Evrende her şey değişim ve dönüşüme uğrar. Değişerek ve dönüşerek kendini yeniden ve yeniden yaratır fakat öz itibarıyla hiçbir şey değişmez. Özünde hiçbir şey değişmemiş olan savaşların da yeni bir aşamasındayız.
Süregelen savaşlar, her zaman erkek aklıyla şekillenip yürütülmüş. Bu savaşlar sadece sömürüyü ve köleliği dayatmış; bu dayatmayı kabul etmeyen doğru temellerde yaşamak isteyen kesim için ölümü reva görmüş. Ya böyle bir dünya da yaşayacaksın ya da sana yaşama şansı tanımayan bu dünyada erkek aklının kölesi olacaksın. Sistem, kendini bütün doğanın köleliği üzerinden var eder. Sen olmazsan bu sistem çöker ama böyle bir sistem içinde hiçbir anlam ifade etmeyeceksin. İstediği zaman düşüneceksin, istediği zamanda çalışacaksın ve öleceksin. İşte bu anlamda yürütülen bütün savaşlar senin anlamsız olan anlamlılığın içindir.
KADIN ÜZERİNE KÖLELİK ŞEKİLLENDİ
‘Hangi akıl bunu inşa etti ve niye böyle bir sistem’ sorusu, her özgürlük arayışında olan insan için can alıcı bir noktadır. Erkek egemenlikli sistemin bataklığıdır bu. Bu bataklık, kendini en başta ve ilk adımda kadın köleliği üzerinde kurumlaştırmış. Yaşama şansı tanınmayan, sadece erkeğin bir eklentisi olarak bakılan, hatta insan yerine konulmayan kadın üzerine bütün kölelikler şekillendi ve erkek aklı olan devlet, kendini bunun üzerine kurumlaştırdı. Evet, bu yüzden yürütülen bütün savaşlar, yaratılan bu köleliğin devamlılığı içindir, yoksa kapitalizm sistemi kendini neyin üzerine şekillendirecek?
KOMPLOYLA III. DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI
Tarih bugünden asla kopuk değildir. Bir süreklilik içerisinde tarihten bugüne, hatta bu saniyeye kadar geliyor. Biçimler değişiyor fakat özü hep aynıdır. Evet, şimdi özünden hiç değişmeyen fakat telekomünikasyon dönemiyle kendini dönüşüme uğratan III. Dünya Savaşı’nın yeni bir aşamasındayız. Bu aşamanın, diğer aşamalarla, yani diğer dünya savaşlarıyla arasında önemli fark vardır. 21. yüzyıla bir yıl kala uluslararası komployla Önderliğimiz esir alındı. III. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Önderliğimiz kapitalist güçler tarafından esir düşürüldü. Önderliğimiz öncülüğünde özelde Kürdistan fakat bütün dünyayı ilgilendirecek yeni gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler de bir özün devamlılığını korumaktadır. Binlerce yıl önce yaşanan Neolitik dönemin özünü korumaktadır. Köleliğin olmadığı, her şeyin eşit olarak yaşadığı ve kadın öncülüğünde olan dönemin özüyle yeni bir savaş dönemi yaşandı. Bu yaşanan savaş, insanlığın bin yılların köleliğinden en büyük intikamıydı. İntikam büyük olduğu için savaş da çok acımasız oldu. III. Dünya Savaşı’nın karakteri farklılığını sürdürüyor, çünkü bu seferki savaş iki sistemin, iki ideolojinin savaşıdır. Kölelik ve özgürlüğün, lanetin ve kutsallığın savaşıdır. Bu yüzden 21. yüzyıl, özelde kadın için önemini koruyor.
