Abdullah Öcalan: Hedef ülke ve özgürlük sahibi olmaktır

Hedef, ülke ve özgürlük sahibi olmak ve sürekli savaşmaktır. Söz böyle verilir ve insan yaşamı için de en değerli olan budur.

Söz gücü ile insanı güçlendirmek için aslında sonuna kadar uğraş verdik. Ama bu silahı da kullanmak için yine adam olmak gerekir. Söz, çok etkili bir silahtır ve ister askeri, ister siyasi önderin, mutlak güçlü kullanması gereken bir silahtır. Onsuz komutanlık olmaz. Biz onu da vermeye çalıştık. Yalnız sözle işler yürümez. Savaş daha fazla harekettir veya harekete geçmiş düşüncedir. Savaş gücü-hareketi haline gelmeniz için çok şey vermek istedik..

Özgürlük, kendi işine sahip çıkmakla başlar. 

Özgür olmanın en temel ölçülerinden birisi de, kendi işini anlamak ve yapma gücünü göstermektir. 

Biz bir nefes alma hareketiyiz, onunla biraz teneffüs ediyoruz. 

Büyük işler, büyük dağlarda veya özgürlük alanlarında yapılır. 

Köleler özgürleşmede çok öfkeli olurlar. Kölelik bir alışkanlıktır aynı zamanda. Başlangıçta, özellikle kölelikleri derinken daha çok da özgürlüğe ilişkin gelişmeye tepki duyuyorlar. Onun acısını yaşıyoruz. Bu değerlendirmeyi yapmayı istemezdim. Şunun için yapıyorum; tarihte hiç kimsenin yapmadığı bir toprağa dönüşü gerçekleştiriyoruz. Yalnız bu sahadan hazırlayıp da gönderdiklerimiz yirmi bini de geçti. Bir güzel oturtamadık ülkeye. Ne kadar kargaşa getirdiler, ne kadar çok hata yaptılar? Neden böyleler? Ben de onun için diyorum: Ne yapayım şimdi sizi? Neden bir yaşam yaratmayacaksınız? Bilimsel olarak kesin açıktır ki, başkalarının hakim ve düşmanca olduğu alanlarda yaşayacağınıza nasıl inandınız? Ve bu en büyük suç değil mi? TC’nin ipine bağlanarak yaşamak, emperyalizmin, sömürgeciliğin ipine bağlanarak yaşamak en tehlikeli yaşamdır. 

Dersim isyanını düşünün. Belleklerde kaç tane şehidin adı vardır veya fotoğraflarda? Kaldı ki o zaman yürekler vardı, feryatlar vardı, insanlar vardı. Akıllılık etmeseydim aynısını başıma getireceklerdi, başıma aynı çorap örülecekti. Evet, şu ülkesinde kolay ölenler var ya... Her gün bu kolay ölüm haberleri geliyor. Bunlar en küçük bir kök salmayı beceremeyenlerdir. Şu tip fideler; bir saat güneşe bırak, kuruyacak fideler. Ben burada sudan çıkmış balıktım, değil mi? Susuz bir karada büyük, uzun süre yaşayan bir balık gördünüz mü? Benim durumum ona benziyor. Veya balık iken kaplumbağaya dönüştüm. Kaplumbağa nedir? O yarı suda, yarı karada yaşıyor. Durumum biraz ona benziyor. İnsan biraz ülkesinde balık olmalı. Ama biz burada, karada balık olmayı da başardık, siz kavruluyorsunuz. Bunu şunun için söylüyorum: Nasıl yaşamalı diye bir tartışma yapabilirdiniz. Yaşama bu kadar hor bakılmaz, ana topraklara. Veya herhangi bir halkın topraklarına böyle hor bakılmaz.

Mücadele ülkemize ve insanlığa bir çözüm bulma biçimidir. Kürt insanına bakın, kafasını taşlara çarpıyor. Zehir içmiş gibi her tarafa dolanıp duruyor. Düşman böylesine delirtmiş halkımızı. Onunla oynamış, yormuş, afyonlamış. En büyük hastalık budur. Bu büyük derdinizi çok önceden tanımalıydınız. 

Kendimde yaratmış olduğum yaşam sizin bende kendinizi görmenizi sağlamak içindir. Benim çok büyük dert ve hastalıklarım vardı. Ancak nasıl yaptığımı gördünüz. Savaş, silahı eline alıp birkaç kurşun sıkmak değildir; belki de o savaşın yüzde biridir. En büyük savaş; verdiğimiz yaşam savaşıdır. Düşmanın yüzde yüz hizmetinde olan yaşama karşı verdiğimiz savaştır. İnsanımız ne konuşabilir, ne yürüyebilir, ne bakabilir, ne söylenebilir; söylediği her şey insanı paramparça edip birbirinden uzaklaştırıyor, karşı karşıya getiriyor. Bu halinizle sizi kim kabul edebilir? En büyük hastalık budur, bu da delileşme hastalığıdır. 

Eğer büyük bir hekim olmasaydık, sizden birinin bile kurtulması mümkün değildi. 

Savaşla yaşamı kazanmak büyük beyin ister. 

Dakikası dakikasına büyük sorumluluk ister, büyük hesap ister. 

Kürt’ün ölümü nasıl gerçekleşir? Hamallığıyla gerçekleşir. Kürt’ün beyni çalışmadığı için her zaman düşmanına yeniliyor. 

Savaş beyindir. 

Savaş sorumluluktur, 

Savaş örgütlülüktür, 

Sonuna kadar disiplindir. 

Kürt’ü kendi savaşı için yaşayan biri yapmak istedik, kendi askeri olsun dedik. Kendinize asker olamıyorsunuz ama, düşmanın daimi askerisiniz. Evlerinizde otursanız bile düşmanın askerisiniz, çalışanlarısınız. Şu an kendi askerimiz olmak; kendi insanlığımız için en büyük adımdır. Size sunulan bu yardımlarla kendi askeriniz olabilseniz en büyük adımı atmışsınız demektir. En büyük şeref, Kürtlerin kendi ülkeleri için askerlik yapmaları, amaçları için asker olmalarıdır. Bunu ilk defa biz gerçekleştiriyoruz. 

Kürt neden akıllı değil? Düşmanın askeri olduğu için. Neden fakirdir? Başkasının askeri olduğu için. Neden ülkesizdir? Yine düşmanın askeri olduğu için. İşte önünüze yeni bir yol açtık. İnsan biraz kendi vicdanına hesap vermekle yükümlüdür. 

Kürt kendisi için asker olursa, tarihi bir adım atmış demektir. Siz yaşama ve ülkeye bu temelde yöneleceksiniz. Bu adımı atmazsanız hepiniz ölürsünüz, yaşamaya hakkınız yok. Kendine askerlik yapamıyorsan, ordunu kuramıyorsan ölümü hak edersin, yaşamı değil. 

Ben buraya geldiğimde kimse bana bir şey vermedi. Ne bir dostum vardı, ne bir kuruş param, ne de bir tedbirim vardı. Hepsini kendim oluşturdum. Dürüstlüğümle, üslubumla insanları kendimden kaçırtmadım. Gücümü aşan adımlar atmadım. Kimseyle ve kendimle oynamadım. Biz böyle yarattık bu imkanları.  

Dikkat edin, karşınızda büyük bir özel savaş var. Düşman bizi tarihten silmek istiyor, her yönüyle yöneliyor. Buna karşı biz de devrimci savaşımızı, özel savaşımızı büyütmeliyiz. Her arkadaş rolünü çok büyük oynamalı. Her konuda büyük çözüm gücü olmalı. Katiyen kaybetmeye neden olmamalı, fırsat vermemeli. 

Dün 14 Temmuz direnişinin anısına şunu söyledim; bizim yanımıza gelmek isteyen biri şerefliyse gelsin. Ben insanlara çok hizmet ederim. Gerçekten çok büyük bir aşkla hizmet ederim, ama anlayanlar için. Mazlumlar, Hayriler, Kemaller gibi arkadaşları kabul ederiz. Hasta olanları, düşmanı uygulayanları kabul etmiyorum! Yoldaşlık temelinde yaklaşacaksınız bize. Biz nasıl yaklaşıyorsak, bu kadar yıldır nasıl çalışıyorsak, siz de ona göre bize layık olmayı bileceksiniz. Bu büyük direnişimiz bunun içindir, layık olacaksınız. 

Özgürlük, düşkünler için değildir. Özgürlük, keyfiyet değildir. Özgürlük; disiplin, kolektivizm ve en büyük birlikteliktir. 

Ülkeye yönelme dünyaya şereflice gelme anlamına geliyor. Hedef, ülke ve özgürlük sahibi olmak ve sürekli savaşmaktır. Söz böyle verilir ve insan yaşamı için de en değerli olan budur. Büyük bir çalışmayı size devrediyoruz. Sınırsız ve büyük bir fedakarlıkla değerini bileceksiniz. Basit bir şey değildir şeref! Burada size sunduğumuz insanlık şerefidir, değerini bilin. Yiğitçe sonuna kadar katın kendinizi. Sözünüz sonuna kadar uygulanabilecek bir söz olsun. 

Şu ana kadar ne kadar hatalı ve yetmezliklerle dolu olarak gelmişseniz bile, bundan sonra bu adımlar temelinde yürürseniz, tüm kaybettiklerinizi yeniden kazanacaksınız ve bugüne kadar kaybediş nedenleriniz kazanma nedenleri olacaktır. İstediğiniz her şey size yaşam olacaktır. Ortaya koyduğumuz çerçeve bile sizi sonuna kadar yürütmeye yeterlidir. Eğer layık olmasını bilirseniz tabii. Bunun dışında, her zaman söylüyorum, ne başka çareniz var, ne de istemleriniz olabilir. Demeyin “bu sorumlu arkadaşımız, Önderimiz bize bir şey söylemedi” diye. Hayır! Bir çok kez söyledim ve son olarak bu temel noktaları söylüyorum. Unutan ve layık olmayan sizsiniz, ben değilim. Sözüne sahip çıkmayan sizsiniz, ben değilim. Sözünüz size yaşam kaynağı, başarı kaynağı olmalıdır. 

Bundan sonra bu şekilde yaşamınızı, bu temelde yeniden kişiliğinizi oturtarak sözünüzün tüm gereklerini yerine getireceksiniz. Sonuç; hepimiz için ülkeyi fethetme, bağımsızlık ve özgürlüğü elde etmek olacaktır. Bunun dışında hepimiz için anlam ifade edecek başka değer yoktur.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın değerlendirmelerinden derlenmiştir.