Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen 9 Ekim uluslararası komplosunun 25. yılına giriyoruz. Uluslararası komplo diyoruz; çünkü komployu planlayan ve komplonun Önder Apo’nun esaretiyle sonuçlanmasına neden olan TC değildi. TC’nin ne çapı ne de gücü bu düzeyde bir komployu yapmaya yeterdi. Zaten Kürt Özgürlük Hareketine karşı yürütülen savaş da salt TC’nin savaşı değildi. Savaşı da tek başına yürütmedi. Buna da ne çapı ne de gücü yeterdi. Kapitalist modernitenin hegemon güçleri ABD, İngiltere ve İsrail söz konusu komployu planlamış, daha başka pek çok devletin yanı sıra Kürt işbirlikçiliğini de ortak ederek uygulamıştı. TC’ye ise Önder Apo’nun Kenya’dan teslim alınması düşmüştü.
Uluslararası güçlerin komplodaki bu rolü sadece Önderliğimizin esareti ile de sınırlı kalmamış. Önder Apo’nun tutulduğu İmralı tabutluk sisteminin oluşturulmasında da belirleyici olmuştur. Önder Apo’yu İmralı’da karşılayanın AB Konseyi temsilcisi olması, Önder Apo üzerindeki bütün hukuk kurallarını altüst eden tecrit ve işkence, İmralı sisteminin asıl sahibinin kim olduğunu da ortaya koymaktadır. Zaten dönemin TC başbakanı Bülent Ecevit de bir röportajında “Hala ABD’nin Apo’yu bize neden teslim ettiğini anlamış değilim” diyerek komployu gerçekte kimin yaptığını itiraf etmişti.
Dolayısıyla öncesi bir yana tam 25 yıldır kapitalist modernite sistemi, Önder Apo’yu etkisizleştirmek, Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmek ve buna dayanarak Kürt soykırımını gerçekleştirmek için uğraşıyor; mücadele ediyor, savaşıyor. Hemen herkesin karşısında kendisini güçsüz hissettiği bu iktidarcı, devletçi sistemin tüm gücü Önder Apo‘ya, Kürt Özgürlük Hareketine ve özgür Kürt’e yönelmiş bulunmaktadır.
Bu aynı zamanda tam 25 yıldır soykırımcı sömürgeci TC faşizmi ve işbirlikçi-ihanetçi Kürtlük de dahil kapitalist modernite sistemine karşı tarihi ve görkemli bir mücadelenin verildiği anlamına da gelir. Şimdi herkes bu kadar büyük bir yönelime maruz kalmasına rağmen Önder Apo’nun Kürt Özgürlük Hareketinin ve özgür Kürt’ün hala varlığını nasıl koruyabildiğini, dahası gelişmeler yaratabildiğini merak ediyor, anlamaya çalışıyor.
Evet, gerçekten de başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilen insanlık için anlaşılması, kavranması, doğru dersler çıkarılarak mücadelenin rehberi haline getirilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Karşı karşıya olduğumuz bu gerçeklik, hiç kuşku yok ki Önder Apo gerçekliğidir. Çünkü komploya karşı direnen, mücadele eden, gelişme yaratan Önder Apo hakikatidir. İçinde Önder Apo’nun olmadığı, kaynağını ondan almayan, ona dayanmayan tek bir gelişme bile söz konusu değildir. Dolayısıyla hala süren bu uluslararası komploya karşı nasıl direnildiğini, varlığın nasıl korunduğunu ve gelişmelerin nasıl yaratıldığını anlamak ve sonuç çıkarmak isteyenlerin bakacakları yer de Önder Apo’nun özgürlükçü, mücadeleci, bağımsızlıkçı karakteri ve yaşam duruşudur.
Önder Apo’nun Kürtlere, bölge ve dünya insanlığına, kadınlara, gençlere kısacası insan olma çabasındaki herkese karşı görev ve sorumluluklarını yüksek bir duyarlılıkla yerine getirdiğini iyi biliyoruz. Yine Önder Apo’nun Kürt ihanetçiliğine, TC soykırımcılığına, erkek egemenlikçi sisteme; toplamında da topluma, yaşama ve doğaya düşman kapitalist modernite sistemine ne denli öldürücü darbeler vurduğunu da biliyoruz.
Böylelikle direnmiş, başarmış, insan olma çabasındaki herkese karşı görev ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmiş biri olarak Önder Apo, özgürleşmek isteyen insanlar için nasıl yaşamaları ve ne yapmaları gerektiğini ortaya koymuştur. Özgürleşmek isteyenler olarak sömürgeci rejimin ve kapitalist modernitenin denetimi ve kısıtlaması altında olan verili yaşamı ‘özgür’ saymamakla işe başlayabiliriz.
Zira iktidarcı-devletçi ve erkek egemenlikçi sistemin olduğu ve girdiği her yer, bir tür zindandır. Çünkü bu sistemin yaşandığı yerde özgürlük, eşitlik, adalet sistemin bozuk mayasından dolayı söz konusu olamaz. Ama mayası gereği yaşam da özgür eşit ve adil olmalıdır. Önder Apo bu nedenle dışardakiler olarak bizim özgür olduğumuza ilişkin büyük bir yanılsamayı yaşadığımızı, kendimizi aldattığımızı, yaşadığımızın anlamdan yoksun bir yalan olduğunu belirtti. Ve “Yaşama özgür insanlarmış gibi değil, özgürlüğe ihtiyacı olan insanlarmış gibi bakın” dedi.
Dışardakiler olarak bizim bu özgürlük yanılsamasını ve yalanını yaşamamız, tüm anormalliklerimizin gerçek nedenidir. Bu kişi, Kürt ve insanlık olarak içinde bulunduğumuz tahammül edilemez duruma tahammül etmemize, yalanı gerçekmiş gibi yaşamamıza ve yaşam karşıtı kapitalist sisteme, onun Kurdistan versiyonu olan soykırımcı düzene karşı tüm gücümüzle harekete geçmememize neden olmaktadır.
Tüm bu nedenlerden ötürü komploya karşı yeni bir mücadele yılına girerken Önder Apo hakikatini daha fazla anlamaya, özümsemeye çalışmalı ve bize karşı tüm görevlerini başarıyla yerine getirmiş olan bu büyük insana karşı görev ve sorumluluklarımızı ne kadar yerine getirdiğimizi ölçmeli ve komplocularla biz de hesaplaşmalıyız.