YÜREĞİ VE RUHU ÖZGÜR OLANLAR KÖLELİĞİ PARÇALAYABİLİR
İnsanlık, Afrika kıtasından dünya üzerine dağılmıştır fakat toplumsallaşma olarak ele aldığımız yerleşik yaşam Toros-Zagros silsilesi yani Altın Hilal’de olmuştur. Altın Hilal Kürdistan’dadır. İnsanlık için ilk Kürdistan beşiklik etmiş ve bu sayede insanlık dünyaya dağılmıştır fakat erkeğin kıskançlığı tarihin seyrini değiştirmiştir. Kurnaz ve sinsi erkek aklı, kadının bütün değerlerine el koymuş, yaratıcı denilen ve yaşamın koruyucusu olan kadın cinsi baş belası, yarım akıllı, sadece çocuk doğurma makinası ve erkeklerin en iyi tatmin aracı haline getirilmiştir. İşte tam bu nokta da kadınla beraber bütün insanlık köleleşme sürecine girmiştir. İnsanlığın ahlak değerleri ters yüz edilmiş, yerine erkeğin zevklerine ve isteklerine göre olan yaşam, yani insanlığa hiçbir faydası olmayan bir yaşam şekillenmiştir. Sümerler ile birlikte gelişen cahillik dönemleri, din dönemleri, imparatorluklar ve devletler birbirini izlemiştir. Temeli kadın köleliği ile atılan Sümer Rahip Devleti bugün cumhuriyet denilen devletlerin ideolojileridir. Yani Şaman, Rahip ve Tanrı üçlüsünün biçimi değişmiş fakat özü hep aynı olmuştur. Bütün bunlar bir yazgı gibi bütün insanlığa alıştırılmıştır. Önderliğimiz alışkanlıklar için “Alışkanlıkları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” der. İşte bize alıştırılan kölelik yaşamı parçalamak çok zordur. Bunun için büyük bir yürek ve ruh gerektirir. Çünkü ancak yüreği ve ruhu özgür olan insanlar alıştırılmış köleliği parçalayabilir.
SOVYETLER’İN YETERSİZLİĞİ VE TÜRKİYE’DE YARIM KALAN DEVRİM
1960'lı yıllara geldiğimizde insanlar yeni akımlarla birlikte özgürlük arayışına girmiştir. Bu da ikinci dünya savaşının devamlılığı niteliğindedir. Bütün dünya da özgürlük ve sosyalizm çığlıklarıyla direnişler yaşanmıştır. Her yerde direniş söz konusu olurken buna öncülük eden Sovyetler oluşturulan sistemle cevap olamamıştır. Çünkü tam anlamıyla tarih ele alınmamış, kapitalist sisteme alternatif olamamıştır. Doğru, sosyalizm alternatif peki, sosyalizmin alternatif olabilmesi için güçlü bir düşünce gerekmez mi? Sovyetler klasik bir biçimde ve dar yaklaşarak çöküşten kendini kurtaramamıştır. Herkese bir umut olan Sovyetler insanlığa cevap olamamıştır ve ulus devlet zincirinin en büyük ve güçlü bir halkası haline gelmiştir. Gelişen direnişlerle birlikte Kürdistan ve Türkiye’de de önemli direnişler ortaya çıkmıştır. Önce Denizlerin öncülüğünde gelişti fakat yarım kaldı. Ciddi bir öncülük sorunu açığa çıkmıştır.
PKK, YARIM KALANI TAMAMLAMAK İÇİNDİR
O süreçte kimsenin ön göremediği büyük bir önder olan Rêber Apo, bu direnişlerin içerisinde yerini almıştır. Çocukken sisteme karşı hep çelişki içerisinde olmuştur. Rêber Apo için kapitalizm doğruları en büyük bataklık olmuştur ve asla o bataklığa girmemiş, hatta o bataklıkta boğulmakta olan insanlık için kendini bir güneş haline getirmiştir. Rêber Apo’nun çıkışı, bütün sosyalist ve demokratik direnişlerin, yani insanlık değerlerinin bir devamlılığıdır. PKK’nin gelişimi, bütün insanlık değerleri üzerinde gelişmiş ve bütün yarım kalan direnişlerin önemli bir mirasçısı olmuştur. Bu yüzden bütün kapitalist güçler 50 yıldır Özgürlük Hareketi’ni bitirememiş hatta geri adım atmışlardır. Bütün evrenin enerjisi doğrulukla, güzellikle bütünleşip güneşin büyümesini, karanlıkları aydınlatmasını sağlamıştır.
ÖZGÜRLEŞME SÜRECİMİZ YAZILIYOR
Rêber Apo, “Kadının kölelik tarihi yazılmadı, özgürlük tarihi yazılmayı bekliyor” dedi. Tarih, kadına ve direnişlerine yer vermedi. Yazılan bütün tarih, erkek aklının yazdığıdır. O yüzden kölelik tarihimiz yazılmadı fakat Rêber Apo öncülüğünde gelişen özgürleşme sürecimiz yazılıyor hem de tarihte eşi benzeri görülmemiş bir biçimde. PKK’nin çıkışıyla birlikte kadın da yer almıştır. İdeolojik dönemde Şehit Sara yoldaşımız kadının özgürlük tarihinde ilk adımları atmıştır. Amed’deki zindanda direnmiş ve bütün kadınların özgürlük çığlığı olmuştur. Heval Sara’nın ilk adımları, direnişi, bütün kadınların ilk adımı ve direnişi olmuştur. Zindanda bir saniye bile düşmana boyun eğmemiş, düşmanın kalbinde düşmanı esir almıştır. Rêber Apo’nun gerçek yoldaşı oldu ve bu yolda her adımda bütün kadınlar için tarih yazdı. Saçlarının kızıllığıyla girdiği her ortamda, köleliği yakıp kül ederken, bir su berraklığında yeniden her şeye can verirdi.
