte o zaman hiç kimsenin aklını ucundan bile geçirmek istemeyeceği şeylerle karşılaşmak olası hale gelir.
Bu nedenle kadın ve gençlik öncülüğündeki Kürt halkı başta olmak üzere, tüm devrimci demokratik kesimler olarak İmralı işkence sisteminin bugüne kadar varlığını sürdürmesindeki rolümüzü görmeli ve derin bir özeleştiriyle İmralı işkence sistemini parçalama görevlerimize yüklenmeliyiz. Evet, İmralı işkence sistemi bir kapitalist modernite ve soykırımcı sömürgeci rejim icadı. Ama bu sistemin bugüne kadar varlığını bu düzeyde sürdürmesinde bizim direniş ve mücadele görevlerimizi yeterince yerine getirmememizin de rolü büyüktür. Kuşkusuz İmralı’da olup bitenlere kayıtsız kalınmamıştır. Ama İmralı işkence sistemini parçalama görevi de başarılamamıştır.
Bu açıdan her şeyi zaten ‘düşman’ diye tanımladıklarımıza mal etmek kolaycılığını bırakmalı, yaşananlardan biraz da kendimizi sorumlu görmeli ve köklü özeleştiri yapmalıyız. Özeleştiri yapmalıyız ki kendimizi mevcut yetersiz durumdan çıkarabilelim. Mücadele etme düzeyimizi yeterli görmemeliyiz ki daha fazlasını yapabilelim ve İmralı işkence sistemini yenilgiye uğratabilelim. Önder Apo, kendimiz, halkımız, insanlık ve özgür yaşam değerleri karşısındaki sorumluluklarımızı ancak böyle yerine getirebiliriz.
Kısacası İmralı’daki yeni ve son derece tehlikeli bir durumdur, önemsenmeyi ve seferberlik düzeyinde harekete geçmeyi gerektirmektedir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika