Ne yaparsa yapsın faşizm için kurtuluş yok

Herkesin ortak görevi AKP-MHP faşizminin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yeni bir işgal saldırısı başlatmasına karşı çıkmak, böyle bir saldırıyı engellemek, olması durumunda da AKP-MHP faşizminin yenilgisi için tüm gücüyle çalışmak olmalıdır.

Zap’ta kırılan, planı ve dengesi bozulan AKP-MHP faşizmi, ayakta kalabilmek için yeni çareler aramaya devam ediyor. Yeni hileler ve oyunlar peşinde koşuyor. Destek alacak yeni hamiler bulmaya çalışıyor. İşlediği suçların üzerine yeni suçlar eklemekten çekinmiyor. Çöküşünü önleyebilmek için yılandan da kötü şeylere sarılıyor. Fakat ne yaparsa yapsın, çöküşünü önleyecek ve ayakta kalmasını sağlayacak yeni bir şey bulamıyor. Açık ki faşizm için artık her şey tükenmiştir, hiçbir kurtuluş yolu kalmamıştır. 

AKP-MHP faşizmi için ABD, Avrupa, NATO, KDP ve Katar’dan sonra yardım dilenecek son hami olarak Rusya’nın ortaya çıktığı görülmektedir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olma talebini aylardır Kürdistan’da yürüttüğü işgal ve soykırıma destek vermeleri temelinde NATO ile pazarlık konusu yapmaktadır. Oradan istediğini tam olarak alamamış olacak ki, şimdi de aynı pazarlığı Rusya ile yapmaya çalışmaktadır. Fakat Ukrayna’da savaş yürüten Rusya’nın istediğini almadan AKP-MHP faşizmine destek vermesi zordur.

AKP-MHP faşizminin geliştirmeye çalıştığı yeni oyun ise, Kuzey-Doğu Suriye’nin yeni bazı alanlarına dönük işgal saldırısı geliştirme olmaktadır. Peki bu neyi ifade etmektedir? Belli ki Zap savaşı AKP-MHP faşizmi için istediği ve planladığı sonucu vermemiştir. Faşist AKP-MHP yönetimi ayakta kalmak için Zap savaşından ciddi bir şey elde edememiştir. Öyle ya, eğer Zap savaşını kazanmış ve iktidar ömrünü uzatacak şeyleri orada elde etmiş olsaydı, o zaman yeni saldırı alanları arar mıydı? Elbette aramazdı. Şimdi yeni saldırı alanları aradığına göre, bu durum Zap savaşında başarısız kaldığının somut işareti olmaktadır.

Aslında bu durumu baştan beri izliyor ve doğru anlayıp değerlendirmeye çalışıyoruz. 17 Nisan’dan itibaren AKP-MHP faşizminin Zap’a DAİŞvari bir yöntemle saldırdığını biliyoruz. Nedir DAİŞvari yöntem? İnsanlık suçu temelinde dehşet verici yöntemlerle saldırarak karşı taraftakini korkutmak ve direnmeden kaçar duruma getirmektir. DAİŞ her yerde böyle bir saldırı tarzı yürütmüştür. AKP-MHP faşizmi de 17 Nisan tarihinde Zap’a yönelirken aynı tarzı esas almış ve bu temelde bir planlama geliştirmiştir. Yoğun bir saldırı ile gerillanın korkutulup kaçmaya mecbur kılınacağını ve böylece hızlı bir biçimde hedeflediği alanları işgal edeceğini sanmıştır.

Peki sonuç ne olmuştur? Çok açık ki Kürdistan özgürlük gerillası söz konusu AKP-MHP faşist saldırganlığına karşı direnmiş ve hiçbir yeri terk etmemiştir. Dahası havadan indirme yapan ve karadan sızma yapmaya çalışan AKP-MHP çetelerine çok ağır darbeler vurmuştur. Sonuçta AKP-MHP faşizminin hızlı zafer planı boşa çıkmış ve hesap ettiğinden çok ağır darbeler yemiştir. Aslında Zap kilidini çözme iddiası ile saldırıya geçen AKP-MHP faşizmi, kurnaz tilkinin dört ayağı ile tuzağa düşmesi gibi, Zap kapanına kilitlenmekten kendini kurtaramamıştır. 

Böyle bir durumda ‘geri çekilme’ adına Zap’tan kaçma bir olasılık olarak gündeme gelmiştir. Bunun önünü de “Kaçacaklar” diyerek Kemal Kılıçdaroğlu kapatmıştır. Kılıçdaroğlu’nun ‘Amerika’ya kaçacaklar’ iddiasının aslında Zap’tan geri kaçma olduğu gerçeği artık daha iyi anlaşılmıştır. Gerillanın Zap kapanına düşen ve geri çekilme imkânı da olmayan AKP-MHP faşizmi için çare arayışı işte o zaman başlamıştır. Başarı elde ederek iktidar ömrünü uzatmayı umut ettiği Zap saldırısı, faşizm için çöküşü daha da hızlandıran bir etkene dönüşmüştür. İşte yeni arayış ve oyun peşinde koşma böyle ortaya çıkmıştır.