BU YOLUN TAŞLARI O KADAR BASİT DÖŞENMEDİ
Rêber Apo, çocukken kadını annesi, ablası ve Elif’le, yani arkadaşıyla tanımlamaya, kadın kimliğini anlamaya çabaladı. Kadında gördüğü muazzam güzelliği, çevresindekilerin görmediğini biliyordu. Bir kadının bir torba buğdaya eş tutulması, Rêber Apo için asla kabul edilecek şey değildi. Kadın yaşamdı, yaratandı, bu kadar ucuz değildi. Burada özgürlüğün yolunun kadınla başlayacağını anlamıştı. PKK’nin ilk çıkışında herkesin tepkisine rağmen kadına yer verdi. Bir yaşam yaratılacaksa yaşamı yaratan ve büyütenle olmalıydı. Bu da kadındı. Rêber Apo’yla ilk kadın yoldaşlığı şehit Sara yoldaşla başladı. Ordulaşmaya kadar varılan yolda binlerce değerli yoldaşımız kadın özgürlüğü için kendini feda etti. Bu yolun taşları, o kadar basit döşenmedi, alıştırılmış bir kölelik vardı ve bunu parçalamak ve yeniden hayat vermek en zor işti. Bêrîtan yoldaşın teslimiyeti kabul etmemesi, direnişle kendini feda etmesi, başta işbirlikçi Kürtler tarafından hayranlıkla karşılandı. Çünkü karşılarında duran erkeğin yarattığı kadın değil, bütün alışkanlıkların ötesinde tek başına dünyaya meydan okuyan bir kadın vardı. Bütün teslim ol çağrılarına rağmen yoldaşı olmak istediği Rêber Apo’nun adını haykırarak kendini uçurumlardan aşağı bıraktı. O gün her şey semaya durmuştu. Şehit Sara yoldaşla başlayan ve binlerce kadının fedailiğiyle doruğa ulaşan direniş, Bêrîtan’ın özgürlük çığlığıyla yeni bir aşamaya girdi. Kadınlar artık tek başlarına, kendilerine ait olan ordulaşma sürecine girdi. Evet, bugün YJA Star binlerce kadının direnişiyle ve Önderliğimizin muazzam emekleriyle oluşmuştur.
GÜNEŞE UZANAN O ELLERİ YAKMALIYDI
Tarihte kadının özgürlük yürüyüşü, PKK ile can bulmuştur. 1996’ya geldiğimizde 30 Haziran’da Dersim'de Zîlan, kendini düşmanın içerisinde saç tellerine kadar patlatmıştır. Kimsenin aklına gelmediği bir an ve yerde büyük bir patlama yaşandı. 6 Mayıs 1996’da Önderliğimize suikast girişiminide bulunuldu. O gün Denizlerin idam edildiği gündü. Özel olarak seçilmiş bir gündü. O gün planın boşa çıkarılmasıyla ve Önderliğimizin sağduyusuyla insanlık büyük bir felaketten kurtulmuştur. Önderliğimize doğrudan bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden buna büyük bir cevap vermek gerekiyordu. Heval Zîlan, Önder Apo’yu tanımış ve insanlığın güneşi olduğunu anlamıştı. Güneşe uzanan o elleri yakmalıydı… En doğru cevabı bir kadın olarak Zîlan yoldaş vermek istedi. Birçok kez önerdi fakat yoldaşlık duygularımız buna izin vermiyordu ve bu öneri kabul edilmiyordu. Zîlan yoldaşın yoğun ısrarları sonucu en büyük sorumluluğu omuzlarına aldı. Kadın özgürlük tarihinde binlerce şehide cevaptı. Eylem hazırlıklarına başlanıldığında Heval Zîlan en önde yerini aldı. Yaşamı yeniden yaratan ana tanrıça gibi her geçtiği patikada, her ağaçta yoldaşlarına öneriler sundu. “Şurda bir nokta yapalım, burada böyle yapalım” derdi. Her zaman yoldaşların yüreğinde yaşayacağını bilirdi. Bu yüzden ölümü anlamsızlaştıran, yaşamı her şeyle anlamlandıran gülüşleriyle hep var olacağını biliyordu. Son güne kadar da yaşamın her detayında yerini aldı. Zaman nasıl ki durmadan aktıysa Heval Zîlan da sevgisiyle aktı yaşamımıza. Eyleme gittiğinde aksilikler onu bırakmadı fakat kolay kolay pes edecek bir kadın değildi.
