DAİŞ liderinin öldürülmesi: Gerçekler ve soru işaretleri

DAİŞ lideri Ebu İbrahim El Haşimi El Qureyşi, ABD’nin gerçekleştirdiği bir operasyonla öldürüldü. Qureyşi’nin öldürülmesi birçok gerçeği bir kez daha açığa çıkarırken, beraberinde birçok soru işaretini de getirdi.

 

Ebubekir El Bağdadi’den sonra DAİŞ’in başına geçen, gerçek adı Abdülrahman el Mavli el Selbi olan Ebu İbrahim El Haşimi El Qureyşi, ABD güçleri tarafından gerçekleştirilen bir operasyonla öldürüldü. El Selbi Telaferli bir Türkmen.
Ve şu ana kadar DAİŞ’in başına geçen Arap olmayan tek kişiydi.

SALDIRILARDAN SONRA OLMASI TESADÜF MÜ?

Abdülrahman el Mavli El Selbi, işgalci Türk devletinin Şengal, Maxmûr, Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’nin Derik ilçesine bağlı Teqil Beqil köyünü hava saldırısının olduğu geceden bir gün sonra öldürüldü. Saldırı Erdoğan'ın sözcüsü İbrahim Kalın'ın ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’la görüşmede olduğu saatlerde gerçekleşti. Bu da aslında ABD’nin saldırıdan haberdar olduğu şeklinde yorumlandı. "Acaba neye karşılık bir pazarlıkla bu saldırı izni verildi" şeklinde sorular da açığa çıktı. İster istemez Türkiye’nin bazı yerlere saldırı izni karşılığında DAİŞ liderini ABD’ye ihbar ettiği izlenimi çıkıyor.

TÜRKİYE'NİN İŞGALİ ALTINDAKİ BÖLGEDE ÖLDÜRÜLDÜ

Türkiye’nin ABD ile iş birliği olsun olmasın Qureyşi de tıpkı Bağdadi gibi Türk devleti ve çetelerinin işgali ve bizzat Türkiye’nin denetimi altındaki bölgede öldürüldü.

Bağdadi’nin saklandığı İdlib'e bağlı Berişa köyü Türkiye’ye kuş bakışı 5 kilometre uzaklıktaydı. Qureyşi'nin öldürüldüğü Atme nihayesi ise Reyhanlı ilçesi hizasında, Türkiye sınırına sadece 1,5 kilometreden az, yani yürüyerek 15 dakika, en yakın Türk köyü Bükülmez’e ise 5 kilometre kadar uzaklıkta. Atme’de sınır üzerinde Suriye de olayların başladığı 2011 yılından hemen sonra Türkiye tarafından bir kamp kuruldu. Kamp hemen sınırın üzerinde. Orada resmi sınır kapısı olmasına rağmen kampın içinden de açılan resmi olmayan kapıdan çeteler sürekli Atme’ye giriş çıkış yaptı. Yine Türkiye o kampı çete devşirme, eğitme ve istediği an Suriye topraklarına sokma merkezi olarak kullandı. Haziran 2019'da her ne kadar eski DAİŞ’li denilse de hiçbir zaman DAİŞ’ten ayrılmayan, ‘Alevilerin kökünü kazıyacağız’ diyen Abdülbasit El Sarut’un Reyhanlı’da ölmesi ve ardından kendisine kitlesel bir tören yapılması, Türkiye ile birlikte DAİŞ ve çetelerin Atme'yi, sınır üzerindeki kampı ve Reyhanlı’yı nasıl kullandığını gösteren sadece bir örnekti. DAİŞ’li El Sarut için yapılan kitlesel törene katılanların çoğu da Atme ve Reyhanlı arasındaki sınır üzerinde kalan kamptan gelen çetelerdi. Tekbir sesleri ile gövde gösterisi yapmışlardı.