AKP-MHP faşizminin başvurduğu yeni bir yöntem halka ve demokratik siyasete dönük saldırıları artırma olmuştur. HDP’nin kapısına dayanma, zindanlarda baskı ve işkenceyi artırma, başta basın çevreleri olmak üzere demokratik güçlere yönelik artan baskı ve tutuklama, Gezi Davası başta olmak üzere birçok davayı anormal cezalarla sonuçlandırma gibi uygulamalar böyle ortaya çıkmıştır. Ancak bunların hiçbiri Kürtleri, kadınları ve demokrasi güçlerini korkutmaya ve sindirmeye yetmemiştir.

AKP-MHP faşizmi, içine düştüğü çıkmazı aşabilmek için ayrı bir yöntem olarak gerillaya dönük saldırıları artırma yolunu seçmiştir. Yaygın kimyasal silah kullanımı işte böyle ortaya çıkmıştır. Sadece kimyasal silah da değil, AKP-MHP faşizmi Zap’ta ‘taktik nükleer silah’ da kullanmaktadır. Gerillanın tünellere dönük ‘patlama’ dediği aslında taktik nükleer silah kullanımı olmaktadır. PKK gerillasına karşı 1990’lı yıllardan beri taktik nükleer silah kullandıklarını bazı emekli Türk generalleri TV ekranlarında itiraf etmiş bulunmaktadır. Kimyasal silahtan daha ağır bir suç unsuru olduğu için, söz konusu yayınlar hemen gündemden kaldırılmıştır. Bunlar yetmeyince de işgal saldırılarının Metina tarafına da kaydırılıp genişletilmesi taktiğine başvurulmuştur. Süleymaniye, Çemçemal, Maxmur gibi Başurê Kürdistan alanlarında MİT saldırıları hızlandırılmıştır.

Fakat tüm bu saldırılar da gerillayı geriletmek ve AKP-MHP faşizmine puan kazandırmak için yetmemiştir. Tersine AKP-MHP faşizmi hem daha çok teşhir olmuş ve hem de daha fazla darbe yemiştir. Böylece Zap savaşının AKP-MHP faşizmine kazandırmayacağı ve çöküşü önlemeyeceği açığa çıkmıştır. Tersine Zap savaşı her geçen gün AKP-MHP faşizmi için daha ağır bir batağa dönüşmüştür. Artan KDP desteği de AKP-MHP faşizmini böyle bir batağa saplanmaktan kurtarmaya yetmemiştir. Zap savaşının AKP-MHP faşizmine seçim kazandırmayacağı ve faşizmi ayakta tutamayacağı açıkça görülmüştür.

İşte Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük yeni işgal saldırıları ve Rusya ile yeniden flört etme durumu böyle ortaya çıkmıştır. Zap savaşında umduğunu bulamayan AKP-MHP faşizmi, Minbiç ve Tıl Rıfat hattına dönük işgal tehdidinde bulunarak yeniden kazanır duruma gelmek istemektedir. Bunun için de Rusya’nın desteğine ihtiyaç duymakta ve Türkiye’nin yeni bazı imkânlarını pazarlayarak Rusya’dan destek almaya çalışmaktadır. 

Gerçekten de AKP-MHP faşizmi çok ciddi bir biçimde sıkışmış durumdadır. Haziran ayı gelmiştir ve AKP-MHP faşist iktidarı için geri sayım başlamıştır. Bu biçimde en fazla 2023 Haziranına kadar iktidarını sürdürebilecektir. Ondan sonrası için yeni bir çare bulması gereklidir. Peki çare ne olacaktır? Bir türlü seçimi iptal ettirecek düzeyde bir savaş durumu yaratamamaktadır. Yapacağı hilelerle mevcut oy düşüklüğünü gidermesi çok zor gözükmektedir. Kaldı ki söz konusu hilelere karşı toplum ve siyaset alanının çok ciddi bir duyarlılığı söz konusudur. Zap savaşı aradığı puan artışını sağlamadığı gibi, AKP-MHP faşizmi için adeta bir kapan haline gelmiştir. 

Şimdi geriye Kuzey-Doğu Suriye’nin bir veya iki kasabasını işgal etme saldırısı kalmaktadır. Eğer yeniden böyle bir işgali gerçekleştirebilirse, onun sonucu temelinde seçim kazanıp iktidar ömrünü uzatabileceğini hesap etmektedir. Böyle bir işgalin AKP-MHP faşizmine seçim kazandırıp kazandırmayacağı ayrı bir konudur. Kazanma ihtimali çok zor olsa da kendisi böyle bir hesap içindedir. Bizce bu hesap da boştur ve AKP-MHP faşizmine istediğini vermeyecektir. Ancak böyledir diye, AKP-MHP faşizminin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yeni işgal saldırılarına karşı sessiz, seyirci, mücadelesiz kalamayız. 

Bu herkes için geçerlidir. Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve halkları için geçerli olduğu gibi, bölgenin ve dünyanın tüm devrimci ve demokratik güçleri için de geçerlidir. Herkesin ortak görevi AKP-MHP faşizminin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik yeni bir işgal saldırısı başlatmasına karşı çıkmak, böyle bir saldırıyı engellemek, olması durumunda da AKP-MHP faşizminin yenilgisi için tüm gücüyle çalışmak olmalıdır. AKP-MHP faşizminin bu umudu da kırılarak, faşizmin çöküşü ve yıkılışı hızlandırılmalıdır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika