Cemevlerine saldırı gerçeği
Bu saldırıyı bizzat Süleyman Soylu planlamış ve örgütlemiştir. Saldırı için seçilen kişi de bunların adamıdır. Bu saldırı bir kesim Alevi’yi kendi yanlarına çekme projesinin bir enstrümanı olarak kullanılacaktır.
Bu saldırıyı bizzat Süleyman Soylu planlamış ve örgütlemiştir. Saldırı için seçilen kişi de bunların adamıdır. Bu saldırı bir kesim Alevi’yi kendi yanlarına çekme projesinin bir enstrümanı olarak kullanılacaktır.
Yas-ı Muharrem orucunun başladığı günlerde Ankara’da cemevleri saldırıya uğradı. Birkaç gün sonra İstanbul’da da bir saldırı oldu. Ankara’da 3 Alevi kurumuna saldırı yapan kişi kısa sürede yakalandı. Hükümet de hemen saldırıyı kınadı, birlik ve beraberlikten söz etti. Alevilerin hoşuna gidecek söylemlerde bulunuldu. Bu saldırının zamanlaması, saldırganın yakalanması ve yapılan söylemler hemen kuşku uyandırdı. Alevi kurumları ve demokratik çevreler, bu saldırının AKP-MHP iktidarının politikalarının yarattığı iklimde gerçekleştiğine dikkat çekti.
Bu saldırının zamanlaması üzerinde yoğunlaşılırsa neden ve nasıl gerçekleştiği de anlaşılır. Yakın zamanda dedelerin devlet eli ve imkanlarıyla Kerbela’ya götürülmek istenmesi gündem oldu. Yine Alevi gençlerin Hacı Bektaş’a götürülmesi devreye konuldu. AKP-MHP iktidarı Alevileri devletin, daha doğrusu kendi kontrollerine girmesi çalışmasını hızlandırdı.
Dikkat çekici olan, bu konuda aktif olan kişinin suç işleri bakanı Süleyman Soylu’nun olmasıdır. Son saldırılardan önce valilere Muharrem ayında cemevlerini ziyaret etme talimatı veriyor. Soylu, Alevi politikasını üzerine almış gibi. Kuşkusuz bu politika, Alevileri asimile etme ve özünü boşaltma politikasıdır.
Bir özel savaşçı olan, tüm demokratik dinamiklere ve güçlere düşman olan ve savaş açan Süleyman Soylu bunu nasıl gerçekleştirecek? Bu faşist kafa Alevilerin bir kısmını kendi kafasındaki devlete yakınlaştıracak; kendi politikasına gelmeyenleri de birçok yol ve yöntem kullanarak üzerlerine giderek sindirecek ve kriminalize edecek. Birçok Alevi kurumunu şu bu örgütle, şu bu devletle ilişkilendirip Alevi asimilasyonuna, zulme ve baskıya karşı çıkanları sindirmeye ve geri adım attırmaya çalışacak. Bu iktidarı ve Süleyman Soylu’yu tanıyorsak bu yol ve yöntemleri uygulayacağını öngörmek de bir kehanet sayılmaz.
AKP-MHP iktidarı ve onun suç işleri bakanı neden Alevilere yönelik bu yönlü politikaları devreye koydu? Bunu da iyi bilmek gerekir. AKP-MHP faşist iktidarı Türkiye’yi kendilerine göre şekillendirmek istiyor. Ancak bunun önünde demokrasi ve özgürlük isteyen ve bunun mücadelesini veren güçleri engel görüyor. Aleviler ise sürekli demokrasi güçleri yanında demokrasi mücadelesi içinde yer alıyorlar. Çünkü Türkiye demokratikleşmeden inanç özgürlüğüne kavuşup varlığını koruyamayacaklarını biliyorlar. Demokratikleşme olmadığı taktirde hangi imkanlara sahip olurlarsa olsunlar asimilasyon değirmeni altında başkalaşıma uğrayıp yok olmaktan kurtulamazlar. En iyi halde özlerini yitirip bir kabuk haline gelirler; bu da bir değerler bütünü ve yaşam biçimi olan Aleviliğin yok olması anlamına gelir. Gerçek Aleviler bu tehlikeyi çok acı biçimde hücrelerine kadar hissediyorlar. Bu nedenle her zamankinden daha fazla demokratikleşmeyi ve demokrasi mücadelesini bir varlık-yokluk sorunu olarak görüyorlar.
İşte AKP-MHP hükümeti demokrasi mücadelesi içinde yer alan, demokrasi güçleriyle birlikte hareket eden Alevileri bu durumdan çıkarmak istiyor. Çünkü iktidarları, demokrasi mücadelesi karşısında beka sorunu yaşıyor. Bu nedenle iktidarını ayakta tutmak için her yol ve yönteme başvuran AKP-MHP iktidarı Alevileri de bu konumdan çıkarmak için her yol ve yönteme başvurma kararı almıştır. Bu yönlü Ankara’nın karanlık dehlizlerinde Alevilere yönelik bir konsept belirleyip bunun planlamasını yapmışlardır. Bu planın uygulanmasında birinci dereceden Süleyman Soylu sorumluluk üstlense de Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve bazı özel savaş şeflerinin de bilgisi ve onayı bulunmaktadır.
Son zamanlarda kamuoyuna yansıyan tüm yaklaşımlar ve uygulamalar bu planın gereğidir. Bunları tekil adım ve uygulamalar olarak görmemek gerekir. Bütünlüklü bir projenin parçası olarak uygulamaya geçirilmektedir. Cemevlerine yapılan saldırı da bu konsept gereği planlanmış ve devreye konulmuştur. Ankara’da cemevlerine yapılan saldırı da bu özel savaş planlamasının gereği pratikleştirilmiştir. Yani bu saldırıyı AKP-MHP iktidarının mezhepçi, farklı inanç ve kimliklere düşman politikasının yarattığı iklimin sonucu olarak görmek yanılgı olur. Kuşkusuz daha önceki saldırıların böyle bir karakteri vardı. Ancak son saldırıyı doğru anlamazsak Alevilere yönelik yeni asimilasyon politikasını anlayamaz ve Alevilik kendini daha ağır asimilasyon ve inanç soykırımı bıçağı altına yatırmış olur. Çünkü saldırı doğru anlaşılmazsa doğru mücadele de verilemez.
Bu saldırıyı bizzat Süleyman Soylu planlamış ve örgütlemiştir. Saldırı için seçilen kişi de bunların adamıdır. Denetimi ve kontrolünde olan bir kişidir. Saldırgan bu işi gönüllü yapmıştır. Büyük bir ihtimalle yaptığı eylemin amacını da bilmektedir. Eylemden sonra yakalanacağı, nasıl ifade vereceği ve daha sonraki sürecin nasıl gelişeceği bu kişiyle konuşulmuştur. Özcesi bu saldırı bir kesim Alevi’yi kendi yanlarına çekme projesinin bir enstrümanı olarak kullanılacaktır.
Bu saldırı olacak, sonrasında bu saldırgan yakalanacak, hükümet bu tür saldırılara karşı olduğunu söyleyecek kendisini Alevilere sahiplenen bir iktidar olarak gösterecek. Böylece AKP iktidarına karşı olan Aleviler içinde parçalanma yaratılacaktır. Bu parçalanma adım adım derinleştirilecektir. Böylece bu iktidar ve mevcut devlet zihniyetine karşı olan Alevilerin bir kesimi demokrasi mücadelesinden uzaklaştırılacaktır. Kuşkusuz bir kesim Alevinin iktidara yaklaşması kendisini asimilasyon ve inanç soykırımına yatırması olacaktır.
Aleviler 25-30 milyon nüfusa sahip bir inanç topluluğudur. Büyük bölümünün demokratik düşünce ile demokrasi mücadelesi içinde yer alması demokrasi düşmanı güçler için büyük tehlike olarak görülmektedir. Bu iktidar beka sorunu yaşarken Alevilerin mevcut duruşunu da kendisi açısından bir beka sorunu olarak görmektedir. Bu açıdan milyonlarca kitleyi demokrasi güçlerinden koparmak önemli bir hedef haline getirilmiştir. Bu açıdan birkaç milyon da olsa bir kesimi etkilemeyi çok önemli görmektedirler.
Alevileri başka türlü kazanamayan bu iktidar, saldırı planlayıp sonra da sahiplenerek kazanmayı önüne koymuştur. Bazı Alevi kesimlerinin bu oltayı yutacaklarını hesaplamıştır. Nitekim bu saldırıdan sonra Erdoğan, cemevine de gidip lokma yemiştir. Bu gerçekler ışığında son saldırıların nasıl yapıldığını anlamak çok önemlidir. Sadece AKP-MHP iktidarının politikaları sonucu bazı fanatiklerin yaptığını düşünmek iktidarın oyununa düşmek olur. Zaten hükümet yetkililerinin bazı sol çevreleri kastederek bu saldırıları bir provokasyon olarak değerlendirmesi de bu konseptin gereğidir.
Aleviler, üzerlerinde bir oyun oynandığını görmelidirler. Birçok yöntemle Aleviler üzerine geleceklerdir. Klasik havuç-sopa politikasının farklı bir versiyonu Aleviler üzerinde uygulanacaktır. Daha doğrusu uygulanmaya konulmuştur. Bu açıdan bundan sonra Alevilere yönelik her olayı ve saldırıya Alevi kurumları ve şahsiyetlerine yapılan karalama kampanyalarını da bu konseptin ve bütünlüklü bir planın parçası olarak görmelidirler.