Türk devletinin saldırıları sürüyor. Zap ve Metîna gibi gerilla alanlarına daha kapsamlı saldırılar düzenlediler. Aylardır yüklendikleri mevzileri düşüremediler. Kış yaklaşıyor. Zaman aleyhlerine işliyor. Erdoğan faşizmi içeride ve dışarıda sıfırı tüketmiş durumda. Seçim yaklaşıyor. Bunun için bir zafere ihtiyacı var. Ayrıca Erdoğan, cumhuriyetin 100. yılında Kürtlerin direnişini bitirip ikinci Atatürk olmak istiyor. Kırk yıldır iktidara gelenler PKK ve Kürtleri yenemedi, ben yendim payesini kazanmak istiyor.
Erdoğan Suriye’de de saldırılarını artırmış durumda. Zaten İhvancılar üzerinden Ortadoğu’da halifelik postuna oturma hesapları da yapıyordu. “Arap Baharı”nı bu yönlü kullanmak istiyordu. Rejimler yıkılıyor ve kriz derinleşiyordu. Bu havayla Suriye’ye balıklama daldı. Önceliği Kürtlerin bir statü sahibi olmamasıydı. Nasıl olsa Esat yönetimi fazla dayanamaz, Kaddafi ve Hüsnü Mübarek gibi gider hesabı yapıyordu. İhvancılar iktidara gelecek ve Suriye Erdoğan faşizminin denetimine girecekti. Bu hesaplarla Suriye’yi kanlı bir iç savaşın içine gömdü.
Erdoğan Suriye’ye ağır bir darbe vurdu, vurmaya devam ediyor. Rojava’yı hedefine koydu. Kürt koridorunu dağıtacağız, Efrin’den Derik’e kadar olan bölgeyi 30 km derinliğinde denetime alacağız, diye bağırıp duruyor. Bu planın özü Kürt halkının Suriye’de soykırıma uğratılmasıdır. Çünkü Kürtlerin yerleşim bölgeleri bu sınır boylarında. Onları yerlerinden sürecek ve çeteleri, ailelerini ve denetimdeki kesimleri getirip yerleştirecek. Aynı zamanda bu bölgelere yerleştirdiklerinden askeri güçler devşirip Şam yönetimine karşı da alternatif ordular kuracak. Zaten bunu önemli oranda yapmış durumda.
ROJAVA BİR KILÇIK GİBİ BOĞAZLARINA TAKILMIŞ
Erdoğan ve Bahçeli faşizmi, Rojava’yı açık bir hedef olarak önlerine koymuş. Zap, Metîna gibi bölgelerde zafer kazanamıyor veya zorlanıyorlarsa Rojava’ya yüklenirler. Birisi olmazsa diğeri saldırı için hazır duruyor. Kürtlere karşı savaş gündeme gelince nasıl olsa muhalefet kalmıyor. CHP dahil bütün partiler, Kürt savaşında Erdoğan faşizminin arkasına diziliyorlar. Kürtler Erdoğan için tam da ‘’Allah’ın bir lütfu.’’
Rojava mevcut haliyle bir kılçık gibi boğazlarına takılmış. Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye halkları direndi, ayakta kaldı. Mevcut haliyle de bir biçimde işgale ve saldırılara karşı hazırlanıyorlar ve savaşacaklarını söylüyorlar. Özerk Yönetim, demokratik bir yönetim örneği olarak halklara güven ve umut veriyor. Erdoğan zorbası da iyi ve güzel olan her şeyi ortadan kaldırmaya kendisini programlamış.
ERDOĞAN’IN SURİYE’DEKİ SİCİLİ KÖTÜ
Erdoğan’ın Suriye’de sicili çok kötü. Soykırımdan tutalım, bütün savaş suçları dahil işlemediği suç kalmamış. El Nusra ve DAİŞ dahil bütün çeteleri, insanlık düşmanı ne kadar güç varsa işgal ettiği bölgelerde koruyor. Onlara güvenli bir bölge yaratmış. Dünyanın gözü önünde bu çeteler halka saldırtılıyor. Rusya ve ABD dahil diğer güçler buna yol verdiler, göz yumuyorlar. Kendi çıkarlarını esas alarak Erdoğan gibi katillerin ve işgalcilerin Suriye’de bu kadar tahribat yaratmalarına ve işgali sürdürmelerine ortam sundular.
Bütün bu kötülük planlarına rağmen Erdoğan istediği sonucu alamadı. Şimdi de Putin’in peşine takılmış, Suriye’ye yeni bir işgal saldırısı için onay almaya çalışıyor. Suriye Irak gibi değil. Orada KDP işgale ortak olmuş ve Erdoğan’a çanak tutuyor. ABD ve NATO, Türk ordusunun gerillaya saldırmasına destek ve onay vermiş. Dolayısıyla Erdoğan’ın herhangi bir yerden onay almasına gerek kalmıyor. Rusya, Çin gibi güçler de Kürtlerin katliamına, yıkıma uğramalarına kayıtsızlar. Basınlarında haber yapılmasına bile gerek duymuyorlar.
Şimdi Putin’in isteği üzerine Erdoğan, Esat yönetimiyle ortaklaşarak Rojava’yı ve özerk yönetimleri tasfiye etme arayışında. Erdoğan, “Putin’le anlaştık, teröristleri temizlemede ortak hareket edeceğiz, koordine içinde olacağız” diyor. Onun derdi, öncelikle Kürtleri ortadan kaldırmaktır. Çünkü Erdoğan’a göre El Nusra ve diğer çeteler terörist değil. Terör derken onları kast etmiyor. Zaten onları gündeme getirdiği ve ağzına aldığı da yok.
ŞAM, ERDOĞAN’LA NASIL ANLAŞACAK?
Suriye işgal altındayken, işgal bölgelerinde alternatif bir ordu kuruluyorken ve İdlib öyle duruyorken Şam nasıl Erdoğan’la anlaşacak? Ayrıca Erdoğan ‘’dünyaya ilan ediyorum; Efrîn’den Dêrik’e kadar olan sınır boyları 30 km derinlikte benim güvenlik bölgemdir’’ diyor. Bunu kesinlikle sağlayacağız, diye vurguluyor. Başka bir ülkenin toprakları üzerinde bu kadar tasarrufta bulunmak normal midir? Suriye yönetimi bunu kabul edecek mi? Dünya Suriye’de savaşın artık bitmesini istiyor. Savaşla bundan fazla gidilecek bir yer kalmamış. Dikkat edilirse, Türkiye’den başka savaş hazırlığı yapan ve saldırıya hazırlanan, fırsat kollayan başka bir güç yok.
Putin’le görüşmeden sonra Türkiye’nin saldırılarını artırdığı açık. Rusya Türkiye’yi daha fazla Suriye halklarının başına bela etmemeli. Suriye halkları da bu oyunlara karşı daha etkili ve örgütlü tutum almalı. Kuzey ve Doğu Suriye halkları kazanımlarından vazgeçmemeli. Demokratik ve özgür bir ortam yarattılar, bedel ödediler. Birliklerini korur ve direnirlerse bu oyunlar da boşa çıkarılır. Ayrıca Erdoğan faşizminin bir geleceği de yok. Bütün çevreler bu kötülük kaynağını kurutmak için elinden geleni yapmalıdır.