Heval Aysel ve Mizgîn

Her iki kadın devrimci de Mayıs Şehitleri kervanına katılmıştır. Böylece çok sevdikleri Haki’ye, Sara’ya, Mizgîn’e konuk olmuşlardır.

Kürtler Mayıs Şehitler Ayı’nı ve 18 Mayıs Şehitler Günü’nü yaşıyor. Şehit Haki Karer şahsında mayıs şehitlerini, mayıs şehitleri şahsında da özgürlük mücadelesinin tüm kahraman şehitlerini anıyor. 

Şehitler Günü, büyük devrimci Haki Karer’in 18 Mayıs 1977’de Antep’te kontrgerilla tarafından katledildiği gün oluyor. Bu şehadetin şimdi kırk beşinci yıldönümü yaşanıyor. PKK ve Kürtler, Önder Apo’nun ‘Benim gizli ruhum gibiydi’ dediği Haki Karer’in şehadetinin kırk altıncı yılına giriyor.

Haki Karer’in şehit düştüğü 18 Mayıs günü, Kürtler açısından mayıs ayının Şehitler Ayı olmasının temelini oluşturuyor. Fakat Kürtlerin bunu sağlayan başka çok fazla etkenleri de var. 

Örneğin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, kendi çıkışını ziyadesiyle 12 Mart 1971 faşist-askeri darbesine karşı gelişen direnişle bağlı olarak ele alıyor. Bu temelde de kendi Önderliksel yürüyüşünün Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya’nın adeta bir devamı olduğunu belirtiyor. Yani Apocu çıkış, esas itibariyle şehitlerin anısına sahip çıkma ve onları yaşatma çıkışı oluyor.
Söz konusu şehadetlerden de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 6 Mayıs 1972’de, İbrahim Kaypakkaya’nın 18 Mayıs 1973’te şehit düştüğünü biliyoruz. Ayrıca Nurhak gerillası Sinan Cemgil ve arkadaşları da 31 Mayıs günü şehit düştüler. Görülüyor ki, Önder Abdullah Öcalan’ın anılarını esas aldığı şehadetlerin çoğunluğu mayıs ayında gerçekleşmiş bulunuyor. 

Belli ki bunu önemli bir etken sayabiliriz. Temel etken olan Haki Karer’in 18 Mayıs günü şehit düşmesi ile birleşince, mayıs ayının neden Şehitler Ayı olarak ele alındığı biraz daha fazla anlaşılmış olur.

Kuşkusuz Kürdistan’da direnişin en çok geliştiği ve şehadetlerin en çok yaşandığı bir ay olması da mayıs ayı için ‘Şehitler Ayı’ demekte çok önemli bir etkeni ifade ediyor. Örneğin Haki Karer’in şehadetinin birinci yıldönümünde 19 Mayıs1978 günü Hilvan’da Halil Çavgun şehit ediliyor. Halil Çavgun’un anısına geliştirilen mücadele ise muzaffer Hilvan direnişini ortaya çıkartıyor. 

Tabi bunlara 1982 Büyük Zindan Direnişinin temel bir halkası olan Ferhat Kurtay ve Dörtlerin 17 Mayıs 1982 akşamı gerçekleştirdiği tarihi eylemi, 1 Mayıs 1982 günü Beyrut’ta Abdulkadir Çubukçu’nun şehadetini, yine Hilvan ve Siverek Direnişlerinin Komutanı Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin’in 2 Mayıs 1983’te Kandil’de şehit düşmüş olmasını da ekleyebiliriz.
15 Ağustos 1984 Devrimci Atılımı temelinde ise her mayıs ayının hemen her gününün büyük gerilla eylemlerine ve yaşanan şehadetlere sahne olduğunu zaten biliyoruz. 1985 Mayısında Sabri Gözübüyük ile Ramazan Kaplan ve arkadaşları savaşarak şehit düştüler. 1988 Mayısında PKK Merkez Komite üyeleri M. Emin Aslan ile Ahmet Kesip şehit düştüler. Gerilla savaşı her mayıs ayında alevlendi ve her yıl büyük şehadetler yaşandı. 11 Mayıs 1992’de devrimci ve özgürlükçü Kürt sanatının temellerini atanlardan olan Hozan Mizgîn, TC ordusuyla girdiği savaşta şehadete ulaştı.

