Faşist Erdoğan Suriye üzerinde oyun ve komplolarına devam ediyor. Türkiye’de seçimler yaklaştığı için girişimlerine hız vermiş durumda. Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırmak ve bazı bölgeleri işgal etmek için çırpınıp duruyor. Güney Kürdistan’daki saldırıları gerilla direnişine çarptığı için istediği sonucu alamıyor. Zafer ilan edemiyor. Binlerce askeri öldüğü halde durmuyor, kayıpları göze alıyor. Seçime askeri alanda bir başarı hikayesiyle gitmek istiyor. Normal koşullarda seçilmeyeceğini iyi biliyor.
Tahran zirvesi ve ardından Soçi’de Putin’le yaptığı pazarlıklar tam sonuca ulaşmadı. “Putin, git Esat’la görüş, Kürtleri aranızda hal edin, demiş.” Erdoğan böyle açıkladı. Şam’la görüşmelere başladı. Ayrıca Putin’le pazarlıklar sürüyor. Putin, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için destek sunacak. Bunun için Erdoğan’a bir kıyak yapıp bazı bölgelerin işgaline göz de yumabilir. Siyasi yorumcular bu olasılığı dışlamıyor. Erdoğan ve Putin oldukça pragmatik davranıyor. Erdoğan İsrail, Suudi ve BAE yönetimleri için ağzına geleni söyledi ama sıkışınca gidip el etek öptü. Faşist tipler için ahlak, ilke, hukuk diye bir şey yoktur.
Rusya, Erdoğan üzerinden NATO ve ABD’yi uğraştırmak istiyor. Ayrıca ambargoyu deldirmek için de Erdoğan’ı kullanıyor. Rusya’nın Ukrayna seferi istendiği gibi yürümedi. Ciddi hesap hataları yaptıkları görüldü. Ukrayna’yı dize getirecek, NATO’ya girmesini engelleyecek ve Avrupa’ya da bir ayar verilecekti. Ancak Ukrayna’nın NATO’ya girmesini engelleyemedi. Üstelik İsveç ve Finlandiya da NATO’ya girmek için başvurdu.
Erdoğan, Rusya’nın sıkıntılarını iyi kullanıyor. Kürtlerle yürüttüğü savaş ve hırsızlıklar yüzünden Türkiye’nin ekonomisini batırmış. Batıdan ve Arap dünyasından sıcak para gelmiyor. Bunun için Rusya’dan yararlanmak istiyor. Ayrıca sınırsız Kürt düşmanlığını da Rusya ve diğer güçler çıkarları için kullanıyor. Türkiye ve Erdoğan’ın yumuşak karnı Kürtlerdir. Onlar için her türlü tavizi vermeye ve Türkiye’yi pazarlamaya hazırdır.
Erdoğan Kürtleri ezip soykırım projesini sonuca götürmek ve ikinci Atatürk olmak istedi. Ama şimdi içeride ve dışarıda dayanakları zayıfladı. Kürtler yaman çıktı. İç ve dış bütün kaynaklarını, ittifaklarını kullanmalarına rağmen istediği sonucu alamadı. Bu açıdan iktidarı ve kaderi bu savaşa bağlandı. Bunun için Putin’in eteklerine sarılmış durumda.
Erdoğan, Suriye’de yarattığı yıkımı sürdürmekte hiçbir sakınca görmüyor. Hiçbir insani ve vicdani kaygısı yoktur. Bütün dünya Suriye’ye savaş yeter, artık siyasi bir çözüm bulunsun, diyor. Ama Erdoğan dünyayı geziyor, ‘’beni bırakın, tutmayın, saldırayım’’ diyor. Tam bir külhanbeyi havasında. Ancak kabadayılığı ve kıyıcılığı ABD ve Rusya’nın izin vermesine bağlı. Çünkü bu büyük güçlerin kendisi de Suriye’de. Bunlara rağmen Erdoğan saldıramaz. Hava sahası kendisine kapatılsa karadan savaşı göze alamaz. Şimdiye kadar SİHA’larla yaptığı katliamların tümüne Suriye’deki büyük güçler izin verdiler. Bir biçimde anlaştılar. Türkiye karadan da sürekli saldırılarını ve top atışlarını sürdürüyor. Suriye ordusu sınırlara gelmiş, Rusya işin içinde; ancak seyretmekle yetiniyorlar. Bu tutumlar da Erdoğan’ın çalım atıp ortalıkta dolaşmasına olanak veriyor.
Şam yönetimi ne yapar diye halk merakla izliyor. Normalde Türk işgalinin sonlanması istenmeli. Hem on binlerce askerini Suriye’de konumlandıracaksın hem de on binlerce silahlı çeteyi SMO diye örgütleyeceksin sonra da gel görüşelim diyeceksin. Bu manevralar Putin’in işine gelebilir. Ancak yıkıma uğramış ve bunda büyük rol oynamış işgalci Türk devletine Suriyeliler bir şey olmamış gibi gel görüşelim diyemez. Üstelik Erdoğan’ın görüşmek için şartı Suriye’de yeni bir savaş çıkarmaktır. Suriye vatandaşı Araplar ve Kürtler birbirlerine karşı savaşsınlar, benim Kürtlere karşı soykırım projesine siz de katılın diye şart koşuyor.
Şam yönetimi, demokratik bir Suriye için adım atmaya hazır değil. Böyle olduğu için politikayı şeffaf biçimde yürütmüyor. Halbuki Suriye halkları büyük bedeller ödediler. Bunun için halkı da çözüme katmak gerekir. Çözümü halkla tartışmak ve taleplerini önemsemek gerekiyor. Ancak yönetim eski alışkanlıkları üzerinden gidiyor. Devletten devlete görüşmeler, üstelik son derece de gizlilik esas alınıyor. Sonunda halk oldu bittiyle karşı karşıya kalıyor.
Hükümetlerin alışkanlıklarını değiştirmelerini beklemek gerçekçi olmadığı için demokrasi isteyen güçler sürece dahil olmalıdırlar. Gençler, kadınlar, aydınlar ve emekçiler Suriye ortak evinde kanlı oyunlara karşı birlik olmalıdırlar. Dikkat edilirse hiçbir devlet Suriye’de demokrasi için parmağını kıpırdatmıyor. Dertleri çıkarlarını ve nüfuz alanlarını korumaktır. Ortadoğu’nun artık nefes almaya, özgürlüğe ve demokrasiye ihtiyacı var.
* Ronahî gazetesinden alındı