ZÎLAN’LA BİRLİKTE KADIN FEDAİLİĞİ ZİRVELEŞTİ
30 Haziran günü Dersim’de Cumhuriyet Meydanı’nda patlayan bir bombanın sesi değildi; 12 bin yıllık kadının özgürlük çığlığıydı, yaşamı uğrunda ölecek kadar çok sevenlerin çığlığıydı, Kürt’ün özgürlük çığlığıydı… Evet, dünyaya meydan okuyanların kahkaha sesiydi o bomba. Fedaileşen Zîlan gerçeği, tarihi yeniden yazdı. Tarih, bu sefer kadının cesareti, güzelliği ve en önemlisi de aklıyla yazılıyordu. Zîlan yoldaşın mektupları var. Mektubunda “Keşke canımdan daha değerli başka bir şey olsaydı da size verebilseydim” der Önderliğe. Heval Zîlan Önderliğimize en iyi şekilde anlayan ve insanlığa doğan güneşin anlamını kavrayan yoldaş oldu. Zîlan yoldaşla birlikte kadın fedailiği zirveleşti. Önderliğimiz üzerine ilk tehlikeyi fark eden, en büyük cevabı veren Zîlan oldu.
Sema yoldaşı da anmadan geçemeyeceğim bu yazımda… Sema yoldaş bedenini 8 Mart’tan 21 Mart’ta ateşten bir köprü yaptı. Sema yoldaş da Zîlan yoldaşın izinde yürüyen tanrıçalardandı. “Gökyüzünde iki güneş olamaz. Herkesin bir güneşi, bir moral kaynağı vardır” haykırışıyla Önderliğimiz üzerinde yürütülen komploya dikkat çekerek, komplo gerçekleşmeden direnişin sesi olmuştur.
BİNLERCE KADINLA DEVAM EDİYOR
Bugün bu direniş, binlerce kadınla beraber devam ediyor. Viyan Soran, Doğa Jiyan, Nalin Muş, Şevin Garzan, Delal Amed, Leyla Van, daha sayabileceğimiz binlerce isim vardır. İsimler değişebilir fakat özü hep aynı amaca hizmet ediyor. Kadın öncülüğünde bugün büyük savaşlar veriliyor. Dünyanın her yerinde kadınlar uyanışa geçti ve buna Kürt kadını öncülük ediyor. Şimdi III. Dünya Savaşı’nın en kritik aşamalarını yaşamaktayız. Zap’taki savaş, bütün dünyaya en büyük tekniğin insan olduğunu gösterdi. PKK, Önderlik ve şehitler gerçeğiyle tarihte eşi benzeri olmayan bir irade ortaya çıkardı ve bunu bütün dünyaya gösterdi. Bu direnişte YJA Star gücü olarak Kurojahro’dan, Şikefta Birîndara’ya, Werxelê’den Avaşîn’e Zîlanca bir direniş, Zîlanca fedai duruş, Zîlanca vuruş tarzıyla tarih sayfalarına görkemli kadın direnişini yazdıran, erkek aklına karşı savaşan fedai kadın militanlardır. PKK ruhunu en zirvede yaşayan kadın ve erkek yoldaşların doğru ve özgür yaşam mücadelesidir. Bu savaş, Önder Apo öncülüğünde özgür kadının, erkek egemenlikli sistemle hesaplaşmasıdır. Kürdistan nasıl ki tarihte insanlığa beşiklik ettiyse bugün de aynı rolle Zagroslarda-Toroslarda direniyor. Direniş en görkemli haliyle sürüyor ve hep sürecektir…
* YJA Star Askeri Konsey Üyesi Rûken Jîrkî, Zîlan’ın (Zeynep Kınacı) şehadet yıl dönümü vesilesiyle ANF için yazdı.