Kuşkusuz bu sayı yıl yıl ve gün gün artmaktadır. PKK ve Kürt halkı, geçen 45 yıllık süre içinde en değerli evlatlarını ve dağ gibi yiğit militanlarını şehit vermiştir. 45 yıldır yaşanan bütün Kürt kazanımlarını, Apocu Hakikatin sapmaz ve fedakâr yolcuları olan kahraman şehitler yaratmıştır. Kürtler bilinci, iradeyi, örgütlülüğü, birliği, cesareti ve fedakârlığı işte bu şehitleri sayesinde kazanmışlardır.
Şimdi 46’ncı mayıs ayında da Kürt özgürlük mücadelesi tüm şiddetiyle ve çok daha yaygın olarak devam etmektedir. Kuşkusuz bu kutsal mücadeleye Önder Apo ve tarihi İmralı Direnişi öncülük ediyor. Özgürlük Savaşının en kızgını ve amansızı ise Zap ve Avaşîn’de yaşanıyor. Kürdistan’ın bu en harika coğrafyasında üslenmiş olan HPG ve YJA-Star gerillaları, 17 Nisan tarihinden bu yana tüm güç ve imkânlarıyla saldıran faşist AKP-MHP çetelerine kelimenin tam anlamıyla kök söktürüyor. İşgalci çeteler Zap ve Avaşîn’de darbe yedikçe, AKP-MHP faşizmi de Ankara’da çöküyor. Bugün gerillaların bir TC helikopterini bu alanda düşürdüğü bilgisini basın geçiyor.
Kuşkusuz ‘varlık-yokluk’, ‘ölüm-kalım’, ‘AKP-MHP’nin son savaşı’ biçiminde tanımlanan ve bir ayını doldurmaya yaklaşan Zap ve Avaşîn savaşı gerilla açısından da kolay olmuyor. 24 saat adeta yemeden ve içmeden, dinlenmeden ve uyumadan yürütülen bir direniş söz konusu. Ve bu tarihi özgürlük savaşının ağır bedelleri de var. Kadın-erkek fedai gerillalar peş peşe şehit düşüyorlar. PKK ve Kürtler, 46’ncı mayısta da şehitler vermeye devam ediyorlar.
İşte bu şehitlerden biri, Makulu Mizgîn Ronahî. Maku, aslında Serhat alanının küçük bir kasabası oluyor. Kürdistan toprakları mevcut devletler tarafından bölünmüş olduğu için, Maku kasabası da İran içinde kalmış bulunuyor. 

Maku’nun yurtsever bir sınır köyünden kopup gelen yiğit Kürt kızı Mizgîn Ronahî, 2006 yılında gerilla saflarına katılıyor. Eğitimler ve pratik tecrübeler ardından YJA-Star’ın gözü pek bir savaşçısı ve giderek komutanı haline geliyor. Mizgîn Ronahî, masa başı çalışmalarından fedai sabotajcılığa kadar devrimin hemen her görevinde çalışıyor. Zihni açık, duyguları yüce, özgür yaşam tutkusu güçlü, örgütlü çalışma disiplini sağlam bir devrimci kadın olarak, içine girdiği her görevi başarıyla yapıyor. 

Mizgîn Ronahî, daha önce Avaşîn ve Botan savaş pratiklerinde kalıyor. 17 Nisan savaşı başlayınca da çok önemli bir savaş merkezi olan Kurojahro’da gerilla direnişine komuta ediyor. Kendisi gibi yiğit ve inançlı arkadaşlarıyla birlikte faşist AKP-MHP çetelerine adeta kök söktürüyor. Günlerce Kurojahro Dağını savunuyor ve bu kutsal toprakların işgalci eline geçmemesi için direniyor. Onlarca kez gerçekleşen faşist çete saldırısını kırıyor ve düşmana sayısız ölü ve yaralı verdiriyor.

PKK ve Kürt halkının 46’ncı mayıs ayında verdikleri şehitlerden biri işte bu Mizgîn Ronahî’dir. Maku’nun bir köyünden kopup gelerek gerilla saflarında özgürlük militanı haline gelen Mizgîn Ronahî, askeri dehası ve pratik yaratıcılığıyla NATO ve KDP destekli TC ordusunu çıkılmaz bir batağın içine sokmayı başarmıştır. 

PKK ve Kürt halkının 46’ncı mayısta verdiği diğer bir şehit de Aysel Doğan’dır. Dersim’in tarihine ve toprağına bağlı olan bu yiğit evladı, Dersim’de oluşan ilk Apocu gruplaşma içinde yer almıştır. Besê’lerin öfkesi ve Sara’ların yoldaşı olarak Dersim soykırımının intikamının PKK tarafından alınacağını görmüştür. Tepeden tırnağa mücadele olan kişiliğiyle tüm ömrünü Kürdistan özgürlük mücadelesine vermiştir. Ödünsüz bir kadın özgürlükçüsü, Kürdistan devrimcisi ve Dersim yurtseveri olmuştur. 

Aysel Doğan, faşist Türk sömürgeciliğine ve soykırımcılığına karşı çok keskin bir direniş yürüttüğü gibi, 1999’da Avrupa’dan dönen barış grubu içinde yer alarak yeniden zindana düşmüş ve buradan kaptığı kanser hastalığına karşı da yıllardır tıpkı sömürgeci-soykırımcılara karşı direndiği gibi direnmiştir. Yeniden çıktığı Avrupa’da hem bu kanser hastalığına ve hem de kanser üreten sömürgeci-soykırımcı sisteme karşı birlikte savaşırken şehit düşmüştür.

Maku’dan kopup gerilla saflarına katılan Mizgîn Ronahî, belli ki Hozan Mizgîn’den çok etkilendiği için, kendi tercihiyle aldığı ismini Mizgîn yapmıştır. Yiğit bir fedai savaşçı olduğu gibi, bir sanatçı kadar da ince ruhlu ve duygulu olduğu anlaşılmaktadır. PKK tarihinin hepsini yaşamış olan Aysel Doğan ise, Hozan Mizgîn’in şehadet günü olan 11 Mayıs’ta şehit düşmüştür. Her iki kadın devrimci de Mayıs Şehitleri kervanına katılmıştır. Böylece çok sevdikleri Haki’ye, Sara’ya, Mizgîn’e konuk olmuşlardır.

Hiçbir zaman unutulmayacak olan Heval Aysel ve Mizgîn’i, Kürt halkının ve kadınının bu yiğit özgürlük savaşçılarını saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

Kaynak: Yeni Özgür Politika