QUREYŞİ'NİN KİMLİĞİ

Qureyşi Telaferli bir Sünni Türkmen. DAİŞ’lilerin en fazla olduğu kesimden geliyor. Ancak dikkat çeken noktası bu değil. Qureyşi’nin kimliğinde dikkat çeken asıl nokta Irak Türkmen Cephesi üyesi olması. Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi açık bir şekilde MHP’lidir. Salihi’ye bağlı Kerkük’te bir güvenlik şirketi var. Bu şirkette Ankara Gölbaşı'nda çete eğitim örgütü olan SADAT tarafından eğitilen 660 resmi maaşlı çete var. YNK’nin Irak eski parlamenteri Şivan Davudi üç yıl önce bu durumu belgeleri ile açıkladı. Durumdan Irak yönetimini haberdar ettiğini de söyledi. Quryeşi’nin kendisi bu çetenin bir üyesi. Tabii ki sadece kendisi değil, kendisi DAİŞ içinde üst mevkilere geldiği dönemde Adıl Selvi adındaki kardeşi Irak Türkmen Cephesi’nin Türkiye yöneticisi olarak görev yapıyordu.
Qureyşi’nin DAİŞ içindeki en büyük "başarısı" olarak Musul’u ele geçirmesi ve Êzidîleri soykırımdan geçirmesi görülüyor. Qureyşi Musul’a saldırırken, Musul Valisi Esil Nuceyfiydi. Nuceyfi Musul’u onlara teslim ederek Hewlêr üzerinden Türkiye’ye geçti. Tıpkı DAİŞ’in kurucularından biri olan Tarık Haşimi gibi. Nuceyfi’nin Ankara’ya geçtiği dönemde Qureyşi’nin kardeşi Adıl Sevli Irak Türkmen Cephesi yöneticilerinden biridir. Bu ilişki ağı Erdoğan’ın çetelerle nasıl bir sistem kurduğunu, hepsini bir çatı altında nasıl tuttuğunu gösteriyor.

KAZİMİ'NİN AÇIKLAMALARI

ABD Başkanı Joe Biden, DAİŞ liderinin öldürüldüğü açıkladığı bir konuşma yaptı. Irak’ın istihbaratçı başbakanı Mustafa Kazimi, Qureyşi’nin öldürülmesinde istihbaratın kendileri tarafından verildiğini açıklayarak, elde edilmiş bir zafer varsa bu zaferden kendi paylarını talep etti adeta. Kazimi’nin bu açıklamaları ise beraberinde bazı sorular getirdi. YBŞ Komutanı Seid Hesen onunla görüşmeye gideceği bir sırada Şengal’de Türk devletinin hedefi olarak katledildi. Seid Hesen’in kendisi ile görüşmeye gideceği bilgisi Kazimi ve ona bağlı olan Irak istihbaratında vardı. Acaba kendisinden haberdar yada habersiz Seid Hesen’in yerini işgalci Türk devletine veren de kendi istihbaratları mıydı?

İkinci bir soru; İran’ın Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi ikinci Komutanı Ebu Mehdi Mühendis’in öldürülmesi olayında da kendilerinin bir rolü var mı? Suikasttan hemen sonra İran’a bağlı güçler Irak istihbaratını sorumlu tutmuştu. İstihbaratının Irak tarafından verildiğini söyleyen açıklamalar da yapıldı. Kazimi o dönemde istihbarat sorumlusuydu.

Qureyşi’nin de Türkiye'nin işgal ettiği alanda Bağdadi gibi öldürülmesi Türk devletinin DAİŞ başta olmak üzere diğer çetelerle ilişkilerini daha bariz bir şekilde gözler önüne seriyor. Qureyşi’nin öldürülmesi üzerine bir pazarlık yapmış olsa da bu onun çetelerle ilişkilerini gizlemez. İstediği zaman çeteleri harekete geçirip; Kuzey’de, Kuzey Doğu Suriye ve Rojava’da Kürtlere ve diğer halklara, Suriye’de başta Aleviler olmak üzere herkese saldırttığı ortaya çıkıyor.